YAZARLAR

Peki nereye?

Gök mavidir mesela, gencölmek iyi bir şey değildir, kimsenin toprağına el koyma, ölüye dokunma, diriyi koru…

Zhang Huan, 'Family Tree'

Sözün söyleneceği ânı hep öteye iten bitmez tükenmez bir teyakkuz durumu, yine.

Zalimle mazlumu aynı görmek, aynı kefeye koymak değil elbette, ama mazlum, böylesi kriz dönemlerinde söz söyleyebilecek kimsenin yetişmesine izin vermedi. Her şeyi kendi çizgisinde topladı.

Zalimse sözün yüküyle bükülmüş kimseye göğün altında yaşama hakkı tanımadı. Her şeyin sahibi ve hâkimi olmaya girişirken her türlü itirazı varlığına tehdit olarak kodladı.

Peki şimdi ne olacak?

Peki nereye kadar?

Son iki yüzyıldır hep böyle de son üç yıldır birbirinin kanını daha bir iştahla döken iki tarafa durun, hatta ara verin diyebilecek kimse kaldı mı?

Birinin mağlup, öbürünün muzaffer olduğuna kim karar verecek?

Bir zafer gerçekleştiğinde mağlup olan bunu kabul edecek mi?

Aklı, ahlakı, medeniyeti, kültürü, demokrasiyi filan geçelim, askerî strateji açısından, hatta pragmatist bakışla bile daha az bedel daha çok hâsılat hesabı yapıldığında şu gerçekleşen şey doğru mudur?

İki yüzyıldır özgürlüğü için bunca bedel vermiş bir halk yüz suyunu döker mi?

Birilerinin istikbali söz konusuymuş; ama bugün yapılan her yanlış, gasp edilmiş istikbalin kaderini de belirlemez mi?

İnanmak zor; işte dehşet verici bir aymazlıkla yarım yüzyıldır akan kanı gürleştiren heriflerin ve karıların yaşına geldik; biricik yaşama seçeneğimiz neden ve ne zaman bu cins insanların eline geçti?

Başa mı dönmeli; insan muhteremdir mi demeli?

Kim her iki tarafın da kabul edebileceği ortak bir şey söyleyebilir? Gök mavidir mesela, gencölmek iyi bir şey değildir, kimsenin toprağına el koyma, ölüye dokunma, diriyi koru…

Sözü yasaklayanların diyecekleri bir şey kalmamıştır.

Biz bu naraları iyi tanıyoruz, atalarımızın toplu mezarlarında her gün, her saat yankılanıyordu çünkü. Amma her boşluğa yerleşen yankı, bol derkenarlı bir tarihten sökülüp atılmıştır, yoktur bir hükmü.

Zafer, ötekinin gözlerinde sönen ışığa denmez. Zafer, ölünü gömdüğü toprağı sarmaya denir. Bazense yenilginin kendisi zafer olabilir. Birilerinin ölüsünü gömdüğü yerlerden çekilmek de zaferdir.

Elbette sözün etkisini yitirdiği bir dönem bu. Ama söz gelecekte de yankılanan bir şeydir.

Zalime öğüt ya da akıl değil, cevap verilir.

Ne demişti Bijen Necdî? “Vaqiyet royayê men est” (Hakikat benim rüyamdır). Hakikat bir kabus, baş eğmeyenler için, başından beri!


Selim Temo Kimdir?

27 Nisan 1972’de Batman’ın Mêrîna köyünde doğdu.2000 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Etnoloji Bölümü’nden mezun oldu. 1997’de Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü, 1998’de Halkevleri Roman Ödülü’ne değer görüldü. Yüksek lisansını (“Cemal Süreya Şiirinde Bedenin Yazınsallaşması”) ve doktorasını (“Türk Şiirinde Taşra: 1859-1959”) Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. 2009’da Mardin Artuklu Üniversitesi’nde yardımcı doçent olarak çalışmaya başladı. 2011’de, Exeter Üniversitesi’ndeki (İngiltere) Centre for Kurdish Studies’de konuk hocalık yaptı. Hrant Dink Vakfı tarafından “dünyada, geleceğe dair umudu çoğaltan kişiler”den biri sayılarak “2011’in Işıkları” arasında gösterildi. Radikal gazetesinde başladığı köşe yazarlığına (Kasım 2013-Kasım 2014), Ocak 2017’den beridir Gazete Duvar’da devam ediyor. Dört Türkçe iki Kürtçe şiir kitabı, bir romanı, iki antolojisi, 12 çocuk kitabı, yedi roman-öykü çevirisi, iki şiir kitabı çevirisi, bir çevrimyazısı, bir gazete yazıları ve iki edebiyat kuramı kitabı yayımlandı. 6 Ocak 2017’deki 679 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edildi. Amed’de yaşıyor.