Türkiye neden gençleşemiyor?

İKSV düşüncelerini gerçekleştirebilmek için destek bekleyen genç kadın sanatçılara öncelik tanırsa özgün ve yaratıcı inisiyatiflerin önünü açmış olacaktır. 

Google Haberlere Abone ol

Burhan Kum

Sanat, Türkiye’de çok az kişinin ilgilendiği bir alan. Öyle ki çağdaş (görsel) sanatla ilgilenen insan sayısının, araştırma bile yapmaya gerek duymadan, bu ülkede Tour de France’ı izleyen Galatasaray Lisesi mezunlarından daha az olduğunu rahatlıkla iddia edebiliriz. Yine de çağdaş sanatın etki gücü, meraklılarının entelektüel kapasitesinin yarattığı aura sayesinde cürmünden fazla desek yalan olmaz. Kısaca, boş bir etki.

Çağdaş sanat denildiğinde Türkiye, dünyada ilk akla gelen ülkelerden biri değil. Bunun birkaç haklı, bazen de haksız birçok nedeni var. Sonuçta az da olsa Türkiye’den sanatçılar Cannes Film Festivali, Venedik Bienali gibi uluslararası etkinliklerde ve bazı yurt dışı bienal ve fuarlarında kendilerine yer bulabiliyorlar. Bir de Türkiye’den sanatçıların 1991 yılından beri düzenli olarak yer aldığı ve iki yılda bir kimin eserlerinin sergileneceğini belirleme hakkının 2007’den beri İKSV’nin tekelinde olduğu Venedik Bienali var.

Her edisyonu yaklaşık 500 bin kişi tarafından ziyaret edilen, modern dünyanın en eski uluslararası sanat etkinliği olan Venedik Bienali, ilk kez 1895’te düzenlendi. Bu anlamda dünyanın en köklü sanat organizasyonu olarak da kabul edilen Bienal, 2024 yılı duyurusunda vizyonunu şöyle özetliyor: "…kendine özgü doğasını karakterize eden çok disiplinli bir modele uygun olarak çağdaş sanatta yeni sanatsal akımları teşvik etmek ve uluslararası etkinlikler düzenlemek". Gelecek yılın konusu ise, dünyanın çeşitli bölgelerinde 12 bin asker bulundurması söz konusu edilmeyen ancak kıyıya vuran göçmenlerle "başı dertte" olan İtalya için oldukça manidar: Foreigners Everywhere (Yabancılar Her Yerde). Yeni bir artwashing etkinliğine daha hoş geliyoruz ama şimdilik bunu bir kenara bırakalım.

İKSV geçtiğimiz günlerde “20 Nisan-24 Kasım 2024 tarihleri ​​arasında gerçekleştirilecek Venedik Bienali 60. Uluslararası Sanat Sergisi'nde sanatçı Gülsün Karamustafa'nın Türkiye Pavyonu için özel üreteceği yeni bir eserine yer verileceğini” açıkladı. Sosyal medyada olumlu/olumsuz tepkilerle neden olan bu karar birçok genç kadın sanatçı tarafından ise hayal kırıklığıyla karşılandı. Sonuçta Gülsün Karamustafa bu ülkede uzun yıllar özgün sanat eserleri üretmiş bir kadın, buna kimse itiraz edemez. Ancak 76 yaşında bir sanatçıdan “teşvik edilecek yeni bir sanatsal akım” üretmesini beklemek ne kadar gerçekçi olabilir ki? Üstelik 2022 Venedik Bienali’nde Türkiye’yi o yıl 83 yaşında olan Füsun Onur’un temsil ettiği hatırlandığında sorunun yapısal olduğu bile söylenebilir. Halbuki biliyoruz ki sanatçılar tarih boyunca yeni akımları her zaman gençlik yıllarında ortaya koymuşlardır.

Türkiye kadın hareketinin gerici iktidara karşı yıllardır en güçlü muhalefeti ortaya koyduğu gerçeğinden hareketle Türkiye’yi Venedik Bienali’nde bir kadın sanatçının temsil etmesinden daha doğru bir tercih yoktur. Bu konuda hemfikiriz ancak benim itirazım, her türlü baskı ve yokluğa rağmen sanat üreterek direnen onlarca genç kadın sanatçının yok sayılmasınadır. Sonuçta, biz bu ülkede yıllardır neden şikâyetçiyiz: Siyasal partilerin gençlere ve kadınlara yer vermemesinden, 70’lik ihtiyarların yönetici koltuklarından kalkmamasından, gençlerin geleceği hakkındaki kararları yaşlıların vermesinden… Bu liste uzar gider. Türkiye nüfusunun dörtte birini, yani yaklaşık 20 milyonunu 20-40 yaş arası insanların oluşturduğu göz önüne alındığında ve bu yaş grubu içinde oldukça fazla sayıda sanatçımızın yer aldığı da eklendiğinde aslında başka seçenekler olduğunu söylemeye gerek yok.

Gülsün Karamustafa tecrübesiyle Venedik için güvenli bir tercih olabilir ne var ki İKSV düşüncelerini gerçekleştirebilmek için destek bekleyen genç kadın sanatçılara öncelik tanırsa özgün ve yaratıcı inisiyatiflerin önünü açmış olacaktır. Şimdi yapılan, en hafifinden, bunca iyi niyetli gayreti görmezden gelmek, emeklerini yok saymak, sonuçta genç sanatçıların yaratma şevkini kırmaktır. Oysa İKSV gibi bir kurumun önceliği gençlere fırsat sunarak umut aşılamak olmalıdır. Böyle bir durumda Karamustafa (ve benzeri ileri yaşlardaki sanatçıların) engin bilgi ve tecrübelerinden de Bienal'e katılabilecek genç sanatçılara mentorluk yapmaları sağlayarak yararlanılabilir. Konuştuğum genç sanatçılarının tamamının bir an önce yurt dışına yerleşmek istemesi tesadüf olamaz. Gerekçeleri ise ülkedeki baskıcı ortam kadar, yok sayıldıkları için geleceğe dair hayal ve umutlarının tükenmiş olması.

Bundan sonra ne yapılabilir? Herkes biliyor ama ben yine de bir öneri sunayım:

Türkiye’de yıllardır genç kadınlarla çalışan küratör, galerici ve sanat eleştirmenlerinden (AICA) öneriler alınarak üç kişilik kısa bir liste oluşturulup İKSV yönetimine sunulabilir. Bu üç isim arasından seçilecek sanatçı üretimini yine İKSV’nin belirleyeceği küratör ve mentor sanatçıların desteğiyle gerçekleştirir. Bu yolla hem yeni sanatsal akımlar desteklenmiş olur hem de nesiller arası iletişim yolu ile bir ekol inşa edilebilir. Böyle bir ortam arkadan gelen nesillere de umut aşılayacağı için dinamik bir sanat ortamı oluşmasına katkıda bulunacaktır.