YAZARLAR

Ateşkesin sınırları

Bu üç yerde daha büyük bir curcuna bekleniyor: Suriye ordusunu İdlib’de Türkiye, Dera’da Ürdün üzerinden ABD, Kuneytra’da İsrail’le karşı karşıya getirecek bir curcuna. Afrin ve Fırat’ın doğusu ayrı bir hesap.

İnsani mola!

Savaş önlemek gibi bir sicili olmayan BM Güvenlik Konseyi, Suriye için böyle buyurdu.

Zamanımızdan, canımızdan, malımızdan ve geleceğimizden çalan savaş baronlarının geçici suskunluk anı. Keşke ebediyen sussalar. Temenni ‘insani’, lakin naiflikten ne çıkar?

Güvenlik Konseyi’nin Doğu Guta’ya niyet Suriye’nin geneline kısmet 30 günlük ateşkes çağrısını, Afrin’in yaklaşık dörtte birine giren Türkiye pek üzerine almadı. Kararda Afrin ifadesi yok ya, ondan! Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’a ‘ateşkese uyun’ telkini ve AB’nin buna paralel uyarısından anlaşılacağı üzere uluslararası toplumun bir kısmı kararın Türkiye’yi de ilgilendirdiğini düşünüyor. Afrin daha hususi bir yazının konusu; bu kez de kararın asıl müsebbibi Doğu Guta’ya bakalım.

Doğu ve batı kesimiyle birlikte Guta, Şam’ın doğusu ve güneyinde büyükçe bir alan. Kırsal deyince onlarca kilometre uzakta izole bir yer sanmayın. Eski Şam’ın tarihi duvarlarına yaslanırsanız tam karşınızda taş atımlık mesafeden başlayıp 370 kilometrekarelik bir alana yayılan bölgedir. Guta’nın doğu kesiminde sorunlu alanın büyüklüğü yaklaşık 100 kilometrekare.

Doğu Guta normalde nüfus ve kapladığı alan bakımından Şam’ı gölgede bırakıyor. Şam’a doğru göç akınının takıldığı yerdir, buluşma ve haliyle yığılma alanıdır. Başkenti doyuran tarımsal alanken 2000’den bu yana işsizlik ve yoksulluğun adresi olagelmiştir. Liberal politikalara ilaveten 2008 sonrası kuraklıkla birlikte tarımsal alandaki çöküşün tetiklediği göçün yükünü en fazla burası almıştır. Sorunların ağır hissedildiği, haliyle muhalefetin kök saldığı, bu sayede Körfez bağlantılı paralı İslamcıların taban tutturduğu bölgedir. 2011’de ‘ekmek ve ‘onur’ temalı isyan patlak verirken bölgenin merkezi konumundaki Duma’nın öne çıkması boşuna değildir.

Silahlı sürecin ağırlık kazandığı 2012’den beri de başkentin yumuşak karnıdır. CIA’in muteber adamı Suudi İstihbarat Şefi Bender bin Sultan’ın “Şam’ı ateşe verin” talimatının muhatabı İslam Ordusu’nun merkez üssü de burasıdır. Hakikaten İslam Ordusu, Suudi parasıyla temin edilen 120 bin ton patlayıcıyla Şam’ı roket yağmuruna tutup cehennemi yaşatmıştı. Şam’ı dikizleyen Kasyun Dağı’ndaki korunaklı Halk Sarayı da tehdit altına girmişti. Suriye ordusu Batı Guta’yı temizledikten sonra geçen yıl Doğu Guta’da bazı yerleşim birimlerine girerek çemberi iyice daralttı.

Normal nüfusunun belki onda biri mahsur durumda. BM’ye göre bölgede kuşatma altında kalanların sayısı 393 bin civarında. Bağımsız kaynaklar ise silahlı adam sayısını 10 bin olarak tahmin ediyor.

***

Doğu Guta şubatın başından itibaren yeniden hedefe konulurken Suriye’deki isyanın finansörlerinin duruşlarını da aynaya yansıtan bir yer haline geldi. Sivil kayıpların kayda değer bulunmadığı Rakka ya da Deyr el Zor’da gerek duyulmayan ateşkes Doğu Guta’da hayati görüldü. Bu sadece insani durumun ağırlaşmasıyla izah edilebilir mi? Doğu Guta’nın daha farklı bir şekilde gündeme gelmesi, ağır kuşatma altında bir bölge olmasının yanı sıra burayı kontrol eden örgütlerin finansörleriyle bağlarını hâlâ koruyor olmasıyla ilgili. Sivil kayıplar temel aktörlerin umurlarında değil. Sivilleri umursuyor olsalardı insanlık dışı kriz, anlaşmayla sona erdirilebilirlerdi. Tabi bu Suriye’ye büyük bir ödül olurdu. O yüzden yanaşmadılar ya da taş koydular.

Çünkü Doğu Guta Suriye’ye müdahalenin simgesel unsurlarını barındırıyor. Bölgenin merkezi konumundaki Duma gibi kritik yerleri elinde tutan İslam Ordusu, Suudi Arabistan istihbaratının kontrolünde. Selefi kökenli bu örgüt, ‘rejim yanlısı’ diye yakaladığı onlarca insanı demir kafeslerin içine koyup sokak sokak gezdirerek, demokrasiyi küfür addederek, Alevileri ve Şiileri kökten temizlemeyi vaat ederek, sivilleri rehine ve kalkan olarak kullanarak ton farkıyla IŞİD’in ensesinde olduğunu defalarca ispatladı. Yine de bu örgütün liderleri Amerikan-Suud himayesiyle Cenevre’de muhalif cephenin müzakerecisiydi. Herkes Suudiler ve Amerikalılar ikna olmadan İslam Ordusu’nun pes etmeyeceğini iyi biliyor.

Bölgenin özellikle güney ve güneybatısını tutan Feylak el Rahman ise Müslüman Kardeşler bağlantısıyla Katar’ın vekil örgütlerinden biri. El Kaidecilerin kurduğu Ahrar el Şam da bölgenin kuzeybatısında Harasta dahil birçok yerde etkili. Katar’ın liste başında yer alan bu örgütün kuzey kanadı Türkiye ile içli dışlı. Nusra’nın liderliğindeki Heyet Tahrir el Şam da burada. El Kaide’nin uzantısı olmasına rağmen HTŞ, Körfez’in ‘özel’ bağışçılarından besleniyor.

Bunların her biri kendi bölgesinde despot. Tank ve roket dahil ağır silahlara sahipler. Kendi aralarındaki çatışmalar ise bölgeyi esir alan dramın bir diğer parçası. HTŞ ile Feylak el Rahman, İslam Ordusu’na karşı ortak hareket ediyor. Feylak el Rahman ile Ahrar el Şam’ın da karşı karşıya geldiği oldu. Patronları aynı olduğu halde!

Bu örgütler sivilleri kalkan olarak kullanmakla suçlanıyor. Bu tespiti yapan kuruluşlardan biri de BM’nin fonladığı insani yardım örgütü REACH. Buna göre kadınlar, çocuklar ve eli silah tutabilecek erkeklerin kuşatma altındaki bölgeden ayrılmasına izin verilmiyor.

***

İnsani dramdan taraflar birbirini sorumlu tutuyor. 2013’ten sonra yeraltından açılan tüneller sayesinde silah, patlayıcı ve yakıt dahil her türlü mal-malzeme Doğu Guta’ya sokuluyordu. Geçen baharda ordunun bu tünelleri keşfedip ele geçirmesiyle bir tarafında hükümet güçlerinin diğer tarafında İslam Ordusu’nun durduğu Rafidin geçidi tek nefes borusu haline geldi. Yaklaşık bir yıldır ticari gıda malzemeleri ve insanı yardım bu kapıdan geçiyor. Her şey sıkı rejime tabi. Bunun bölge sakinlerine yansıması kıtlık ve aşırı pahalılık.

Rafidin aynı zamanda rant kapısı. Selefi cihatçılar arasında yaşanan çatışmaların asıl nedeni buranın İslam Ordusu’nun tekelinde olması. İslam Ordusu insani yardımlara el koymak ve kendi adamlarına dağıtmakla da suçlanıyor. Elbette bu, Suriye ordusunun örgütleri teslim olmaya zorlayacak koşulları dayatmadığı anlamına gelmiyor. Uluslararası yardım örgütleri konvoyların sıklıkla geri çevrilmesinden ve izinlerin düzensiz çıkmasından yakınıyor.

Kuşatma altında olmasına rağmen iki taraf arasındaki anlaşmaya göre kamu çalışanları dahil sınırlı sayıda insanın giriş çıkışlarına izin veriliyor.

Muhaliflere göre “Doğu Guta’da yaşananlar Srebrenitsa tarzı bir soykırım.”

Suriye hükümeti temsilcileri ise “Şam'a yönelik havan topu ve roket saldırılarında 5 yılda 10 bin sivil öldüğünü belirtip dünyada hiçbir devletin kendi başkentinin yanı başında roket ve tank kullanan terörist örgütlere göz yumamayacağını” söylüyor.

***

Son operasyonlar sonuç alınamayan bir dizi müzakerenin ardından geldi. Müzakerelerde Mısır’dan askeri bir heyet de arabuluculuk etti. Rusya Astana süreci kapsamında gerilimi düşürme bölgeleri oluşturmak için Hama, Humus ve Halep’te uygulanan örneklerden hareketle bu örgütlere ağır silahlarını bırakmaları halinde açılacak güvenli bir koridorla otobüslerle İdlib’e gitmeyi önerdi. Çok sayıda toplantıya rağmen uzlaşma sağlanamadı. 2016’da Doğu Halep’te de silahlı gruplar uzun bir süre tahliye önerisini reddetmiş, Rusya’nın Türkiye ile anlaşmasından sonra dirençleri kırılmış ve sonunda siviller öldürülme pahasına hükümet bölgesine kaçmaya başlayınca tahliye şartlarını kabul etmişti. Doğu Guta’da da baskının şiddetini artırarak tahliye koşullarını kabul ettirme hedefleniyor. Daha önce Batı Guta’daki Dereya’da bu müzakereler sonuç vermişti. Benzer bir sonuç Kabun'da alınmıştı.

Şimdi BM kararı, Doğu Guta’da ateşkesi mutlak surette garanti etmiyor. Ateşkes El Kaide ve müttefiklerini kapsamıyor. Kararı veto etmeyen Rusya da bu örgütlerin bölgedeki varlığına işaret ederek ateşin sanıldığı gibi kesilmeyeceğini peşinen söylüyor.

Doğu Guta’da sorun çözülürse evvela Şam üzerindeki tehdit sona erecektir. Ayrıca Şam’ın kuzey ve doğu hatlarıyla ulaşımı kolaylaşacaktır. Uluslararası otoyolu (M5) kullanarak Şam’dan Humus, Hama ve Halep’e gitmek isteyenler Harasta’dan geçemedikleri için başkentin doğusundaki yedek bağlantı yolunu kullanmak zorunda kalıyor. Benzer şekilde Şam’ı Bağdat’a bağlayan ‘çöl yolu’ da Harasta-Duma-Adra güzergahında kesiliyor. Ayrıca Doğu Guta’dan sonra Suriye ordusu İdlib, Dera ve Kuneytra’ya daha fazla yoğunlaşabilir. Bu üç yerde de daha büyük bir curcuna bekleniyor: Suriye ordusunu İdlib’de Türkiye, Dera’da Ürdün üzerinden ABD, Kuneytra’da İsrail’le karşı karşıya getirecek bir curcuna. Afrin ve Fırat’ın doğusu ayrı bir hesap.


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.