YAZARLAR

Öğrenmenin sırrı: Oku-düşün-yaz

Amerikalı sosyal bilimci Wright Mills, öğrenmenin, bilgiyi içselleştirmenin üç temel sürecinden söz eder: Okumak – Düşünmek –Yazmak. Bu süreçlerin birinin eksikliği, unutkanlığa yol açabiliyor…

Korona günlerinde, yani Mart-Nisan 2020’li günlerde sokağa çıkmadığımız için evde oturup biraz kitap okumakla vakit geçiriyorduk. Kitabı okuduktan sonra ne yapıyorduk, muhtemelen üzerinde biraz düşündükten sonra kenara koyuyorduk.

İşte o günlerde kitap okumayı, daha doğrusu bilgi edinmeyi, öğrenmeyi daha sistematik hale getirmek açısından Facebook'taki arkadaşlarıma bazı önerilerim olmuştu. Bu pazar yazısında da böyle bir konuya değinmek istedim. Öğrenme süreciyle ilgili olarak Amerikalı sosyoloji profesörü Wright Mills'in önerilerinden yararlanmıştım.

Prof. Dr. Mills, 1959'da yazdığı "Toplumbilimsel Düşün" isimli kitabında üçlü bir süreçten bahsediyor: Okumak-düşünmek-yazmak.

Okuduktan sonra üzerinde düşünmek ve ardından da kendi sözcüklerimizle kitabı özetlemek, kendi yorumumuza göre değerlendirmek.

Bu üçlü süreçle okuduğumuz kitabı daha iyi özümseyip içselleştirebiliriz. Özellikle yazmak eylemi, düşünceleri daha kalıcı hale getiriyor. Evet, biraz zahmetli ama okuduğumuz konuyu iyice hazmedebilmek açısından gerekli diye düşünüyorum.

Zaten bizim üstat “sakallı” da (Karl Marx) diyor ki; “Okuduğum her kitaptan özet çıkarma alışkanlığı edindim”. Marx’ın bu görüşünü aktaran Francais Wheen, “Karl Marx” isimli kitabında, filozof için “bu asla terk etmeyeceği bir alışkanlıktı” saptamasını yapıyor.

ÜÇLÜ SÜRECİN EKSİKLİĞİ

Korona günlerinde Amerikalı sosyal bilimci Mills’in önerilerini Face’deki arkadaşlarıma aktardıktan sonra onlardan çeşitli geri bildirimler aldım. Çoğu arkadaşım farkında olmadan bu önerileri uyguladıklarını belirtip şimdi daha sistematik olarak uygulayabileceklerini yazmışlardı.

Bir akademisyen arkadaşım da, “Okurken düşünerek okusak da sonradan analiz yapıp bir daha düşünsek nasıl olur, hatta ilgili konuyu başka okuduklarımızla karşılaştırıp yazsak daha iyi olmaz mi?” diye görüş de belirtmişti.

Bu ve benzeri yönde ciddi katkılar da olmuştu. Sosyoloji profesörü Mills, bu üçlü sürecin birbirini takip etmesini, aksi halde bilginin yeterince içselleştirilemeyeceğini, özellikle yazma sürecinin ardından yeni düşüncelerin ve yeni okuma ihtiyaçlarının ortaya çıkabileceğini belirtiyor. Bu süreçlerdeki eksiklik, konuya ilişkin unutkanlığa da yol açabiliyor.

DÜŞÜN USTALIĞI

Şimdi Prof. Dr. Mills’in “düşün ustalığı” dediği konu üzerinde biraz daha duralım. Mills, aslında “düşün ustalığı” derken öğrenmeye, entelektüel faaliyete bir bütün olarak bakıyor ve bu anlamda çalışma ve yaşam biçiminin birbiriyle uyumlu olması gerektiğini ifade ediyor.

Bugünkü yaşamımız, geçmişimizden etkilenerek biçimleniyor, gelecek yaşamımız da büyük ölçüde bugünkü yaptıklarımızla belirlenebilecektir. Bu prensibe sadık kalmamızı öğütlenen Mills, not tutmanın önemine değiniyor.

Günlük not tutmak, gerek okuduklarımızdan, gerekse günlük yaşamımızda gördüklerimizden, sokaktaki konuşmalardan hatta rüyalarımızdaki düşüncelerimizi bile not etmenin yararlı olacağını söylüyor.

Not tutmak, yazma alışkanlığı da sağlıyor, örneğin her hafta bir şeyler yazdıkça elimiz işlerlik kazanıyor, kafamız da canlılığını koruyor. Bu arada çevremizdeki insanlarla da fikir alışverişinde bulunmak, daha sonra bunları kağıda dökmek de önemli bir çalışma yöntemi.

Okuduklarımızı, söylenenleri, sistematik bir şekilde kendi sözcüklerimizle ifade etmek, yeni savlar ortaya koyabilmek öğrenme sürecinin yararlı aşamalarıdır. Tabii bunları yazarken açık ve basit bir dille sunmak da, daha sonra okuyan açısından sağlıklı bir algılama süreci yaratacaktır.

Profesör Mills, diyor ki, “Yazmak, aynı zamanda kişiye kendisini okunmaya değer biri olarak görebilme olanağı da verebilecek ciddi bir edim olmalıdır”. Yazma süreci, keza insanda yeni düşüncelerin, fikirlerin oluşmasına da katkı sağlayacaktır.

YAŞAMIN ANLAMINI KAVRAYABİLMEK

İnsan yaşamındaki tüm öğrenme süreci, aslında yaşama bir anlam kazandırmak, kendi geleceğimizi bir ölçüde görebilmek, içinde yaşadığımız toplumsal ve tarihsel koşulların farkına varabilmek ve gerektiğinde daha iyi bir yaşam ve dünya için çaba harcamayı da içermektedir.

Wright Mills, okuma, düşünme, yazma sürecini, öğrenmeyi, daha geniş tanımıyla hayatın anlamına vakıf olmayı şu cümlelerle özetliyor:

“Bireyler, kendi yaşam çevrelerinde ilişki kurmak durumunda bulundukları çeşitli küçük küçük toplumsal ortamlarda da, çoğu kez yapısal değişimlerin yol açtığı sorunlarla karşılaşırlar. Bu nedenle kişisel ortamlardaki değişimleri anlamak için de, bunların ardındaki toplum yapısındaki değişimlere bakmamız gerekir.”

Özetle kişisel sorunlarımızın arkasında yatan toplumsal nedenlerin farkına varabilirsek kendi kişisel yaşamımızda da daha sağlıklı bir yol çizebiliriz. Bunun için de hem kişisel, hem toplumsal olayları algılamamızda bir dünya görüşüne, tutarlı bir yönteme sahip olmak, bu anlamda sağlıklı bir öğrenme süreci yaşamak ve onun için çaba harcamak önemli gözüküyor…


Atilla Özsever Kimdir?

1967 yılında Kara Harp Okulu’nu bitirdi. 12 Mart (1971) döneminde piyade üsteğmeni iken siyasi görüşleri nedeniyle ordudan çıkarıldı. 2.5 yıl cezaevinde kaldı. Daha sonra iktisat öğrenimi gördü, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı, doktorasını İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde tamamladı. 1974 – 2002 yılları arasında gazetecilik yaptı. 2003- 2011 yılları arasında da Maltepe Üniversitesi’nde kadrolu öğretim üyeliği görevinde bulundu. 2011 yılından itibaren de çeşitli üniversitelerde çalışma ekonomisi ve medya alanında dışarıdan dersler veriyor. “Tekelci Medyada Örgütsüz Gazeteci” ve “Mesele Teslim Olmamakta” isimli iki kitabı ile çeşitli kitap ve dergilerde yer alan makaleleri bulunuyor.