Özel sektör öğretmenleri, taban maaş hakkı için 1 Ekim’de Ankara’da

Özel sektör öğretmeninin emeğini korumanın ve güvence altına almanın en temel somut göstergesi, taban maaş hakkının geri getirilmesi olacaktır.

Google Haberlere Abone ol

Hasan AYDIN*

2014 yılında 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun ilgili maddesinin yürürlükten kaldırılması ile taban maaş hakları ellerinden alınan ve sonrasında da asgari ücretle kölelik koşullarında çalışmaya mahkûm edilen özel sektör öğretmenleri, yeni yasama döneminin başlangıcı olan 1 Ekim 2023 günü saat 1 ‘de (13:00) Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası öncülüğünde TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi) önünde olacaklar.

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası İzmir İl Temsilcisi Tülay Apak günler öncesinde yaptığı açıklamada ‘’Sindirilen, susturulan, insanca yaşayacak bir maaş ve ücret için, pazarlık hakkı dahi tanınmayan, nasıl olsa sesini çıkarmaz diyerek, aşırı oranda ders  saatleri ile çalıştırılan, güvencesizliği iliklerine kadar hisseden, gelecek planlarını hiçbir koşulda yapamayan ve devletin bütün bileşenleri tarafında ayrıştırılıp, ötekileştirilen öğretmenlerim; Milli Eğitim Bakanı ‘kamudakiler benim öğretmenim’ derken bizi başarısızlıkla suçlamadı mı? Sendikamızı 10 nolu iş koluna atarak toplu iş sözleşme hakkımızı engelleyenler kimler? Bütün bunlar olurken ben demek yerine’ 'biz’ deme zamanı gelmedi mi? Artık kaybedecek hiçbir şey kalmamış ve bıçak kemiğe dayanmışken sorunlarımızın üzerine gitmezsek çözümler ayağımıza gelmeyecek ve bu nedenle yolculuğumuz Ankara’yadır. Bu nedenle muhatabımız TBMM’dir. Yollar umutla doludur. Tarih elbette bizim fotoğraflarımızı çeker. Gözlerimiz kapalı çıkmasın diye taban maaş talebimizi yeniden var gücümüzle duyurmanın yanında ortak mücadelemiz ve amaçlarımız da söz birliği etmek için kararlı kalabalık oluşturmak zorundayız.1 Ekim saat 1’de (13:00) TBMM önünde buluşmak üzere haklarımızı alana kadar bize teneffüs yok’’ ifadelerini kullanırken özel sektör öğretmenlerinin içinde bulunduğu durumu özetliyor ve gelinen son noktaya da işaret ediyordu.

ÖZEL SEKTÖR ÖĞRETMENLERİ SENDİKASI

Ağustos 2021’de özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin özlük, sosyal ve ekonomik çıkarlarını korumak ve var olan haklarını iyileştirmek amacıyla 10’ nolu iş kolunda kurulmuş olan Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, kurulduğu tarihten bugüne kadar, kararlı mücadelesi ile epeyce yol aldı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın itibarsızlaştırma çabalarına rağmen özel eğitim kurumlarında çalışan eğitimcileri örgütlemeyi esas alarak onların haklı taleplerini meydanlarda savundu. Basın açıklamalarına emniyet güçlerinin biber gazlı ve ters kelepçeli müdahaleleri de onları yollarından alıkoymadı. Taban maaş hakkı ve asgari ücrete hayır! şiarlarını haykırmaya devam ettiler.

Şimdi de sorunlarını ve taleplerini, MEB’e ve kamuoyuna TBBM aracılığa ile duyurmak için bugün Ankara’da olacaklar.

Özelleşmenin önünü maddi ve farklı idari desteklerle açan iktidar; yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında geçim derdine düşen eğitim emekçilerinin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için çaba sarf etmediği gibi, öğrenci fiyatlarına bu yıl yüzde 65 zam yapan özel öğretim kurumlarının her fırsatta dile getirdiği ‘’ekonomik açıdan zor durumdayız, böyle giderse kurumu kapatırız’’ şeklindeki "acındırma" söylemlerini dikkate alıyor. Diğer yandan eğitim emekçilerinin haklı taleplerini duymuyor, hatta onları görmezden geliyor. TBMM’de özel sektör öğretmenlerinin lehine verilen önergelere karşı çıkıyor.

ÖZEL SEKTÖR ÖĞRETMENLERİNİN ÖZLÜK HAKLARI

2 Kasım 2022 günü İYİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş ’un "Özel öğretim Kurumlarında çalışan öğretmenlerin yaşadıkları mağduriyetlerin giderilmesi, taban maaş uygulanması özlük ve diğer hakların iyileştirilmesi amacıyla" Meclis Başkanlığı’na sunduğu önergeyi CHP ve HDP desteklerken AKP ve MHP de ‘asgari ücretin zaten bir taban maaş olduğu’ gerekçesiyle reddetmişti.

Yani ortalama 15 yıllık bir eğitim almış eğitim emekçisi vasıfsız bir eleman olarak değerlendirilmişti.

Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 2012 yılında büyük kentte çalışan öğretmen için verdiği kararda ‘’… çalıştığı iş yerinin büyükşehirde olması ve yaptığı işin vasıflı bir iş olması nedeniyle işin niteliği gereği asgari ücretle çalışması, hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir’’ şeklinde aldığı karar bir öğretmenin asgari ücretle çalıştırılmasının mesleğinin vasfına uygun olmadığının yasal bir tescilidir.

Özel sektör öğretmenlerinin ihbar, kıdem tazminatı, ek ders ücretleri ve doğum izni gibi haklarının kalıcı olması gerekir.

Geçmiş yıllarda, mesleğinde yetkin ve birikimli olan öğretmenler, çalıştıkları resmi okullarından istifa ederek daha yüksek maaş ve bazı özel avantajlarla özel okullara, dershanelere geçebiliyorlardı. Bugün ise bunun tam tersi bir durum söz konusudur. Bilgi bakımından branşında çok iyi ve profesyonel olarak çalışan bir özel öğretim kurumu öğretmeni resmi okullarda çalışan ve en düşük maaşı alan bir öğretmenin maaşının yarısı kadar bile bir maaş alamamaktadır.

Diğer yandan, resmi üniversitelerden istifa ederek özel vakıf üniversitelerine geçen öğretim görevlileri ise bu kurumlarda devletten aldığı maaştan daha yüksek oranda maaş alabilmekte ve bazı özel avantajlara sahip olabilmekteler.

İŞ YÜKÜ FAZLALIĞI, MOBBİNG VE DÜŞÜK MAAŞ 

Birleşik Kamu İş Konfederasyonu'nun Eylül 2023 araştırma sonuçlarına göre açlık sınırının 14 bin 542 lira, yoksulluk sınırının ise 41 bin 651 lira olduğu günümüz Türkiye’sinde aldığı maaşla kirasını ödeyemeyen, beslenme, giyim, ulaşım giderleri anormal bir şekilde artan, çarşı, pazarda yüksek enflasyon ve pahalılıktan dolayı alışveriş yapamayan, yaklaşan kış mevsimi şartlarında doğalgaz ve elektrik faturalarını nasıl ödeyeceğini düşünen bir öğretmenin derse odaklanması ve öğrencilerine yararlı olabilmesi  mümkün olabilir mi? Asgari ücret alan bir öğretmenin mesleği ile ilgili gelişmeleri takip edebilmesi, bunlarla ilgili kitapları alması da artık güçtür. Öğretmen toplumda, aldığı maaş üzerinden değer görünce, işverenin ve velinin mobingleri ile karşılaşmaktadır. Özellikle küçük özel okullarda çalışan öğretmenler; veli, müdür ve öğrencilerin not yükseltme baskısından bıkmış durumdalar. Not yükseltmeyi kabul etmeyen öğretmenin sınav kâğıtlarına müdahale edildiği gibi, ardından işten çıkarma tehdidi de devreye girmektedir. Bazı öğretmenlerin öğrencilerin kayıt dönemlerinde AVM'ler, meydanlar ve metro çıkışlarında okul tanıtımında görevlendirilmesi, ya da kayıt görüşmelerinde öne çıkartılması hiç de etik bir yöntem değildir.

Son zamanlarda bazı kolejlerde öğretmenlerin okula giriş ve çıkışlarını denetlemek için cep telefonlarına' Mobile PDKS ' uygulamasının yüklenmesinin istenmesi, kişisel alana ve özel hayata müdahalenin son örneklerinden biri olmuştur. Özel okullarda, yetkililerin gece geç saatlerde öğretmene WhatsApp yoluyla emrivaki mesajlar atması ve ayrıntılı yazışmaları artık sıradan bir yöntem haline gelmiştir. 1 Mart 2014 ‘de dershanelerin kapatılmasının sonrasında bazı dershaneler, 2018-2019 eğitim öğretim yılı sonuna kadar özel okula dönüştürürken bazıları da özel kurs merkezleri adı altında faaliyet göstermeye başladılar. İlkokul ve ortaokul öğrencileri ise özel etüt merkezlerinde verilen kurslardan yararlanmaya çalıştılar. 

ÖZEL KURS MERKEZLERİ SÖMÜRÜNÜN BİR BAŞKA ALANI 

Asıl sömürünün katmerleştiği bu kurs merkezlerinde bazı branş öğretmenlerinin haftalık ders programı 60 saati bulmaktadır. Bu kurumlarda sırf veli memnun olsun diye asıl ders dışında verilen etüt, birebir ve ek ders çalışmalarına ücret ödenmemektedir. Hatta bazı kurumlar hızlarını alamayıp gece etütlerini saat 22:00’ye kadar sürdürmektedirler. Her hafta özellikle tatil günlerine denk getirilen deneme sınavlarının gözetmenlerine ve yöneticilerine herhangi bir ücret ödenmemektedir.

Kurs merkezlerinde çoğunlukla tek ders için ruhsat alındığından izin alınan dersler dışındaki derslere giren öğretmenlerin ataması farkı unvanlarla (depo elemanı, büro elemanı) yapılmakta veya hiç yapılmamaktadır.

Bazen de bu kurs merkezlerinde, resmi okullarında öğrencileri tarafından sevilen kimi öğretmenler düşük ücretlerle kaçak olarak çalıştırılmaktadır. Resmi okul öğretmenlerinin okuldaki ders programları, kurs merkezinde girdikleri derslerin programına göre ayarlanmaktadır. Kurs merkezi sahipleri, MEB’in kadrolu öğretmenlerini çalıştırarak sigorta masrafından kurtuldukları gibi bu öğretmenler aracılığı ile onların çalıştığı okullardan kendi kurumlarına öğrenci transferini de sağlamaktadırlar. Tüm bunlara ek olarak kurs merkezlerinde part time (yarı zamanlı) derslere giren ve düşük ücretle kötü koşullarda çalışan binlerce eğitim emekçisi söz konusudur. Kurs merkezlerinde taban maaştan çok girilen ders sayısı karşılığı kadar ücret ödendiğinden, öğretmen resmi kayıtlarda gözükmemekte, dolaysıyla bunların sigortası da yapılmamaktadır. 

TABAN MAAŞ HAKKI

Taban maaş yasasının bu kurumlar için ne kadar önemli olduğu da ortadadır. Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri de ara tatil ve yaz tatili dikkate almadan öğretmenleri haftada 6 gün günde 8 saat çalıştırılabilmektedir. Bu kurumlarda yasa ve yönetmeliklere aykırı uygulamaların faturası çoğunlukla öğretmene kesilmektedir. Özel eğitim kurumlarında teftiş mekanizması ciddi anlamda uygulanmamakta, çoğu kez teftişler 'birileri' tarafından önceden kurum sahipleri veya yöneticilerine bildirilmekte, kurum sahipleri de bu arada var olan usulsüzlüklerini örtbas etmek için zaman kazanmaktadırlar.

Özel öğretim kurumlarında, çalışma sözleşmeleri 12 ay üzerinden yapılması gerekirken, bu süre çoğunlukla 10 ay olarak uygulanmaktadır. 2 aylık maaş alamayan, sigortası iptal edilen öğretmen yaz aylarında deyim yerindeyse açlığa mahkum edilmekte ve emekliliğe dahil edilecek sigorta süresinden çalınmaktadır. Bu durumun savunulacak bir yanı yoktur. İş sözleşmesi yapacak birçok öğretmen, ileride işsiz kalırım kaygısıyla bu adaletsiz uygulamaya karşı sessiz kalmaktadırlar. Sözleşmeler, Temmuz ayında belirlenecek maaş zamları öncesinde Mayıs ve Haziran aylarında 'hızlıca 'yapılmaktadır. Sözleşme yapılan öğretmene, aldığı maaş miktarını diğer öğretmenlerle paylaşmaması (özellikle kurs merkezlerinde) hususunda telkinlerde bulunulmaktadır. Bazı özel eğitim kurumları, öğretmen adına bankaya yatırılan maaşın bir kısmını, sonradan öğretmenden elden geri alabilmektedir. Enflasyonun günlük değiştiği ülkemizde öğretmenin maaşı da yıl içindeki enflasyon oranına göre artırılmalıdır.

Aklı ve yüreği ile mesleğini, taban maaş hakkını savunan eğitim emekçileri, her durumda kararlı olmak zorundadırlar. Sendikalı öğretmenlerin işine son verilerek, öğretmen sendikacılığının önü kesilemez.

Özel sektör öğretmeninin emeğini korumanın ve güvence altına almanın en temel somut göstergesi, taban maaş hakkının geri getirilmesi olacaktır.

Özel sektör öğretmenleri, öğretmenlik unvanı dışındaki işlerde çalıştırılmamalı, en az bir yıllık yapılan iş sözleşmelerinin belirsiz süreli sözleşmeye dönüştürülmesi sağlanmalıdır.

Çocuklarımızın, gençlerimizin yetişmesine katkı sunan, çağdaş, aydınlık yüzlü öğretmenlerimizin, taleplerine verilecek olumlu katkı, eğitim seviyesinin de yükselmesine neden olacaktır. Bu konuda yasama organını harekete geçirecek ve sonucu meclise taşıyacak asıl kurum, Milli Eğitim Bakanlığı olmalıdır. MEB, 1 Ekim günü ve sonrasında, taban maaş hakkı taleplerini dile getiren özel sektör öğretmenlerini dışlamamalı, blakis sorunun çözümü için yanlarında olmalı ve onlara hak ettikleri değeri vermelidir.

Bir ülkenin geleceği için, ’’eğitim’’ en önemli dayanaklardan biridir. Eğitimin hedeflenen seviyeye çıkartılması da ekonomik, özlük, sosyal sorunları çözülmüş, üretken, özverili ve çalışkan genç eğitimciler sayesinde gerçekleşecektir.

*Eğitimci