HDP'li Ayhan Bilgen: Evet çıkarsa evetçiler pişman olacak

HDP'li Bilgen, 2010 anayasa referandumun darbeye zemin hazırladığını iddia etti. Bilgen, "Mevcut paket çok daha kapsamlıdır ve dolayısıyla telafisi imkânsız bir pişmanlığı beraberinde getirecektir" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, 'Sağduyu ve Ortak Akıl İçin Son Çağrı' başlıklı bir 'açık mektup kaleme aldı. Anayasa referandumunda evet çıkması durumunda Türkiye'nin kaosa sürükleneceğini savunan Bilgen, anayasa değişikliğinin yapım sürecinin de sorunlu olduğunu söyledi. Bilgen "2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğinin referandum kampanyasında meydanlarda vaat edilen şeylerin tam tersi olmuş ve Türkiye’yi bir darbe ortamına hazırlayan gelişmelere zemin oluşturulmuştur. Mevcut paket çok daha kapsamlıdır ve dolayısıyla telafisi imkânsız bir pişmanlığı beraberinde getirecektir" dedi.

HDP Basın Bürosu'ndan yapılan açıklamaya göre Bilgen'in mektubu şöyle:

TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ: 'Evet', çıkması durumunda, 17 Nisan’da karşı karşıya kalınacak kaosun farkında mıyız? Türkiye’nin geleceği, 20'nci yüzyıl sonu ve içinde bulunduğumuz 21'inci yüzyıl başlarından bu yana; Balkanlar, Doğu Avrupa, Kafkasya, Orta Asya ve nihayet Kuzey Afrika ile Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerden bağımsız ele alınamaz. Birçok somut örnekten öğrenmiş olmamız gerekir ki, geçiş dönemlerini iyi yönetemeyen ülkeler çok ağır çatışmalar içine sürüklenmiş, büyük insani dramlar yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir. Yeniden ve belki geçici olarak istikrarını sağlamış gibi gözüken kimi yönetimler ise eskisinden daha otoriter rejimlere dönüşmüştür.

İKİ YANLIŞTAN BİR DOĞRU ÇIKMAZ: Türkiye’nin yeni, demokratik, sivil, çoğulcu bir anayasaya ihtiyacı olduğu açıktır. Yeniden, katılımcı bir kurucu aklın inşası ile toplumsal barışı güvenceye almak elbette darbe Anayasası'ndan kurtulmakla mümkündür. Ancak “kem alet ile kemalat olmaz.” Yanlış yöntem ve araçlarla güzele ulaşamaz, iki yanlıştan bir doğru çıkaramayız.

TEHLİKELİ BİR OPERASYON: 17 Nisan’da Türkiye toplumunun bir oldubitti ile sandığa gitmek zorunda bırakılması tehlikeli bir operasyondur. Hazırlanış süreci ve içeriği, telafisi imkansız kamplaşma ve kırılmalar ile birlikte ciddi bir kaos riskini de bünyesinde barındırmaktadır. Paketin kabul edilmesi durumunda ortaya çıkacak fiili kargaşayı sadece yeni fiili duruma hukuki kılıf uydurarak aşmak da söz konusu olmayacaktır.

BASKIN ERKEN SEÇİME Mİ GİDİLECEK: İddia edildiği gibi bir beka sorunu varsa, 2.5 yıl sonra yürürlüğe girecek bir düzenleme hangi tehlikeyi bertaraf etmiş olacaktır? Yargıdaki atamalar dışında hemen yürürlüğe girecek tek düzenleme, Cumhurbaşkanı'nın partisine üye olup, belki başına geçmesi olacaktır. Paketteki 17. ve 18. Maddelere göre, 6 ay içinde yeni düzenlemeye göre yasal değişikliklerin yapılması gerekir. Kararname ile yapılacak değişikler için 2019 yılının Kasım ayı mı beklenecek, yoksa mevcut Cumhurbaşkanı bu yetkiyi kullanamayacağına göre baskın erken seçime mi gidilecektir? Ciddi ekonomik sorunlar ve dış politika gelişmelerine rağmen yeni bir seçim akıl kârı mıdır?

ANAYASA YAPIMI AÇISINDAN SORUNLU: Paketin ilk 15 maddesinde mevcut Anayasa'nın 15 maddesi değiştiriliyor gözüküyorken, 16'ncı Maddede ise 31 madde birden değiştiriliyor, 21 madde tümden, 5 maddenin ise bazı fıkraları kaldırılıyor. Anayasa yapım yöntemi açısından da sorunlu olan bu paketi, kanun ve İç Tüzüğe uygun hale getirmek için yapılması gereken değişikliklerin tespiti bile aylar alacakken, 6 ay içinde bu süreci tamamlamak imkânsızdır.

2010 REFERANDUMU DARBEYE ZEMİN HAZIRLADI: İnsan ilişkilerinde olduğu gibi, bir toplumun kaderini belirleyecek kararlar alınırken şüpheli şeylerden kaçınmak, sonu bir belirsizliğe, maceraya dönüşecek dayatmalara kolayca evet demekten uzak durmak gerekir.

2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğinin referandum kampanyasında meydanlarda vaat edilen şeylerin tam tersi olmuş ve Türkiye’yi bir darbe ortamına hazırlayan gelişmelere zemin oluşturulmuştur. Mevcut paket çok daha kapsamlıdır ve dolayısıyla telafisi imkânsız bir pişmanlığı beraberinde getirecektir.

Türkiye toplumunun siyasetten beklentisi, kamplaşma ve gerilim değil, ortak akıl, sağduyu ve vicdana dayalı bir uzlaşma ile kangrenleşmiş sorunlara acilen çözüm üretilmesidir. Küçük çıkar hesapları ya da partizan yaklaşımlarla bu tarihsel sorumluluktan kaçmak büyük bir vebaldir. (HABER MERKEZİ)