YAZARLAR

Xwedê bize de normal zamanlar bahşet

Avrupa şehirlerinin üzerinden hemen her gün savaş uçakları geçmiyorsa, caddelerinde zırhlı araçlar dolaşmıyorsa, belediyelerine kayyım atanmamışsa, parlamenterleri hapiste ya da sürgünde değilse, bu normal midir?

Geçen hafta Gazete Duvar’ın Diyarbakır ofisinin açılışı yapıldı. Bu sevinçle bu hafta Diyarbakır’dan neşeli bir şeyler yazmak arzusundaydım. Ama...
Ama şöyle oldu: Avrupa ülkeleri önce İstanbul’daki yurttaşlarına kalabalık yerlerden uzak durmaları uyarısında bulundu. Sonra bazı ülkeler elçiliklerinin kapısına kilit vurdu. ABD ve Avrupa ülkelerinin bu uyarıları durup dururken yapmadığı tecrübeyle sabit. Hal böyle olunca telefonlara sarıldık ve İstanbul’daki yakınlarımıza "Aman" dedik, "Bir süre Beyoğlu’ndan falan uzak durun."
Dedik ama insanların iş yerleri, evleri, buluşma yerleri orada. Eve kapanamayacaklarına göre eşini dostunu uyaranların kaygısı bir anda anlamsızlaşıveriyor. Çünkü sorumluluk makamındakiler iddia edildiği gibi bir tehdit yokmuş ya da muhtemel tehditler bertaraf edilmiş gibi bir tutum içinde.
"Seçim yaklaşıyor, kaos ortamı yaratılacak." Böyle düşünmemiz normal değil ama 2015 Kasım seçimini tecrübe etmiş insanların bu cümleyi bu kadar kolay telaffuz etmesi normal.
Avrupa ülkelerinin uyarıları ve önlemleri, İçişleri Bakanı’nın açıklamaları normal değil. Tehditle ilgili her türlü bilgiden muaf tutulan bizim, iki tarafın eylemlerini ve açıklamalarını biçare izlememiz normal değil.
Bizim kaygı duymamız, kaygıyla yaşamamız normal değil. Her an bir yerlerden can yakıcı bir haberin ulaşabileceği hissi normal değil ve çok yorucu.

***

Normal nedir peki? Bizim normalimiz ile örneğin Avrupa ülkelerinin normali aynı mı? Eğer bu şekilde bir karşılaştırma yapmak mümkünse, biz ne vakit normal diyebileceğimiz bir hayat yaşadık?
Mesela Avrupa şehirlerinin üzerinden hemen her gün savaş uçakları geçmiyorsa, caddelerinde zırhlı araçlar dolaşmıyorsa, bekçiler sokak başlarında gençlerin önünü kesip kimliklerini sorgulamıyorsa, belediyelerine kayyım atanmamışsa, parlamenterleri hapiste ya da sürgünde değilse, bu normal midir?
Mesela seçim öncesi bir ittifak HDP’yi kriminalize ederken diğer ittifakın seçim beyannamesini Kürt’süz hazırlaması normal midir?
Deli sorular uzayıp gider böyle ve gelip şu biçare cümleden medet umar: Xwedê*, bize de normal zamanlar bahşet.
Ama hatırlatmalıyım, eğer Diyarbakır’da yaşıyorsanız, bu cümlenin peşinden, "Sıra bize de gelir, ma hep bèle kalacağ degıl" muazzam umutlu cümlesi gelir.

***

Çok nadir de olsa yazarken Diyarbakır ağzıyla cümleler kuruyorum. Bir keresinde Genel Yayın Yönetmeni Barış Avşar, cümle içinde kullandığım "ma"nın tashih olup olmadığını sormuştu. Ona, Diyarbakır ağzında "ma"nın hangi durumlarda ne anlama geldiğini maddeler halinde göndermiştim.
Maddeleri ben hazırlamadım elbette. Diyarbakırlı olduğu kuvvetle muhtemel Servet Günay hazırlamış ve sosyal medyada "Diyarbekir ağzında ‘ma" başlığı altında paylaşmıştı.
İnsan Diyarbakır’da yaşayınca 'ma'nın hangi anlamda kullanıldığını öğreniyor. Ancak bunu Diyarbakır’ı bilmeyen birine yazıyla tarif etmek, yerli yerinde anlatabilmek oldukça zor. Çünkü ma, çoğunlukla günlük konuşma dili içinde kullanılıyor ve ancak ses tonunun yanı sıra mimiklerle hangi anlamda kullanıldığı net bir şekilde anlaşılıyor. Çünkü “ma” Kürtçedir. Kurmancîde birçok anlama gelen soru zarfıdır.
Yazı neşeli başlasın istemiştim, olmadı. Ama değil mi ki Diyarbekir her koşulda neşesini ve umudunu diri tutmayı başaran bir şehirdir, o halde yazıyı neşeli bitirmek hâlâ mümkündür.

Servet Günay’ın "Diyarbekir ağzında ma" tarifi, yüzünüzde güller açtırsın:

1- Ana Allah için, ma n’olur bi kırtik penir ver? (yalvarma)
2- Sebehtendır bağırıp durisan, ma sağır var burda. (azar)
3- Bütün zor sorilari hep bahan sordi, ma èdelettır bu. (yakınma)
4- Ma evleri de çok genişti ha! (beğenme)
5- Kafam şişti, birez sus ma! (uyarı)
6- Dügün yapisız, ma bize niye heber vermisız. (sitem)
7- Ma ne olmişşş, buni ben de yazaram. (küçümseme)
8- Çocığ çocığ degıl, ma diyisen belki ğezeptır. (şikayet)
9- Ma oğlım, insan önce bi sorar. (nasihat)
10- Sıra bize de gelir, ma hep bèle kalacağ degıl. (umut)
11- Gettin bahtın olmi, ma dönüp geleydın. (tenkit)
12- Ma her gün yatisan, sora diyisen anam kızi. (kızma)
13- Sebehe qedar oturi, axşama qedar yati, ma ele oli. (olumsuzlama)
14- Ma kimse görmemiş gündüz gözi hırhızi. (soru)
15- Vişş, ma kele evin yapıla. (ayıplama)
16- Oxeşş olmiş, ma söz dinliler bacım. (olumsuzlama)
17. Ma niye èle hayin hayin baxisan (soru)
18- Ma bèle oli (soru)

Teşekkür: Gazete Duvar’ın Diyarbakır ofisinin açılışına katılan dostlara, STK temsilcilerine, siyasetçilere çok teşekkürler.

*Xwedê: Tanrım.


Vecdi Erbay Kimdir?

Mardin, Şenyurt doğumlu. Üniversite eğitimini tamamlayamadı. Çeşitli dergilerde yazıları, şiirleri, öyküleri yayımlandı. On yıla yakın bir süre Özgür Gündem gazetesinin kültür sanat editörlüğünü üstlendi. Çeşitli yayınevlerinde çalıştı. Yayımlanmış iki şiir kitabı var: Kuşkular Zamanı (Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 1997), Yaz Sayıklamaları (Piya Kitaplığı, 2003). Öykü kitabı Masalın Ölümü, 2006 yılında Agora Kitaplığı'ndan çıktı. İnatçı Bir Bahar-Kürtçe ve Kürtçe Edebiyat derleme kitabı Ayrıntı Yayınları’ndan 2012’de çıktı. Şiir: Görülmüştür, Türkiye Barışını Arıyor, General Electric -Halil İncesu karikatür albümü yayıma hazırladığı kitaplardan birkaçı. Diyarbakır'da yaşıyor ve Gazete Duvar bölge temsilcisi olarak çalışıyor.