YAZARLAR

Şentop: Erdoğan’ın aday olabileceğinin kitabını yazan adam!

Tartışma “Erdoğan üçüncü defa aday olabilir mi, olamaz mı?” sorusunda değil. Erdoğan’ın adaylığı için parlamento bir erken seçim kararı alacak mı yoksa paspasa dönmüş anayasanın koyduğu kuralın bir kez daha üzerine basarak 2023 seçimini kazanması durumunda “Erdoğan’a 2028-2033 arasının yolunu mu açacak?” sorusunda. Yani Erdoğan dördüncü defa aday olabilir mi meselesinde.

Erdoğan’ın önümüzdeki seçimlerin zamanında yapılması durumunda aday olması, diktatörlüğün ilan eşiğidir. Bunun basit bir nedeni var, 2014 yılında cumhurbaşkanı seçilen ve ikinci dönemini tamamlayan Erdoğan’ın 2023’te ikinci dönemindeymiş gibi aday olması, seçilmesi durumunda anayasa göre 2028 yılında da aday olabilmesinin kapısını açacak. Teorik olarak 2028’de seçilmesi, 2033’e kadar görev yapabilmesi demek. Yani Erdoğan ile daima, ölümlü tanrı misali. 2017 yılında yapılan anayasa değişikliğinin en büyük suistimallerinden biriydi bu. Murat Sevinç, 2018 seçimleri öncesinde yazdı. Değişiklik teklifi açıklandığında 2023’te seçilemeyecek ki 2028’i düşünelim diyenlere uyarımı yapayım, 2023 Türkiye'si biçimsel demokrasinin asgari koşullarını taşımıyor; öngörülemez siyasal olaylar ile bir gece ansızın karşılaşabiliyoruz. İmamoğlu’na siyaset yasağı koyan mahkeme kararı örneğin muhalefet lideri tarafından öngörülememişti. Eğer 2023 koşullarında Erdoğan seçilirse, 2028’de bugüne bile yakın olmayacak koşulların oluşacağını öngörebiliriz. Rejim, belirsizliği bizler için icraatıyla yaratıyor; yoksa icraatı belirsiz değil.

Dolayısıyla cumhurbaşkanının adaylığı tartışması değil, erken seçim tartışması önem kazanıyor. Yani tartışma “Erdoğan üçüncü defa aday olabilir mi, olamaz mı?” sorusunda değil. Erdoğan’ın adaylığı için parlamento bir erken seçim kararı alacak mı yoksa paspasa dönmüş anayasanın koyduğu kuralın bir kez daha üzerine basarak 2023 seçimini kazanması durumunda “Erdoğan’a 2028-2033 arasının yolunu mu açacak?”sorusunda. Yani Erdoğan dördüncü defa aday olabilir mi meselesinde. Yoksa teknik olarak bir hafta önce yapılacak seçim de bir erken seçim olacak ve bu kararı almak için parlamentoda 5’te 3 çoğunluğu bulmak çok zor olmasa gerek. Dolayısıyla cumhurbaşkanı 2023 olağan seçimlerinde aday olabilir mi tartışması teknik bir anayasa sorunu, anayasanın yorumlanması üzerine bir tartışma değil, bir rejim sorunu üzerinedir. Teknik bir anayasa sorunu olarak mesele zaten açık. Anayasanın 101. maddesinin 2017 değişikliklerinde harfine dokunulmamış kuralı uyarınca, 12. Cumhurbaşkanı olarak 2014 yılında seçilmiş Erdoğan için 2023’te bir daha seçilmek ancak erken seçim ile mümkündür.

Cumhurbaşkanının iki kereden fazla seçilememesi kuralının siyaset bilimi açısından nedeni açık: Diktatörlüğü, gücün kişiselleşmesini engellemek. Cumhurbaşkanının 4 defa seçilebilecek olmasını savunmak ise bir anayasa yorumcusunun teknik faaliyeti değil bir diktatörlük gerekçelendirmesi olarak okunabilir ancak.

İŞİN KİTABINI YAZAN ŞENTOP

Meclis Başkanı Mustafa Şentop, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi’nin 2022 yılının Nisan ayında yayımlanan 50. sayısında bir makale yayımladı. Şentop’un makalesinde savunduğu tezin özü şöyle: 2017’de hükümet sistemi değişti, dolayısıyla cumhurbaşkanı 101. maddeye göre ilk defa 2014’te değil, 2018’de seçildi. Dolayısıyla 2023 seçimlerindeki adaylığı da üçüncü değil ikinci adaylığı. Şentop Anayasayı yorumlama yöntemlerini keyfince kullanarak bu “yorumuna” ulaşıyor. Açıkçası bu tezi ciddiye alıp tartışmayacağım. Tezin ayrıntılı bir çürütmesi, Mülkiye Dergisi’nin 46(3) sayısında yayımlanan Kemal Başak’a ait makalede yapıldı. Bu kapsamlı çürütmenin üzerine çok fazla şey söylemeye gerek yok. Fakat, Şentop’un son dönem verdiği birkaç beyanda dile getirdiklerinin üzerinden geçmek istiyorum.

Bu işin “kitabını yazdığını” beyan ettiği, 27 Aralık’ta basına yansıyan A Haber söyleşisiyle başlayalım. Şentop, erken seçim müessesesinin sonuna kadar saklı tutulduğunu ima ederek seçimin bir gün önce yapılmasının dahi teknik olarak bir erken seçim olacağını vurguluyor. Parlamentonun seçim tarihini belirlemesinde Hac zamanını dikkate alacağını vurgulasa da erken seçim tercihinin Erdoğan’ın adaylığı ile doğrudan ilgili olduğunu görmek zor değil.

TBMM’nin hem itibar hem de kuvvet olarak belki de en zayıf döneminin Başkanı olarak Şentop’un dokunulmazlıklar konusunda söyledikleri itibarsızlığının nedenini de ortaya koyuyor. Milletvekillerinin polis tarafından tartaklanmasına, şiddet ve hakarete maruz bırakılmasına sessiz kalmakla yetinmeyen Meclis Başkanı, anayasada tanınmış dokunulmazlıkları vekilleri kriminalize etmekten çekinmeyerek yok sayıyor. 27 Ekim’de şunları söylüyor Plan Bütçe Komisyonu’nda: “Dokunulmazlık, dediğim gibi, yasama faaliyetlerine ilişkin bir şey. Milletvekili dokunulmazlığını, milletvekillerini bazı illegal eylemlerin -Neyi?- teröristi ve terör örgütünü övücü eylemlerin önüne koyup polise karşı bir direniş unsuru olarak milletvekillerini kullanmak da aslında bence milletvekilinin itibarıyla ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin itibarıyla bağdaşmayan bir husustur.” Dokunulmazlık hususunu bilmediğinden bunu yaptığını sanmıyorum. Erdoğan’ın 4 defa Cumhurbaşkanı seçilebileceğini nasıl iddia ediyorsa dokunulmazlığı da öyle kriminalize ediyor. Çünkü Türkiye’de dokunulmazlığın sınırlarını Anayasa çizmiyor. Örneğin çocuğu Fethullahçıların dershanesine gittiği için, hatta sadece 2010’da KPSS’ye girip 80 üzerinde puan aldığı için soruşturma geçiren, yargılanan ve ceza alan insanlar varken, Fethullahçıların kanalında 100 soruda 100 doğru yanıt veren oğluyla gurur duyduğunu açıklayan kişilerin dokunulmazlıkları olabiliyor. Dokunulmazlık da Türkiye’nin yeni rejiminde başka birçok konuda olduğu gibi anayasanın değil Cumhurbaşkanın himayesinde uygulanıyor.

Son olarak 28 Aralık’ta verdiği beyanda yine erken seçim tarihi hakkında söyledikleriyle bitirelim: “Seçimlerin normal tarihi 18 Haziran. Seçime yönelik bir karar alınsa bile bunun süresi 60 gündür. Seçimlerin öne alınmasıyla ilgili karar yetkisi hem Meclis’te hem Cumhurbaşkanlığı’nda var. 6 Nisan’dan önce seçim kararı alınmasını beklemiyorum.” Şentop’un kurduğu bu cümlede yeni bir soru var. Eğer erken seçim kararını cumhurbaşkanı alırsa, Erdoğan seçimlerde aday olabilir mi? Seçimlerle kastım yine 2023 değil, 2028. Çünkü Cumhurbaşkanı tarafından alınacak erken seçim kararının ardından anayasaya aykırı olarak Erdoğan’ın aday olabilmesi demek, 2028’de TBMM tarafından alınmış bir erken seçim kararının sonucunda yapılacak seçimde de aday olabilmesi demek. 

Bu nedenle, Erdoğan’ın 2023 olağan dönemlerinde yapılacak seçimde aday olması ya da cumhurbaşkanı tarafından alınan kararla gidilecek erken seçimde aday olması, sadece anayasaya aykırı değil, aynı zamanda anayasalı devletin kuruluşuna aykırıdır. Bunu savunmak anayasayı yanlış yorumlamak demek değil, diktatörlüğü gerekçelendirmektir. 


Dinçer Demirkent Kimdir?

1983 İzmir doğumludur. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Anayasa Kürsüsü’nde çalışmakta iken 7 Şubat 2017’de KHK ile ihraç edildi. Doktora derecesini aynı fakülteden, “Türkiye’nin Anayasal Düzeninde Cumhuriyetin İki Kuruluşu ve Dinamik Cumhuriyet Kavramı” başlıklı tezi ile almıştır. Doktora tezinden üretilmiş, Bir Devlet İki Cumhuriyet adlı kitabı Ayrıntı Yayınları’ndan, Murat Sevinç ile birlikte kaleme aldıkları Kuruluşun İhmal Edilmiş İstisnası kitabı İletişim Yayınları’ndan basılmıştır. Anayasa tarihi, cumhuriyetçilik, kurucu iktidar, siyasal temsil konuları üzerine çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıntı Dergi ve Mülkiye Dergisi yayın kurulu üyesidir; 2018-2021 yılları arasında Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanı olarak görev yapmıştır. İnsan Hakları Okulu Derneği'nde akademik koordinatörlük görevini sürdürmektedir. Çeşitli dergilerde yazmaya, dersler hazırlamaya devam etmektedir.