YAZARLAR

Masallar, TRT ve hastalıklı zihniyet

Ben TRT olsam esas şuna üzülürüm: Bu insanlar böyle bir görüntüyü çocuklara izletebileceğimizi nasıl düşünebilir hale geldiler? Bu kadar mı ileri gittik de böylesi “hastalıklı bir zihin ürünü iftira” atabilecek kadar oldular? Acaba biz onca zaman nasıl hastalıklı zihin ürünü sansürler yaptık, görüntüler izlettik de bu insanlar bu görüntülerin bizim tarafımızdan yayınlanmasını olağanlaştırdı?

Tam da “masallardaki cinsel taciz olgusu”ndan bahsedeceğim bir yazı kaleme alsam mı diye düşündüğüm sırada oldukça çirkin ve de tuhaf bir haberle karşılaştık: TRT Çocuk’ta yayınlanan Maysa ve Bulut adlı çizgi filmde çocuklara eşekle cinsel ilişkiye giren bir adam görüntüsünün izletildiği iddiasıyla kıyamet koptu. Ortalık ayağa kalktı, yorumlar, kınamalar havada uçuştu derken TRT açıklama yaptı; görüntü sadeleştirildiğinde eşeğini rüzgardan korumaya çalışan ve rüzgar ile şalvarı sallanan bir adam sahnesinden ibaret olduğu, yorumların hastalıklı bir zihnin akıl dışı iftiraları olduğu, gereken yasal işlemlerin başlatılacağı belirtildi.

Burada sorun şudur bana sorarsanız ve ben TRT olsam esas şuna üzülürüm: Bu insanlar böyle bir görüntüyü çocuklara izletebileceğimizi nasıl düşünebilir hale geldiler? Bu kadar mı ileri gittik de böylesi “hastalıklı bir zihin ürünü iftira” atabilecek kadar oldular? Acaba biz onca zaman nasıl hastalıklı zihin ürünü sansürler yaptık, görüntüler izlettik de bu insanlar bu görüntülerin bizim tarafımızdan yayınlanmasını olağanlaştırdı?

TRT çocukluğumuzdaki TRT değil maalesef. Sizlere eski TRT’yi anlatacak halim yok, hepiniz gerçeğin farkındasınız. Örneğin TRT’de “Şaşıfelek Çıkmazı, Yeditepe İstanbul, Yedi Numara, Ayrılsak da Beraberiz” gibi öyle diziler yayınlanırdı ki şimdi eşi benzeri hiçbir kanalda yok. Kabul ediyorum, dizi kalitesi de komple ortadan kalktı fakat bu güzel dizilerin neredeyse tamamının TRT’de yayınlanması da ayrı bir gururdu. Hey gidi…

Şimdi ne yapıyor peki TRT? Buz pateni yapan sporcunun eteğini sansürlüyor! Filmde giyinen bir kadının duvara yansıyan gölgesini sansürlüyor! Geçen TV8’de bir oyuncunun boynundaki haç sansürlendi biliyorsunuz; kanımca TRT bu görüntüleri hiç vermemeyi tercih ediyor. Hal bu derece fena iken, biz TRT’nin bu görüntüleri vermeyeceğini nasıl düşünebiliriz? Ülkede Diyanet bir babanın dokuz yaşındaki çocuğuna duyduğu şehvetten kolayca bahsedebiliyorken açıklamanın hemen ardında Aile Bakanı o Diyanet Başkanı'nın kameralar ardında elini sıkabiliyor iken, Ensar denilen suç yuvası halen kapatılmadığı gibi ülkenin Cumhurbaşkanı söz konusu vakfın Genel Kurullarını halen şereflendiriyor ve yaptığı konuşmada açılan imam hatiplerle, seçmeli ders yapılan Osmanlıcayla övünüyor iken, 12 yaşındaki çocuğun istismarcısıyla evlenmesi halinde failin ceza almayacağına ilişkin bir yasa tasarısı ortaya atılabiliyor iken, durup dururken müftülere nikah kıydırılıp erken yaşta evliliklerin önü açılıyor iken, kısaca ülke bu derece vahim bir kıvama gelmişken nasıl olur da TRT’nin o görüntüleri vermesini olağan dışı bulabiliriz ki?

Bakınız, TRT o seçim döneminde/gecesinde siyasilerin “TRT’de yayınlanan verilere inanmayın” uyarılarının tamamı hakkında şikayette bulundu. Neymiş, bağımsız haberciliğe karşı insanları kışkırtmakmış vs. Biz bunlarla uğraşıyoruz şu an. Bir de bıkmadan usanmadan hem Cumhurbaşkanı hem kanalları millete dava açıp duruyor. Baskıcı rejimlerin ‘geri bas’ yöntemi bu çünkü. Neyse, bunlar hep bildiğimiz şeyler…

Sözün özü, burada özeleştiri vermesi gereken yorumları yapanlar değil, sizsiniz sevgili TRT…

* * *

Yazının başında belirttiğim gibi, dünyada insanlar masallardaki cinsel taciz/istismar üzerine kafa yorarken biz çizgi filmdeki eşekle cinsel ilişkiye giren adam düzeylerinde dolanıp durmaktayız. Oysa, hep savunduğumuz ve dile getirdiğimiz üzere, özellikle bu toplumsal cinsiyet konusunda insanlık sorunların kökenine indiği sürece çözümlenecek bazı şeyler. Ne zaman ki, masallardaki cinsel tacizi ve nedenlerini incelemeye başlayacağız ya da erken yaşta evliliklerin teşviki ile kapitalizm arasındaki ilişkiyi anlayabilir hale geleceğiz, o zaman bir şeyler değişmeye başlayacak.

Geçtiğimiz aylarda Japonya'nın Osaka Üniversitesi profesörlerinden Kazue Muta Pamuk Prenses, Uyuyan Güzel gibi masallardaki beyaz atlı prenslerin aslında bilinçleri kapalı partnerleriyle hemen hemen zorla cinsel ilişki kurdukları görüşünü tartışmaya açtı. Bunun üzerine sosyal medyadan çokça tepki aldı, bu kadarı da fazla minvalinde.

Hiç de değil. Masallarda tatlı, güzel, masum bir kızın bir erkek tarafından kurtarılması toplumsal cinsiyetin en önemli tezahürlerinden biri de, taciz olgusu mu değil? Bence gayet mantıklı. Haberi okurken ister istemez düşündüm; yani şimdi ben uyuyan güzel olsam, bir prens gelip beni bilincim kapalıyken öpse, gözümü bir açsam bir adam beni öpüyor falan, olay çıkarırım. Zaten çıkarılması da gerekir. Manyak mıdır nedir, gelmiş ben uyurken öpüyor, yürü git! Kaldı ki belki tipim değil, prenslerin hepsi yakışıklı mı olmak zorunda yani?

E şimdi ben böyle tepki veriyorsam, çocuğumun da bu şekilde tepki vermesini isterim. Bu sebeple bu masalları da ona asla okumam. Bu masalların tamamı kadını erkek tahakkümüne almaya yönelik kurgulardan ibaret. Kadın kavramını aile kavramının içinde eritmeye yönelik girişimlerin çocuk versiyonu. Üzgünüm, bunlar abartı değil, “farkında olmak” böyle bir şey. Zaten profesör de eleştirilere bu yönde cevap vermiş: ''Pamuk Prenses, Uyuyan Güzel hakkında, prensesin prensin öpücüğüyle uyanması hikayesi üzerinde rasyonel şekilde düşünürseniz, aslında bilinci kapalı bir kişiye cinsel saldırı düzenlendiğini görürsünüz. Her şeyin fantezisini mahvettiğimi düşünebilirsiniz, ama bu masallar cinsel şiddeti teşvik ediyor ve ben de herkesin bunun farkında olmasını istiyorum.''

Masallardaki cinsel taciz konusunu incelerken Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nde Yrd. Doç. Dr. Kadriye Türkan’ın 20 Mayıs 2017 tarihli “Anadolu’dan Seçilmiş Masallarda Cinsel Taciz” başlıklı makalesine denk geldim. Tamamında açıkça cinsel taciz içeren masalları gayet başarılı biçimde toparlayıp sunmuş hocamız. Öyle masallar var ki, çenesi düşüyor insanın, yahu diyorsun, çocuklar bunlarla büyüyorsa bu toplumda, bu istismar vakalarının bu derece artışına hiç de şaşırmamak lazım. Bir de idam istiyor “pek öfkeliler”, sanki biz öfkesizmişiz gibi, siz önce masallarınıza sahip çıkın! Helvacı Güzel diye bir masal var mesela:

“Masalda, zengin adam oğluyla birlikte hacca gitmeye karar verir. Karısı ile kızını da mahallenin imamına emanet eder. İmam, tesadüfen eve uğrayıp kızı yıkanırken görünce âşık olur: “Bir gün anası evde yokken kız su ısıtmış, yıkanıyorken imam da elinde et, gelip içeri girer. Kızı yıkanırken görür. Eti bırakıp geri döner ama kıza da âşık olur. Camie gidip yarım yamalak ezanı okur, cemaatle namazı kılmadan gidip bir cadı karısı bulmaya koyulur. Mahalle imamı, kızı elde etmek için bulduğu cadı karıya bir kese altın vererek niyetini anlatır. Parayı alan cadı, kızı kandırıp hamama götürür. Ancak hamamda işler imamın umduğu gibi gitmez; kız, imamın tacizinden aklını kullanarak kurtulur: İkisi soyunup hamama girerler, cadı karı soğuk suyu bahane edip dışarı çıkar. Kız içeride yalnız yıkanırken imam içeri girer, imamı gören kız toplanır: “Amca bugün burada şenlik varmış, daha kimse gelmedi. Senin ne işin var burada?” “Güzelim, kimseyi ne yapacaksın, seninle ikimiz burada eğleniriz.” Kız hemen vaziyeti anlar, ama anlamamış gibi hareket eder: “Peki, gel sen su dök de ben yıkanayım, sonra da ikimiz eğleniriz. İmam su döker, kız yıkanır, sıra imama gelir: “Gel ben de seni yıkayayım.” Kız, imamın başını iyice sabunlar, hamam tasını peştamalın içine koyup imamın kafasına, gözüne vurmaya başlar. İmamın ağzı, yüzü kan içinde kalır. Kız dökünüp kurunduktan sonra giyinip evine gelir. Olanları anasına anlatmaz (Sakaoğlu 2002: 446).”

Buna benzer bir dolu masalımız var. Tövbe estağfurullah, korku filmi gibi…

Evet, biz nelerle uğraşırken dünya akıp gidiyor. İnsanlara ‘hastalıklı zihniyet’ yapıştırması yapıp haklarında yasal işlem başlatacağınıza, toplumsal cinsiyet dersinin zorunlu müfredata girmesi için kamu spotu falan yayınlayın, ne bileyim… Yapacak çok şey var, önleyici tedbirler deyip duruyoruz, yazıyoruz söylüyoruz hepsini de duyan yok, sesimiz olun mesela… Ya da en azından buz pateni sporcusunun eteğini sansürlemeyin… Siz bunları yeter ki yapın, hastalıklı zihniyet biz oluruz, sorun değil.


Tuba Torun Kimdir?

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. İstanbul Barosu’na bağlı olarak serbest avukatlık yapmaktadır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Kadın Meclisleri avukatı ve Kadın Adayları Destekleme Derneği yönetim kurulu üyesidir. ‘Bayan Değil Kadın’ programını hazırlayıp sunmaktadır. Aktif olarak siyasi faaliyetlerine devam etmektedir.