YAZARLAR

Soru şu: Mevcut rejim devam mı edecek?

20 yılda iyice pekişen, kurumsallaşan ve bir heyula gibi hayatımızı kuşatan rejimden kurtulmanın imkanlarından biri olarak görüyorum oy kullanmayı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dev posterleri, "Büyük Türkiye zaferi için sandığa", "Doğru adamla yola devam" gibi sloganlarla Diyarbakır'ın tarihi surlarını 'süslüyor.' Dünyanın başka bir yerinde, tarihi varlıklar bu şekilde seçim kampanyasına alet edilse kıyamet kopardı, diyerek uzaklara gitmeyeceğim. Çünkü 14 Mayıs seçimleri öncesinde İstanbul surlarına da benzer afişler asıldı ve tepkiler üzerine kısa sürede kaldırıldı.
Bu örnekten yola çıkarak Diyarbakır surlarına bu afişlerin asılmasına itiraz edilmeli ve afişler vakit geçirmeden kaldırılmalıydı. Hatta insan, bu talebin Cumhurbaşkanı'nın kendisinden gelmesini bekliyor. Cumhurbaşkanı, tarihi varlıkları korumayla ilgili yasayı hatırlatarak, "İndirin bu afişleri" diye talimat verebilirdi.  Böyle bir talimat vermedi. Vermiyor. Vermeyecek.
Değil mi ki 14 Mayıs'ta AK Parti'den Diyarbakır milletvekili seçilen Galip Ensarioğlu bu afişlere itiraz etmiyor, tam tersine, sosyal medya hesabından, Cumhurbaşkanını da etiketleyerek "Diyarbakır surları gibi dimdik durduğu için" diyerek gururla paylaşımlar yaptı, yapıyor. Memleket ve memleketin tarihi varlıkları, kayyımlar ve hükümet milletvekilleri tarafından bu şekilde 'korunuyor.'

*

Bu durumdan yola çıkarak, seçim için her şey mübah değildir, surları siyasete alet etmeyin demeye ve konuyu CHP'ye getirmeye çalışıyorum.
CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Diyarbakır'da yüzde 72 civarında oy aldı. Diyarbakırlıların hiç hazzetmediği Ahmet Davutoğlu ve Meral Akşener ile ittifak içinde bulunmasına rağmen.
Bu başarının iki nedeni var diye düşünüyorum. Birincisi, Kılıçdaroğlu muhalefet lideri olduğunu zamanla gösterdiği ve benimsettiği için. Muhalefet etme biçimi biraz ürkek, biraz düşük tonda ve Kürt muhalefetiyle arasına görünmez duvarlar örmüş olsa da cumhurbaşkanlığı seçiminde destek verilebilecek tek adaydı. İkincisi, cumhurbaşkanı adayı çıkarmayan Kürtler için Cumhurbaşkanlığı seçimi, tek adam rejimine karşı olduğunu en net gösterebileceği bir mecra oldu. Bunu da birçok ilde Kılıçdaroğlu'na verdiği destekle göstermiş oldu.
Seçim ikinci tura kaldı ve bu sırada Kılıçdaroğlu ne yaptı?
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile bir mutabakat imzaladı. Irkçı söylemlere sahip olan tek Türkiyeli siyasetçi kuşkusuz sadece Özdağ değildi. Şu seçimler sırasında bütün siyasetçiler ırkçılık yarışında epey efor sarfetti.
Neyse, mutabakatla ilgili açıklama yapılırken Özdağ, o garip mimiklerinden anlaşılan oydu ki sonuçtan memnun görünüyordu. Kılıçdaroğlu ise o muazzam sakinliği ile memnun mu memnuniyetsiz mi pek renk vermiyordu.
Ancak Kılıçdaroğlu muhtemelen şunu enine boyuna düşünmüştür: Bu mutabakata Kürtler nasıl tepki verecek?
Ben Diyarbakır'dan bildireyim: Meral Akşener ve Ahmet Davutoğlu'nu bir şekilde sineye çeken Kürtlerin ilk tepkisi, "Bu kadar da olmaz" oldu. Tek adam rejimine karşı oy kullanmak için sabırsızlanan birçok kişi, birden soğudu sandıktan.
Sonra mutabakata duyulan öfke dindi, sular duruldu ve tek adam rejimine karşı düşünce bir kez daha ve kendiliğinden örgütlendi. HDP'nin dün yaptığı açıklama da tereddüt içinde olanları yatıştırdı, gönülsüz de olsa kendi kitlesini yeniden sandığa yönlendirdi.

*

Ancak belirtmek gerekiyor: Ankara'da neler konuşuluyor bilemeyiz ama Kılıçdaroğlu ile HDP ya da Kürtler arasında hâlâ görünmez bir duvar var. Üstelik bu duvar, Kılıçdaroğlu'nun, özellikle "kim daha çok teröristlerle görüştü" minvalinde ilerleyen tartışmalara dahil olmasıyla daha da kalınlaşıyor.
Kemal beye akıl verecek değiliz elbette. Ancak seçime kadar Kürtlerle ilgili hiç konuşmasa, iktidarın kendisini çekmeye çalıştığı ötekileştirici, çözümden ve uzlaşmadan uzak alanda top koşturmasa ikbali için daha iyi olacak gibi görünüyor.
Kürtler, Kılıçdaroğlu'nun samimiyetine, dürüstlüğüne, demokrasi ve özgürlükler konusunda bir şeyler yapma çabasına inanıyor. Kılıçdaroğlu'nun etrafında binlerce kurt kapanının kurulduğunun da farkında. Bu, terör gibi netameli konularda yapılan açıklamalarla berhava edilirse, tek adam rejimine seçim altın tepside sunulmuş olur. Üstelik, mesela Diyarbakır, yüzde 72'lik oy oranını yüzde 80'e çıkarmaya hazırlanırken.

*

Yazdığım son iki yazıda, gerekçeleriyle birlikte seçimlerde oy kullanacağımı belirtmiştim. Bir kez daha söylemem gerekiyorsa, bu seçimde oy kullanacağım. Gerekçelerim değişmedi. Kılıçdaroğlu, HDP'liyim diyen bir genç kadına çemkiren Özdağ'la mutabakat imzaladı diye oy kullanmaktan vazgeçmedim.
Çünkü seçimlerle ilgili her durumda yolumu kesen soru şu oluyor: Mevcut rejim devam mı etsin?
Çünkü sandığa gitmemenin diğer adı, mevcut rejimin devam etmesine peşinen, hiçbir direnç göstermeden onay vermek anlamına gelecek.
Beni sandığa götürmeye motive eden daha birçok neden sayabilirim. Ancak özetleyecek olursam: 20 yılda iyice pekişen, kurumsallaşan ve bir heyula gibi hayatımızı kuşatan rejimden kurtulmanın imkanlarından biri olarak görüyorum oy kullanmayı.
Oy kullanmak da bir direniştir, bir itiraz etme biçimidir, hatta demokratik yollardan bir had bildirmek imkanıdır. İşte, bir de bunlar için sandığa gidip oy kullanacağım. Bazı isimler nedeniyle bağrıma bir kez daha taş basarak.


Vecdi Erbay Kimdir?

Mardin, Şenyurt doğumlu. Üniversite eğitimini tamamlayamadı. Çeşitli dergilerde yazıları, şiirleri, öyküleri yayımlandı. On yıla yakın bir süre Özgür Gündem gazetesinin kültür sanat editörlüğünü üstlendi. Çeşitli yayınevlerinde çalıştı. Yayımlanmış iki şiir kitabı var: Kuşkular Zamanı (Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 1997), Yaz Sayıklamaları (Piya Kitaplığı, 2003). Öykü kitabı Masalın Ölümü, 2006 yılında Agora Kitaplığı'ndan çıktı. İnatçı Bir Bahar-Kürtçe ve Kürtçe Edebiyat derleme kitabı Ayrıntı Yayınları’ndan 2012’de çıktı. Şiir: Görülmüştür, Türkiye Barışını Arıyor, General Electric -Halil İncesu karikatür albümü yayıma hazırladığı kitaplardan birkaçı. Diyarbakır'da yaşıyor ve Gazete Duvar bölge temsilcisi olarak çalışıyor.