Sarıgül: Bir ekmeğin yarısını 2 kişi diğer yarısını 8 kişi yiyor

CHP Erzincan Milletvekili Sayın Mustafa Sarıgül, "Zengin daha zengin olurken, orta direk yoksulluğa yoksullar açlık sınırına itilmiş. Bir ekmeğin yarısını 2 kişi diğer yarısını 8 kişi yiyor" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - CHP Erzincan Milletvekili Sayın Mustafa Sarıgül, Erzincan’da yaptığı basın toplantısında, "Birkaç gün önce gelir dağılımı rakamları açıklandı. Gelir dağılımı daha da bozulmuş. Zengin daha zengin olurken, orta direk yoksulluğa yoksullar açlık sınırına itilmiş. Bir ekmeğin yarısını 2 kişi diğer yarısını 8 kişi yiyor. Vergi almak için yoksulun sofrasındaki ekmeğe el uzatılır olmuş" diye konuştu.

Sarıgül'ün basın toplantısından önemli başlıklar şöyle:

“Eğer insanlarınızı, mutlu edebiliyorsanız, rahat yaşatabiliyorsanız ülkeyi iyi idare ediyorsunuz demektir. Bizim insanımız hem mutsuz hem umutsuz. Sürekli kaygı, sürekli endişe içinde yaşıyor. İnsanların yüzü gülmüyor.

En temel gıda maddelerini, yağını, çayını, yumurtasını, yoğurdunu alamayan, çocuğunu besleyemeyen bir insan mutlu olabilir mi? Ekonomi düzeleceği yerde daha da bozuluyorsa gelecekten umutlu olabilir mi? Türkiye sıkıntılar içinde kıvranıyor, hayat pahalılığı halkı eziyor, mutfaklarda yangın var.

Bu ülkenin çocukları kendi yurtlarında ev alamıyor, tatile gidemiyor, karnını doyuramıyor, barınamıyor. İşsizlik almış başını gidiyor. İşsiz insan mutsuz insandır. Çocuklarımız aç yatıyor, iyi eğitim alamadan büyüyor.

Birkaç gün önce gelir dağılımı rakamları açıklandı. Gelir dağılımı daha da bozulmuş. Zengin daha zengin olurken, orta direk yoksulluğa yoksullar açlık sınırına itilmiş. Bir ekmeğin yarısını 2 kişi diğer yarısını 8 kişi yiyor. Vergi almak için yoksulun sofrasındaki ekmeğe el uzatılır olmuş.

'AÇ KALDIK, YOKSUL KALDIK, İŞSİZ KALDIK'

Hukukun üstünlüğü yok, güven ortamı yok, istikrar yok. Böyle bir ortamda ekonomi düzelir mi? Ülkemizin çözüm bekleyen çok ciddi sorunları var. İşsizlikle, geçim sıkıntısıyla, yoksullukla ve enflasyonla mücadele etmemiz lazım. Bütçemizin denk olması lazım. Gelirimiz kadar, harcamamız, kendi kendimize yetmemiz lazım. Hayat pahalılığını önlemenin yolu, marketten değil, tarladan, fabrikadan geçer. Dolaylı vergilerin payının azaltılması lazım.

Türkiye’nin petrolü fındıktır, çaydır, üzümdür, buğdaydır, pamuktur, domatestir, pancardır, patatestir, soğandır. Bu ürünlerimizin değerini bilmemiz lazım. Rüzgar ve güneş enerjisine ağırlık vermemiz lazım. Serbest piyasa dediler, liberal politika dediler, devletin fabrikası olmaz, devlet, çiftçilik yapmaz dediler. Aç kaldık, yoksul kaldık, işsiz kaldık.

Devlet şirket değildir. Devlet, yoksulu korumak, işsize iş bulmak zorundadır. Bizim fabrika açmamız, kooperatif kurmamız, devlet üretme çiftlikleri, tarım işletmeleri açmamız, nerede ne gerekiyorsa onu yapmamız lazım.

'EKONOMİK MİLLİYETÇİLİK YAPMAMIZ LAZIM'

Ekonomik milliyetçilik, önce Türkiye kazanacak demektir. Ekonomik milliyetçilik, az döviz harcamak, çok döviz kazanmaktır. Ekonomik milliyetçilik, “yerli malı yurdun malı, her Türk onu kullanmalı ve korumalı” demek, otomobilden, televizyona, giysiden, mercimeğe kadar ülkemizde üretilen malları satın almak ve kullanmaktır. Ekonomik milliyetçilik, ihracatımızı artırmak, ithalatımızı azaltmaktır. Ekonomik milliyetçilik, Rusya, Kanada, ABD çiftçisini değil, Türk çiftçisini ihya etmektir.

Vatandaşın rahat yaşamasını, mutlu yaşamasını sağlamak için mucize formüllere, mucize adamlara ihtiyacımız yok. Bu işin formülü, devlette liyakat ve adalet, ekonomide milliyetçilik, tarlada, fabrikada üretim, kamuda dürüst yönetimdir."