YAZARLAR

Eller tetikte

Kürt meselesi ABD’nin çekilme olasılığı doğduğunda öncelikli hale gelmişti ve halen de öyle aslında ancak çekilmenin sanılan gibi olmayacağı ortaya çıkınca İdlib öncelik kazandı gibi duruyor.

Suriye ordusu ve müttefik milisler İdlib’in güneyinde Hama sınırında yer alan birkaç bölgeye yönelik bombardıman yaptı, Rusya ise Cısr El Şuğur bölgesinde bulunan HTŞ (El Nusra) mevzilerine hava bombardımanı düzenledi. Operasyonlar “Türkiye basını tarafından Astana süreci ateşkesinin rejime bağlı güçler tarafından bozulması” başlıkları altında verildi ama gerçek çok farklı: El Nusra başta olmak üzere İdlib sınırları içinde bulunan örgütler özellikle Hama sınırına yakın bölgelerden Suriye ordu mevzilerine yönelik uzun bir süredir ateşkes ihlalleri yapmayı sürdürüyordu ve son saldırılardan birinde 20 kadar Suriye askeri hayatını kaybetmişti. Rusya’dan zaman zaman yapılan “Türkiye ateşkesin yükümlülüklerini yeterince yerine getirmiyor” açıklamaları da bu saldırıdan sonra daha yüksek sesle dillendirilmişti.

NEDEN ŞİMDİ?

Dikkat edilirse Kürt bölgesi ve Kürtler ile ilgili son günlerde herhangi bir ilerleme, açıklama, gelişme yok. Taraflar meseleyi buzdolabına kaldırmış gibi. Bunun nedeni ABD’nin ne yapacağının tam olarak kestirilememesi.

ABD çekilme sinyali verdiğinde Kürtler masaya oturma eğilimine girmişlerdi ancak Trump “Kürtlerin güvenliği için bir süre daha ve bir şekilde Suriye’de kalmaya ikna edilince” durum değişti ve eski güvenlerini yeniden kazanan Kürtler masadan çekildi.

Burada birkaç olasılık ortaya çıkıyor:

Şam Kürtlere karşı daha fazla sertleşemiyor ve/veya en azından fiiliyata geçmiyor. Bunun sebebi harekete geçilmesinin ortasının olmaması. Çatışma olması durumunda ABD başka sebepler ileri sürerek Şam’ı bir kez daha hedef alabilir ya da en azından bulunduğu bölgede Suriye ordusuna karşılık verebilir.

Türkiye’de seçim süreci ve sonuçların ne olacağı bekleniyor. Seçimlerin sonuçlarının ne gibi olasılıklar doğuracağı henüz kestirilemiyor. Bu sadece iktidarın kendi politikalarını (içeride) uygulaması açısından değil, Suriye’de de Türkiye’deki iktidarın nasıl bir politika izleyeceğini kestiremiyor.

Daha geniş alınacak olursa İran’a yönelik ABD hamlesinin nerelere varacağı (ya da nerede duracağı) buna karşılık İran’ın nasıl bir cevap vereceği, Türkiye’nin İran’a yönelik hamleler somutlaşırsa nasıl bir pozisyon alacağı, tüm bunların bölgesel ne gibi gelişmelere yol açacağı ve Kürtlerin bu gelişmelerin neresinde yer alacağı ya da nerede görülecekleri belirsiz.

Rusya da aynı şekilde ABD’nin ne yapacağını görmek istiyor.

Bütün bu olasılıklar, belirsizlikler karşısında ise Suriye yönetimi “bekle gör” politikası uygulamayı tercih edecek gibi görünüyor.

Her olasılıkta Suriye yönetiminin zorunluluk da dahil çeşitli sebepler ile çatışmayı tercih etmeyeceğini ya da en azından çatışmayı başlatan taraf olmak istemeyeceğini öngörebiliriz.

“Kürt meselesini dondurma süreci” ne kadar sürer belli değil ama Türkiye’de seçimler yapıldıktan sonra bir çözülme sürecinin başlayacağı düşünülebilir.

Bu noktada Türkiye’nin gelecekteki olası pozisyonları açısından diğer bazı faktörlere de dikkat çekmek lazım.

ABD ile S-400’ler meselesi nereye doğru gidecek? Amerikalılar S-400’ler konusuna Rahip Brunson meselesinden daha ciddi yaklaşıyorlar. Sonuçta mesele aynı zamanda NATO meselesi ve itiraz aslında sadece ABD’den değil diğer NATO üyesi ülkelerden de gelecek gibi. İran’a yaptırımlar, Maduro’ya destek ve işbirliği gibi konularda Türkiye’nin tavrı ise Türkiye’ye karşı alınacak tavrın belirlenmesinde katalizör işlevi görebilir.

Anılan konularda Türkiye ne yapacak? Erdoğan Batı’dan gerçekten ayrılmak istediği için mi S-400’ler, İran ve Venezuela konularında tavır koyuyor, yoksa bu tavırları mı Batı kampından uzaklaşmasına neden olacak? Diğer yandan uzaklaşacak olan Türkiye mi yoksa Erdoğan mı olacak sadece? Ya da bütün bunlar bir tarafa Erdoğan tüm bu başlıkları sadece bir politik malzeme olarak mı kullanıyor?

Batı’dan ayrı bu konularda Türkiye’de iktidarın ne yapacağını ve bundan sonra NATO kampıyla olan ilişkisini de şu sorunun cevabı belirleyebilir: Türkiye Batı kampından ayrılmak istediği için mi S-400 almak gibi bir hamle yaptı yoksa bu hamlenin sonucu olarak mı ayrılacak?

Bütün bu olasılıklar Rusya, Suriye, İran ve dolayısıyla diğer bölgesel güçler açısından birçok olasılığı gündeme getiriyor.

Bu durumda Rusya, İran ve Suriye için en mantıklı olasılık iki başlıktan (İdlib, Kürtler) birini ortadan kaldırmak olabilir.

Kürt meselesi ABD’nin çekilme olasılığı doğduğunda öncelikli hale gelmişti ve halen de öyle aslında ancak çekilmenin sanılan gibi olmayacağı ortaya çıkınca İdlib öncelik kazandı gibi duruyor.

Rusya’nın Cısr El Şuğur’a yönelik bombardıman ile Suriye ordusu ve dolayısıyla İran’a destek vermiş olması da Esad’ın Tahran ziyareti sonrası yapılan spekülasyonlara cevap gibi. Bu bombardıman aynı zamanda üç başkentin her (taktik) konuda anlaşamasa da stratejik açıdan işbirliği takviminin sürdüğünün teyidi.

İdlib’e yönelik saldırıların sonuç alıcı mı yoksa (gelecek ile ilgili olarak da) “diş gösterme” niyetli mi yapıldığını kısa sürede göreceğiz. Ancak yukarıdaki olasılıklar doğrultusunda düşündüğümüzde Türkiye’deki belirsizlik, Türkiye - ABD (Batı) ilişikilerinin geldiği nokta, ilgili tarafların önüne çıkan olasılıklar arasında İdlib hamlesinin gelmesine şaşırmamak lazım.

İdlib sonrasında sıra belki sert belki yumuşak bir şekilde ama tarafların “Bir avuç Dolar için” filminin son sahnesinde olduğu gibi “birbirini kolladığı” bir sürece gelinecek. Bakalım kim hata yapacak?


Musa Özuğurlu Kimdir?

Gazeteci. Mesleğe 1994 yılında başladı. Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010 yılında TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016 yılına kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.