Bu anonsa kulak vermek gerekir!

‘Anons’ filmiyle Mahmut Fazıl Coşkun, kendisinden beklenti çıtamızı çok yükseğe koyuyor… Seyirci olarak bize de filmini keyifle izlemek kalıyor. Bir de tabii bir sonraki filmini sabırsızlıkla beklemek…

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Mahmut Fazıl Coşkun’un üçüncü uzun metrajı ‘Anons’ filmi, sinema dilinin sağlamlığı, inceliği ve sadeliği (ama basitliği değil!) ile darbe girişimi gibi çok hassas ve yaşanmış bir olayın nasıl dengeli bir şekilde, yepyeni bir dille ve ince bir mizah duygusuyla verilebileceğini gözler önüne seriyor. Coşkun’un daha önceki filmlerinde de hissettiğimiz, iddiasız ama yerinde, gösterişsiz ama derinden yaklaşımı seyirciyi filmin başından itibaren konunun içine çekiyor. Bunun yanında filmde çok dozunda kullanılmış, konuyu asla sulandırmayan ve kilit noktalarda kendini gösteren hoş bir mizah duygusu da mevcut. ‘Anons’ bizce Coşkun’un umut vaat eden genç yönetmenler sınıfından, sinema dili belli, başarılı yönetmenler sınıfına girdiğinin de bir kanıtı.

1963 yılının Mayıs ayında, ordudan ihraç edilmiş dört subay, Teğmen Şinasi, Binbaşı Kemal, Binbaşı Rıfat ve Albay Reha, 1960 darbesinin bekledikleri etkiyi yaratmadığını görmelerinin ardından, yeni bir darbe girişiminin İstanbul ayağını yürütmektedirler. Ulusal radyoda yayınlanan güçlü bir bildiriyle sivil halkı da yanlarına çekeceğini düşünen dört subay, hiç beklemedikleri teknik ve iletişim aksaklıkları ile boğuşmak zorunda kalır. Gece uzadıkça sorunlar çoğalır ve subayların planladıkları darbe girişimi ciddi olarak sekteye uğramaya başlar.

Adana Film Festivali Günlükleri-3: Bugünü olmayan tarih!Adana Film Festivali Günlükleri-3: Bugünü olmayan tarih!

DURAĞANLIK BAZEN DEĞERLİDİR!

Mahmut Fazıl Coşkun filmini açarken, nasıl bir anlatım sunacağının sinyallerini veriyor. Filmin ilk 15-20 dakikasını içeren, bir taksi şoförü ve iki darbeci subayın arabada geçen sekansı, genelde havadan sudan konulara değinen, az sayıda konuşma içeren, durağan bir tempoda çekilmiş sahnelerden oluşuyor. Seyirci olarak karakterleri daha iyi tanıma beklentimizin farkında olan yönetmen, bunu bilinçli bir şekilde gizliyor. Ancak bu gizleme başlarda biraz eksiklik duygusu yaratsa da, film ilerledikçe genel yapıyla, konusunun ağırlığıyla ve ciddiyetiyle örtüşüyor ve yerini buluyor. İlk bakışta ağır bir tempoda geçer gibi görünen ve kayda değer bir bilginin verilmediği bu sekans, şok bir finalle bitmeden önce arabada geçen zaman, o dönemin gerilimini, karakterleri gibi karanlığını ve esrarını hissettiriyor. Başka bir deyişle yönetmen zamanı kullanmıyor, zamanı işliyor.

Filmin ne bu sekansında, ne de bir ofiste veya başka yerlerde (radyo merkezi, hastane, birinin evi vb.) geçen sekanslarında birkaç eylem dışında hızlı olaylar, derin konuşmalar ve beklenmedik karakterler yer almıyor ancak asıl dikkatimizi çeken nokta, bu tempoya ve olay akışına rağmen, seyirci olarak asla bir sıkıntı, bıkkınlık hissetmiyoruz. Çünkü bu dört subayın halkla yaşadığı iletişimsizliğini, gerekli insanları bulamamaktaki çaresizliğini ve biraz yüzüstü bırakılmış gibi olmanın tedirginliğini iliklerimize kadar hissediyoruz.

CEYLAN SİNEMASIYLA FARKLILIKLAR…

Filmdeki bu yavaş ve durağan görünen sekanslar ve kısa konuşmalar, bazen ister istemez, biçim açısından Nuri Bilge Ceylan’ın eski filmlerinin sinema dilini anımsatıyor. Yine kabul etmek gerekir ki ‘Anons’nun kadrajlarında, Ceylan’ın (fotoğrafçı geçmişine de dayanan) estetik dokunuşları, güzelliğiyle seyirciyi mest eden, gösterişli (ama gösterişçi değil!) planları yok. Yönetmen Coşkun, bu estetik noksanlığını çok daha duru bir anlatımla, görsel gücü daha geri plana itip konusunun merkezine eğilerek kapatıyor. Daha doğrusu gösterişli bir anlatımı, daha mütevazı, usulca ve derinden bir anlatıma tercih etmiyor. Tıpkı yönetmenin önceki filmleri ve karakterleri gibi…

SUBAYLARIN KARŞILAŞTIĞI BASİT SORUNLAR…

Filmde izlediğimiz bu uzun gecede, darbeci subayların karşılaştığı teknik ve stratejik sorunlar ise hem o zamanki iletişimin ne kadar kısıtlı ve kusurlu olduğunu ancak aynı zamanda da neredeyse bir ülkenin tarihini değiştirebilecek bir olayı planlayan insanların çok daha detay ve önemsiz gözüken engeller karşısındaki acizliğini gözler önüne seriyor. Örneğin dört başkarakterin, bildiriyi açıklamak için bastıkları radyoda teknisyen olmadığı için onu bucak bucak aramaları veya sürekli darbe girişiminin Ankara ayağından haber beklemeleri ama bir türlü bilgi gelmemesi gibi konular bu sorunların en belirginleri olarak göze çarpıyor.

Bir de tabii, bu süreç içerisinde bize sunulan gözlemler ve iç hesaplaşmalar var. Subaylardan biri, gözlerini kırpmadan öldürdükleri bir tanığın cesediyle hastanenin bekleme odasında burun buruna geliyor. Bu sahnede yüzündeki ifade, bir ufak pişmanlığı mı, yapmak zorunda oldukları bir eylemdeki kararlı bir duruşu mu yoksa daha büyük bir amaç için verilen bir kayıptan doğan üzüntüyü mü temsil ediyor?...

Yönetmen, bu muğlaklığı bizce ana karakterlerin uyguladığı şiddeti meşrulaştırmak için değil ama karakterleri karton karakterler olmaktan kurtarıp bir ölçüde ‘insani’ kılmak için kullanıyor.

İNCE BİR MİZAH DUYGUSU…

‘Anons’ta göze çarpan bir başka özellik, kuşkusuz Mahmut Fazıl Coşkun-Ercan Kesal işbirliğinden doğan mizahi sahneler… Fakat bu mizah asla filmin ağır havasının ve konusunun ciddiyetinin önüne geçmiyor ve filmi bir parodi haline getirmiyor. Gerek subaylardan birinin, bir ilkokul çocuğu gibi Kore Milli Marşı’nı söylediği sahnede, yine bir diğerinin İngiliz ajanlarıyla ilgili anlattığı bayat fıkra sahnesinde, gülmekten katılmıyoruz, sadece bu kadar önemli bir planın bu kadar büyük bir fiyaskoya dönüşürken, çaresiz kalan insanlara ironik bir şekilde gülümsüyoruz…

Başrol oyuncularının profesyonel olması ama hiçbirinin yıldız olmaması bizce filmin gerçekçi havasına katkıda bulunuyor. Bu arada her birinin etkileyici performanslar gösterdiğini de ekleyelim.

‘Anons’ filmiyle Mahmut Fazıl Coşkun, kendisinden beklenti çıtamızı çok yükseğe koyuyor… Seyirci olarak bize de filmini keyifle izlemek kalıyor. Bir de tabii bir sonraki filmini sabırsızlıkla beklemek…

Yönetmen: Mahmut Fazıl Coşkun

Oyuncular: Ali Seçkiner Alıcı, Murat Kılıç, Nazmi Kırık, Hayrullah Tarhan Karagöz, Müfit Kayacan, Şencan Güleryüz…

Ülke: Türkiye, Bulgaristan