Telekız: Kimin rızası var?

Tanguy Viel’in kaleme aldığı 'Telekız' İletişim Yayınları tarafından Mehmet Emin Özcan çevirisiyle yayımlandı. Viel, romanda rıza üretimini ve bunun kişiler üzerindeki yansımasını tartışıyor.

Google Haberlere Abone ol

İlayda Çakırtekin

Aslında gayet net sınırları olan ancak patriyarkal düzende bunların bir anda belirsizleştiği bir kavram, “rıza”. Bu düzenin getirdiği güçten sonuna kadar yararlanan biri karşısında çoğu zaman kadınlar belirsizlik içinde boğularak savunmasız kalabiliyor ve hatta olmayacak şeylere “rıza gösterebiliyor”. Daha doğrusu çoğu zaman çeşitli zihinsel oyunlarla buna mecbur bırakılıyor. Halbuki rızadan çok uzaktır bu durum, ancak mağdur, yaşandığı anda, bunun tam olarak farkında olmayabilir. Karşı karşıya kaldığı bu otoriter güç çoktan tüm gerçeklerin üzerine bir örtü sermiş ve toplumu arkasına almışken, mağdur kendini bir labirentte haklı görüleceği çıkış yolunu ararken bulur. İşte Telekız tam da bu noktaya değinerek patriyarkal düzene sırtını yaslamış politik bir güç ve her şeye inat, bu güce kafa tutan genç bir kadının hikâyesini bizlere sunuyor.

Telekız, Tanguy Viel, Çevirmen: Mehmet Emin Özcan, 129 syf., İletişim Yayınları, 2023. 

KADERLERİ İÇ İÇE GEÇMİŞ KARAKTERLER

Tanguy Viel’in Fransa’da 2021’de yayımlanan romanı, İletişim Yayınları tarafından Mehmet Emin Özcan çevirisiyle bu ay yayımlanarak Türkiye’deki kitapçı raflarında yerini aldı. Hikâye Fransa’nın bir kentinde kaderleri iç içe geçmiş üç karakteri merkez alıyor. Yirmi yaşındaki Laura üzerini örttüğü geçmişini geride bırakarak babası ve annesi boşanmadan önce hep beraber yaşadıkları kente, babasının yanına evsiz ve işsiz bir şekilde geri döner. Zamanında ünlü bir boksör olan babası Max Le Corre kızına yardım etmek adına şoförlüğünü yaptığı kırklı yaşlarındaki belediye başkanı Quentin Le Bars’dan kızına kalacak yer bulması için yardım ister. Laura’nın başkanın ofisini ziyaret ettiği andan itibaren başlayan olaylar, kadını bir karakola sürükler.

PLANLANMIŞ MUĞLAKLIK

Laura’nın belediye binasına girişiyle başlayan roman kronolojik olaylar silsilesiyle devam etse de, bir yandan da Laura’nın geçmişe dönük olarak polislere olayları anlatırken yaptığı yorumlarla karşılaşıyoruz. Viel’in diğer kitaplarında olduğu gibi zaman ve mekân atlamalarına rastlanıyor. Roman boyunca aslında her bir karakterin iç yolculuğuna çıkıyoruz. Romanlarında çok boyutlu karakterler yaratmaya dikkat eden yazarın bu kitabındaki karakterler de başlı başına birer iyi edebiyat numunesi. Viel’in romanı başlangıçta karmaşık ve muğlak gibi görülebilen, ancak sonradan açılıp genişleyen, okuyucuyu içine çeken bir üslubu haiz. Çünkü roman ilerledikçe aslında bu muğlaklığın içerisinde planlanmış bir düzen ve netlik olduğunu keşfediyorsunuz. Yazarın zaman zaman olayları sinematik bir perspektifle anlatması da her şeyin gözümüzde canlanmasını daha kolay bir hale getiriyor.

SOSYAL VE POLİTİK SORUNLAR

Viel’in edebiyatındaki temel mesele, sosyal ve politik sorunlar: İkili ilişkiler, aile ilişkileri, çıkar ilişkileri… Her birinden bir parça görmek mümkün. Yazar, toplumda egemen konumda olan insanların davranışları ve tutumlarına yönelik isabetli analizler yapıyor. Siyasetin ardında dönen kirli ilişkilere ışık tutuyor. En önemlisi de patriyarka bayrağının en sıkı taşıyıcılarından olan politik güçlerin istedikleri her şeyi nasıl elde edebileceklerini ortaya koyuyor. Bu güçler sizden istediğini aldığında, çoğu zaman buna “izin verdiğinizin” bile farkında olamazsınız, ancak onların aleyhine bir durum geliştiği zaman çevredeki herkesi işlerin etik düzeyde yürüdüğüne inandıracaklardır, hatta bazen sizi bile. Bir kadın olarak böyle bir güce açtığınız savaşta, yol çok açık ki engebelidir. Halk, polis, adalet… Ağzınızı açtığınız anda mağdurken suçlu pozisyonuna getirilip yalancı, para avcısı gibi etiketlere maruz kalırsınız. Karşı taraf ise halkın masumu ve kahramanı olur. Viel de bu konulara değiniyor romanında, çok güçlü bir karakter yaratarak. Her şeyi göze alıp bu otoriteye kafa tutan yirmilerinde genç bir kadın. Cesaret ve kararlılığıyla aslında tüm bu sistemi nasıl sarsabileceğini, nasıl gücü elinde tutan taraf olabileceğini kanıtlıyor okuyucuya. Sonunda iktidara açtığı bu savaşı kazanmayı başarıyor mu, başaramıyor mu sorusunun cevabını şimdilik okuyucuya bırakalım, ancak başardığı bir şey varsa, o da böylesine yıkılmaz duran bir gücün bile aslında temellerinin nasıl da kolay sarsılabileceği gerçeğini vicdanlara salmak.