Yapılamayan film festivalleri ve Yeşilçam’a sığınmak
Ana akım filmlerin yanında vizyon şansı bulamayan, yenilikçi, alternatif filmlerin toplanma alanı olan festivaller özerkleşmediği sürece iptal tartışmalarının etrafında dönmeye devam edeceğiz gibi duruyor. Umarım önümüzdeki yıl festivaller kendi özerk yapılarını oluşturma namına adımlar atar, bu konuda sinema meslek birlikleriyle görüş alışverişinde bulunurlar.
Ekim ayında yapılması planlanan 60. Altın Portakal Film Festivali'nin "Kanun Hükmü" isimli belgeselle ilgili ortaya çıkan tartışmalardan sonra iptal olmasıyla film festivallerinin biçimi ve sürekliliğinin ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Son yıllarda çok sayıda festival yapılamaz hale geldi. Ya belediye başkanlarına bağlı olmanın bedeli olarak ya da politik atmosferde gösterdikleri sanat dışı tavırlardan ötürü bir anda yok olan festivaller söz konusu.
10 YIL GEÇSE DE KURUMSALLAŞAMAYAN BOĞAZİÇİ FİLM FESTİVALİ
Geçen yıl kasım ayında 10. yılına gelen Boğaziçi Uluslararası Film Festivali’nin kapanış töreninde, yönetmen Özcan Alper’in ödül konuşmasından ötürü festivalin kınama metni yayınlamasından sonra festivalin artistik direktörü, koordinatörü ve ulusal film programcısı istifa etmişti.
Festival yönetimi, yönetmenlerin açıklamalarının sadece kendilerini bağlayan metinler olduklarını idrak edememişti. Yapılan açıklamadan anlaşılan Boğaziçi Film Festivali, yönetmenlerin festivali düzenleyenlerin kendi ideolojik çerçevesi içinde kalmaları gerektiğine inanarak; politik, sorgulayıcı konuşmaları kınayan bir açıklama yayınlamıştı. Bu açıklamaya sinema çevrelerinden gelen tepkilerle festival büyük bir imaj kaybına uğrayıp bu yıl yapılamaz hale geldi. Artık akıbeti belirsiz bir festivale dönüştü.
MALATYA FİLM FESTİVALİ: BAŞKAN LÜTFEDERSE YAPILIR
10. yılına merdiven dayayan başka bir festival de Malatya Uluslararası Film Festivali. O da artık nostaljik bir değere dönüştü. İlki 2010’da dönemin Malatya Valisi Mehmet Ulvi Saran’ın kişisel olarak sinemaya olan ilgisiyle ortaya çıkan festival, Saran'ın görevi bırakmasından sonra da devam edebilmişti. Valilik'ten Malatya Büyükşehir Belediyesi’ne devrolan festival yönetimi, 8. Malatya Uluslararası Film Festivali'nde Nuri Bilge Ceylan’ın jüri başkanlığı yapmasıyla sıçrama yapmış, gerçek anlamda uluslararası bir festival görünümüne kavuşmuştu. Ancak belediye başkanının değişmesiyle festival yönetimi de değişmiş, 9. yılında Yeşilçam nostaljisine dönüşmüştü.
Sonraki yıl başka bir ekibe devredilince de dönemin trend ödül sistemi olan cinsiyetsiz ödüllendirme yapacağını duyurmuş, buna gelen tepkileri de belediye göğüsleyemeyince o yıl festival iptal edilmişti. 2021’de yeniden Yeşilçam havasında yapılan festivalin, 2022’de artık duyuru yapma ihtiyacı bile hissetmeden yapılmayacağı kulaktan kulağa yayılmıştı. Böylece aramızdan sessizce ayrıldı.
YAPILMAYAN BÜROKRASİ FESTİVALLERİ
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün organize ettiği "Dünyanın en geniş katılımlı ve kapsamlı tematik film festivali" olarak duyurulan Uluslararası Göç Filmleri Festivali, 2020’nin 14-21 Haziran tarihleri arasında yapılmıştı. Nuri Bilge Ceylan, Cristi Puiu, Danis Tanović, Michel Franco, Emir Hacıhafızbegoviç’in MasterClass yaptığı, büyük paralar dağıtılan çok sayıda Hollywood ünlüsünün dahil edildiği bu festival de sadece 1 yıl yapıldı. Dünyanın en çok göçmenini barındıran Türkiye, anlaşılan o ki bu göçmenleri anlatan filmleri gösterme başarısını yürütemiyor. "Dünyanın en geniş katılımlı ve kapsamlı tematik film festivali" olmasaydı da her yıl yapılan bir film festivali olsaydı keşke.
Yurt dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) da festival işine girmişti. 2021’de Diaspora Uluslararası Kısa Film Festivali, 27-29 Ağustos 2021 tarihlerinde İstanbul’da yapılmıştı. Bir daha ses çıkmadı. Festival kavramının devlet kurumları tarafından nasıl göründüğü, ne istendiği sanırım tam bilinmiyor. Başlanıyor ama devam edilemiyor.
TEK ATIMLIK KURŞUNU OLAN ŞEHİR FİLM FESTİVALLERİ
Adana ve Antalya’nın yıllar içinde oluşturduğu etkiyi yapmak isteyen farklı şehir yöneticilerinin de film festivali yapmak için işe koyuldukları oluyor. Ancak bir türlü sistemli ve sürdürülebilir hale gelemiyorlar. Trabzon, Edirne, Mersin Kapadokya gibi başarısız denemeler, son 10 yıl içinde tarihteki yerini alan film festivali deneyimleri oldular.
Aksaray Ihlara Film Festivali, 05–07 Eylül 2014’te ilk defa yapılmıştı. Festivalin tanıtımında gelecek iddiası, bir plato olmaktı: Festivalin ilerleyen yıllarında Türkiye sinemasına sağlayacağı katkının yanında bölgenin bir film platosuna dönüştürülmesi festival yönetiminin hedefleri arasında. Dönemin Aksaray Belediye Başkanı Haluk Şahin Yazgı, "Bu yıl ilk defa düzenlenecek Aksaray Ihlara Film Festivali ile 100. yılını yaşayan Türk sinemasına önümüzdeki yıllarda gelişerek büyüyecek yenilikçi bir film festivali kazandırmayı amaçlıyoruz" demişti. Ancak artık sadece sinema tarihçilerinin festival arkeolojisi gündeminde yer alabiliyor.
Edirne’de 1-5 Ekim 2015’te yapılan Edirne Film Festivali de tek kurşunu olan festivallerden biriydi. Edirne Valisi Dursun Ali Şahin festival için, "Artık Edirne denilince sinema ve kültür festivali akla gelecek. Edirne, kendini bu yönüyle tanıtacak ve ifade edecek" demiş. Ancak Edirne hâlâ ciğerle anılıyor. Ama iyi yapıyorlar orası ayrı.
Trabzon’da da bir film festivali yapılmıştı. 16-26 Ağustos 2017 tarihinde uluslararası olarak yapılan film festivali hızlı bir giriş yaparak 14 ulusal uzun metraj film, 8 uluslararası uzun metraj film, 12 ulusal belgesel ile 20 ulusal kısa filmin yarıştığı bir festival olarak start almıştı. En iyi filme de Altın Kemençe ödülü verilmişti. Başlarken büyük hedefleri vardı. Dönemin Trabzon Valisi Yücel Yavuz; “Değerli Trabzonlularımızın katkısıyla festivalin birincisini en iyi şekilde gerçekleştirip bunu gelenek haline getireceğiz. Karadeniz’in de film alanında festivali uluslararası alanda başlayıp ilerlemeye devam edecek” demiş. Festivalin düzenleyicilerinden ANADER Başkanı Asım Aykan, Trabzon'un yerini sadece Trabzonspor ile değil kültürle ve sanatla belirlemek gerektiğini söylemiş. Ancak festival Karadeniz’de esen sert rüzgarlara yenik düştü, bir daha yapılamadı. Anlaşılan o ki Trabzonspor şehrin temsili için yeterli gelmeye devam ediyor. Karadeniz bölgesi ülkenin sinema festivalleri namına hâlâ en yoksul bölgesi. 2023 yılı itibarıyla Karadeniz bölgesinde uzun metraj ulusal filmlerin gösterildiği bir tane bile festival yok.
Bir yıl sonra ülkenin güney bölgesinde de yeni bir festival kendini duyurdu: İçel Ulusal Film Festivali. 16 – 19 Kasım 2018’te yapılan festival de bir daha yapılamadı. İçel Film Festivali’nin Genel Sanat Yönetmeni Ergun Pusat, “Altın Portakal ve Altın Koza’ya yani Adana ve Antalya’ya alternatif olacak bir film festivali yapma düşüncesindeyiz. O festivallerde yer verilmeyen sanatçılarımızı bu festivale davet ediyoruz” demiş. Ancak kendilerinden bir daha haber alınamadı.
NOSTALJİK ALTIN PORTAKAL'A ÖNERİ 1970'LERİN SALİH GÜNEY FİLMLERİ
Salih Güney, Antalya Altın Portakal Film Festivali için inisiyatif alarak, nostaljik film festivali yapacağız demiş. Güney, "Bu konuda başkanın yanındayım, film festivalimizin yapılmasından yanayım. Seçilen filmlerin çoğu festivalden çekildiği için o filmlerle artık bir program yapamayız. Bir yenilik yapmış olacağız. Bir nostalji yapalım diye düşünüyoruz şimdi açıkçası. Böyle bir festival yaparsak, jüri başkanına ihtiyaç yok" ifadelerini kullanmış.
Film festivalleri yeni çekilen, alternatif bir sinema yaklaşımını benimseyen filmlerin ilk gösterim yeridir. 40’tan fazla yeni film, gösterim için Antalya’ya başvurmuştu. Antalya, ulusal sinemanın yeni örneklerinin ilk gösterimi için heyecan yaratan bir festival. Nostalji festivali değil. Salih Güney, "Pornografik veya kişisel bir sorun olmadıkça sansür olamaz" da demiş. Yeni filmleri göstermeyeceklerse, nostaljik Antalya Film Festivali yapılacaksa benim önerim Salih Güney filmlerinden 20 filmlik bir nostalji yapılsın. Kendisinin oynadığı 1975 yapımı "Hasan Almaz Basan Alır"la başlasınlar göstermeye, 1979’taki "Ali Babanın Çiftliği"yle bitirsinler festivali. Böylece halkımız da bir karar verir Salih Güney filmleri erotik mi porno mu diye.
Ana akım filmlerin yanında vizyon şansı bulamayan, yenilikçi, alternatif filmlerin toplanma alanı olan festivaller özerkleşmediği sürece bu kısır tartışmaların etrafında dönmeye devam edeceğiz gibi duruyor. Umarım önümüzdeki yıl festivaller kendi özerk yapılarını oluşturma namına adımlar atar, bu konuda sinema meslek birlikleriyle görüş alışverişinde bulunurlar.
Rıza Oylum Kimdir?
1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, RadikalGenç, Birgün, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı, Sendika.org, ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri ve İran Sineması kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihâzırda bir vakıf üniversitesinde sinema tarihi dersleri veriyor. Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmenliğini sürdürüyor.
'Dışavurumcu' İran sineması: Festivale film çekmek 07 Eylül 2024
Tuncay Akça’nın bilinmeyen başrolü: Bebek 21 Ağustos 2024
İktidardan muhalefete sürdürülemeyen film festivalleri 16 Haziran 2024
Safranbolu’da belgesel festivali: Süha Arın’ın izinde 25 yıl 08 Haziran 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI