Metin Lokumcu'nun yakınları anlatıyor: Hopa'ya eşkıya değil maganda inmişti

Metin Lokumcu’nun köyündeyiz. Mete Lokumcu anlatıyor: “Erdoğan, Metin Hoca’nın kendisine taş attığını söylüyor. Bir başbakanın yalan söylemesi normal mi? Metin Hoca morgdayken Erdoğan Batum'daydı.

Metin Lokumcu'nun ölümüyle ilgili açılan dava 21 Nisan'da Trabzon'da görülecek.
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Artvin’in Hopa ilçesinde 31 Mayıs 2011’de, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim kampanyası için geldiği sırada yapılan protestolara yönelik polislerin yoğun kimyasal gazlı saldırısı sonucunda öldürülen emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun Hopa’nın Dereiçi Köyü’ndeki evinin çardağında oturuyoruz.

Metin Lokumcu’nun kardeşi Mete Lokumcu, o günkü protestoyu “Buranın yerli halkı yaşam alanına, deresine, çayına, suyuna sahip çıkmak için bir pankart astı. Sadece bir pankart. Ben vatandaş olarak yaşam alanımı tabii ki de savunacağım” diyerek anlatıyor. “Yaşam alanı” demişken, tüm sohbet boyunca evin hemen aşağısından akan derenin sesi de var kulaklarımızda. Yaşam alanı öylesine söylenmiş bir laf değil.

Metin Lokumcu'nun evi. Evin arkasından uğruna mücadele verdiği dere geçiyor. 

Lokumcular, 6 kardeşler. Mete Lokumcu; “Metin, Mete, Neşe, Ayşe, Nilgün, Songül” diye sıralıyor. “Bu kadro nasıl bozuldu? İlk kez bu olayla ailemizde bir ölümle karşılaştık. Kardeş acısını yaşadık. Hazır değildik bu olaya. Hiç kimse hazır değildi. Şokunu atlatmak da çok kolay olmadı.”

‘ABİM İÇİN SAĞCI SOLCU YOKTU, ÖNCE İNSAN DERDİ’

Evrensel'den Meltem Akyol, bianet’ten Evrim Kepenek de oradalar. Metin Lokumcu’nun eşi Gülay Lokumcu, kardeşleri ve oğlu Ulaş’la Metin Lokumcu’yu ve elbette 21 Nisan’da görülecek duruşmayı konuşuyoruz. Hepsinin ağzından dökülen şey, “O başkaydı. Herkes gibi değildi.”

Kardeşi Ayşe Bekar, “Abimi iki üç kelime ile anlatmak mümkün değil. Abimiz her şeyimizdi. Her şeye koşardı, yetişmeye çalışırdı. Lisedeydik, abim çalışıyordu, bizi okuttu. O kadar paylaşımcıydı ki… Kimse için, şudur budur demezdi. Abim için sağcı solcu yoktu, önce insan derdi” diyerek anlatıyor. Diğer kardeşi Songül Lokumcu devam ediyor: “Komşunun çayı var, hadi Songül gidelim. Hastaneye gitmesi gerek birinin, o götürür. Ben zaten gidiyordum der. Böyle biriydi. Şimdi ise düğünümüz derneğimiz anma oldu.”

Yüzleri hep gülen Lokumcu ailesinin üyelerinin gözleri, gazetecilere 'Metin Hoca'yı anlatırken sık sık doluyor.

‘KAFASI EĞİK GELEN İNSANLAR OLDU BURAYA’

Bunlar konuşulurken gözler doluyor, neşeli bir aile olduğu için hızlıca toparlanılıyor. Bilhassa Metin Lokumcu’nun oğlu Ulaş, daha gayretle saklamaya çalışıyor dolan gözlerini.

Şimdilerde 7 aylık kızı olan Ulaş Lokumcu babasını anlatıyor:

“22 yaşındaydım. Üniversite 2. sınıf öğrencisiydim. Halam çok güzel söyledi. Benim babamın acayip bir özelliği vardı. Biz hani nasıl diyeyim, bazı insanları görüşlerinden dolayı severiz. Babamda o tavır yoktu, ‘Önce insan, sonra fikirleri var’ derdi. Ondan dolayı kavga ederdik, bu kadar da insancıl olma derdik. Hiç sevilmeyen insan bile hasta olsa hastanede peşine koşardı. ‘Yaşaması gerekiyor’ derdi. Babam öldükten sonra ne yaşadık? AKP’li olup, kafası eğik gelen insanlar oldu buraya, bizim üzerimizde Metin abinin hakkı var, hakkınızı helal edin dediler. Terörist damgası yemişti ya, 'Biz Metin abinin ne olduğunu biliyoruz' dediler.”

‘GAZİ OLAYLARINDA DA AYNI DEVLET, GEZİ’DE DE AYNI DEVLET’

O günü anlatıyor Ulaş Lokumcu:

“Basın açıklamasından sonra beni aradı, ‘Durum çok kötü, acayip saldırıyorlar’ dedi. Baba, dedim, altı üstü basın açıklaması… Hopa’da yemek yer gibi basın açıklaması yapılır, olmayan bir şey değil. ‘Böyle bir şey görmedim, burada bir şey olacak’ dedi. Baba, dikkat et dedim. ‘Oğlum, biz dikkat edersek, burada bir dünya çocuk zarar görecek’ dedi. Babam, oğlum derdi, 'Biz bu toprakları atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan ödünç aldık.' Bizi de bu felsefeyle büyüttü. Orda da öyle oldu, o olmasaydı başka bir insan ölecekti.”

“Bu davayı cezasızlığa götürebilirler, evet ama bizim amacımız biber gazının kullanımında emsal karar çıkarmak. Benim babam öldü, geri gelmeyecek ama bundan sonra olaylarda belki biber gazının kullanımını etkileyebiliriz. Yoksa bu devlet aynı devlet, Gazi olaylarında da aynı devletti, Gezi de aynı devlet. Biz bir çentik atmak istiyoruz tarihe.”

Ulaş Lokumcu, “Lokumcu ailesi bir süre fişlendi” diyor. “Hastaneye gidip de 'Buna yatak vermeyelim, soyadı Lokumcu' olaylarını yaşayan yakınlarımız oldu. Devlette ‘Lokumcu’ soyadı kırmızı listedeydi. Şimdiki Cumhurbaşkanımız, kendisi dedi, ‘Biz İstanbul’a ihanet ettik’ diye. Aynı şekilde Giresun’da geçen yıl olan sel sonrasında Cumhurbaşkanı ‘Bu HES’ler konusunda acaba yanlış mı yaptık’ diye… Kendi ağzından söyledi. Benim babam bunlara karşı çıkarken öldürüldü.”

Metin Lokumcu’nun kardeşi Ayşe Bekar, beş yıl önceki sosyal medya paylaşımından dolayı kendisine dava açıldığını anlatıyor: “Hopa’dan Gezi’ye selam karikatürünü paylaştığım için dava açıldı. Hakaret içeriyormuş.”

‘ERDOĞAN, BURAYA GELMEDEN METİN HOCA MORGDAYDI, YALAN SÖYLÜYORLAR’

Metin Lokumcu’nun kardeşi Mete Lokumcu “Olayın ilginç tarafı şu” diyerek başlıyor:

“Tayyip Erdoğan daha Batum’a inmeden Hopa’da olaylar başlamıştı. Seçim çalışmasında 32 tane ile gidilmiş, bir tane ilçeye gidilmemiş ama Hopa’ya geldiler. Sevimli görünecekler diye, burada pankartlar asıldı, hazırlık yapıldı. Belki halk burada bir şikayetini söyleyecek, yok, buna fırsat vermeden Hopa’yı dağıtmaya başladılar. Samsun’a altı tomayla gidip, Hopa’ya 17 tomayla gelmenin belli bir amacı vardır.”

“Hiçbir insan ölümü hak etmez ama kayıtlara geçmiştir. Metin’in ağzından küfür bile çıkmamıştı. İki oy uğruna bu kadar yalan konuşulmaz, elinde limon görünüyor, limonu taş diye söylediler. Kim söyledi? Taklacı medya, sarayın dalkavukları… ‘Beni de alın götürün, kurtarın memleketi’ diyen, elleri arkasında olan bir adama biber gazı sıkmanın anlamı var mı? Metin Lokumcu’da kalp yetersizliği vardı, yok astımı vardı diyorlar. Metin Hoca dağda gezerken arkasından yetişilemezdi. Minare çalan kılıfını uydurur ya, böyle bir şey de yok… Bir programda Ruşen Çakır, o dönemin Başbakanı Erdoğan’a sordu. ‘Sayın başbakanım bir öğretmen arkadaşımız öldü. Benim de memleketlimdi… Ailesine baş sağlığı dileseniz olmaz mıydı?’ Erdoğan, Metin Hoca’nın kendisine taş attığını söylüyor. Bir başbakanın bu yalanı söylemesi normal mi? Metin Hoca morgdayken Erdoğan Batum’daydı. Daha Hopa’ya gelmemişti bile… O programdan bir gün sonra NTV’de bir programa katıldım, dedimki, iki oy için neden yalan konuşuyorsunuz, siz gelmeden önce Metin Hoca morgdaydı. Hemen yayın kesildi.”

“Bir insan taleplerini dile getirebilir. Ben vatandaş olarak yaşam alanımı tabi iki de savunacağım. ÇED raporu vermiş mahkeme, HES’i durdurmuş. Güngör Elektrik geliyor “HES kuracağım” diyor. Biz bunu nasıl kabul edelim? Biz HES’e karşı mücadele verirken bilinçli bir mücadele veriyoruz. Metin Hoca’yı anlatmakla bitmez dediler, öyle gerçekten. Oraya hiç girmeyelim. Metin Hoca okuldan çıkıyor, eve gidiyorum diyor, evde yok. Bir bakıyorum hastanede tanımadığı insanlara bakıyor. Onlarca insan sayabilirim böyle. Hastaneye kaldırılırken, ambulansının içine biber gazı sıkıldı. Üç tane okulun olduğu yerde, 2 bine yakın mermi atıyorsun. Karşındaki insanda çakı bile yok. Hopa’ya eşkıya indi diyorlar ya, Hopa’ya maganda inmişti. Sen kimin güvenliğini sağlıyorsun, 3 yaşında 5 yaşında çocukların yanında silah atıyorsun.”