YAZARLAR

Nefisle imtihan sonrası şükür bayramı

"Ramazan ve oruç bitti, oh!" demenin bayramını yapmıyoruz. Beni baskılayarak diğerini görebilmenin şükrüyle bayram ediyoruz. Nefsimizi dizginleyerek görebildiğimiz ötekiyle aynılaşmaya dair çabanın şükrü bayram.

Öze dönüş zamanlarından ramazanlar. Dünyayla değil ama dünyalıkla araya mesafe koyma zamanları. İnsanlardan kaçmayı değil tam tersine kendi akvaryumumuzdan çıkıp başka yaşam alanlarını tanımaya, anlamaya yönelişin adı. Yaratanı, yaratılışı, yaratılmışı bir kere daha kavramaya çalışmanın yönelişi. Ve, tüm bunlardan idrak edebildiğimiz kadarını özümsemenin yöntemi aynı zamanda. Aç midenin gurultusuna, susuzluktan çatlamış dudakların ince sızısına inat edebilme iradesiyle nefsi bir nebze olsun susturmanın aracı. Nefsi/egoyu/üstbeni geçici sürelerle susturabildiğinde insan, içbeni duyumsamaya ve orada taa derununda sadece başka insanlarla değil canlı cansız tüm varlıklarla, kainatla özdeşliğini fark ediyor. Aynı döngünün yolcuları olma bilinciyle yeniden ve yeniden her yıl tekrarlanarak ve her seferinde biraz daha tekemmül ederek hayata, kainata yaratanın yaratış amacından yaklaşmaya çalışma temrini. Kimin payına ne kadarı düşerse… Karınca kaderince…

Her ne kadar söylemesi kolay yapması zor, çok zor işlerse de öz eleştiri ya da iç muhasebeyi deyim yerindeyse zorunlu istikamet kılan oruç Allah’ı, kendini ve çevreyi yeniden keşfedişi de içermekte. Ramazanın bereketi biraz da bu keşifte saklı olsa gerek. Gerçi bu ramazan öyle olmadı. Tıka basa dünyalıkla, dünyanın siyasetiyle dolu geçti maalesef. Zaten baskın seçim tarihi açıklandığında “eyvah ramazanın maneviyatını idrak her zamankinden zor olacak” demiştim. Egolar çatıştı, kazanma hırsıyla nefisler körüklendi, kaybetme endişesiyle insan derûnundaki o eşitlik ve özdeşlik kavrayışı susturulup dünyalık heva vü hevesin yelkeni şişirildikçe şişirildi. En azından kendi hissiyatım ve gözlemim böyle bu senenin ramazanına dair.

Yine de her zaman her yerde daima var olan erdemli insanların gayretleri de sürdü şüphesiz. Ramazanı evsizlerle yapılan iftarla uğurladı mesela Erdem Mücadelesi Platformu. İnsan onuruna yakışır muameleye ihtiyacı olanlara dönük toplumun ilgisizliğine eleştirel bir bakıştı aynı zamanda Tarlabaşı, Çukur mahallesi, Tirşe Sokak'taki iftar. Evsizler, göçmenler, translar, bağımlılar, hayat kadınları gibi toplumun dışlanmışlarına sofra kuruldu. Hayatın kıyısında yaşayanlara dair kamu görevleri hatırlatılmaya çalışıldı yapılan basın açıklamasıyla da. Saygı ve bu seneki dünyevi ramazana bir nebze insaniyet katışlarına şükranla tümünü veriyorum basın açıklamasının:

'ONURLU BİR YAŞAM EVSİZLERİN HAKKIDIR'

"Toplumumuzun ortak meselesi olarak evsizler ve korunaksız alanlarda yaşayan insanlar, ciddi  şekilde varlığını  devam ettiriyor. Bu meseleyle ilgili olarak kamu otoritesinin, belediyelerin, vatandaş olarak bizlerin, yani herkesin sorumluluğu var.

Özellikle kentleşen, işsizliğin devam ettiği ve barınma ücretlerinin yüksek olduğu büyük şehirlerde sokakta yaşamak durumunda kalan, ekseriyetle devlet nezdinde kayıtsız olan, en temel insanî haklarından mahrum kalan insanlar, biz görsek de görmesek de toplumumuzun birer bireyi olarak bizim sorumluluğumuzdadırlar. Onları kazanmak, onlarla kardeş olmak, normal ve eşit düzeyde ilişki kurmak durumundayız.

Kamu kurumlarının ve otoritesinin yetersiz kaldığı bu can yakıcı ve çok boyutlu mesele için, gönüllü çalışan yapılar olarak bir araya gelmeye ve işbirliği yapmaya karar verdik. Tamamen siyaset üstü bir mesele olarak gördüğümüz evsizlik meselesi, barınma ve onurlu yaşama hakkı  üzerine -politik görüşlerimizi bir kenara bırakarak- işbirliği yapmaya, hangi milletten ve cinsiyetten olursa olsun insanlık dışı koşullarda yaşamak durumunda kalanlar için Erdem Mücadelesi Platformu'nda saf tutmaya karar verdik.

Platform olarak adımızı Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Hılful-Fudul pratiğinden ilhamla tercih ettik. Erdemli olabilmenin bir mücadele ve pratik gerektirdiğine inanarak, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) örnekliğinden ilhamla bir takım işleri hayata geçirmeye niyetlendik.

Hedeflerimiz:

Sokaklarda yaşam mücadelesi veren ve büyük şehirlerde sayıları  binleri bulan -genciyle, yaşlısıyla, hastasıyla, engellsiyle- tüm  evsizlerin hayatlarını normale dönüştürebilecek rehabilitasyon merkezlerini, yaşam alanlarını ve topluma kazandırabilme mekanizmalarını hayata geçirerek toplumu güçlendirmek. Sivil inisiyatifler olarak bu anlamda elimizden geleni yapmak, kamu otoritesinin ve imkânlarının seferber edilmesi için kampanya gücüne başvurmak.

Yine kimsesiz ve sahipsizlikten dolayı, ya da yakınları tarafından köle gibi satılarak, hile ve tuzakla fuhuş gibi gayri insanî bir hayata itilen ve mecbur bırakılan, hayatı çalınan ve mahvolan hayatsız  kadınların normal bir hayata kavuşmalarını, toplumla eşitlenmelerini sağlamak için gayret etmek, onlara da aynı şekilde barınma, eğitim ve iş imkânı sağlanmasına yardımcı olmak.

Bizler, bu metinde ismi bulunan yapılar olarak herkesi bu anlamda gayret etmeye,  mağdurlarla dayanışmaya ve saflarımıza katılmaya davet ediyoruz.

Elindekini kardeşlik ve dayanışma duyguları içinde  paylaşan, arkadaş olabilen, öğrendiğini beraberce yaşamak isteyen herkesi buraya bekliyoruz.

“Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” buyuran şefkat abidesi bir Paygamber'in (s.a.v.) ümmetiyiz.

Globalleşen dünyada aynı şehirde yaşadığımız insanlar da artık komşularımız sayılırlar. Dolayısıyla bu meseleler, hepimizin ortak meselesi ve derdi olmalıdır.

Toplumun bir parçası olan evsizler için politika üretmek ve bu konuda alınan somut karar ve tedbirleri seçimden önce halka açıklamakla yükümlü olduklarını tüm siyasi partilere hatırlatırız.

Bilhassa yetkililerden, kardeşlik ve rahmet ayı olan Ramazan'da bu meseleleri de gündemlerine alarak acilen çözüm üretmelerini ve bunları kamuoyuyla paylaşmalarını

talep ediyoruz.

Zira onurlu bir yaşam herkesin hakkıdır!

Platforma ve bildiriye destek veren kuruluşlar :

Başkent Kadın Platformu

Emek ve Adalet Platformu

Güzel İşler Derneği

Hayata Sarıl Derneği

İdealist Kadınlar Derneği

Sosyologlar Derneği

Siirt Vakfı

Şefkat-Der”

Fikir üretip, emek verip, destek sunanlara şükranla erişildi bayrama. Alvarlı Efe’nin ‘bayramlar bayram ola’ dizeleri, gerçek anlamda yaratılmışa ilişkin sorumluluğu yerine getirebilme güç ve bilinci için Allah’a şükredişle mümkün. Yoksa malum tuttuğumuz orucun Allah’a faydası yok. Allah’ın yarattıklarına faydalı olabilmeyle izahı mümkün ibadetlerin. Eskiler bu nedenle ıyd-i fıtr, fitre bayramı demiş zaten. "Ramazan ve oruç bitti, oh!" demenin bayramını yapmıyoruz yani. Beni baskılayarak diğerini görebilmenin şükrüyle bayram ediyoruz. Nefsimizi dizginleyerek görebildiğimiz ötekiyle aynılaşmaya dair çabanın şükrü bayram. Ve duygudaşlık geliştirmenin cıvıl cıvıl coşkulu sevinci. İyilikten, huzur ve barıştan yana umudu güçlendiren, yaşatabilmenin sadece güzellikler yaşatabilmenin coşkun molalarından olan bayramımız kutlu olsun.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.