Metin Lokumcu davası 25 Mayıs'a ertelendi

Metin Lokumcu davası 25 Mayıs 2023'e ertelendi. Mahkeme heyeti bilirkişi raporunu reddederek, tutanakta imzası olan polislerin dinlenmesini istedi.

Metin Lokumcu
Google Haberlere Abone ol

TRABZON - Artvin'in Hopa ilçesinde, 31 Mayıs 2011 tarihindeki AK Parti mitingi öncesi polisin sıktığı biber gazından etkilenerek hayatını kaybeden Metin Lokumcu davasının bugüne sarkan duruşmasının görülmesine Trabzon 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediliyor.

13 polisin yargılandığı davanın 7'nci duruşmasında tanıklar dinleniyor.

‘METİN'E ÇOK FAZLA GAZ ATILDI’

Duruşma olayın tanıklarından Burhanettin Hacıyakupoğlu’nun dinlenmesi ile başladı. Olay günü Hopa'da HES'leri anlatmak için toplandıklarını anlatan Hacıyakupoğlu, "İnsanlar halay çekiyor, ben de izliyordum. Çarşıya inerken olağanüstü bir durum vardı. Biz HES'leri anlatırken TOMA su sıkmaya başladı. Gençlerden biri duvara yapıştı. Gaz atılıyordu. İnsanları ayırmaya çalıştık. Başbakanın koruma müdürü polislere gaz attırıyordu. Yağmur gibi gaz fişeği geliyordu. Metin’e doğru çok gaz gelince ben yanına gidip 'sana doğru geliyor hep, dikkat et' dedim. Çünkü Metin Lokumcu olayları yatıştırmak için uğraşıyordu. Yine bir gaz gelince hemen limon buldum. Yarısını kestim Metin’e verdim. Metin’in resimde elinde olan limonu… Biz limonu sürerken bir polis 'su vurun' dedi. Ben limonu sürdüm, o süremedi" diye konuştu.

Olayların artmasıyla ambulansın geldiğini kaydeden Hacıyakupoğlu, ifadelerini şöyle sürdürdü: "Metin’i çekiyorlardı. Ben de ayak uçlarından tuttum, ambulansa doğru götürdük. Ben de gidecektim ancak olaylar devam ettiği için gençler bırakmadı. Özellikle Metin Lokumcu’ya gaz atılıyordu. Metin Lokumcu, toplumun önderi gibi öğretmen olduğu için herkese de öyle konuşuyordu. Önder gibi gördüler."

‘OLAY ÇIKMASI İÇİN HİÇBİR SEBEP YOKTU’

Daha sonra tanıklardan Aytekin Genç, kürsüye çağrıldı. Olay günü Hopa'da çok fazla polis olduğunu vurgulayan Genç, "Olay çıkması için hiçbir sebep yoktu. Bir anda hem gaz geldi, hem su. Metin hoca (Lokumcu) ile bir arkadaş polislerin önüne geçerek yatıştırmaya çalıştı. Polisler çok agresifti. Metin hoca her yere koşarak olayı yatıştırmaya çalışıyordu. Polislere 'Yapmayın sakin olun' dedi. Ama polisler durmuyordu. En son köprü ayağında çok fazla gaz atıldı. Metin Lokumcu ellerini kaldırmış, teslim olmuş gibi köprü ayağına giderken ona doğru çok sayıda gaz atıldı. Fabrika gibi duman çıkıyordu. Sonra bir arkadaşımız 'ambulans' diye bağırdı. Sonra olay, Hopa'nın her tarafına yayıldı. Polisler gençleri kovaladı. Esnaf da tepki gösterdi" ifadelerini kullandı.

‘OKULDA SIĞINIĞA İNDİK’

Olayın olduğu bölgede, ilkokulda olan Necati Dişli tanık olarak yaşadıklarını anlattı. Olayın yaşandığı tarihte 10 yaşında olduğunu belirten Dişli, "Cama çıktığımızda ellerinde büyük silahlar bulunan polisler vardı. Saat 14.00-15.00 sıralarında silah sesleri duyduk. Sıraların altına yattık. Öğretmenimiz bizi sığınağa indirdi. Silah sesleri durdu. Sonra cam kırılma sesi geldi. Öğrenciler ve öğretmenlerde panik vardı. Annem beni okuldan çıkarmak için geldi. Ben okulun dışına çıktığım anda gözlerim ve genzim yandı. Ateş sesleri gelince annem beni tekrar sığınağa götürdü. Herkes panikti. Bazı arkadaşlarımız kustu" dedi.

‘POLİSLER HOPA HALKINA KÜFÜR ETTİ’

Daha sonra Görkem Gürhan’ın ifadesine geçildi. Metin Lokumcu’nun dayısı olduğunu ve fenalaştığı haberini aldığında hastaneye gitmeye çalıştıklarını anlattı: “Yolda polis, bizi oyaladı. ‘Gidemezsiniz’ dediler. Bir şekilde oradan geçip gittik. Dayımı kaybetmiştik. Yine Mete (Lokumcu) dayım, yola doğru koşarak isyan ediyordu. Bir anda silah sesleri duydum ve yanımızda mermilerin sektiğini gördüm. O sırada yine gaz atılmaya başlandı. İnsanlar nefes alamıyordu. Koruma polislerinden biri bana silah çekti ve Hopa halkına küfür etti. Ben bayılmışım. Birçoğumuz gazdan etkilendi, başka insanlar da etkilendi. Biz zaten mağdur olmuştuk, dayımı kaybetmişim, başka insanlar ölmedi çok şükür ama hepimizi neredeyse orada gazdan etkilenmişiz hastaneye yatırmışlar ama kayıt yok."

'BEN DE BABAMIN HEDEF ALINDIĞINI DÜŞÜNÜYORUM'

Duruşmaya aradan sonra devam edildi. Tanıkların dinlenmesinin ardından Metin Lokumcu’nun oğlu Ulaş Lokumcu'ya söz verildi. Ulaş Lokumcu, Şebnem Korur Fincancı'nın olayı çok net şekilde anlattığını vurgulayarak, tanıkların Metin Lokumcu hakkında kullandığı 'önderlik' ifadesi ile ilgili konuştu. Ulaş Lokumcu "Babam emekli olduktan bütün Hopa ve Kemalpaşa’da öğretmen olmasından kaynaklı insanların sorunlarına koşardı. Küsleri barıştırırdı, arazi kavgaları olduğunda bile babam araya girerdi. O yüzden toplumda da önder gibi görülmesi normaldi. Hatta lakap olarak da 'demokrasi Metin' derlerdi. Ben de babamın hedef alındığını düşünüyordum. Ancak o gün Hopa’da, başka insanlar da ölebilirdi. Bazı ifadelerde sanki polise düşman gibi davranıldığını söylüyorlar. Babamın yüzlerce polis olan öğrencisi vardır. Ancak burada devletin bir hatası var. Bunun görülmesi gerekiyor. Biz bu kimyasal gazların öldürücü olduğunu anlatmak istiyoruz, görülsün istiyoruz. Babamdan sonra da insanlar bu gazlardan öldü. Başkaları da ölmesin istiyoruz" dedi.

'İKTİDAR BİR YERDE MİTİNG YAPARKEN BİZ BAŞKA TARAFTA SÖZ SÖYLEYEMEYECEK MİYİZ?'

Lokumcu ailesinin avukatlarından İzmir Barosu'ndan avukat Özkan Yücel, hiçbir tanığın Metin Lokumcu'nun saldırgan olduğunu söylemediğini belirterek "İktidar bir yerde mitingini yaparken bir tarafta başka söz söyleyemeyecek miyiz?" diye sordu. "Bir kolluk görevlisi dağılın dediği dağılmak zorunda mıyız?" diyen Yücel, "Biz böyle bir devlet miyiz? Bir basın açıklamasının eyleminin yasadışı olmasının tek sebebi, şiddete teşvik etmesidir. Tutanaktakilerin tamamının yanlış olduğunu gördük. Tutanak imzacısı, gece evine gelip imza attırıldığını söylemişti. Sınır kapısındayken eylem alanında olanlara imza attırdılar. Versinler görüntü kayıtlarının ham halini, bakalım taş atılıyor mu gerçekten. Sahte tutanağın imzacılarını neden dinleyelim. Getirsinler yoruma dayanmayan görüntüleri izleyelim. Bakacağım tek şey var; Metin hoca öldürülmeden önce topluluktan polise saldırı olmuş mu?" diye konuştu. 

'POLİS UYARILARINI YAPARAK GÖREVİNİ YAPTI'

Sanık avukatlarından Celal Karaoğlu da şunları söyledi: "Müştereken tutulmuş bir olay tutanağı var. Bunu değerlendirdiğimizde, tutanakta yer alanların hiçbirinin orada olmadığına yönelik bir ifade söz konusu değil. Olay tutanağı gerçeği yansıtmıyor demek, hiçbir veriyi doğru kabul etmemek demek. Şebnem hocanın değerlendirmesinin objektif olduğunu düşünmüyoruz. Adli tıp raporunu hazırlayanlar da uzman. Objektiflikten uzak olduğu kanaatindeyiz. TTB'nin raporunda Metin Lokumcu’nun 2008 yılındaki kaydı eksik. 2008 öncesi zaten dijital kayıt yok. Polisler uyarılarını yaparak görevini yaptı. Hastane ve sonrasında yaşananlar davanın konusu değil."

MAHKEME ERTELENDİ

Mahkeme heyeti ifadelerin ardından kararını açıkladı. Görüntülerin ham hallerinin ilgili emniyet müdürlüklerinden istenmesine, İç güvenlik uzmanı diye bir uzmanlık olmaması ve bunun teknik bir sıfat olması gerekçesiyle 'iç güvenlik uzmanları'ndan oluşan bilirkişi raporunun reddine, tutanakta imzası bulunan diğer polislerin dinlenmesine gelmeyenler hakkında zorla getirme kararı alınmasına karar verilerek duruşma 25 Mayıs tarihine ertelendi.

Duruşmanın ardından Trabzon Adliyesi önünde açıklama yapıldı. 

'KALP SORUNU İLE İGİLİ KAYITLAR İSTENECEK'

Duruşmanın ardından Trabzon Adliyesi önünde açıklama yapıldı. İlk olarak konuşan Lokumcu ailesinin avukatlarından Meriç Eyüboğlu, "Mahkeme, Metin hocanın kalp sorunu nedeniyle 2008 yılında Hopa Devlet Hastanesi'nde 2 hafta kaldığını iddia eden fakat hiçbir kalp tetkinin yer almadığı belgeyle ilgili hastaneden yapılan tetkik kayıtlarını istedi. O dönemde Hopa Devlet Hastanesi'nde kardiyolog olmadığını öğrendik. Mahkeme bununla ilgili de hastaneye yazı yazacak" dedi.

'HAM KAYITLAR GELSİN, GERÇEK AÇIĞA ÇIKSIN'

Avukat Eyüboğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir başka husus da görüntü kayıtlarının tamamı polis tarafından çekilen görüntüler olarak tamamının dosyaya sunulmamasıydı. Mahkeme bu konudaki isteğimizi haklı buldu. Mahkeme olay yerinde bulunan 7 ayrı ilin polis ekiplerinin çekimlerinin ham halini istedi. Bu karar bizim için olumlu. Fakat şu ana kadar ilgili emniyet müdürlüklerinin yazılmış bütün yazılara 'bizde bu kayıt yok' diye cevap verdiğini düşünürsek ham kayıtların gelmeme ihtimali olduğunu da biliyoruz. Diliyelim ki böyle olsun. Ham kayıtlar gelsin gerçekler ortaya çıksın. 25 Mayıs'ta yine burada olacağız. Bu davanın peşini bırakmayacağız."

'METİN LOKUMCU TOMALARLA GAZLARLA KATLEDİLDİ'

İzmir Barosu'ndan görevlendirilerek gelen Avukat Özkan Yücel de açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Metin Lokumcu devlet dairesinde öldürülmüştür.Bizim için bu dosyanın tarifi bu kadar nettir. Görüntü kayıtları geldiğinde görülecektir ki hiçbir çıkışı olmayan Metin Lokumcu tomalarla gazlarla katledilmiştir. Bu mahkeme Türkiye'nin demokrasi geleceği açısından da önemlidir.İzmir Barosu olarak bu davayı takip etmeye devam edeceğiz. Bu ülkede yaşayan herkes için bu ülenin doğası için, bu ülkenin çocukları ve geleceği için adalet, demokrasi ve özgürlük istiyoruz.