YAZARLAR

Suriye oyun planımız

Türkiye’nin Suriye siyaseti çeşitli çıkarları eşanlı korumak adı altında sürdürülemez çelişkiler barındırıyor. Hem Esat’ı ayakta tutmak için sahaya Şam’ın davetiyle giren İran ve Rusya’yla, hem Esat’sız Suriye’ye geçiş için omurgasını PKK uzantısı YPG/YPJ’nin oluşturduğu SDG’yi destekleyen ABD ile ortaklık gibi.

Suriye’de ne yapmak istiyoruz? Önceliklerimiz neler? Sırasıyla bakalım: PKK ve onun doğrudan uzantısı olan PYD/YPG/YPJ denetimindeki ülkemize sınırdaş özerk bir bölge kurulmasını ulusal güvenlik tehditi olarak görüyoruz. Irak Kürdistan Bölgesi’nde 2003 sonrası yaşanan benzer biçimde, ABD’nin sahada mevcudiyeti ve YPG/YPJ’ye desteği ise tehdit algımızı bir basamak yukarıya, “cumhuriyetimizin beka sorununa” taşıyor.

Algıladığımız bu tehdidin bertaraf edilmesine yönelik olarak önce NATO müttefikimiz ve IŞİD’le mücadelede koalisyon ortağımız ABD ile diplomasi yolunu denedik. Yeterli oldu, olmadı ayrı konu. Yeterli olmadıysa ülkemizde, sanıldığı gibi AKP iktidarı döneminde değil, 1990’ların başından itibaren ve özellikle TSK’yi de içerecek biçimde geniş bir yelpazede müzminleşen Amerikan aleyhtarlığının etkisi ne düzeydeydi, o da ayrı konu.

Sonuçta, ABD ile diplomasi sonuç vermedi. ABD, Ankara’nın ilettiği kaygıları dikkate almadan YPG/YPJ’yi eğitip, donatmayı sürdürdü. Askeri stratejisinin siyasal sonuçlarını yönetebileceğini düşündü. Yönetemedi. O arada sahada oldu-bitti denendi. Uçak düşürme krizinin Ankara-Moskova arasında sürmesinden bilistifade, Afrin Minnag Hava Üssü ve Tel Rifat, Kobane Münbiç üzerinden birbirine uzandı ama birleşemedi.

Ankara, bir numaraların doğrudan diplomasisiyle Moskova ile ilişkileri (asimetrik de olsa) düzeltti, Rusya’nın yeşil, Putin’in Esat’tan devşirdiği sarı ışığıyla Fırat Kalkanı (FK) harekatını başlatarak kendi oldu-bittisini yaratarak kantonların arasına sarktı. Böylece Suriye sahasına omuzla girerek, Astana masasında da kendine yer açtı. FK, Kürt konusunu kullanarak Ankara’nın Vaşington’la arasını açmak açısından Rusya’nın, IŞİD’le mücadeleyi etkinleştirmek bakımından ABD’nin işine geldi.

Ancak Türkiye’nin Suriye siyaseti çeşitli çıkarları eşanlı korumak adı altında sürdürülemez çelişkiler barındırıyor. Hem Esat’ı ayakta tutmak için sahaya Şam’ın davetiyle giren İran ve Rusya’yla, hem Esat’sız Suriye’ye geçiş için omurgasını PKK uzantısı YPG/YPJ’nin oluşturduğu SDG’yi destekleyen ABD ile ortaklık gibi. Hem ÖSO adı altında çatışmasızlık kapsamı dışında yani canlı hedef durumundaki cihatçı unsurları devşirip, dönüştürüp (“re-cycle”) FK ve Zeytin Dalı alanlarına sokmak, hem Idlip’te benzer unsurların Rus hava bombardımanıyla topyekun imhalarına göz yummak gibi.

Nitekim, Zeytin Dalı Harekatı başlayalı on beş günü geçti, ilerleme şimdilik beş buçuk kilometre ile sınır boyundaki Burseya Tepesi ve Bülbül kasabalarının ele geçirilmesinden ibaret. Astana ortaklarından İran harekata açıktan karşı çıktı, İran ve Suriye destekli milisler Idlip’te Tel el Ays’a konuşlanan TSK birimlerine saldırı düzenledi. Yine Idlip’te HTŞ’nin omuzdan havaya atılan füzeyle (“MANPADS”) Rus uçağı düşürülünce, Afrin hava sahası fiilen Zeytin Dalı’na kapandı.

Oyun planımıza bakılırsa Kürtler Soçi’den ilanihaye dışlanacak. Soçi’den çıkıp, Cenevre’de onaylanacak yeni Suriye anayasasında özerkliğe yer verilmeyecek. CENTCOM Votel’in müteaddit “Münbiç’ten çekilme yok” açıklamalarına karşın en azından YPG unsurlarının SDG’den ayrışıp Fırat’ın doğusuna geçmeleri sağlanacak. Sıkıyı gören Kürtler orta vadede PYD’den desteklerini çekip, “özgürlüğün tadını alacak”. ÖSO da Esat’ı devirip, Suriye’yi özgürlük ortamıyla tanıştıracak. Orta vadede İran’a karşı Türkiye mi SDG mi tercihiyle karşı karşıya kalacak ABD, bizi seçecek. Özetle zor oyunu bozacak. Oyun kuramasak da, biz olmadan kurulmaya kalkışılacak her oyunu bozmaya kadir olduğumuz anlaşılacak.

Öyle ya Rusya, Kırım’ı ilhak, Ukrayna’nın doğusunu işgal etti. ABD binlerce kilometre öteden geldi destursuz bağa girer gibi Irak’a, Suriye’ye girdi. İran ise Irak, Suriye, Yemen ve Lübnan’da neredeyse devlete paralel güvenlik aygıtları kurdu. Esat yaktı, yıktı, varil bombalarıyla kimyasal silah attı iktidarda kaldı. Türkiye neden geri kalsın? Eksiğimiz mi var bizim? Elhak yok. Öyleyse, “temizleye temizleye” Afrin’den girip Irak sınırına kadar gideceğiz, durmayıp sezon finalini Kuzey Irak’ta yapacağız.

İster ulusal güvenliğimize, ister cumhuriyetimizin bekasına yönelik verili tehdit algısını bu ortamda haşa tartışacak değiliz. Alternatif, can kaybı içermeyen, daha düşük maliyetli somut siyaset seçenekleri önermek ise tabiatıyla alıklıktan ibaret. Bundan sonra ne mi olur? Daha önce sözü uzun sürecek bir akşamın gurub vaktindeyiz diye bağlamıştım. Bu defa mevsimlik olsun: Kış uzun ve çetin geçecek ve daha henüz başlıyor.


Aydın Selcen Kimdir?

1969 İstanbul doğumlu ve Saint Joseph Lisesi ile Marmara Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunudur. 1992-2013 arasında Dışişleri Bakanlığı'nda meslek memuru olarak çeşitli görevlerde bulundu. Son olarak 2010-13 tarihleri arasında Erbil Başkonsolosluğu görevinde bulundu. Merkeze döndüğü gün "memuriyetten istifa etti." Genel Energy petrol şirketinde bir buçuk yıl siyasi danışmanlık yaptı. 2015'den beri bağımsız olarak özellikle Irak ve Suriye konularında yazıyor. Galatasaray kongre üyesidir. Alaz adında bir kızı var.