Kürtler ne istiyor: Quzulqurt

Kürtler artık sadece haklarını talep etmek, sürekli saldırılara karşı direnen bir pozisyonda olmak yerine, toplumsal barışın tesisi için cumhuriyetin ikinci yüzyılında kurucu özne olmak istiyorlar.

Google Haberlere Abone ol

Cahit Kırkazak

En son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Kürtler tarihsel birikimleri ve bir asırlık demokrasi, eşitlik, özgürlük ve insan hakları alanındaki mücadele deneyimleriyle ülkenin yönetiminde söz sahibi olmak istiyorlar. Cumhuriyetin demokratikleşmesine katkıda bulunmak istiyorlar.

Bu soruya, cumhuriyetin kuruluşundan beri Kürtlerin her itirazlarına veya hak taleplerine karşı sığ zihniyettekiler,  üstenci bir üslupla; ‘Kürtler okuyorlar, memur oluyor, hatta başbakan bile oluyorlar… Daha ne istiyor bu Kürtler’ diye homurdandılar, halen homurdanıyorlar.

Kürtler de anlaşılmamaya ve bu sığ zihniyete karşı haklı bir sitemle ‘Kürtler quzulqurt (zıkımın kökü) istiyorlar’ diye cevap verirler.

SAHİ NE İSTİYOR BU KÜRTLER?

Kürtler bugüne kadar edindikleri tüm demokrasi deneyimlerini ülkenin yönetiminde kullanmak istiyorlar.

Ülkenin kurucu ideolojisi; cumhuriyeti topluma dar gelen ‘tekçi’ ulus devlet üzerine inşa etti. Bu da cumhuriyetin demokratik kimliğinin eksik kalmasına neden oldu.

Kürtler ülkenin kuruluşundan itibaren yok sayılmaya, inkâr edilmeye, asimilasyona ve temel haklarının ihlal edilmesine karşı mücadele etti.

İster İslami literatüre göre Allah’ın verdiği haklar olarak, isterseniz de evrensel insan hakları sözleşmesine göre tanımlanan haklar olarak adlandırın, Kürtler meşru ve temel haklarını talep ediyorlar. Ve sırf bu talepleri için de 100 yıldır ağır bedeller ödediler halen ödüyorlar.

Bir kere Kürtler eşit yurttaşlık haklarının tamamını istiyor. Eğer eşit yurttaşlık hakları ihlal edilmezse cumhuriyet demokratikleşecek ve toplumsal barış sağlanmış olacak.

Kürtler anadillerinde eğitim almak istiyorlar (anadillerini öğrenmek değil, ana dilleriyle eğitim). Kürtler ana dilleriyle kamusal alanda kamusal hizmet almak istiyorlar. Kürtler ‘tekçiliğe’, dayatmaya, yok sayılmaya karşı çıktıklarında kriminalize edilmek istemiyorlar. Çocuklarının cezaevlerinde ve sürgünlerde ömürlerinin tüketilmesini istemiyorlar. Kürtler doğalarının talan edilmesini ve köylerinin boşatılmasını istemiyorlar. Kürtler iradelerine ipotek (kayyum) konulmasını istemiyorlar. Kürtler Kürtçe konserler, tiyatrolar yasaklansın istemiyorlar. Kürtler ‘dünyanın neresinde bir Kürt varsa veya Kürt kazanımı varsa’ düşman olarak görülmesini istemiyorlar. Kürtler bölgede yaşanan savaşı istemiyorlar. Kürtler kalekolları, şehir içinde uzun namlulu silahlarıyla gezen üniformalıları istemiyorlar. Kürtler kirli savaş yöntemleriyle gençlerinin uyuşturucu ve fuhuş tuzağına çekilmelerini istemiyorlar…

Böyle sayılabilir Kürtlerin temel ve meşru talepleri.

KÜRTLER EŞİT YURTTAŞLIK İSTİYOR

Kürtler eşit yurttaşlık haklarının ihlal edilmesine karşı itirazlarında hep saldırıya uğradılar. Bu saldırılar; öldürme, kaybettirme, faili meçhuller, cezaevi, sürgün, köy yakmalar/boşaltmalar, kayyumlar, seçilmişlerin rehin alınması, Kürt gençlerinin fuhuş/uyuşturucu tuzağına çekilmesi, üniformalıların şiddeti ve tacizleri şeklinde ortaya konulabilir. İşte bu saldırılar toplumsal barış için en büyük engel olarak durmaktadırlar.

Kürtler yüzyıllık eşit yurttaşlık hak mücadelesinde şu gerçeği gördüler: Kürtlerin öncelikle eşit yurttaşlık sorunu var, eşit yurttaşlık sorunundan kaynaklı adaletsizliğe/hukuksuzluğa maruz kalıyorlar, eşitsizliğe/adaletsizliğe itirazlarıysa çatışmayı ve devamında toplumsal barış sorununu doğuruyor. 

Eşitlik, adalet, barış cumhuriyetin demokratikleşmesini/demokratikleşmemesini sağlayan denklemdir.

Bu yazıda Kürtlerin 100 yıllık hak ihlalleri ve Kürtlerin bunlara karşı mücadelesinden çok, Kürtlerin bugün neler istediklerini anlatmak istiyorum.

Taraflı tarafsız hiç kimse; ülke diktatöre henüz teslim olmamışsa, ülkede faşizm tam olarak kurumsallaşmamışsa, halen cumhuriyetin demokratikleşmesi umudu varsa burada Kürtlerin mücadelesinin etkisi ve katkısını inkâr edemez.

Evet Kürtler 100 yıldır tekçiliğe karşı direndi ve cumhuriyetin demokratikleşmesi umudunu hep diri tuttu. Ülkede faşizmin kurumsallaşmasını engelledi. Ancak direnmeye ağır bedeller de ödedi. Kürtler artık direnerek ağır bedeller ödemek yerine direnişle edindiği deneyimiyle cumhuriyetin demokratikleşmesi inşasında rol almak ve ülkenin yönetiminde söz kurmak istiyor. Deneyimlerini ülkedeki bütün halkların mücadelesine sunmak istiyor.

Öyle ya; cumhuriyetin inşasında üzerine düşeni yapan Kürtler unutulmuş, verilen bütün sözler Lozan Barış Antlaşması’ndan sonra tutulmamış ve 1924 Anayasasıyla birlikte başta Kürtler olmak üzere bütün halklar yok sayılmıştır. Hatta Kürtleri asimile etmek için Şark Islahat Planı devreye sokulmuştur.

Kürtler o günden beri bireysel ve kolektif hak talepleri ve bu haklar için mücadeleden vazgeçmediler ve yukarıda da belirttiğimiz gibi; Şeyh Said İsyanı’nda, Ağrı isyanlarında, Zilan’da, Dersim’de, 49’lar Davası’nda, 12 Eylül Darbesi Diyarbakır zindanında, 90’ların faili meçhullerinde, köy yakmalarında ve nihayetinde Erdoğan döneminin kentleri yok etmesinden tutun siyasal rehinelere ve kayyumlara kadar ağır bedeller ödediler ödemeye devam ediyorlar.

KÜRTLER DEMOKRASİ İÇİN KURUCU ÖZNE OLMAK İSTİYOR

Bu süreçte Kürtler çoğulcu demokrasi, gençlik mücadelesi gibi alanlarda önemli deneyimler edindi. Özelikle Kürt kadınların eşitlik mücadelesi, yaşadığı toplumu değiştirip dönüştürmekle eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet gibi kadının toplumda aktif rol alması ve toplumsal özne olması gibi çok önemli haklar kazandı. Kürt kadın mücadelesi Jin/jiyan/azadi gibi kadının yaşamın ve özgürlüğün kaynağı olduğu felsefesini dünya kadın hareketine kazandırdı. 

Kürtler eşitlik, özgürlük ve demokrasi deneyimlerini Türkiye toplumu ile hep paylaştı.

Kürtlerin mücadele deneyimlerinin Türkiye toplumuyla kitlesel buluşmasının en güçlü hali HDP ile oldu. HDP ile Kürt hareketinin eşitlik, özgürlük ve demokrasi deneyimi Türkiye’deki demokratik mücadele örgütleriyle ve bireyleriyle buluştu ve birlikte ülkenin faşizme teslim olmasının önüne geçildi.

Önümüzdeki seçimde Erdoğan rejiminin değişmesi durumunda oluşacak meclis kurucu meclis özelliğini de taşıyacaktır. Tam da burada Kürtlerin 100 yıllık eşitlik, özgürlük, demokrasi ve toplumsal barışın tesisi için geliştirdikleri deneyimlere ihtiyaç vardır. Kürtlerin itiraz ve önerilerinin dikkate alınmasına ihtiyaç vardır.

Bu nedenle Kürtler artık sadece haklarını (kendine ait olanı) talep etmek yerine, sürekli her türlü saldırılara karşı direnen bir pozisyonda olmak yerine, toplumsal barışın tesisi için cumhuriyetin ikinci yüzyılında kurucu özne olmak istiyor. Deneyimlerini ve birikimlerini Türkiye halklarıyla paylaşmak istiyor. Buna Kürtlerden çok Türkiye halklarının ihtiyacı var kuşkusuz.