Mehmet Çelik, 155 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı: 'Polis işin kolayına kaçıyor'

'İnsan kaçakçılığı' suçlamasıyla mülteci olarak gittiği Yunanistan'da 155 yıl hapis cezasına çarptırılan Mehmet Çelik, 7 Aralık'ta Temyiz Mahkemesi'ne çıkacak.

Google Haberlere Abone ol

Vedat Yeler

ATİNA - Sınırlarını ‘ulusal güvenlik’ politikaları kapsamında kapatan ve şiddet içeren 'geri itme' uygulamalarının sistematikleştiği Yunanistan'da, mülteciler keyfi gözaltı, uzun yıllara varan tutuklu yargılanma ve ömür boyu hapis cezalarıyla karşı karşıya. Mültecilerin kriminalize edildiği Yunanistan'da, ülkeye giriş yapan sığınmacılar ‘kaçakçılık’ suçlaması ya da ‘sınırdan izinsiz girişi veya geçişi kasıtlı olarak kolaylaştırma’ kapsamında yargılama sürecine de tabi tutuluyor. Avrupa’ya 'mültecilerin girişini engellemek' amacıyla yürütülen bu uygulamanın 'insan kaçakçılığını cezalandırmak' için yürürlükte olduğu iddia edilse de, mülteciler ağır hak ihlallerine maruz bırakılıyor. 

Bu uygulamaya maruz kalanlardan biri de, Yunanistan’da savcılığın beraat talebine rağmen geçtiğimiz sene 155 yıl hapis cezasına çarptırılan HDP üyesi Mehmet Çelik. Türkiye’de hakkında açılan dava açılan, tutuklanıp serbest bırakılan ve en son ‘örgüt üyeliği’ suçlamasıyla 6 yıl 3 ay ceza alan Çelik, Eylül 2021'de Avrupa’ya sığınma başvurusunda bulunmak için kaçakçılara ödediği 8 bin euro karşılığında 153 kişi ile beraber bir tekneye bindirilerek İtalya’ya doğru yola çıkıyor. 

'DENİZE DÜŞEN KADIN KAYBOLDU'

Hamile eşini ve bir kız çocuğunu geride bırakmak zorunda kalan Çelik’in, Yunanistan’da hapiste olduğu bu süreçte bir kızı daha doğuyor. Yunanistan’da hapisteyken bile ailesinin sürekli Türkiye’de baskı altında olduğunu söyleyen Çelik, beraberindeki yaklaşık 150 mülteci ve kendisine 'mürettebat' olarak bildirilen iki kişi tarafından geminin ambarına kilitlendiklerini belirterek, yolculuklarını şöyle anlattı:

“İki veya üç günlük yolculuktan sonra İtalya sınırlarında tekne alttan su almaya başladı ve motoru bozuldu. Burada gece saat bir civarlarından akşam saatlerine kadar mahsur kaldık ve acil yardım çağrıları yaptık. Kaptanlar, birilerinin bizi kurtarması için plastik ve tekerlek yaktılar. Bir taraftan da kovalarla teknenin aldığı suyu boşaltmaya çalışıyorduk. Yakıt tankeri olan bir gemi akşam saatlerinde kaptanların yaktığı lastiklerden çıkan dumanı görüp bizi kurtarmaya geldi. Burada tahliye edildiğimiz sırasında hamile bir kadın yakıt gemisine geçerken merdivenden denize düştü ve kayboldu.

Yakıt gemisi bizi Girit’e getirdi. Fakat hepimiz İtalya’ya gönderilmek istedik. Çünkü İtalya sınırlarında mahsur kalmıştık. Ayrıca birçok mültecide geri gönderilme korkusu da vardı. Burada bir gün gemide bekletildik. Daha sonra kadınları limanda küçük bir yere aldılar. Biz erkekleri de ertesi gün oraya aldılar ve bir hafta burada bekletildik. Ardından benimle beraber birkaç kişiyi daha gözaltına aldılar. Benim üzerimde Türkiye vatandaşı olduğumu kanıtlayan kimliğim vardı. Bu onlar için bir şüphe oluşturdu. Bu kimliği, Türkiye’den siyasi bir Kürt olduğumu kanıtlamak için taşıyordum. Hakkımda açılan dosya ve soruşturmaları kanıtlamak için. İlk ifademde Kürt olduğumu, HDP üyesi olduğumu, Türkiye’de siyasi cezamın olduğunu, hakkımda yakalama kararı olduğunu, eşimin aynı şekilde Türkiye’de politik nedenlerden yargılandığını ve bütün ailemin baskı altında olduğunu söyledim. Bunlar hepsi kanıtlarıyla mevcut. Ayrıca şu an dosyada, benim dışımda tutuklu olan üç kişi de benim mülteci olduğumu, yolcu olduğumu ifadelerinde belirtmiş."

'BU KARAR, SİYASİ GÜDÜMLÜDÜR'

Samos İnsan Hakları Hukuk Projesi'nin (Human Rights Legal Project) kurucularından avukat Dimitris Choulis ise, bu tarz vakalardaki soruşturma süreçlerini, mahkemelerin kararlarını ve bunların nasıl bir doğrultuda şekillendiğini Çelik’in davası üzerinden aktardı. Çelik'le beraber dosya kapsamında tutuklu olan diğer üç kişinin de 155 yıl hapis cezasına çarptırıldığını bildiren Choulis, binlerce mültecinin bu nedenle Yunanistan’da hapiste olduğunu belirterek, “Esas olarak bu kararlar siyasi güdümlüdür. Bu tür davaların çoğunda kanıt olmadan suçlu ilan ediyorlar. İnsanların Yunanistan'a gelmemeleri için bir neden daha” dedi.

'TÜRKİYE VATANDAŞI OLMASAYDI SUÇLANMAYACAKTI'

Kurtarma çalışmalarında aktif rol alanların da 'kaçakçılık' suçlamasıyla karşı karşıya kaldığını aktaran Choulis, Çelik’in tutuklanma ve cezalandırılması üzerinden bu tarz vakalara ilişkin yargı sürecindeki soruşturmaların yetersizliğine dikkat çekti. Choulis, şöyle devam etti:

“Polislerin kaçakçılıkla suçlanacak kişileri bulma yöntemleri bazen rastgele, bazen de yolculardan bilgi toplamak üzerinden oluşuyor. Bu da ‘vatandaş ya da ırksal profilleme’ üzerinden işliyor. Yani 10 kişilik bir tekne varsa ve mültecilerden biri Türkiyeli ise, o zaman Türkiyeliyi kaçakçı olarak kabul ediyorlar. Dolayısıyla bu davada da, bir şekilde Mehmet'i suçladılar. Liman polisi tanıklara 'Bu adam hakkında ne biliyorsunuz?' sorusunu yöneltti. Çünkü o bir Türkiye vatandaşı. Cevap şu oldu: 'Bizimle birlikte aşağıdaydı, diğerleriyle birlikte değildi ve kurtarıldığımızda video çektiğini ve bize konuşmamamızı söylediğini gördük.'

Soruşturma yapmak istemiyorlar. Onun kim olduğunu, kaçakçıların kim olduğunu bulmak istemiyorlar. Polisler için kaçakçıları bulmaya çalışmak çok zor ve Yunanistan, Türkiye, AB, İtalya, kim olursa olsun, polisin iş birliği ve çalışmasını gerektiriyor. İlk kişiyi belirlemek ve teknenin kaptanı olduğunu söyleyerek suçlamak çok daha kolay. Teknelerin kaçakçılar tarafından mültecilere verildiğini ve onların kullanması gerektiğini biliyoruz. Ama polisler gruptan sadece birini seçiyorlar ve 'Tamam işimiz bitti, kaçakçıyı tutukladık, mutluyuz' diyorlar. Bu, gerçekten soruşturma yapma isteğinin olmamasından kaynaklanıyor. Bence Mehmet, eğer Türkiye vatandaşı olmasaydı suçlanmayacaktı."

Tanık ifadelerinde, Çelik’in acil yardım çağrıları sırasında video çektiği yönünde ifadelerin olduğunu aktaran Choulis, “Tanıklar, Mehmet’in telefonuyla çekim yaptığını söylüyor. Tehlikede oldukları için yardım istemek amacıyla çekim yapıyordu ama bu bir suç unsuru olarak değerlendirildi" dedi: "Özellikle de Türkiye'deki siyasi aktivistler, başlarına bir haksızlık geleceğini düşündüklerinde mücadeleleri için kanıt toplamaya alışkınlar. Bu nedenle, eğer video çekiyorsa bunun nedeni kendi haklarını ve diğer herkesin haklarını savunmaya çalışmasıdır."

'SAVCI, MAHMET'İN MASUM OLDUĞUNA İNANIYORDU'

Tutuklandıktan bir yıl sonra 2022 Eylül'de mahkemeye çıkan Çelik, savcılığın beraat talebine rağmen 'insan kaçakçılığı' suçlamasıyla 155 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme heyeti ve savcılığın görüşleri arasındaki farka değinen Choulis, “Savcı, Mehmet'in masum olduğuna inanıyordu çünkü öyle. Mahkeme ise farklı bir görüşe sahipti" dedi. 

Mehmet Çelik’in eşi Berfin Kocakaya Çelik ise, eşi Türkiye'den ayrıldıktan sonra evlerine defalarca polis baskını düzenlediğini aktardı. Eşinin evde olmadığı bilinmesine rağmen bu baskınların sürdüğünü anlatan Berfin Kocakaya Çelik, şöyle konuştu: 

“Bana ve çocuklarıma psikolojik baskı uyguladılar. Çocuklarım çok korktu. Evimizin her yerini arayıp dağıttılar. Benim hakkımda devam eden birçok dava var ve Mehmet’in Yunanistan’da tutuklanması bizi her anlamda daha fazla mağdur etti. Maddi olarak da çok zorlanıyoruz. Çocuklarımın psikolojisi çok kötü. Bir yandan babaları yok, görüşüne bile gidemediğimiz bir yerde suçsuzca tutuklu bir yandan da burada devlet baskısı devam ediyor. Korkunç bir süreç yaşıyoruz ve eşim sebepsiz bir yere tutuklu ve cezalandırıldı. Sığınmacı olarak gittiği yerde tutuklandı. Hangi adalet, hukuk bunu kabul eder? Kim olduğumuz, ne olduğumuz kanıtlarıyla belli ve umarım mahkeme Mehmet’in suçsuzluğunu, siyasi bir mülteci olduğunu görür."

Çelik, 7 Aralık 2023 tarihinde Hanya’da Temyiz mahkemesine çıkacak.