Dört Köşe: Başarısız bir Türk komedi filmi daha!

Yönetmen Ömer Faruk Yardımcı’nın ikinci filmi Dört Köşe, ilk olarak diyaloglarının ve hikayesinin bayağı olması ile sırıtıyor. Bahsettiğimiz gibi filmin senaryosu çok basit hatta klişe olabilecek nitelikte, ancak sanki bu durum ilk defa kullanılmış gibi bir izlemin yaratılmaya çalışılıyor. Hikayedeki bir baltaya sap olamamış arkadaş çetesi, onların dırdırcı aile fertleri veya gaddar bir Mafya babası gibi basmakalıp karakterlere ufak dokunuşlarla komik özellikler eklenmeye çalışılmış.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Bizce başarılı bir komedi filmi çekmek isteyen yönetmenlerin tercih ettikleri iki yol vardır: Ya oldukça düz ve basit bir senaryoya bel bağlamakla birlikte oyuncuların usta işi ve sıra dışı performanslarıyla hedeflerine (belli ölçüde) ulaşırlar. Bazen oyuncu kadrosu o kadar üst düzeydir ki fazla bir malzemeye ihtiyaç duymadan, kendi şovlarını yaparak seyircileri gülümsetirler. İkinci ve bizce daha sağlam tercih ise sıradan insanları sıra dışı durumlara sokarak ( veya tersi) sürpriz olaylar ve mizahi durumlar yaratıp filmi seyirci için eğlenceli bir hale getirmeyi başarırlar. Dört Köşe filmi ikinci yolu seçiyor ve ne yazık ki ciddi bir hayal kırıklığı yaratıyor.

Muzo takma adıyla Muzaffer (Şinasi Yurtsever), İrfan (Murat Akkoyunlu), Aşkın (İnan Ulaş Torun) ve Emel (Ayça Erturan) çeşitli nedenlerden, haksız yere hapis yatmış, işsiz ve parasız dört arkadaştır. Hem ihtiyaç duydukları parayı bulmak hem de çaldıkları paranın bir kısmını yoksul insanlara dağıtmak için Timsah Hamza adlı azılı bir Mafya babasının evini soymaya çalışırlar. Soygun başarısız olduğu gibi peşlerinde bir de Hamza ve bir diğer Mafya babası olan Derman’ın ( Burak Satıbol) adamlarını bulurlar. Üstelik çaldıkları arabada Hamza’ya ait ciddi miktarda para olması işleri daha da karmaşık hale getirir.

KAYBEDEBLER DEĞİL 'KAYBETMİŞLER' ÇETESİ

Yönetmen Ömer Faruk Yardımcı’nın ikinci filmi Dört Köşe, ilk olarak diyaloglarının ve hikayesinin bayağı olması ile sırıtıyor. Bahsettiğimiz gibi filmin senaryosu çok basit hatta klişe olabilecek nitelikte, ancak sanki bu durum ilk defa kullanılmış gibi bir izlemin yaratılmaya çalışılıyor. Hikayedeki bir baltaya sap olamamış arkadaş çetesi, onların dırdırcı aile fertleri veya gaddar bir Mafya babası gibi basmakalıp karakterlere ufak dokunuşlarla komik özellikler eklenmeye çalışılmış. Ancak yönetmenin es geçtiği şey, bu tür filmlerde asıl mizahın, başkarakterin kendi özelliklerinin gösterildiği sahnelerde değil daha ziyade bu karakterlerin, normal yani özelliksiz başka karakterlerle karşılaştığı sahnelerde yatıyor oluşu.

Bu sahneler gecikince veya zayıf işlenince, bir mafya babasının evcil köpek gibi timsah beslemesi, sürekli bir hoverboard’un tepesinde olması, bir başka Mafya patronunun pavyon sahibi gibi takılması veya metreslerinin sözüm ona çocuksu halleri gibi durumlar, eğlendirmek bir yana dursun tekrarlandıkça seyirciyi sıkıyor. Muzo ve çetesini bu listeye koymamızın nedeni daha vahim çünkü bu ana dört karakter güldürmeyen özelliklere bile sahip değiller. Her işi ellerine yüzlerine bulaştırmaktan başka yaptıkları bir şey sanki yok. Aralarında geçen şakalar bayat, her birinin repliğini bekliyormuş gibi bir hali var, sözleri sıkışınca birkaç küfür sallayıp işin içinden çıkmaya çalışıyorlar… Bir kaybedenler kulübü gibi değil ‘özelliklerini kaybetmiş’ bir kulüp gibi davranıyorlar.

SİNYALCİLERİN LÜMPEN MİZAHINDAN BİR TIK YUKARIDA BİR YAPIM

Filmin son olarak gördüğümüz ve bizce felaket olan Sinyalciler düzeyinde olmaması, bizi tek teselli eden olumlu nokta. İki film arasında senaryo ve komik olmaması açısından benzerlikler var ancak Dört Köşe çok nadiren Sinyalciler düzeyine (daha doğrusu düzeysizliğine!) iniyor. Sebeplerini ise üç ana noktada toplayabiliriz: birincisi Dört Köşe’de ara sıra olsa da diğer filmdeki kadar tonla küfür yok! Küfürlerin çok daha az olması ve avam esprileri boca etmemesi filmin Sinyalciler kadar ucuz durmasını engelliyor. İkinci nokta ise bu filmde sorumsuz ve tehlikeli örnekler olarak gösterebilecek polis dayağı ve sahte rakı ( Sinyalciler bunları komik şeyler gibi sunuyordu!) gibi mevzular da pek görünmüyor. Son olarak minimum düzeyde de olsa oyuncu kadrosu biraz daha iyi. Her ne kadar bizi gülümsetemeseler bile ellerinde geldiğince rollerini oynamaya çalışıyorlar.

OYUNCULAR İDARE EDİYOR

Başkarakter Muzo’yu oynayan Şinasi Yurtsever bizce fena değil! Dediğimiz gibi bizi pek güldürmese de filme belli bir tempo katıyor. Ancak filmin başrolü sorumluluğu altında biraz ezilmiş gibi duruyor. Sanki daha önce televizyon dizilerinde gördüğümüz yardımcı roldeki avant-garde komik adam rolü ona daha çok uyuyordu. Arkadaşlarını oynayan Murat Akkoyunlu ve İnan Ulaş Torun ise komik olmak için biraz fazla abartılı oynuyorlar. Fakat içlerinde ne yazık ki belki de en kötüsü Emel’i oynayan Ayça Erturan’ın performansı! Hem o da çok abartılı oynuyor hem de sarf ettiği her söz ezberlenmiş gibi duruyor.

Yan rollerde ise Mafya babası Derman’ı canlandıran Burak Satıbol kötü değil. Onun bekçisini oynayan Ayhan Taş’ın oyunu hiç komik değil ve başarısız ( zaten komiklik derecesini daha önce Sinyalciler’de görmüştük!). Filmin tek göz dolduran performansını sergileyen kişi, kısa bir rolü olmasına rağmen Muzo’nun annesini çok hoş bir şekilde oynayan yılların deneyimli oyuncusu Ayşe Kökçü! Seyirciyi filmde ara sıra gülümseten tek kişi o dersek sanırım yanlış söylemiş olmayız.

Son olarak yönetmenin filmini açıklarken yer verdiği bir ifadeye gönderme yaparak bağlayalım; Ömer Faruk Yardımcı diyor ki: Biz sadece bir komedi filmi çekmek istemedik... Açıkça biz seyirci olarak sadece ona bile razıydık!

Yönetmen: Ömer Faruk Yardımcı

Oyuncular: Şinasi Yurtsever, Murat Akkoyunlu, Ayhan Taş, Burak Satıbol, Ayça Erturan, İnan Ulaş Torun, Mehmet Özgür, Eylül Su Sapan, Beyti Engin, Ayşe Kökçü, Sabahattin Yakut…

Ülke: ABD