Misyoner öğretmenden teknisyen öğretmene: Öğretmenlik ve uzmanlık

Öğretmenlik mesleğinin dönüşümü hazindir. Aydınlanmacı ve misyoner öğretmenden işlevsiz teknisyene indirgenen öğretmenlik mesleği kariyer basamakları ile herhangi bir şey kazanılması mümkün değildir.

Google Haberlere Abone ol

Ziya Toprak*

Öğretmenlik Meslek Yasası ile birlikte öğretmenliğin ne olduğuna ilişkin tartışmalar güncellik kazandı. Bu yazı, bu tartışmalara öğretmen yetiştirme programlarının tarihi üzerinden bakarak katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Bu sayede, bu yasa ile kavramsallaştırılan öğretmen tipinin daha anlaşılır olması mümkün olabilir.

Eğitim-öğretim hizmetlerinin çok farklı işlevleri ve boyutları bulunur. Bu işlevler ve boyutlar bulunduğu döneme göre biçim ve içerik değiştirir. Bu bağlamı ile eğitim sistemleri dönemin siyasi ve toplumsal ihtiyaçlarına göre içerik, biçim ve yöntem açısından değişir. Eğitim sistemlerinin değişen veya yeniden tanımlanan ihtiyaçlara cevap vermesi çoğu zaman mümkün olmadan, sistemlerin yeniden değiştiğine de fazlaca şahit olduk ülkemizde. Bunun temel sebebi, değişen eğitim sisteminin isteklerini topluma aktaracak olan öğretmenlerin yetişmesinin, eğitim sisteminin değişim hızına göre oldukça yavaş olmasıdır. Eğitim sisteminde gerçekleştirilen temel herhangi bir değişimin sistemde yansımasını bulması asgari 4 yıl ve üzerini gerektirir. Çünkü temel değişime uygun öğretmen yetiştirmek için öğretmen yetiştirme programını yenilemek gerekir ve bir öğretmenin mezun olması da en az 4 yıl sürer. Bu noktadan bakınca, çok sık değişiyormuş gibi görünen eğitim sistemimiz, esasında Cumhuriyet tarihimiz boyunca sadece üç büyük değişim geçirmiştir. Bu yazıda bu üç değişimi öğretmen yetiştirme programlarımız üzerinden ele alacağım ve öğretmenlik kariyer basamaklarının anlamını bu çerçevede tartışmaya çalışacağım.

Herhangi bir öğretmen yetiştirme programının öğretmen adaylarında geliştirmek istediği genel kültür, alan bilgisi ve meslek bilgisi olmak üzere üç alan vardır. Programlarda bu alanlardan hangisine öncelik verildiği, programların niteliğini belirlediği için oldukça önemlidir.

Öğretmen yetiştirme programlarımıza baktığımız zaman üç farklı dönem ve alan vurgusu görürüz. Birinci dönem Cumhuriyetin ilanı ile birlikte başlayıp 1950 Demokrat Parti iktidarı arasını, ikinci dönem DP iktidarı ile başlayıp 1997 yılına kadar olan süreyi ve üçüncü dönem 1997 yılı ile günümüze kadar olan arayı kapsar. Birinci dönemde genel kültür dersleri, ikinci dönemde alan bilgisi dersleri ve üçüncü dönemde meslek bilgisi (pedagoji) dersleri ağırlıktadır.

EĞİTİMDE MODERNLEŞME VE KÖY ENSTİTÜLERİ 

Türkiye’de öğretmen yetiştirme uygulamalarının geçmişi birçok modernleşme çabasında olduğu gibi Tanzimat dönemine kadar uzanır. Daha önce medreseler eli ile kotarılan öğretmen yetiştirme, Tanzimat ile birlikte açılan öğretmen okullarında günün ihtiyaçlarına uygun şekilde gerçekleştirilmeye çalışılır. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte Tanzimat’tan miras alınan öğretmen yetiştirme okulları biçim ve içerik olarak güncellenerek varlığını devam ettirir. Tek parti dönemi olarak da adlandırılan bu dönemde öğretmen yetiştirme programlarının geliştiricisi ve uygulayıcısı Millî Eğitim Bakanlığıdır. Bakanlık her kademe öğretmen için farklı okullar açmış ve hatta şehir ve köy öğretmenlerini bile ayrı okullarda yetiştirmiştir. Bu dönemde İlk Öğretmen Okulları, Orta Öğretmen Okulları ve Yüksek Öğretmen Okulu kentlerdeki okullara öğretmen yetiştirmiş, Köy Öğretmen Okulları ve daha sonra Köy Enstitüleri köy okullarına öğretmen yetiştirmiştir. Birinci dönemin ana karakteristiği aydınlanma-sekülerleşmedir ve bu dönemde yetişen öğretmenler sorgulayıcı-dönüştürücü tiptedir. Bu dönemde yetişen öğretmenlerden, yeni kurulan devletin ideallerini topluma taşıması ve deyim yerindeyse misyoner gibi olmaları beklenmiştir. Bu dönemin en tipik okulu Köy Enstitüleridir. Bu okullardan mezun olanlar genellikle çok yönlü, toplumsal hayata katılan ve onu değiştirmeye çalışan, sanatsal, edebi ve entelektüel sorgulama kapasiteleri yüksek bireyler olmuşlardır. Genel kültür derslerinin neredeyse programların yarısını oluşturduğu tek parti dönemindeki okullardan mezun olan öğretmenler, Cumhuriyet ideallerini kendilerine misyon edinmiş ve atandıkları bölgelerde bu misyon çerçevesinde görev yapmışlardır. Çok partili hayata geçişten sonra, öğretmen yetiştirme okulları ve programları iktidarların değiştirmek istediği ana alanlardan biri olmuştur.

EĞİTİM POLİTİKALARINDA MUHAFAZAKÂR DÖNEM

Çok partili hayatın başlangıcından sonra, 1950 yılında DP’nin iktidar olması ile 1997 yılı arasındaki dönem öğretmen yetiştirme programlarında muhafazakârlaşma dönemidir. Burada muhafazakârlaşmadan salt dinselleşme anlaşılmamalıdır. Daha ziyade öğretmen yetiştirmenin odağının değişmesi ve öğretmenliğin tek boyuta indirgenmesi söz konusudur. 12 Eylül 1980 darbesine kadar, var olan kurumlar aracılığı ile öğretmen yetiştirme devam etmiş ancak programlarda artık genel kültür derslerinin ağırlığı azalmış ve alan bilgisi derslerinin ağırlığı artmıştır. Bu programlardan sonra öğretmen yetiştirme, aydınlanma ve sekülerizm ideallerinden uzaklaşarak alanda uzmanlaşmaya odaklanmıştır. Bu trend özellikle 12 Eylül darbesinden sonra eğitim fakültelerinin kurulması ile daha da belirginleşir. Eğitim fakültelerinde uygulanan programlara bakıldığında program derslerinin yarıdan fazlasının alan dersleri olduğu görülür.

Bu dönem yetişen öğretmenleri profesyonel-aktarıcı olarak adlandırmak mümkündür. Alanları ile ilgili oldukça yüksek düzeyde bilgiye sahip bu öğretmenler, genel olarak sorgulamaktan uzak, toplumu dönüştürme iddiası taşımayan ve asli görevleri bilgi aktarmak olan tipe denk düşmektedir. Profesyonel-aktarıcı öğretmenlerin alan bilgisi fazlalığı daha sonra 1997 yılında öğretmen yetiştirme programlarının yenilenmesinin gerekçelerinden biri olmuştur.

EĞİTİM POLİTİKALARINDA NEOLİBERAL DÖNEM

Genel kanı Türkiye’nin neoliberalleşme sürecinin 12 Eylül olduğu yönünde olsa da eğitim politikalarında, özellikle içeriğe ilişkin politikalarda, bu süreç esasen 1997’de eğitim fakültelerinde daha önce uygulanan programların sonlanması ile başlar. 1997’de başlayıp günümüze kadar devam eden bu söylemsel dönem neoliberal dönem olarak adlandırılabilir. Bu süreçte öğretmen yetiştirme programlarının odak noktası meslek bilgisi dersleri olarak adlandırılan pedagoji dersleri olmuştur. Bu süreçte öğretmenlik teknik bilgi düzeyine indirgenmiştir. 2006 ve 2018 yılında gerçekleştirilen değişimlerle bu anlayış güçlendirilmiştir. Bugün baktığımız zaman pedagoji derslerinin programlarının yarıdan fazlasını oluşturduğu görülmektedir.[1] Neoliberal dönemde yetişen öğretmen teknisyen öğretmen tipindedir. Pedagojik yönden donatılmış ancak alan ve genel kültür bilgisi zayıf, bireyci, itaatkâr, rekabetçi ve sürekli güncellenmesi gereken bir öğretmen tipi. Bu programlar ile öğretmenlik salt pedagojik bilgiye indirgenmiştir. Öğretmenlik bir nevi işlevsiz teknisyenliğe dönüşmüştür.

Geldiğimiz nokta düşünüldüğünde, öğretmenlik mesleğinin dönüşümü hazindir. Aydınlanmacı ve misyoner öğretmenden işlevsiz teknisyene indirgenen öğretmenlik mesleğinin kariyer basamakları ile herhangi bir şey kazanması mümkün değildir. Öğretmenlik meslek kanunu olarak çıkarılan yasa öğretmenlik mesleğini kavramaktan uzaktır. Uzmanlık ve baş öğretmenlik için verilen eğitime ve yapılan sınavın içeriğine bakıldığında, olan bitenin öğretmenliğin teknisyenlik boyutunun güçlendirilmesi olduğu görülmektedir. Öğretmenlik doğası gereği uzmanlık işidir ancak bu uzmanlık 1997’den sonra uygulanan programlarla kaybedilmiştir. Öğretmenlik ile ilgili sıklıkla dile getirilen ve yeni yasanın da iade iddiasında olduğu itibar kaybı meselesinin kökenini bu noktada aramak gerekir. Bu bağlamda değişmesi gereken ve öğretmen sendikalarının itiraz etmesi gereken nokta hali hazırda eğitim fakültelerinde uygulanan öğretmen yetiştirme programlarıdır.

* Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Politikaları Merkezi

NOTLAR: 

[1] Kâğıt üstünde programlarda alan derslerinin fazla olduğu gözükmekle birlikte, derslere bakıldığında alan dersi olarak sayılan derslerin içerisinde alan derslerinin öğretim yöntemleri ilgili dersler olduğu görülür. Bu dersler esasen alanı öğreten dersler değil, alan derslerini öğretmeyi öğreten dersler olduğundan pedagoji dersleri arasında sayılır.