Prof. Dr. Kılıçaslan: Covid nedeniyle veremle mücadele 8-10 yıl geriye gitti

Covid salgınında tanı-tedavi hizmetlerinde problem yaşandığını aktaran İstanbul Veremle Savaş Derneği Başkanı Prof. Dr. Kılıçaslan, "Veremle mücadele dünyada yaklaşık 8-10 yıl geriye gitti" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Göğüs hastalıkları uzmanı ve İstanbul Veremle Savaş Derneği Başkanı Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan, 2-8 Ocak Verem Eğitimi ve Farkındalık Haftası'nda, Covid-19 döneminde veremin durumu, dünyada ve Türkiye'de güncel verem hastalığı, veremle mücadelede yapılması gerekenler gibi konuları değerlendirdi. Kılıçaslan, "Covid salgını hastaneye başvuruları azalttı. Hem hasta başvurusunun azalması hem tanı-tedavi hizmetlerindeki problemler nedeniyle kayıtlı hasta sayısı azalmaya başladı. Yani Covid salgını nedeniyle veremle mücadele dünyada yaklaşık 8-10 yıl geriye gitti" dedi.

'İNSANLIK ADINA UTANÇ VERİCİ'

"Veremin etkeni belli, çok eskiden beri bilinen bir hastalık, etkili ilaçları var" ifadelerini kullanan Kılıçaslan, şöyle konuştu: 

"Verem hastalığı, halen tüm dünyada halk sağlığını tehdit eden çok önemli bir bulaşıcı hastalık olarak devam etmektedir. Dünyada tüm ölümlerin 9. ya da 10. sırasında gelmektedir. Bulaşıcı hastalıklardan erişkin yaştaki ölümün ise birinci sırasındadır. Aslında veremin etkeni belli, çok eskiden beri bilinen bir hastalık, etkili ilaçları var. Buna rağmen veremin devam etmesi insanlık adına utanç verici bir olaydır. Her yıl dünyada 1,5 milyon insan veremden dolayı ölmektedir.

'HASTALIKLAR BİRBİRİNE KARIŞMAYA BAŞLADI'

Dünyada 100 binde 125-130 civarında hasta görülürken bu oran Türkiye’de geçen sene 100 binde 11’di. 2020’de 100 binde 10,3’e düşmüştü. Beklenenden biraz daha fazla düşmüştü. Aslında Türkiye’de tüberküloz azalmaya devam ediyor fakat 2020 yılında beklenenden daha fazla azaldı. İşte burada Covid salgınının etkisini görebiliriz. Tüm dünyada böyle. Covid salgını hastaneye başvuruları azalttı, birçok insan hafif şikayetler için hastaneye gitmeyebiliyor. Hastalıklar birbirine karışmaya başladı. Çekilen filmlerde ‘Covid mi, tüberküloz mu’, böyle karışıklıklar oldu. Dünya ve kısmen Türkiye için söylüyorum, bu mücadeleye ayrılan insan kaynakları Covid salgınında çalışmaya başladı. Dolayısıyla hem hasta başvurusunun azalması hem tanı tedavi hizmetlerindeki problemler nedeniyle kayıtlı hasta sayısı azalmaya başladı. Yani Covid salgını nedeniyle veremle mücadele dünyada yaklaşık 8-10 yıl geriye gitti.

'SOSYAL ADALETSİZLİK NEDENİYLE DEVAM ETMEKTE'

İnsanlığın çoktan halletmesi gereken bir sorun, sosyoekonomik nedenlerle eşitsizlik, sosyal adaletsizlik nedeniyle devam etmektedir. Bu bizim için yüz karası bir şey. Covid hastalığı çıktıktan altı ay sonra çok etkili birçok aşı bulundu. Verem hastalığı için 100 yıl önce bir tane aşı bulunmuş, çok az etkili. Peki niye yeni aşı yok, niçin kaynak ayırmıyorsunuz? Tüm dünyada yılda gereken para 8-9 milyar dolar, bu bile insanlık tarafından karşılanmıyor. Türkiye’de işlerimiz kötü değil. Sorunlarımız var ama kötü değil. Çünkü programımız devam ediyor.

'2005'TE HASTALARIMIZIN YÜZDE 0,5'İ GÖÇMENKEN ŞU ANDA YÜZDE 20'YE YAKLAŞTI'

Göç, en büyük problemlerimizden bir tanesi. Türkiye çok sayıda göçmen barındırıyor. 2005 yılında hastalarımızın yüzde 0,5’i göçmenken şu anda Türkiye’de bu oran yüzde 20’ye yaklaşmış durumda. İstanbul’da ise yüzde 25. Veremliler içerisinde Suriyeli göçmenlerin sayısı giderek azalıyor. Bundan 3-4 sene öncesine kadar yarısı Suriyeli idi. Şu anda yüzde 30’u Suriyeli, yüzde 70’i diğer ülkelerden. Özellikle Afganistan, Pakistan, Bangladeş ve Afrika ülkelerinden sayı artmış durumda. Bu bir bulaşıcı enfeksiyon hastalığı. Bu kadar küresel ilişkilerin olduğu bir dünyada bir ülkede varsa başka bir ülkeye de yayılır. O yüzden göç, verem hastalığının kontrolü için bir sorun değildir, bir fırsat olarak kullanılmalıdır. Belki kendi ülkesinde tanı-tedaviye ulaşamayacak bir insan burada ise biz ona kendi vatandaşlarımızla aynı eşit şekilde tanı koymalıyız, tedavi etmeliyiz. Biz de bunu elimizden geldiği kadar yapıyoruz.

Bir ailenin kişi başına geliri asgari ücretin yarısından az ise -dört kişilik bir memur ailesi bile bu grupta yoksul sayılabilir- size tedaviniz boyunca ve tedavinizden altı ay sonrasına kadar bin 800 liraya yakın bir para veriliyor, yeter ki ilaçlarınızı düzenli için. Bunu şu an Bakanlık veriyor ve bu çok önemli bir yardım. Biz de dernekler olarak özellikle İstanbul’da göçmen hastalara bu yardımı yapıyoruz. Şu anda biz İstanbul Veremle Savaş Derneği olarak, göçmen hastaları, evi yoksa otelde barındırıyoruz, üç öğün yemeğini veriyoruz, diğer ihtiyaçlarını karşılıyoruz, hastaların evi kiraysa kiralarına yardım yapıyoruz.

'BUGÜNKÜ TEKNOLOJİ SEVİYESİYLE ÇOKTAN AŞILMASI GEREKEN BİR PROBLEM'

Tüberküloz, insanlığın bugünkü teknoloji seviyesiyle çoktan aşması gereken bir problem. Ama sosyal eşitsizlikler nedeniyle özellikle yoksul ülkelerin çok ciddi hastalığı ve özellikle çocukları, gençleri öldürmeye devam ediyor. Düzensiz tedavilerle ilaçlara dirençli yeni türler ortaya çıkıyor. O zaman başka ilaçlar kullanmak zorunda kalıyoruz, o ilaçlar da çok pahalı. 50-60 yıldır hiçbir yeni ilaç yoktu, kaynak ayrılmamıştı. Son 5-6 yıldır yeni ilaçlar ortaya çıktı ama yoksul ülkeler buna ulaşamıyorlar. Bizde öyle dirençli hasta sayısı az ama dünyada çok. Dolayısıyla daha hızlı, daha etkili teşhis metotlarına, daha etkili ilaçlara ve daha etkili aşıya ihtiyaç var. Bu konuda daha fazla kaynak ayrılmalıdır." (ANKA)