VİDEO

Sandık Kokusu: Tatlı bir aile, mafya, kiralık katiller

'Sandık Kokusu', Show Tv'de izleyicilerle buluşmaya devam ediyor. Yeni Bölüm'de Akademisyen ve Gazete Duvar yazarı Aylin Dağsalgüler'le 'Sandık Kokusu'nu konuştuk.

DUVAR - Başrollerinde Özge Özpirinçci, Demet Akbağ ve Metin Akdülger'in yer aldığı 'Sandık Kokusu', Show Tv'de izleyicilerle buluşuyor. Dizi, güçlü bir kadının ayakta kalma mücadelesini, aile olabilmenin, geçmişten gelen yüklere rağmen özgürleşebilmenin zorlu yolculuğunu anlatıyor. 

Yapımını O3 Medya'nın üstlendiği dizinin senaryosunu Melis Civelek ve Zeynep Gür yazıyor. Dizinin yönetmen koltuğunda ise Nezaket Coşkun oturuyor.

Yeni Bölüm'de bu hafta Akademisyen ve Gazete Duvar yazarı Aylin Dağsalgüler'le 'Sandık Kokusu'nu konuştuk.

Aylin Dağsalgüler 'Sandık Kokusu' ile ilgili, "Ben diziyi başından beri izliyorum. Benim için çarşamba akşamları için tatlı bir kaçamak anı. Çok eğleniyorum dizide. Bu kadar sevdiğim, eğlendiğim tatlı bir aile hikayesi ya da kadın hikayesi diye tanımladığım dizide aslında esas bir de kiralık katil, mafya, katiller var. İkisinin harmanlanmış olması hoşuma gidiyor" dedi. 

'HAYAT YAKINDAN BAKINCA TRAJEDİ, UZAKTAN BAKINCA KOMEDİDİR'

Dram hikayelerinin komediyle harmanlanmış şekilde sunulması hakkında yorum yapan Dağsalgüler, "Dizinin bütünlüğünü bozduğunu düşünmüyorum. Aslında bir çeşit gerçek hayat gibi. Bu aralar karşımıza çok çıkan bir cümle. En son 'Kızılcık Şerbeti'nde de duyduk, Giray karakterinden: 'Hayat yakından bakınca trajedi, uzaktan bakınca komedidir.' İkisinin bir arada olması bence normal bir durum. Gerçekten birisini terk ederken arabaya binmeye kalktığımızda kapı açılmazsa o sırada sinir oluruz ama o sinirimizle gülemeyiz de. Belki ona sonrasında güleriz. Ama bunun sonrası olmayacağı için dizi bize bunu o anda yaşatıyor. Hepimizin başına, aklına gelen şeyler başka bir dille ekrana geldiğinde o ağır dramanın içine aslında tatlı anlar yaratıyor. Bence böylece daha izlenebilir hale geldiğini de düşünüyorum dizilerin" diye konuştu. 

'EN FAVORİ KARAKTER SÖYLEMEK ÇOK ZOR'

Sandık Kokusu'ndaki favori karakterleri hakkında konuşan Dağsalgüler, "En favori karakter söylemek çok zor. Deniz'i çok seviyorum. Elbette Demet Akbağ, Nalan Okçuoğlu, Özge Özpirinçci hepsini ekranda izlemek bence çok güzel. En son Uğur Yücel'in dahil olması da bence çok güzel oldu. Metin Akdülger var bir de" ifadelerini kullandı. 

'DİZİDE BİZİ TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİYLE İLGİLİ ŞAŞIRTAN UNSURLAR VAR'

Dizide kadınların öne çıkması hakkında da yorum yapan Dağsalgüler, şu ifadeleri kullandı:

Bu dizide toplumsal cinsiyet rolleriyle ilgili bizi şaşırtan unsurlar var hikayede. Evet burada kadınlar ön planda. Hem Filiz'in hem Türkan'ın eşleri yok. Filiz'in evliliklerini biliyoruz ama Türkan'la ilgili bir bilgimiz yok. Burada bir kadın dayanışması var. Aile bireyleri, ailedeki kadınlar için olan bir dayanışma. Mesela arkadaşları yok, Karsu'ya bu evlilik kararını alırken ya da İstanbul'a taşınırken hiçbir arkadaş desteği olmadı. Arkadaşı vardı ama o kocasının onu aldattığı arkadaşı oldu. Sonrasında o arkadaşlık tamamen devre dışı kaldı. Genellikle dizilerde de gördüğümüz bir şey bu. Hep aile bireyleri arasındaki hikayeleri görüyoruz. Genellikle dışarıdaki çevreden insanlar olmuyor. Burada bizi toplumsal cinsiyet rolleriyle bence biraz şaşırtan, biraz da yeniden üreten iyi olmayan temsili yeniden üreten karakterler de var. Mesela Filiz karakteri. Demet Akbağ'ın ekrana dönmesi, böyle bir rolde olması, onu izlemek çok keyifli. Ama Filiz bize şunu sorgulattı: Filiz'e bazı izleyici 'Koskocaman kadın, iki tane de kızı var. Neden bu kadar kendisiyle uğraşıyor? Yüzüyle bakımıyla vs.' Burada Filiz, kabaca 'Sana ne' diyor. Oysaki Filiz şıklığıyla, zarafetiyle 'Ben hayatta sadece anne değilim, ben aynı zamanda kadın olmaya devam ediyorum' demiş oluyor.

Genellikle bu kadın-erkek ilişkisi bütün dizilerin en temel çatışmalarından birisi. O kadın-erkek çatışmasında, kadın anne olduğu zaman o çatışmadan ayrılır. Ona artık biz başka yükler, başka görevler yükleriz toplumsal olarak. Ekranda izleyici olarak da böyle bakarız. Burada annelik rolüne yüklediğimiz görevlerin ötesine geçiyor Filiz. Türkan'la konuşmaları da bunun ötesine geçiyor. İkisinin anneanneliğe, torunlara bakışındaki 'Bu yaşa geldik, gezecektik, torun mu bakacağız?' atışmaları çok gerçek değil mi? Ama bir taraftan da dile getirilmekten korkulan çünkü bize norm olarak dayatılan şeylerin karşılığı bu. Bunu kırmaya çalışmalarını seviyorum."

'TILSIM KARAKTERİNİN SOSYAL MEDYADA ZORBALIĞA MARUZ KALDIĞI PAYLAŞIMLAR DA GÖRÜYORUM'

Dizilerdeki gençlik temsilleri hakkında yorum yapan Dağsalgüler, "Bu da hayatın bir gerçeği bence. Sosyal medyanın yarattığı bu gerçek olmayan, uçucu atmosferin içinde bu tip hikayeler karşımıza çıkıyor. Çok ironik bir şekilde Tılsım karakterinin ergenlik hezeyanlarından kaynaklı olarak izleyici tarafından eleştirilip, sosyal medyada zorbalığa maruz kaldığı tweetler de görüyorum. Bu da bunun başka bir üretimi" dedi. 

'SEVGİ GÖSTERME VE AFFETME HEP ANNELİĞE BAĞLANIYOR'

Dağsalgüler, dizilerdeki çarpık ilişkiler ve boşanmalar hakkında şöyle konuştu:

Toplumsal hayatta nasıl bir karşılığı var diye bakalım. TÜİK'in verilerine göre de boşanma artıyor. Evlilikler de artmaya devam ediyor ama boşanma arttıkça insanlar hayatlarında belki birden fazla evlilik deneyimlemiş oluyorlar. Bunu dizilerde hikayelerin içinde görmemiz çok normal ama belki normal olmayan ya da neden normal diye sorgulamamız gereken şey evliliğin bir çeşit norm haline gelmiş olması. Toplumda özellikle kadınlara dayatılan bir adım, bir zorunluluk bu. Evliliğin ekrandaki temsiline bakarsak, Nükhet Sirman'ın bir makalesi vardır. Türk dizilerinde evliliğin bir fantezi unsuru olarak nasıl temsil edildiğiyle ilgili. O şöyle der, akıl ve tutku aslında kadın erkek ilişkisinde bir araya geliyor. Evlilik gerçekleştiğinde tutku bitiyor. Hani bizde alından öpme sahnesi vardır ya; imzalar atılır, evlilik cüzdanı verilir ve damat gelini alından öper. Onu ben şöyle yorumluyorum; 'Aslında sen benim dünya ahiret bacımsın'a döner ilişki. Oradaki tutku biter. Ekranda da biraz bu var bence. 

'Sandık Kokusu' özelinde değerlendirdiğimizde Karsu ile Reha'nın evliliğinde bir tutkunun olmadığını en başından beri izliyoruz. Orada çeşitli mecburiyetler var ve hayatta bir seçim yapmış. O seçimin içinde bir akıl var yine tabii, bir sebeple o adımı atıyor. 

Burada biraz babalığı sorgulayalım bence. Atilla, çok sevdiği Deniz'in babasının ölümüne sebep olan birisi ya da Reha'yı baba olarak düşündüğümüzde aslında ailedeki kadınlar da Reha'ya baba olarak sadece okul parasını ödemesi gereken bir rolde bakıyorlar. Babalık da öyle indirgenmiş. Oradaki o rollerin ayrışması biraz rahatsız edici. Burada kadınlar ön planda ve kadınların ayakta durma hikayelerini izlediğimiz için erkekler işin sadece yan tarafında. Uğur Yücel'in devreye girmesi de öyle. O da iyi bir baba değil. Sevgi, şefkat gösterme ya da affetme hep anneliğe bağlanıyor." 

'DİZİNİN REYTİNGLERİNE BİRAZ HAKSIZLIK EDİLDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM'

Dizinin reytinglerini de anlatan Dağsalgüler, "Çarşamba akşamları rekabeti yüksek bir gün. 'Kuruluş Osman' var, reytingi çok yüksek ve yine kadınların izleyiciler arasında olduğu bir iş. 'Şahane Hayatım' var. 'Taş Kağıt Makas' var, geç başladı ama fena gitmeyen bir reytingleri var. Bir de tabii her şeyi yatay kesen Survivor var. 'Kuruluş Osman' hariç dizilerin reytingleri çok ortalama. Ben 'Sandık Kokusu'nun reytingine biraz haksızlık edildiğini düşünüyorum ama rekabet ortamında böyle" diye konuştu. 

Dağsalgüler sözlerine, "Dizinin izleyicileri hep kadınlar olarak başladı. Bende de izleyici olarak öyle bir his vardı. 'Kadın' dizisinden Özge Özpirinçci'yi dijital platformlarda arada izledik başka işlerde ama televizyonda izlememiştik. 'Kadın' dizisinden sonra burada yine anne rolünde. Anneliğin çok yakıştığı ve onu çok iyi canlandıran bir oyuncu bence. Uğur Yücel'in dahil olmasıyla işler değişti mi onu merak ediyorum" diye devam etti.