Rocky serisine ait olmanın gereklilikleri!

‘Creed 2: Efsanenin Yükselişi’ önemli hatta tarihi olan bir film serisinin son halkası olarak ağzımızda kötü bir tat bırakmıyor. Hatta senaryosunun klasikliğini ve düz akışını kabul edersek belli bir düzeyde keyif verilebilecek bir yapım… Bu filmin de devamı gelir mi bilemeyiz ancak bizce işin tadı iyice kaçmadan, fena olmayan ve ortalama bu bölümle seriyi sonlandırmak yerinde bir karar olur…

Google Haberlere Abone ol

Rocky gibi neredeyse bir jenerasyona damga vurmuş bir seriyi, sadece çok dikkat çeken ve iyi eleştiriler (hatta en iyi film dahil bir Oscar adaylığı!) alan bir ilk bölümden sonra, esas olarak gişeyi hedef alan devamları çekilen bir film serisi gibi değerlendirmek biraz haksızlık olabilir… Sylvester Stallone’nin adeta fikir babası ve asıl yıldızı olduğu bu seri ( bazı bölümlerde yönetmen ve burada olduğu gibi yapımcılardan biri olmuştu), devamları çekildikçe, özellikle genç seyircileri duygusal olarak heyecanlandırmakla (ya da amiyane tabirle ‘gaza’ getirmekle) kalmadı, aynı zamanda da 40 seneyi aşan bir sürede zamanın politik görüşünü, Amerikan toplumu değerlerini savunmaktan da geri durmadı.

Bu hafta sinema salonlarımıza uğrayan Creed 2 filmini değerlendirirken, serinin belki de en politik bölümü olan Rocky 4’ü hatırlamamızın ayrı bir önemi var çünkü hikaye hem gidişat açısından, hem de karakterler açısından bu bölümle organik bir bağ taşıyor. Karşımıza gelen sonuç ise klasik şablonların dışına taşmayan ve fazla bir sürpriz taşımayan ama asıl beklentileri karşılayan, kendi çapında dürüst bir film…

Apollo Creed’in oğlu Adonis Creed, Rocky’nin koçluğu sayesinde çok önemli maçlar kazanır ve yeni Dünya ağır sıklet boks şampiyonu olur. Öte yandan da özel hayatını da raya sokmaktadır: sevgilisiyle evlenir ve o, bir bebek beklemektedir. Bu mutlu ve sakin hayat, zamanında babasını ringde öldürmüş olan eski Rus boksör İvan Drago ve yetiştirdiği oğlu Viktor’un ona meydan okumasıyla bozulur. Adonis unvanını korumak için bu maçı kabul etmiş gibi görünse de asıl amacı Viktor’u yenip bir şekilde babasının katilinden intikamını almaktır. Adonis’in bu maçı çok kişisel aldığını fark eden Rocky bu maçta ona koçluk yapmayı reddeder. Adonis, rakibi Viktor maç sırasında faul yaptığı için ünvanını korur ancak aslında çok ağır mağlubiyet almış ve hastanelik olmuştur. Bu olay sonrasında Rocky tekrar Adonis’i çalıştırmayı kabul eder ve ilk maçın rövanşı için çalışmaya başlarlar…

SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ ARTIK GERİDE KALDI…

Bizce Rocky serisi, ilk iki bölümden sonra ciddi bir tekrara başlamış ve biçim açısından iyi kotarılmış olsa da ideolojik olarak tam bir Amerika taraftarı film haline gelmişti. Soğuk Savaş dönemi izlerini iliklerimize kadar hissettiğimiz Rocky 4’ten sonra Balboa emekli olmuş ve bizce senaryo açısından tutarlı olarak Rocky 5 filminde genç bir boksörün koçuna dönüşmüştü. Ancak bu güzel görünen değişim filmin başarısızlığıyla heba oldu ve altıncı bölüm bir ‘ölü’ proje gibi göründü. Ancak sonrasında ‘Rocky 6’ bizce o kadar değişik bir ton tutturdu ve tutarlı bir final sundu ki, seri hiç de fena olmayan bir şekilde sonlandı. Dolayısıyla sonrasında gelen Creed (2015) ve Creed 2, ne olursa olsun biraz fazla, biraz gereksiz devamlar gibi göze çarpıyor...

Ancak Creed 2’nin pozitif tarafı Adonis Creed’in karşısına yeni bir rakip çıkarmak yerine, eski bir hesabı kapatmak amacıyla bir karakteri ve onun oğlunu çıkarması… Artık Soğuk Savaş dönemi de çok geride kaldığı için bu seferki maç politik değil kişisel bir plana kayıyor. Bizce bu yaklaşım filmin senaryosuna hiç de fena olmayan bir pencere açıyor.

ESKİ DÜŞMANLARIN KARŞILAŞMASI…

Ancak bu yeni açılan pencere yeteri kadar kullanılmıyor… Tam 34 sene önce tarihi bir maç oynamış iki adamın karşılaşması çok daha sert ve acımasız sonuçlar yaratabilecekken, sadece Balboa’nın restoranında, onunla Drago’nun arasındaki gergin bir konuşmayla geçiştiriliyor. Evet, bu konuşma boş değil ve Drago o eski maçta yenilmesiyle her şeyini kaybettiğini söylüyor ama biz yine de birbirine bu kadar kin tutan iki karakterden daha fazla (konuşarak tabii!) tepki beklerdik…

Aynı şekilde filmin merkezinde yer alan Balboa ile Adonis arasındaki ilişki ne kadar detaylı ele alınmışsa, İvan Drago ile oğlu Viktor arasındaki bağ da o kadar üstünkörü işlenmiş gibi duruyor. Doğal olarak baba Drago’nun bu maçı çok önemsediğini, oğlu Viktor’u çok katı kurallarla çalıştırdığını görüyoruz ancak hepsi neredeyse bu kadarla sınırlı kalıyor. Sadece zamanında maçı kaybettiğinde kendisini dışlayan ve aşağılayan Rus hükümetinin bu yeni maçı önemli bir rövanş ve bir iade-i itibar olarak gördüğünü bir yemek sekansında izliyoruz fakat bu açılımın da sonu getirilmiyor… Belki de Rus hükümet yetkilileri de o döneminin artık geçtiğinin farkında!

ASIL OLAN BOKS MAÇLARIDIR!

Filmin senaryosunun bazı ufak yeni kımıldamalar yaşasa da genel hatlarıyla çok yeni bir şey sunmadığını da kabul etmek gerek… Klasik bir zirveye çıkma, çok sert bir şekilde bu zirveden düşme ve sonra tekrar zirveye çıkma şeklinde akan senaryoda asıl merakımızı hiç kuşkusuz boks sekansları uyandırıyor. Filmdeki boks sekansları, genelde seride olduğu gibi güzel bir şekilde resmedilmiş, seyirciyi maçın içine çeken bir tempoda ve heyecan uyandırıcı bir şekilde sunuluyor. Filmin belki de ilk hedefinin bu olduğunu göz önüne alırsak bu açıdan hedefin tutturulduğu söylenebilir…

Oyunculuklar açısından bakarsak filmin başkarakterleri Adonis’i oynayan Michael B. Jordan ve tabii ki bir kere daha Rocky’yi oynayan Stallone fena değiller ve çok özel performanslar sergilemeseler de rollerini layığıyla oynuyorlar. Filmin diğer önemli ikilisi yani İvan Drago ve oğlu Viktor’u canlandıranlardan, Dolph Lundgren iyi olsa da oğlunu oynayan Florian Montenau’yu biraz ruhsuz ve duygusuz bulduğumuzu söylememiz gerekir. Bu arada dikkatimizi çeken bir başka nokta ise Rocky 4’teki karşılaşmadan sonra geçen 34 sene içerisinde, Stallone’nin artık doğal olarak yaşlanmış, çökmüş ve biraz göbek bağlamış bir şekilde görünürken Londgren’nin çok daha dinç, formda ve karizmatik görünmesi oldu. Hatta artık iyice belirginleşen yüz hatlarıyla, deneyimli bir karakter oyuncusu izlenimi uyandırdığı bile söylenebilir.

Sonuç olarak ‘Creed 2: Efsanenin Yükselişi’ önemli hatta tarihi olan bir film serisinin son halkası olarak ağzımızda kötü bir tat bırakmıyor. Hatta senaryosunun klasikliğini ve düz akışını kabul edersek belli bir düzeyde keyif verilebilecek bir yapım… Bu filmin de devamı gelir mi bilemeyiz ancak bizce işin tadı iyice kaçmadan, fena olmayan ve ortalama bu bölümle seriyi sonlandırmak yerinde bir karar olur…

Yönetmen: Steven Caple Jr.

Oyuncular: Michael B. Jordan, Sylvester Stallone, Tessa Thompson, Phylicia Rashad, Dolph Londgren, Florian Munteanu, Russell Horsnby, Wood Harris…

Ülke: ABD