Teknelerin battığı Kaleiçi’nde isyan: ‘Kaderimizle baş başa kaldık’

Antalya’da etkili olan fırtınadan sonra afetin bilançosu ortaya çıktı. 3 teknenin battığı onlarcasının hasar aldığı Kaleiçi Yat Limanı’nda tekneciler “Kaderimizle baş başa kaldık” diye tepki gösterdi.

Google Haberlere Abone ol

ANTALYA – Antalya Körfezi’nde hafta sonu etkili olan fırtına ve şiddetli yağış, en ağır hasarı Kaleiçi Yat Limanı'na verdi. Falezlere çarpan dalgaların metrelerce yükseldiği ve mendireğin taşlarını sökerek tekneleri alabora ettiği limanda can pazarı yaşandı. Gece boyu limandan ayrılmayan tekne sahipleri, tehlikeye rağmen fırtınanın teknelerine zarar vermesini önlemek için saatlerce mücadele etti. Ancak buna rağmen hız kesmeyen fırtına teknelere büyük oranda zarar verdi. Saatteki hızı 60 kilometreyi bulan şiddetli rüzgar ve fırtınada bir tur teknesi, bir balıkçı teknesi ve bir fiber tekne battı. Tekne parçalarının deniz yüzeyini kapladığı Kaleiçi Yat Limanı’nda tur işletmecileri ve balıkçılar, "Antalya'nın göbeğinde tekneler battı. Gelip bir geçmiş olsun demediler" diyerek tepki gösterdi.

FACİA GÖZ GÖRE GÖRE GELDİ

Fırtına sırasında üzerinden büyük taşların söküldüğü mendireğin onarılması için daha önce defalarca uyarıda bulunan Deniz Temiz Derneği (TURMEPA) Antalya Şube Başkanı İzzet Ünlü, tarihi Kaleiçi’ne 1983 yılında inşa edilen mendireğin üzerinde onlarca çatlak oluştuğunu ve her yıl genişleyen bu çatlakların 20 santimetre genişliğe ulaştığını ifade ederek mendireğin her an çökebileceğine dikkat çekmişti. Ünlü’nün bu uyarısı, soru önergeleri ile Meclis gündemine de taşınmıştı.



‘NE GELEN VAR NE GİDEN’

Fırtınada mendirekten kopan parçaların limanı yerle bir ettiğini belirten Akdeniz Yelkenli ve Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi Başkanı Abdullah Demircan, dalgalarla saatler süren mücadeleyi şöyle anlattı: “Türkiye'nin bir numaralı yat limanındayız. Liman komple perişan oldu. Hasar çok büyük. Üzerimizden normal dışı şiddette fırtına geçmiş. Meteoroloji raporlarıyla belli. Tam anlamıyla yıkılmış ortalık. Dalgalar mendireği içine alıp üzerimize gelmiş. Antalya'nın göbeğinde, yat limanında tekneler batmış. İnsan bir arar sorar, heyet gönderir, doğal afet bölgesi deyip bir hasar tespit komisyonu oluşturur. Bakın 10 saat fırtına yaşandı burada. Ne gelen giden var, ne arayan soran. Devlet böyle günde yanımızda olmadıktan sonra ne zaman olacak?”

‘BU NASIL DEVLETÇİLİK?’

Devletin kurumlarına afete müdahale zafiyeti nedeniyle tepki gösteren Demircan, “Antalya Valiliği, AFAD hiçbir şekilde yardımcı olmadı. Afet seraları vurduğunda 40 kişilik heyet halinde tespite gidiyorlar. Burada büyük bir afet olmuş. Bütün gün bekledik ama en ufak bir irtibat olmadı. Büyükşehir Belediyesi, onarım için kamyonlarını gönderdi. En azından parçalanan teknenin parçalarını çıkartmamıza yardımcı oldular. Biz düzenli vergimizi veririz ama ihtiyacımız olduğunda devlet yoktu. Bir geçmiş olsun denmedi. 19 Mayıs'ta, 23 Nisan'da yapılan gösterilere tekne vermemiz için arayan yetkililer şimdi nerede? Nasıl bir devletçilik bu?” dedi.

Abdullah Demircan


‘CAN KAYBI OLABİLİRDİ’

Demircan, fırtına ile mücadele ettikleri saatleri şöyle anlattı: “Koskoca 30 metrelik tekne battı, yazıklar olsun. Limanda 50’ye yakın tur teknesi vardı. Bunların yaklaşık 25-30’u hasarlı. 20 teknede de ağır hasar var. O anda biz buradaydık. Yaklaşık 150 kişi burada can pazarı yaşadı. O doğal afette kendi başımızın çaresine bakıp mücadele ettik. Can kaybı da olabilirdi. Fırtınada savrulanlar, uçanlar oldu, denize düşenler oldu, onları el birliğiyle çıkardık. Deniz polisleri yardımcı olmaya çalıştı. Kaç tane yaralı var. Kendi imkanlarımızla hayatta kalmaya çalıştık. Deniz polisleri ve Liman Başkanlığı da şahit. Eğer biz bu uğraşı vermemiş olsaydık en az 10 tekne batardı. Yazık değil mi?”

‘KAYIT DIŞI TEKNE BATIRDI’

Batıklardan birinin balıkçı teknesi, diğerinin de limanda kaydı olmayan özel bir tekne olduğunu söyleyen Demircan, “Büyükşehir Belediyesi’nin de Antalya Valiliği’nin de ihmali var. Denetlenmediği için burada işgalci olarak kalan tekne halatları kopardı. O batarken, milyonluk teknemizi de batırdı. Mehmet Acar diye bir arkadaşımızın teknesiydi. Bununla ilgili rapor tuttuk. O tekne, zamanında işlem yapılıp limandan çıkarılsaydı belki bizim teknemiz batmayacaktı. Restoran işletmecileri de mağdur. Mekanlar su aldı, çatılar uçtu. Kaleiçi riskli bölge olarak tanımlandığı için burada bir afet yaşandığında kapsamlı sigorta kalemleri ödenmiyor. Bakın burada bütün tekneci arkadaşlar mağdur. Daha önce böyle bir afet görmedik” diye konuştu.



'BALIKÇI TEKNELERİNE MEZAR OLDU' 

Antalya Kaleiçi Olta balıkçıları Derneği Başkanı Orhan Yakar da fırtınanın bilançosunu şöyle özetledi: “Yat limanı balıkçı teknelerine mezar oldu. Bütün iskeleler çöktü. Elektrik hatları kesildi. Limanda darbe almayan, yararlanmayan tek bir balıkçı teknesi kalmadı. Büyük bir tur teknesi sulara gömüldü. Derneğimize kayıtlı 25 balıkçı teknemiz var. Balıkçıların bütün ağları, takımları denize gitti. Bir ağ takımı için 70-80 bin liradan bahsediyoruz. Hasar çok büyük. Sadece balıkçıların zararı 3 milyon liranın üzerinde. Artık Kaleiçi Limanı’na giriş çıkış yasaklandı. Limanın ortasında 30 metrelik bir tekne yatıyor. Ne yatlar ne de tekneler çıkabiliyor. Burası tam manasıyla bir afet bölgesi ilan edilebilir. Bizle muhatap olup da bir şey söyleyen yok.”



‘BAŞIMIZA TAŞ YAĞDI’

Ölümle burun buruna anlar yaşadıklarını söyleyen Yakar, rüzgarın şiddetini artırdığı saatleri anlattı: “Sabaha kadar nöbetçiydik. Bütün arkadaşlarımız limandaydı. Bir arkadaşımız denize düştü, iki arkadaşımız yaralandı. Fırtınada mendirekte örülü 200 - 300 kiloluk taşlar yerinden söküldü. Başımıza taş yağdı resmen. Bir arkadaşımız ölümden döndü o anda. Bunlardan hiç kimsenin haberi yok. Ne balıkçılıktan ne denizcilikten ne de afetten sorumlu bir yetkili gördük. Hiç kimse yoktu. Yani sabaha kadar biz kaderimize baş başa kaldık. Kendi imkanlarımızla fırtınaya karşı koyduk. O anda ölüm de yaşanabilirdi. Vali Bey’e haber verdik. Büyükşehir Belediyesi’nin Afet Daire Başkanlığı, Tarımsal Hizmetler Daire Başkanlığı, İtfaiye Daire Başkanlığı var. Sadece başkanın danışmanı ve limanın müdürünü gördük, fotoğraf çektirip gittiler.”