YAZARLAR

Mermer ve taş ocakları kapatılsın

Bugün Aysin ve Ali Ulvi Büyüknohutçu için yapılması gereken mermer ve taş ocaklarının yasaklanması. Geri dönüşümsüz inşaat malzemelerini birisi kullanacak diye toprağı susuz bırakmaya, yer altı su rezervlerini kurutmaya, geleceğimizi yok saymaya kimsenin hakkı yok.

Lafı hiç yuvarlamaya gerek yok. Yol, AVM ya da lüks konut yapılacak diye inşaat malzemeleri üreten ocaklar kapatılsın. Geçen hafta Antalya’nın Finike ilçesi Kızılcık Yaylası’ndaki dağ evinde mermer ve taş ocaklarına karşı mücadele eden Ali Ulvi Büyüknohutçu ile eşi Aysin Büyüknohutçu öldürüldü. Katil zanlısı Ali Yumaç aslında beni pek de ilgilendirmiyor. Ali Yumaç en ağır cezayı alsa da bu sorun çözülmeyecek. Ama bir gerçek daha var ki açık mermer ve taş ocakları artık insan öldürmeye varan sonuçları olan bir sektör. Bu bile kapatılma nedeni olmalı.

MERMER VE TAŞ OCAKLARINDA EKMEK YOK

Şimdi diyeceksiniz istihdam sağlıyor. Bu duyabileceğiniz en büyük yalan. Mermer ve taş ocaklarında çalışan sayısı Enerji Bakanlığı verilerine göre tam 2 bin 500. Büyük boy bir fabrika ya da orta boy bir kaç fabrika kadar. Verdiği zarara karşısında istihdamın lafı bile olmaz.

Bu ocakların ekonomideki payı 2002’de yüzde 1,1 idi. Bu kadar çok ocak açıldı ve neye yükseldi sizce? yüzde 1,3! Ne güzel değil mi? O kadar izin ve imtiyaza rağmen sektörün payı sadece 0,2 puan artmış. Ama ne pahasına?

TAŞ OCAKLARI MARDİN KADAR DOĞAYI YOK ETTİ!

Nisan 2016’ya kadar Türkiye’de 12 bin 429 taş ocağı ve mermer çıkarma ruhsatı var. Yani son 15 yılda verilen 12 binden fazla ruhsat ile ekonomiye katkısı 0,2 puan artmış. Peki bu 12 bin 429 ruhsat ne kadar doğa parçasının yok olması anlamına gelecek? Tam 8 bin 825 kilometrekare. Yani bir Mardin’i düşünün. Komple yok. Neden? Çünkü taş ve mermer çıkarttılar. Neden? Çünkü AVM ve lüks konut yapıldı.

Ortada ekonomi denilen böylesi bir suistimal varken kimse taş ocakları ve mermer ocaklarının devamını savunmasın. Kaldı ki mesele bununla da bitmiyor.

DSİ: İNŞAAT OCAKLARI YER ALTINI KURUTUR

Ormanlar gibi aslında kayalık tabakalar yer altı suyunu besleyen unsurlardır. Bugün Mardin kadar büyük bir arazide yer altı suyunu besleyen bir şey kalmadı. Bunu ben söylemiyorum. DSİ’nin yetkilisi söylüyor. 2009’da gerçekleşen 21'inci Yüzyılda Su: Türkiye’yi Bekleyen Sorunlar ve Çözümler başlıklı kurultay oturum kitapçığında açık bir şekilde şu yazıyor “Akiferler üzerindeki diğer etkilere göre en tehlikeli olan tehdit ise malzeme ocaklarıdır.” Yani yer altı su rezervini taş ve mermer ocakları öldürür diyor. Yani iklim olayları arttıkça bir kuraklık yaşadığınızda toprağın altındaki suyu mermer ve taş ocakları kurutmuş oluyor, elinizde tamamen kuru bir toprak kalıyor. Yer altı su rezervi olmayan kuru bir toprakta bitki olmayacağı için, ilk şiddetli yağmurda o toprağı önüne katar anlamına geliyor. Yani taşı, mermeri bana, doğa tahribatı sana diyor. Hatta parayı bugün ben kazanıyorum ama bunun faturasını gelecekte ise sen ödeyeceksin diyor.

İşte bu yüzden mermer ve taş ocakları kapatılmalı. Mardin’in alanı kadar bir toprak üstünü yok eden, Mardin’in alanı kadar bir yer altı suyunu kurutan, her şeyin geri dönüşebildiği bir dünyada inşaat sektörü geri dönüştürmesin diye, TOKİ ve müteahhitler 20 yılda bir evler yıkılsın yenisini yapsın diye ne toprağın, ne doğanın, ne Aysin ve Ali’nin canına kimsenin kastetmeye hakkı yok. Burada sorun bu eksende yeni bir yasa düzenlemesi de değil. Zaten ortadaki 167 Sayılı Yer Altı Suları Hakkındaki Kanun ve Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği bile mermer ve taş ocaklarının bu noktaya gelmesini engelleyebilirdi. Ama bu mevzuat çalışmasın diye 2004’te istisna getirildi. Bu istisnayı engellediği için Ali Ulvi öldürülmüş olamaz mı? Ali Ulvi 50 köylü ile ormanlık alana mermer ocağına “ÇED gerekli değildir” kararı verenlere dava açmış, daha bir ay evvel Danıştay 14'üncü Daire Başkanlığı, 25 hektarlık izinle alınan "ÇED Gerekli Değildir" raporlarıyla 145 hektarı bulan alanda faaliyet göstermenin hukuka aykırı olduğu yönünde karar vermişti.

Çok açık ki bugün mevzuat uygulanmıyor, iktidar denetlenmiyor ve lafı geveleyen mevzuat ve siyaset sorunu çözmek için değil, büyütmek için var.

ALİ VE AYSİN'İ HER GÜN GÖRÜYORUZ!

Ali Ulvi Büyüknohutçu’nun kazandığı davada mermer üreticisi internet sayfasında referans olarak iktidar partisinin binasını gösteriyor. Yani her gün haberlerde aslında Ali Ulvi ve Aysin’i görüyoruz. Yapılması gereken suçlunun ceza alması için temenniler, hatta takipçi olmak değil, politika üretmek. O da basit; mermer ve taş ocakçılığı yasaklansın. Bunun hiç de zor bir şey olmadığını biliyoruz. Ağaç kesmek yasaklansın desek inanmazsanız Arnavutluk’a bakın. Arnavutluk ağaç kesmeyi yasakladı. Otomobil satılmasın, yasaklansın desek inanmazsınız. Ama şimdi 2025’te Hollanda, 2030’da Hindistan petrolle çalışan otomobillerin satışını yasaklamaya çalışıyor.

Bugün Aysin ve Ali Ulvi Büyüknohutçu için yapılması gereken mermer ve taş ocaklarının yasaklanması. Geri dönüşümsüz inşaat malzemelerini birisi kullanacak diye toprağı susuz bırakmaya, yer altı su rezervlerini kurutmaya, geleceğimizi yok saymaya kimsenin hakkı yok. Bunu istersek başarabiliriz. Elimizde bunun için yeterince resmi belge, olay ve bilgi var. Bu sayede meclisin çalışmasını da sağlayabiliriz.


Önder Algedik Kimdir?

Proje yöneticisi, enerji ve iklim uzmanı. Çeşitli sektörlerde proje yöneticiliği yaptıktan sonra son yıllarda iklim değişikliği ve enerji alanında uzman olarak çalışmaktadır. İklim, Enerji, Çevre Sorunları Araştırma Derneği başkanı olup 350ankara.org iklim aktivist grubunun kurucularındandır. Raporlarına ve arşivine http://www.onderalgedik.com/ adresinden ulaşılabilir.