YAZARLAR

Men sabera zafera!

Portrede Erdoğan figürü “Men sabera zafera” ile süslenmiş. Bir de, ah bir de… Erdoğan’ın sol omuz nahiyesine TL amblemi yapmış Katarlı “ünlü” ressam. Yani o sıra değer kaybeden TL de “Men sabera zafera” ki, 4 sene sabırdan sonra zafer o zafer! 17 liradan 16’ya düştü işte.

Cumhurbaşkanı yine böyle dedi.
Yine, çünkü her vesileyle demiş geçmişte de.

Çoğunluğa göre “hadis-i şerif”, kimi ilahiyatçıya göre ise “vecize” olan bir söz bu: Sabreden zafere ulaşır!

Kimine göre sabırla, acele etmeden amaca, zafere ulaşılacağını müjdeliyor…
Kimine göre, öfkelenmeden, hiddetlenmeden bir sakin düşünmeyi de telkin ediyor.

Bana göre, ikisi de güzel!
Yeter ki ikincisine de uyun.

Cumhurbaşkanı “sabır”ı bu kez ekonomik teselli, umut, belki de gaz olarak sundu milletine:
“Men sabera zafera” anlayışıyla milletimizden biraz daha sabır bekliyoruz.”
Bu kez, sabredilmesi istenen milletin içinde debelendiği ekonomik şartlar idi… “Zafer” ise şunlar oluyordu:
“İnşallah 2023’ün Şubat ve Mart aylarından itibaren enflasyonu makul ve daha aşağı indireceğimiz bir seviyeye çekmek.”

Mesele, bu zafer müjdesini enflasyonun da anlayıp anlamayacağı. Millet zaten sabrediyor, sorun yok.
Ama zaferi kavramak zor:
Bi kere Şubat ve Mart’a kadar bir zafer beklemeyin. Ben öyle anlıyorum.
Sonra, zafer enflasyonun makul ve daha aşağı indirilecek bir seviyeye çekilmesi olacak, ki millet buna “seviyeli zafer” diyebilir, sabrederken bir yandan.

Enflasyon malum, bir oran. Bir artış. Yani enflasyonun sizden çekinip çekilmesi, fiyatların inmesi manasına gelmiyor. En iyi ihtimalde artış hızının düşmesi. Yüzde 70-80 iken (resmi sabır oranı) mesela yüzde 50 olması da öyle. De ki yüzde 20, nasıl olacaksa tabii, tüketici fiyatlarına dalmayı sabırsızca bekleyen yüzde 100’ü çok geçmiş toptan-üretici enflasyon varsa bir de.

Tabii “men sabera zafera” ekonomik paketine asgari ücret de dahil. Kısa sürede inşallah.
Daha yılbaşında yüzde 50 artmış ama 6 ayda çoktan erimiş. O sıra onun adı da zaferdi Muzaffer. Zammın gözünün “fer”i tükendi, sadece “za” kaldı.
Cumhurbaşkanı “yeniden değerlendirilmesini istedim” dedi. İşveren kesimiyle görüşülerek. Alandan ziyade verenin sabrı ve zaferi önemli tabii.

“Zafer”e gideceğimizi bir de şuradan anlıyoruz:
“Her ne kadar aldığımız tedbirlerle sistemi ne kadar dengeye oturtmuş olsak da, bir müddet daha omuzlamak zorunda kalacağımız açıktır.”
Bu cümlede gerçekten açık olan, ikinci kısım.
“Denge” kısmı çok açık değil.

Diyelim bir duvarın üzerinde yürürken denge bulmaya çalışıyordun, olmadı, düştün. Yere çakıldın. Artık daha fazla düşemezsin. Bu, sistemde yeni bir denge durumu işte.
Ya öyle kalırsın bir müddet daha. Ya da bir müddet sonra bir müddet için omuzlarlar. Artık sedye mi olur, yoksa… Allah geçinden versin!

MEN Mİ SEN Mİ?

Şöyle hızla bir baktım, “Men sabera zafera” başka ne vesilelerle söylenmiş diye.
29 Eylül 2015’de bir İmam Hatip açılışı sırasında diyor ki Sayın Erdoğan:
“8 yıllık kesintisiz eğitim ne büyük garabetti. Adeta şah damarımızı kestiler. Nesli o hale düşürdüler. 600 bin İmam Hatip öğrencisi vardı. Bir anda 60 bine düştü. Sabır, sabır, sabır… Sabrın neticesinde şu anda İmam Hatipli sayısı 1 milyon 200 binin üzerine çıktı.”

Bu hakikaten “sabera… zafera” örneği.

Fakat her zaman öyle olmuyor:
Ondan önce, birkaç kez mültecilere, bilhassa Suriyelilere çadır kamplarda ya da barınaklarda hitap etmiş, birinde Angelina Jolie de varken; “Men sabera zafera” diyerek. Yani sabrederlerse “Esed”in gideceğini müjdeleyerek.

Fakat İslam dünyasının iç çatışmalarında, savaşlarında, ki hiç bitmez biliyorsunuz, iki hatta üç taraf da aynı temennide bulunduğunda, benzer hadis veya duaya başvurduğunda, muhtemelen sonucu kestirmek zor.
Men mi sen mi zafera, ortada.

Benim için en güzel iki “Men sabera zafera” örneği şöyle:
İlkinde, Katarlı “ünlü” ressam Ahmed el Majed, kendisine bir “Erdoğan portresi” yapıp armağan etmiş. Deniyor ki, “Türkiye’ye dönük finansal saldırılara karşı.” 15 Ağustos 2018.
O sıra Katar kankamız, Suudi ve BAE sarayları kanlımız! Rahip yüzünden ABD de. Hemen herkes. Doların, Avronun fırladığı günler. (Euro 8 TL olmuştu, ne felaketti o, inanamazsınız!)

Katarlı ressam Ahmed El Majed Erdoğan'a "Men sabera zafera" yazılı portresini hediye ederken. 

Portrede Erdoğan figürü “Men sabera zafera” ile süslenmiş. Bir de, ah bir de…
Erdoğan’ın sol omuz nahiyesine TL amblemi yapmış Katarlı “ünlü” ressam.
Yani o sıra değer kaybeden TL de “Men sabera zafera” ki, 4 sene sabırdan sonra zafer o zafer! 17 liradan 16’ya düştü işte.

İkinci örnek belki de daha çarpıcı:
Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına gittiği ve Davutoğlu’nun AKP Genel Başkanı ve Başbakan olduğu Kongre. 27 Ağustos 2014.
Davutoğlu Erdoğan’a bir tablosunu hediye etmiş. Necip Fazıl’ın “Utansın” şiiri nakşedilmiş.
Tabloda bir de “Men sabera zafera” yazısı var!

Hadi bakalım!
Kim sabrede, kim zafer eyleye.
Men mi, sen mi?


Umur Talu Kimdir?

Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunu olan Talu, genç yaşında Günaydın, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde önemli görevlerde bulundu. Milliyet Gazetesi’nde Genel Yayın Yönetmenliği yaptı. Milliyet, Star, Sabah ve Habertürk gazetelerinde yıllarca köşe yazıları yazdı. 1996’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Türkiye Basın Özgürlüğü ödülünü aldı. 1998 ve 2000 yıllarında TGC Yönetim Kurulu’na seçildi, 2001 yılında TGC Başkan Yardımcısı oldu. 2004 ve 2005 yıllarında yılın köşe yazarı seçildi.