YAZARLAR

Tabii ki önce resmî sonra dini…

Resmi nikâhı dini nikâhı üstlenebilecek müftülüklere teslim etmek tabii ki yanlış bir uygulama. Tamam onlar da “devlet memuru” ama böyle bir yetkiyle donatılmaları için ortada en ufak bir makul sebep yok. Onlara düşen “dini nikâh” kıyma yetkisini de, önlerine gelen çiftin resmi nikâh belgesini gördükten sonra kullanabilmeleri sağlanmalı.

Her gün yeni bir öneri (ve hazırlık) ile karşılaştığımızdan hangisine yetişeceğimizi hepten şaşırmış durumdayız. “Dış politika” deseniz, “dış”ı da kalmamış “politika”sı da; “iç politika” deseniz, ayrıntıya girmeye gerek yok...

Geride kalan iki haftayı da “yardımcı doçent” ve “resmi nikah / dini nikah” (daha doğrusu “nikahı kim kıysın”) sorusuna cevap yetiştirmekle geçirdik.

Biliyorsunuz, “dini nikâh” meselesi memleketimizi öteden beri meşgul eden bir konu. Hatırlıyorsunuzdur; bu konu yakın zamana kadar önünüze çıkınca gerçekten “Yok canım, bu kadar da olmaz!” dedirten cinsten tuhaf mı tuhaf bir kanun maddesi dolayısıyla gündemdeydi. TCK’nın 230. Maddesinden söz ediyorum. Maddenin 5 . ve 6. fıkraları Anayasa Mahkemesi’nin 10.06.2015 tarihli kararlarıyla iptal edilmişti. 5. Fıkra gerçekten –ama gerçekten- bu devirde eşine rastlanmayan türden bir şey olduğundan iptal kararı veren Anayasa Mahkamesi yerden göğe kadar haklıydı. Bu fıkra şöyle bir şeydi: “(5)Aralarında evlenme olmaksızın, evlenmenin dinsel törenini yaptıranlar hakkında iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir. Ancak, medeni nikah yapıldığında kamu davası ve hükmedilen ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.”

Haklı olarak iptal edilen bu fıkrayı okuyunca bilmem siz de benim gibi “Bundan sana ne? Sonuç olarak bir çift evlenmeden –ama araya bir dini nikâh sokarak- beraber yaşamaya karar vermişler, bundan sana ne, bana ne?” diyor musunuz?

Fıkranın iptaline neden olan başvuruyu Erzurum Pasinler sulh Ceza Mahkemesi yapmıştı. Anayasa Mahkemesi de fazla gecikmeden resmi nikâh olmadan dini nikâh kıyan imam ile çiftlere 2 aydan 6 aya kadar hapis cezası verilmesine neden olan fıkraları oyçokluğuyla iptal etmişti. Hem de hiç de fena olmayan bir akıl yürütmeye dayanarak. Şu akıl yürütme –bana göre de- yerden göğe haklıydı “…nikâhsız birlikte yaşayanlara TCK’da herhangi bir ceza öngörülmezken, resmi nikâh yaptırmadan dini nikâh kıyanlara hapis cezası öngörülmesinin Anayasa’nın 10’uncu maddesi, kanun önünde dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin herkesin eşit olduğunu ilkesine aykırı olduğunu…”

TCK 230. Maddenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen fıkralarını tekrar hatırlayacak olursak, maddenin 5. fıkrasının iptalinin çok yerinde olmasına rağmen 6. fıkranın iptali dün olduğu gibi bugün de problemlidir. 6. Fıkra şöyle bir şeydi: “Evlenme akdinin kanuna göre yapılmış olduğunu gösteren belgeyi görmeden bir evlenme için dinsel tören yapan kimse hakkında iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir.”

(Konu açılmışken benzer bir iptal başvurusunun aynı mahkeme tarafından 6 yıl kadar önce –hem de oybirliği ile- reddedilmiş olduğuna da hatırlatalım.)

Görüyorsunuz; iki fıkra arasında dağlar kadar fark var. 5. Fıkra üzerine vazife değilken bir çiftin nasıl beraber olacağına “burnunu sokarken”, 6 fıkrada iş değişiyor.

Bu iptal işlemine ilişkin benim kanaatim, 5. Fıkranın iptalinin yerinde, ancak 6. maddenin iptalinin ise tartışmaya çok açık bir seçim olduğu yönündedir.

Tartışmaya çok açıktır çünkü (iptal edilen) 6. Fıkranın benzerleri (hem de tıpa tıp) ile Avrupa ülkelerinin ceza yasalarında da karşılaşıyoruz. Mesela Fransız Ceza Yasası da (433-21) resmi nikâh olmadan kilisede dini nikâh kıyılmasını yasaklamaktadır. Bu yasağı çiğneyenlere ilişkin 2002’de yürürlüğe giren bir kararname, hangi dinden olursa olsun dini nikâh kıyacak ehliyete sahip olanları, kendilerine resmi nikâh kıyıldığına dair bir belge verilmeden işe koyulmaları durumunda 6 ay hapis ve 7500 euro para cezasına çarptırıyor. Önce resmi, sonra isterlerse dini nikâh... Benzerleri gibi bu ülkede de sadece resmi nikâhın hukuksal bir değeri var.

Demek ki kim kiminle istiyorsa karı-koca hayatı yaşayabilir. Ama iş dönüp dolaşıp evliliğe gelince doğru belediyeye…. Sonra da istersen dini nikâha… Çünkü evlilik “hukuksal” yanı olan bir kurum ve bunun da yolu Kiliseden veya başka bir mabetten geçmiyor…

Konuyu son günlerin tartışmasına getirerek bağlayacak olursak:

Resmi nikâhı dini nikâhı üstlenebilecek müftülüklere teslim etmek tabii ki yanlış bir uygulama. Tamam onlar da “devlet memuru” ama böyle bir yetkiyle donatılmaları için ortada en ufak bir makul sebep yok. Ayrıca onlara düşen “dini nikâh” kıyma yetkisini de - biraz önce sözünü ettiğimiz TCK 230’un iptal edilen 6. Fıkrası tekrar yürürlüğe konularak- önlerine gelen çiftin resmi nikâh belgesini gördükten sonra kullanabilmeleri de sağlanmalı. Şunu da unutmayalım: Dini nikâh kıymak sadece müftülüklerin üzerine düşen bir görev değil. Dini nikâh işleminin mahallenin hocası, olmadı bu konuda yol yordam bilen bir aile yakını tarafından da yerine getirildiğini hatırlarsak, dini nikâh / resmi nikâh birlikteliği çok daha içinden çıkılmaz bir hal alabilir.

Ve de ayrıca tabii ki(bazı haklı eleştirilerde dile getirildiği gibi) bu ülkede sadece Müslümanlar yaşamıyor… Bu cenahtan benzer bir talep gelmese de, medeni kanunda onları yok sayan bir değişikliğe gidilmesi de doğrusu haddinden fazla kaba bir tutum.