Osman Baydemir: AYM bu darbeye dur demeli

HDP'nin AYM önünde başlattığı Vicdan ve Adalet Nöbeti üçüncü gününde. EMEP heyeti, hukukçular ve sivil toplum kuruluşları HDP'yi ziyaret etti. AYM önünde açıklama yapan Osman Baydemir "Biz AYM’ye 'bu darbeye dur' deyin diyoruz" diye konuştu.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR- HDP, Anayasa Mahkemesi önünde başlattığı Vicdan ve Adalet Nöbeti sürüyor. Nöbetin üçüncü gününde EMEP Genel Başkanı ve beraberindeki heyet, hukukçular ve sivil toplum kuruluşları HDP’ye destek ziyaretinde bulundu.  HDP Ankara İl Örgütünün Anayasa Mahkemesine gelerek nöbete katılımı ise engellendi. Polis, il örgütü üye ve yöneticilerinin il binasından çıkışına izin vermedi.

Nöbetin üçüncü gününde HDP milletvekilleri adına söz alan Parti Sözcüsü Osman Baydemir, tutuklu milletvekilleri hakkında hazırlanan iddianame ve fezlekelerden örnekler verdi. Baydemir "Biz AYM’ye “bu darbeye dur” deyin diyoruz. Kararın açıklanması demek içtihadınıza sahip çıkmanızdır. Makul süre çoktan aşılmıştır. 308 gündür halka karar yok" dedi.

Baydemir'in ardından söz alan EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan ise "Adalet talebi var sadece AYM önünde değil, Çağlayan Adliyesi’nde de, Silivri’de de, Diyarbakır’da, da İzmir’de de ülkenin her yerinde devam ediyor" diye konuştu.

'SADECE ADALET DEĞİL BARIŞ TALEBİMİZ DE VAR'

Gürkan sözlerini şöyle sürdürdü; "Çeşitli toplumsal kesimlerin ortak talebidir adalet. Adalet talebimiz var, ama bu kurumlardan, bu sistemden adalet beklentimiz yok. AYM Başkanının AKP Genel Başkanı karşısındaki pozu sadece bir kare. Adalete güvensizliği tetikleyen önemli dönemeçler oldu. Sadece yargıda mı adalet yok? Hayır. Çalışma hayatında da adalet yok. Emekçiler, işçiler çalışma haklarının güvence altına alınması için adalet mücadelesi veriyorlar. KHK ihraçlarıyla cadı avına dönüşen sistemde tüm çalışanlar açısından adalet talebi var. Sadece adalet talebi değil barış talebi de var. Ortadoğu’da süren kanlı savaşa benzin taşıyan politikalarının karşısında barış talebimiz Ortadoğu halklarının kardeşliği talebini güçlendiriyor. Şimdi bu mücadeleyi ortaklaştırma zamanıdır"

Baydemir'in konuşmasından öne çıkan başlıklar şu şekilde;

ELEŞTİRİ KUTSAL HAK AMA...: 2015 yılında seçimler öncesi AKP Genel Başkanı Erdoğan hakkında Bahçeli, defalarca “Hırsız” ithamında bulundu, suçlamalar yöneltti. Bugün dahi HDP olarak açık bir şekilde söylüyoruz. Siyasi liderler hakaret dilini kullanmamalı. Eleştiri hakkı kutsal ama nezaketi bırakmaması gerekiyor liderlerin. Gelin görün ki Bahçeli Erdoğan’a defalarca “hırsız” dedi, herhangi bir maddi manevi tazminat davası dahi açılmadı. Bahçeli seçimden sonra da haddini aşarak HDP’ye oy veren 6 buçuk milyon insana “şerefsiz” dedi. Eş Genel Başkanımız da bu ithama karşılık, 'Seçmenimize küfür hakaret edene bin misliyle aynen iade ediyorum. Seçim öncesi hırsızdan hesap sorarız deyip, seçim sonrası hırsızın sarayında zevki sefa sürenler midir şerefli olanlar?' dedi. Eş Genel Başkanımız hakkında “Cumhurbaşkanına hakaretten” dava açıldı. 6 buçuk milyon seçmene şerefsizlik ithamında bulunan hakkında herhangi bir soruşturma yok.

DEMOKRASİ SORUNU VAR: 2011 yılında Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş Diyarbakır’da Sivil Cuma Namazında Cuma Namazı ifa etti. 2016 yılında dokunulmazlıkların kaldırılması arifesinde bu, fezlekeye dönüştürüldü, hakkında dava açıldı. 2011’de de Eş Genel Başkanımız Kürdi Der’in etkinliğinde Kürtçe kullanımının ne kadar haklı bir talep olduğunu ifade ediyor. Bu konuşma 2015’te dönemin Cumhurbaşkanının talimatı sonrası fezlekeye dönüşüyor. Bu devletin beka sorunu yok, bu devletin demokrasi sorunu var

ADALET OLMADAN GÜVENLİK OLMAZ: 4 Kasım operasyonundan sonra bir siyasi partinin lideri gözaltına alınıyor, savcılıkta eş genel başkanımız sorulan sorulara karşı beyanatlarda bulunuyor. O beyanatlar hakkında da fezleke hazırlanıyor. Hedef konuşma özgürlüğüdür, hedef demokrasiyi tümden ortadan kaldırmaktır. Kendilerine kutsiyet atfediyorlar. Kendileri dışında herkes kötü, terörist. Bu devletin beka sorunu yok, bu devletin demokrasi sorunu var, adalet sorunu var. Adalet tecil etmediği sürece bu ülkede güvenlik sağlanamaz. Bugün Ankara il binamızdan arkadaşlarımız buraya geleceklerdi. İl binası abluka altına alındı, arkadaşlarımızın buraya gelmesi engellendi. Bu mudur demokrasi? Sizin dışınızda kimse konuşmayacak mı? Konuşmayacaksa size oy vermeyen milyonlarca insanla sizin geleceğiniz ortak olamaz.

KARAR 4 YIL ÖNCE ALINMIŞ: AYM başkanı ile yaptığımız görüşmede de ifade ettik. 15 Temmuz darbe girişimi nasıl siyasetin tüm aktörlerine karşı yapıldıysa 4 Kasım da demokrasiye, siyasete, bir arada yaşamaya darbedir. Biz AYM’ye “bu darbeye dur” deyin diyoruz. Kararın açıklanması demek içtihadınıza sahip çıkmanızdır. Makul süre çoktan aşılmıştır. 308 gündür halka karar yok. Haberal, Balbay kararlarında zaten milletvekillerinin dokunulmazlığı üzerine uzun irdelemeler sonucu bir içtihat oluşturmuştur. Sıfırdan bir yargılama yapmıyorsunuz. Milletvekilleri nasıl yargılanır kararını 4 yıl önce vermişsiniz. Bu karar Anayasa hükmündedir. Yeni bir irdelemeye gerek yoktur.

ANAYASAYI İLGA EDİYORSUNUZ: “O dönemin milletvekilleri ayrı bu döneminkiler ayrı” mı diyorsunuz? “Onlar şu etnik kimliğe mensup, bunlar şu etnik kimliğe mensup” mu diyorsunuz? “Onlar şu siyasete ait, bunlar şu siyasete ait” mi diyorsunuz? Öyleyse anayasayı ilga ediyorsunuz. Başka bir darbe olmuş.

BALUKEN ATMADIĞI TWİTTEN TUTUKLU: İdris Baluken hakkında Bingöl Savcılığının açtığı soruşturma: 14 Mayıs 2014’te Bingöl İl teşkilatımız saldırıya maruz kalıyor. O saldırıdan sonra sosyal medya üzerinden Baluken’in iki köy korucusunu tehdit ettiği iddia ediliyor. Ve şu anda bu dosyadan yargılanıyor. İddia makamı iddialarını ispatla mükelleftir. Ancak hiçbir ispat yok. İdris Baluken’in o tarihler arasındaki tüm sosyal medya paylaşımları inceleniyor ve bir tehdit bulunamıyor. İsnat edilen suçlamaya dair herhangi bir twitter kullanımı var mıdır diye mahkemeden emniyete yazı gidiyor. Emniyetten gelen yazıda da “hiçbir sosyal medya hesabında böyle bir paylaşım yoktur” deniyor. Olmayan bir twitten dolayı Baluken cezaevine konuluyor, kamuoyuna da HDP teröristtir deniyor. Kim ki suçsuz masum bir insanı cezaevine koyarsa esas terörist odur. HDP’ye terörist diyenler dönüp aynaya baksınlar terörist nedir görürler.

FEZLEKELERİ HAZIRLAYANLAR CEZAEVİNDE: 2012 yılında tecrit uygulamasına karşı bütün cezaevlerinde açlık grevleri başlamıştı. O açlık grevlerinde insanlar tecrit kalksın, müzakere olsun, çatışma bitsin diye açlık grevi yapmıştı. O dönem Gülser Yıldırım da açlık grevine girmişti. Uzun müzakerelerden sonra açlık grevi diyalogla ortak paydalarda buluşularak nihayete erdi. Dönemin başbakan yardımcısı Bülent Arınç, “tutuklu ve hükümlülere teşekkür ediyorum, Türk halkını üzmediler” diyor. Ayrıca o açlık grevinden sonra adına çözüm süreci denilen dönemin kapısı aralanıyor. Düşünün 2012 yılındaki bu ulvi gelişme soruşturma konusu yapılıyor. Bunu yapan kim? Diyarbakır Başsavcı Vekili A.K. A.K. aynı zamanda HSYK Genel Kurulundan ihraç ediliyor, şu anda da FETÖ - PDY üyesi olma isnadıyla tutuklu. Fezlekeyi hazırlayan onların deyimiyle kumpasçı. Peki, eğer bu kumpassa sen niye hala onun iddianamesiyle yargılama sürdürüyorsun. Demek ki iş birliğiniz devam ediyor!

DARBEYİ SİZ SÜRDÜRÜYORSUNUZ: Ferhat Encü, 34 yakınını katliamda yitirdi. Dünyada bir ilki yaşadı. Sokağa çıkma yasağını ihlal etti diye 10 ay ceza aldı. Bir milletvekili sokağa çıkma yasağını ihlal etti diye ceza aldı. Cizre’de sokağa çıkma yasağını ilan eden kimdi? O dönemin vali yardımcısı, paşası. Onlar şimdi nerede? FETÖ’den cezaevinde. Hani siz milletin vekilini atanmışa ezdirmeyecektiniz? Açık ve net: işbirliğiniz devam ediyor. Onlar darbeye kalkıştılar, siz darbeyi sürdürüyorsunuz. Bersime Konca, şu anda aramızda. Bir topluluğa hitap ediyor, “ey Batman halkı, falankes’in annesi babası sizi selamlıyorum” diyor. Bu cümleden dolayı tutuklandı. Bunun adı darbedir. Bu darbeye dur demek için buradayız. Biz AYM’ye kararın içeriğine dair “şunu yapın, bunu yapın” demiyoruz. Anayasa maddesi var, mahkemenin içtihadı var. Bu doğrultuda kararınızı açıklayın. Burada bulunuşumuz iktidarın yargı üzerindeki baskısını kaldırmak içindir.

BARIŞ MİRASI BIRAKMAK İSTİYORUZ: Urfa’da 2015 Newroz’unda, Halfeti’de Newroz yasaklanmış. İlçe binası önünde, “ey hükümet Newroz ateşini söndürmeyin. Annelerin yüreğini yangın yerine çeviren savaşa, yangına su dökelim” dediğim için yargılanıyorum. Bunu demeye devam edeceğim. Biz çocuklarımıza barışı miras bırakmak istiyoruz. Kimileri mal mülk bırakmak isteyebilir ama biz barışı miras bırakmak istiyoruz. Çünkü zulümle abat olunmaz.