YAZARLAR

Selvi ve Metiner, Erdoğan'a neyi diyemiyor?

Abdulkadir Selvi kim olduğunu bilmediğimiz Diyarbakırlı kanaat önderleriyle konuşacağına keşke Sakızcı Memo ile konuşsaydı. Hem bütün Diyarbakır tanıyor Memo’yu hem de gayet vakıf olduğu sorunlar ile talepler hakkında dürüstçe bilgiler paylaşırdı...

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, toplu açılış töreni için 23 Ekim Pazar günü Diyarbakır’da olacak. Erdoğan, İstasyon Meydanı’nda düzenlenecek mitingde konuşacak.
Aslında bu programın geçen hafta yapılması planlanmıştı ancak Bartın’daki maden ocağından gelen katliam haberi programın ertelenmesine neden olmuştu.
Geçen hafta şehirdeki bütün billboardlara etkinlik afişleri asılmıştı. Müftüler, kayyımla yönetilen belediyeler ve diğer kurum yöneticileri personele, mitinge mutlaka katılma çağrısında bulunmuşlardı. Miting ertelenince üstünde Erdoğan’ın fotoğrafı bulunan afişler kısa sürede toplatıldı, mitinge katılma konusunda isteksiz olan kamu çalışanları rahat bir nefes aldı.
***
Erdoğan’ın programını izlemek için Diyarbakır’a gelen Hürriyet Gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi de Diyarbakır havası solumuş oldu. Ancak havayı solumakla yetinmedi, Diyarbakır izlenimlerini de yazdı.
Selvi cıvıl cıvıl, ekonomik refah ve toplumsal huzur seviyesi yüksek bir Diyarbakır yazdı. Diyarbakır ciğerinin tadına bakmış, Şeyh Said Meydanı’nda müzik yapan gençlerin önünden geçmiş, Zerzevan’a gitmiş, içindeki gizli Dan Brown’u kıpırdatan Mitras Tapınağı hakkında bilgiler almış.
Şahsen bende, Selvi’nin yazısını okuduktan sonra Diyarbakır’da yaşamak hevesi pekişti.
***
Ancak Selvi’nin yazısında bir panik havası da mevcuttu. Çünkü Diyarbakır’da, bütün icraatına rağmen, AK Parti’ye ilgi, Selvi’nin arzu ettiği oranda değildi.
Bu ilgisizlik cıvıl cıvıl yazının üzerinde bir gölge gibi durdu.
Ayrıca terörün bittiğini keyifle iddia eden yazıya göre sosyal ve kültürel alanda bir iktidar sağlanamamıştı.
Bu kültürel alanda iktidar olamama halini Selvi, şu cümleleri sarf ederek dile getirdi:
“HDP, siyasetiyle, ticaret odasıyla, Amedspor’la, baroyla, STK’larla Diyarbakır’da kültürel hâkimiyetini sürdürüyor. Söylemi belirliyorlar. Bu yeni bir mücadele yöntemi. Dağlardaki mücadele kazanılmış ama şehirlerdeki kültürel iktidar kazanılamamış.”
Bu cümlelere Diyarbakır’daki meslek odaları ile sivil toplum örgütleri, geri adım atmadan ve vakit geçirmeden, “Kriminalize edici dili ve gazetecilik anlayışını kınıyoruz!” başlıklı bir ortak açıklama ile tepki gösterdi.
***
Selvi, söz konusu yazısında, “AK Parti bir süredir bölgede siyaset üretemiyor. Siyaseten bu boşluğu doldurmuyor.” yorumuna da yer vermiş. Ancak bu boşluğun ne zaman ve hangi politikalar sonucu oluştuğuna değinmemiş. Çünkü iktidar partisinde olduğu gibi Selvi’nin meseleyi algılama biçimi de “Terör bitti, daha ne istiyorlar”da bekleme yapıyor.
Kim olduğunu bilmediğimiz Diyarbakır’ın kanaat önderleri ise, “anadil diyor, başka bir şey demiyorlar.”
“Bir dönemler Kürt sorunu adına 32 başlık sıralardık. Şimdi bu, bir iki başlığa inmiş durumda.” diyen Selvi’ye göre daha yapılacak epey iş var ancak bu işlerin ne olduğu hakkında bilgi vermiyor. Kanaat önderleri sorunlarla ilgili bilgi vermemişse Selvi ne yapsın?
***
Eski AK Parti milletvekili ve Yeni Şafak yazarı Mehmet Metiner, tam bu sırada Kürt sorunuyla ilgili bazı değerlendirmelerde bulundu. Metiner, Erdoğan'a, ‘Kürtlerin sorunları ve talepleri’ üzerinde odaklanan anlayışın hayata geçirilmesi gerektiği uyarısında bulundu. 
Metiner, “Mazlum ve Müslüman Kürt halkına yönelik bilinçli ve sistematik inkar ve asimilasyon politikaları Erdoğan sayesinde tarih oldu. Mezalim politikaları nihayete erdi” iddiasında bulundu.
Ancak Kürt sorunu ve Kürtlerin talepleri bitmemiş olacak ki başkanlığını yaptığı derneğin önümüzdeki ay Ankara’da “Türkiye Kürtleri Ne İstiyor?” çalıştayı yapacağını da duyurdu.
Erdoğan’a övgüde birbiriyle yarışan Selvi ile Metiner, konu Kürt meselesine gelince kekemeleşiyorlar. Dillerinin ucuna gelen soruna isim koymaktan imtina ederek dolambaçlı yolları tercih ediyorlar.
Diyarbakır’a gelmeden önce Erdoğan’a uyarı niteliğinde olan bu iki yazı, derdini ne kadar anlatabiliyor, bilemem.
Diyarbakır’ın Erdoğan’dan beklentisi ne olabilir? Erdoğan ve partisine hangi talepler karşılanırsa oy verilir? Bu ve benzeri soruların etrafında dolanıyor ancak aldıkları cevapları paylaşmakta ikircikli davranıyorlar. İktidarın nicedir yürüttüğü bir Kürt politikası var ve iktidar yanlısı iki yazar, bu politikaya ve bu politikanın yürütücülerine halel gelsin istemiyorlar. Bu yüzden dediklerinin iktidar etrafında öbeklenmiş olanlar için bir anlamı olsa bile Kürt halkı nezdinde bir karşılığı yok.
***
Yazıyı bitirirken Selvi’nin yazısından bir alıntı daha yapalım: “Diyarbakır, Erdoğan’ın vereceği mesajları önemsiyordu. Belki 2023 seçimlerine giden süreç Erdoğan’ın konuşmasında vereceği mesajlarla şekillenecekti.”
Selvi ilk cümlesinde yanılıyor. Diyarbakır, 2015’ten bu yana Erdoğan’ın vereceği mesajları bekliyor belki ama sonuçta önemseyemiyor. Mesela ekonominin düzeleceği yönünde vereceği mesaj, sadece Diyarbakır'da değil, her geçen günü daha çok zamla, pahalılıkla boğuşan Türkiye'nin genelinde önemsenecek mi? Erdoğan Diyarbakır’da Kürt sorunuyla ilgili ne mesajlar verecek? Mesela, Abdullah Öcalan’ın avukatları ve ailesiyle yasaların öngördüğü şekilde düzenli olarak görüşmesi sağlanacak, diyecek mi? Irak Kürdistan Bölgesi’nde yürütülen harekat bitecek, Kuzey ve Doğu Suriye politikası değişecek, demeye hazır mı? Yakınları aylardır seslerini duyurmaya çalışan hasta mahpuslar tahliye edilecek müjdesini verebilecek mi? Diyarbakırlılar, yıktığımız Dolmabahçe masasını yeniden ve daha güçlü kuruyoruz, cümlesini duyabilecek mi?
Kürt sorunu bu sorularda düğümlenmiş. Bu sorulara verilen cevap ise, maalesef “PKK'nın 5 tane, 10 tane, 15 tane çocuğu var" şeklinde tezahür etti.
“Belki 2023 seçimlerine giden süreç Erdoğan’ın konuşmasında vereceği mesajlarla şekillenecekti.” Cümlenin içindeki “Belki” kelimesi bir olasılığı işaret ettiği için bir anda kıymetsizleşiyor ve cümle bir temenniden öteye gidemiyor. Selvi’nin Diyarbakır’dan yola çıkarak yazdığı yazı da bir iktidar güzellemesi olarak hafızada kalıyor.
Bu bir polemik yazısı değildir. Fakat Abdulkadir Selvi kim olduğunu bilmediğimiz Diyarbakırlı kanaat önderleriyle konuşacağına keşke Sakızcı Memo ile konuşsaydı. Hem bütün Diyarbakır tanıyor Memo’yu hem de gayet vakıf olduğu sorunlar ile talepler hakkında dürüstçe bilgiler paylaşırdı.


Vecdi Erbay Kimdir?

Mardin, Şenyurt doğumlu. Üniversite eğitimini tamamlayamadı. Çeşitli dergilerde yazıları, şiirleri, öyküleri yayımlandı. On yıla yakın bir süre Özgür Gündem gazetesinin kültür sanat editörlüğünü üstlendi. Çeşitli yayınevlerinde çalıştı. Yayımlanmış iki şiir kitabı var: Kuşkular Zamanı (Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 1997), Yaz Sayıklamaları (Piya Kitaplığı, 2003). Öykü kitabı Masalın Ölümü, 2006 yılında Agora Kitaplığı'ndan çıktı. İnatçı Bir Bahar-Kürtçe ve Kürtçe Edebiyat derleme kitabı Ayrıntı Yayınları’ndan 2012’de çıktı. Şiir: Görülmüştür, Türkiye Barışını Arıyor, General Electric -Halil İncesu karikatür albümü yayıma hazırladığı kitaplardan birkaçı. Diyarbakır'da yaşıyor ve Gazete Duvar bölge temsilcisi olarak çalışıyor.