Yasak ile çıplak

Çıplak figürün her eklemi bütün unvanlardan, giyinikliğin verdiği her türlü sahte statüden ve giyimle ölçülen düşkünlük türlerinden, bölünmelerden azade.

Google Haberlere Abone ol

Dansöz İsadora Duncan, dünyaya şan verdiği yılların zirvesindedir. Atina’daki en lüks otelde dans edecektir. Organizasyon firması bu gösteri için büyük para harcamıştır. İstanbul’dan özel terziler getirilmiş, otelin kimi duvarları yıkılmış, o yıllarda malzemesi hayli kıt olan elektrik tesisatları değiştirilmiş vs…
 
***
Gelin görün ki Amerikalı Duncan kaknem suratlı, kravatlı bakanların, hükümet erbabının, resmi gangsterlerin ön sıraları kilitlercesine doldurduğunu görünce “Bunlar için dans etmem” demiş. Başka şey dememiş.
 
***
Bu anekdot, bana hem o zevatın suratlarının aldığı hali düşündürür hem de William Blake’ın ‘Albion Rose / Gül Albion’ diğer yaygın adıyla ‘Albion’un Dansı’ (1793) adlı tablosuyla başka düşlere götürür.
 
***

Aguste Rodin’in fırçasından, Isadora Duncan.

Biliyorum biri kadın, diğeri erkek figürü. Biliyorum, Duncan’ın ki kafa tutma, reddediş, Albion ütopik bir davet. Fakat elimde değil dans zihnimde mandallıyor ikisini de…

***
Blake’in tablosundaki Albion’un Dansı bize seçilmiş özel bir günü söylemez. Herhangi bir günün şafağı… Ne var ki yıkılası olanı, davet ettiği düşte olmaması gerekeni dansla söyleyenle bakışıyoruz.

***
Türkiye’de müziğin ve dansın kalbinin atacağı festivaller, şenlikler, toplaşmalar art arda yasaklanınca, dans sanatını ilaheye yükseltmiş Duncan’la; sanrılı ama zarif anarşist Blake’in tablosu yeniden birbirine dolaştı. Türkiye’de hükümet edenlere bağlı bürokratlar, sanatçıların ve katılımcı kitlelerin bu yasaklara uyacağından neredeyse emin.

***
Albion’un yaratıldığı tarihe ve ülkeye bakarsak orada da bir eminlikler silsilesi var ve bunlar bize, tabloyla genişçe konuşabilme olanağı sağlayabilir: İngiltere’de, yönetici sınıfların “Muhteşem Devrim” dediği 1688 yılında, kraliyet ailesi Hollanda kanadıyla birbirine karşı sahte ve buçuk bir askeri darbe yapmış. Egemenler her şeyden çok emin ve mutlu. Ancak, Avrupa mutlu değil, dahası İngiltere’nin yan tarafında Fransız Devrimi patlamış (1789). Dans düşsel kayalıklarda, maddi dünyanın ötesinde ama ayaklar dünyaya basıyor; Albion İngiltere'deki yepyeni siyasi uyanışların ve özgürlük isteklerinin simgelerinden biri oluyor.

***
Türkiye, Kürtlerin ve başka halkalardan emekçilerin desteklediği temsilciler başta olmak üzere demokratik hakları savunan, hükümet edenlerden farklı yaşam tarzlarına sahip olanların tutuklandığı, ölümüne hapsedildiği bir ülke oldu. Baskıcılığın, hapsetmenin geçer tek yol olduğuna inanıyor ve zamana yayarak inişli çıkışlı bunu uyguluyorlar.
Ülkenin geri kalanı bununla ne yapılacağına karar veremeye çabalıyor; dahası yaşam sahalarına bakarak söylersek: Toplumun çeşitli kesitlerinde bundan ne doğacağına, bu debdebenin nereye varacağına ilişkin titreşen düşünceler kendine kanallar arıyor.
***

William Blake, 1793-96 yılları arasında mitolojiden yola çıkarak dört eser yarattı. İngiltere’nin mitolojik kurucusu olarak anlatılan Albion bunlardan biri.

Albion, sadece İngiltere’nin antik çağlardaki kurucu adı olduğu için yaratılmamış Blake’in tablosunda; köklü evrensel bir ütopya olarak bakıyor dünyaya. Soyut ama acımasız bir ironidir. Çıplak figürün her eklemi bütün unvanlardan, giyinikliğin verdiği her türlü sahte statüden ve giyimle ölçülen düşkünlük türlerinden, bölünmelerden azade. Komşuda Fransız Devrimi’ni yapan sankilotların (donsuzlar) insanlığa söyleyebildikleri, İngiltere’de bir sanatçının evrene söyleyebileceklerini yalınlaştırıp berraklaştırmıştır.

***
Türkiye’de rock gibi asilikle, düzen dışılıkla da ilişkili sayılagelen bir kültürel dokunun etkinliklerinin (Zeytinli Rock Festivali vb) yasaklanmasından sonra, serzenişler, nazik sınırlı tepkiler bile henüz dinmemişken, popüler kültürün başka bir boyutunda olan Gülşen’i tutuklanırken gördük.

***
Bunlar, düzenden büsbütün kopmuş değil de hükümet edenlerin dayattıklarıyla uyuşmadıklarını sanat nesneleriyle, dansla, giyimleriyle söyleyenlerdir. Bu, hükümet edenlerin hem kendi sıkışmışlıklarını keskince açığa vurduğunu hem de aslında bir vaveylanın (eyvah çığlığı) hükümet cephesinde yayıldığını düşündürüyor. Yargı nasıl desem, biraz üçüncü-dördüncü oğlan rolünde…

***
Blake’in yapıtındaki Albion mu şafağı karşılıyor, yoksa şafak mı onu doğurup yeryüzü insanına sunuyor? Yerçekimsizlik duygusu bu sorunun yanıtını zorlaştırıyor. Pozdaki merkezkaçın az bozuk biçimi de bizi birinden birini seçmek konusunda zorluyor? Albion’un bir ayağı kayalarda, bir ayağı azıcık aşağıda dağın grimsi toprak zemine basıyor, hafif italik. Resim sanatında simetriye düşkünler için bu, mesele olabilir. Bence ressamın bilinçli işi; çünkü çıplaklığın ve yüksekliğin etkisini katlıyor. Dahası doğan ve doğuran ilişkisini yüce sarı sislere çekiyor.

***
AKP toplumun parçalanıp kendi içinde didişmesinden yarar gördüğü zamanlara yeniden gereksinme duyuyor olmalı. Ayır-buyur taktiği tarihin fenalık yüklü bütün rejimlerinde sonuç verdi ve yine verecektir, diye düşünüyor olmalılar. Ne var ki işsizliğe, tutsaklığa, açlığa giriftar edilenler bu tür yapay ve Sünni bölünmelere bakamayacak hale geleyazdı. Hayli zamandır farklı kesimlerde sadece mırınkırın birikmiyor. Politik sağda ve solda “Tek Adam’dan kurtulma” kavramı bütün bunların bir simgesi olarak dalgalanıyor.

***

Albion handiyse hiçbir gerilim yaymıyor. Lakin yine de ateşsi, ışıklı, buğulu bir gerilim var. Her şeyden önce, giyinip kuşanmaya, insanlığın ilk şemailiymiş gibi tutulmuş toplumların ezberini bozuyor. Albion ellerini dünyayı kucaklayabileceğinden daha fazla kucaklamak istercesine dışa bükerek açmış. Görünümdeki incecik dengesizlik onun uçtuğu duygusunu yükseltiyor.

***
Türkiye Cumhuriyeti handiyse kuruluşundan beri, kılık kıyafet ve yaşayış tarzları üzerinden, toplumsal bölünmelerin sahnesi oldu. Cübbe de yasaklandı, arabesk de türban da yasaklandı, kravatsızlık da… Eskiden çoğunlukla “komünist ve bölücü” dediklerinin kitapları, filmleri, konserleri yasaklanırdı, şimdi bunlara pop konserleri de eklendi.

***
Ülke tarihinde bu bölünmeyi yaratanlar, hep yenildiler ama hiç kaybetmediler. Çünkü zayıflayan, tökezleyen halklar, emekçiler kaybetti. Örneğin CHP, bu bölünmelerin başını sürekli tutmuş ve kazanamayarak hiç kaybetmemiş olanlardandır. CHP’nin bugünkü genel başkanı ve aklı başında yöneticileri, bu ipe sapa gelmezliğin giderilmesi gerektiğini anladı. Ve anladıkları olguya göre davranıyor, yol yordam arıyorlar. CHP’li değilim, ama bu tavrı tepeden tırnağa destekliyorum. Zira CHP, basiretli demokratların, devrimcilerin bugüne dek savunduğu şeyleri anlamaya başladı.

***
Albion, bir dans adımından diğerine geçercesine bize bakıyor. Dansın bir cilvesinden ötekine dönerken dengesine aldırmıyormuş gibi aldırıyor. Savuracağı, göstereceği hiçbir kılık kıyafet yok. Üryan…

***
AKP’nin hükümeti ve ona biat eden bürokratlar, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaklaşık yüzyıldır süren kılık ve tarza dayalı Yasak Tiyatrosu’nu tersinden oynayarak yeniden kazanabileceklerini umuyor. Bu umarda toplumun muhalif kesimlerinin dağınık görünümleri de bir paya sahip. Ancak, bazen dağınık görünenler daha tertipli işler yapabiliyor. Örneğin ANAP.

***
Albion kibirsiz, hesapsız, mecbur, şenlikli!
Yıkılası kıyıcı bölücülüklerin hemen bütün veçhelerini düşündürüyor…
O tek başınalıkta, davet ettiklerinin çokluğu, çoğalması var.