YAZARLAR

Maraş’ta sabah güneşi: Yan yana 17 blok nasıl gitti?

Depremin yıktığı apartmanların üzerinde iş makinaları çalışıyor. Ne kadarı depremle, ne kadarı iş makinalarının çalışmalarıyla toza dönmüş betonun? Anlaşılamıyor... Görünen ve anlaşılabilen tek şey, bir duman bulutu arasında göz alabildiğince uzanan enkaz tepeleri…

Hatay Samandağ’da 17 Şubat Pazartesi gecesi yaşanan depremin hemen ardından Maraş’a girdik. Salıya dönen gecenin karanlığındaki bina siluetleri insana, günlerdir izlediklerimize rağmen, ‘acaba’ dedirtiyordu. Acaba haberlerden anladığımız kadar kötü olmama ihtimali olabilir mi?

***

Sabahın ilk ışıkları ile geldi sorunun cevabı…

Eskiden birbirine yakın apartmanların bulunduğu bir alandayız şehir merkezinde. Şehrin dışından içeri ilerlerken sabahın erken saatinde, Maraş’ın üzerinde güneş yükseliyor. Geceler depremin hemen ardından olduğu kadar değilse de yine çok soğuk. Ancak sabah güneşi mevsimin bahara döndüğünü hissettiriyor. Birazdan hava ısınacak belli…

İşte o güneşin üzerinde yükseldiği yerden görüyoruz şehir merkezinin genel manzarasını ilk kez ve sorunun cevabı alıyoruz.

Manzara şöyle:

Enkaz tepeleri üzerinde güneş yükseliyor... (Fotoğraf: Barış Avşar) 

Depremin yıktığı apartmanların üzerinde iş makinaları çalışıyor. Ne kadarı depremle, ne kadarı iş makinalarının çalışmalarıyla toza dönmüş betonun? Anlaşılamıyor... Görünen ve anlaşılabilen tek şey, bir duman bulutu arasında göz alabildiğince uzanan enkaz tepeleri… Bütünlüğünü koruyabilen bir duvar parçasında oradaki kurtarma çalışmasının gönüllü bir ekip tarafından yapıldığını gösteren yazılar.

"İNDAK buradaydı" yazısının yanında enkazdan canlı ve ölü çıkarılanların sayıları da belirtilmiş. Ama sonra nedense farklı bir boyayla ölü sayıları kapatılmış. (Fotoğraf: Ardıl Batmaz)

Yanda birkaç çocuk koşuşturuyor. Çadırları var, kendileri yapmışlar. Halep’ten savaş nedeniyle göç edip gelen bir aile… Gidecek başka yerleri yok. Çadırı kendileri yapmışlar çünkü bir kere istemişler ama alamamışlar. Sonra tekrar gidip istemeye de çekinmişler. Çocuklar okula gittikleri için Türkçe öğrenmişler ama anne baba sadece Arapça konuşabiliyor. Ateş yakmışlar, kahve yapmışlar, bize de ikram etmeye çalışıyorlar. Arkada enkaz tepeleri, önde koşuşturan çocuklar, yanda Suriyeli babanın kahve teklifi…

***

İki görevli var enkaz tepelerinin arasında. Biri AFAD kaskı takmış. Anladığımıza göre ikisi de alana o gün gelmiş kamu işçileri. Biri Bursa’dan diğeri Sinop’tan kalkıp gelmiş, hayatlarında ilk kez gördükleri bu şehirde neler yaşandığını anlamaya çalışıyorlar. Biri telefonunu çıkarıp fotoğraflar gösteriyor. Tam arkamızdaki enkazın deprem öncesindeki durumunun fotoğrafları olduğunu söylüyor: "Depremden önce böyleymiş burası…"

O fotoğraflardan biri şu:

“17 blok varmış burada yan yana, birbirlerini yıka yıka devrilmişler…”

“İşte şurası da şu fotoğraftaki bahçe duvarı olacak…”

“Şurada spor aletlerinin olduğu park varmış bak…”

Ayakta kalan tek şey parktaki spor aletleri... (Fotoğraf: Ardıl Batmaz)

Onlarca ailenin yaşadığı, çocukların oyun oynadığı, yetişkinlerin sabah sporu yapması için araçların olduğu bir apartman bölgesiymiş işte. Her şehirde onca benzeri olanlardan biri ama artık yok!

***

Kurtulanlar kaç kişi peki?

Her birinde en az 50-60 insanın yaşadığı her blokta en çok birkaç kişi... Bazılarında hiç kimse…

Sinoplu görevliye, "Senin memleketinde risk az, bu kadar yıkıcı deprem olmaz" diyoruz. "Bizde de sel var…” diyor. Bizde her memleketin doğayla bir imtihanı var illa ki!

İki görevli de henüz geldikleri bu yerde gördüklerinin şaşkınlığını yaşıyor gibi: Akıl alır gibi değil ki, şaşkına dönmemek imkansız…

Dumlupınar Mahallesi’ymiş burası.

Kurtuluş Savaşı’nın başladığı şehir olan, adının başına ‘Kahraman’ unvanı verilen Maraş’ta, savaşı kazandıran muharebenin yapıldığı yerin adını taşıyan mahallede, o savaşın sonunda kurulan Cumhuriyet’in yüzüncü yılında güneş işte böyle doğuyor…

 Yarın: Maraş Belediyesi'nin 'i'si, Maraş'ın hepsi…