Sanat galerileri salgından nasıl etkilendi?

Korona virüsü salgınının her alanda etkilerini hissettirdiği bugünlerde sanat galerileri nasıl ayakta kalacak? Sanat galerileri bu süreci nasıl yaşıyor ve durumu nasıl tahlil ediyorlar? Geleceğe dair öngörüleri ve temennileri neler? Daryo Beskinazi, Eda Derala, Moiz Zilberman ve Suela J. Cennet anlatıyor…

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü’nün korona virüsünü küresel pandemi ilan etmesiyle birlikte birçok ülkede müzeler ve galeriler kapandı, sanat fuarları ve bienaller ya ertelendi ya da iptal edildi. Bazı sergiler ertelenirken, bazı galeriler online sergi turları düzenledi. Tokyo Sanat Fuarı ve Sao Paulo Uluslararası Sanat Fuarı belirsiz bir tarihe, Art Basel sonbahara ertelendi, Paris Bienali, Art Dubai ve her seferinde başka bir kentte gerçekleşen Manifesta’nın, Avrupa Çağdaş Sanat Bienali’nin bu yıl Marsilya’da yapılması planlanan 13’üncüsü iptal edildi. Frieze New York ise ilk defa online olarak gerçekleşti.

Korona virüsü pandemisi yalnızca 2020 yılını etkilemedi. Gelecek sene gerçekleşecek olan Venedik Bienali şimdiden 2022’ye ertelendi. The Art Newspaper dergisinin yaptığı bir araştırmanın sonuçları karamsar bir tablo sunuyor: Dünyadaki sanat galerilerinin %34’ünün kriz nedeniyle kapanacağını duyuruyor. Fransa Sanat Galerileri Komitesi’nin yaptığı açıklama da bu araştırmayı destekler şekilde, Fransa’da bulunan üç sanat galerisinden birinin kriz sonrası açılmayacağını öngörüyor ve durum ülkedeki galerilerin %46’sının kapandığı 1990 yılında yaşanan sanat piyasası krizine benzetiliyor.

Türkiye’deki durumu analiz edebilmek, sanat dünyasının bu dönemi nasıl yaşadığını ve geleceğe dair tahayyüllerini dinlemek için x-ist kurucusu Daryo Beskinazi, Pi Artworks’ten Eda Derala, Zilberman Gallery kurucusu Moiz Zilberman ve The Pill kurucusu Suela J. Cennet ile görüştük.

‘ALIŞIK OLDUĞUMZDAN FARKLI BİR SANAT ORTAMIYLA KARŞILAŞACAĞIZ’

x-ist galerisinin kurucusu ve sahibi Daryo Beskinazi’ye göre, ABD ve Fransa için öngörülen kriz Türkiye’de de kendisini hissettirecek. “Sanat ülkemizde asla öncelikli olmadı, olmayacak” diyen Beskinazi şöyle devam ediyor: “Zaten sahiplerinin şahsi birikimleri hürmetine, kâr amaçsız kuruluş gibi hareket eden ana akım galeriler için bu durum ciddi finansal sıkıntı yaratacaktır kaçınılmaz şekilde. Kaldı ki çoğu iş insanı olan koleksiyonerlerin böyle bir dönemde alım iştahlarının zirve yapacağını düşünmek anca saflık olur. Dolayısıyla eğri oturup doğru yazışalım, fikrimce sektörde pek çok kapanma ve iflas görülebilir.”

Pi Artworks’ten Eda Derala, pandemi sürecinin sonrasını öngörmenin zorluğuna değinerek bir kabuğa çekilme döneminden söz ediyor: “Globali takip etmeye devam etmekle beraber, bu dönemde her ülkenin kültür sanat ortamının biraz kendi kabuğuna çekildiğini ve kendi içerisinde yoğun bir iletişimde olduğunu gözlemliyoruz. Öte yandan pandeminin sanatçılar, galeriler, müzeler ve diğer kültür kurumları için özelde farklı etkileri bulunuyor.” Derala, bir taraftan da “büyük ölçekli fuar ve sergi etkinliklerinin yerini daha küçük çaplı etkinliklerin alacağını” öngörüyor ve “bu sürecin ilerleyen dönemlerinde hem koleksiyonerlerle hem de sanatçılarla daha bireysel ilişkilere geçilecek olduğunu” düşünüyor.

Galley Zilberman’ın kurucusu ve sahibi Moiz Zilberman, sanat piyasasının korona virüsü sonrasında eskisi kadar küresel olmayabileceğini vurgulayıp sürecin yaratacağı yeni imkânlardan bahsediyor: “Sosyal yönü, açılışlar, bir araya gelmeler olmayan bir sanat dünyasından bahsediyoruz. Belki de bir süre hem ekonomik hem de lojistik sebeplerden eskisi kadar küresel olmayacak sanat dünyası. Ancak buna bir olumsuzluk olarak da bakmamak gerek. Bir yandan yerel olana daha derinlemesine odaklanabileceğimiz, daha ince nüanslarla hareket edebileceğimiz bir sanat ortamı olacağını düşünüyorum.”

The Pill kurucusu ve sahibi Suela J. Cennet’e göre, bu kriz dönemi sanat dünyasının aktörlerini eskisinden daha kreatif ve daha doğru adımlarla ilerlemeye yönlendiriyor. Galerilerin çalışma şeklinin değişimini kendi galerisi üzerinden anlatan Suela J. Cennet şöyle devam ediyor: “Sanata bakmak, sanatla temas etmek çok büyük bir ayrıcalık, korona krizi sonrasında bence sanatı deneyimlerken insanları daha da ne kadar ayrıcalıklı kılabiliriz konusunu düşünmemiz gerekiyor. Bire bir randevular, kişilerle daha detaylı görüşmeler sağlayabilmek gibi. Mesela biz The Pill olarak bir müddet randevu üzerinden çalışacağımızı bildirdik. Bu, bir taraftan ziyaretçilerimize ve çalışanlarımıza güvenli bir ortam sağlamak açısından önemli bir taraftan da verdiğimiz hizmetin kalitesini artıracağına inanıyoruz.”

YENİ NORMAL, ONLİNE SERGİLER Mİ OLACAK?

Sanat galerisi yöneticileri, dijitalleşmenin kaçınılmaz olduğunu vurgularken, bir taraftan da dijital ortamın yetersizliğinin altını çiziyor. Daryo Beskinazi, online etkinliklerin sınırları olduğunu ifade ediyor ve “Ben, her ne kadar başka şansımız olmadığı için çevrimiçi yürütülen sanatsal etkinlik fikirlerine belli bir yakınlık duysam da bu tarz girişimlerin, gözle görülüp elle dokunulmadan bağ kurulması çok güç bir pratik olan çağdaş sanatta satışları artıracağını düşünmüyorum. Açıkçası bir süre ‘survival mood’ denilen halde yaşanacak; ‘kâr yok, sadece maaş ve kira ödeyecek kadar kazansak yeter’ mantığında yani, ki o bile şüphe götürür” diyor. Beskinazi sanat izleyicisi açısından da vurucu tespitlerde bulunuyor: “Son tahlilde, tabiatı icabı sırf katalog kapağını beğenmediğinden sergi gezmeye üşenen, emekle hazırlanmış onca konuşma ve paneliyse amiyane tabiriyle ‘zerre sallamayan’ sanatsever kitle için ‘Zoom toplantıları’ ile başlayıp, gitgide sanal galeri mekânlarına evrilen malum ‘overlokçu ayağınıza geldi hanım’ durumu görsel refleksi artıracak gibi görünüyor ama satışa etkisi sıfır değilse de sınırlı olacaktır.”

Eda Derala’ya göre, sanatçılarla iletişimde olmaya imkân sağlayan online etkinlikler herkesi aynı düzlemde, aynı sayfada buluşturuyor. “Dijitalleşmenin olumlu yanlarını da görebiliyoruz. Çağdaş sanat da dahil olmak üzere tüm kültür sanat alanındaki etkinliklerde dijital olasılıklar izleyiciye sunulmaya devam edecektir. (…) Ancak herkesin ortak fikri, sanat deneyiminin fiziksel mekândan bağımsız var olmasının çok zor ve çok düşük bir ihtimal olduğu yönünde. Öte yandan, dijitalleşmenin devam etmesi kaçınılmaz görünüyor” diyor Derala.

Güncel ve görsel sanatın birinci elden bir deneyim ile değeri biçilen bir özelliğe sahip olduğunu ve bunun yerine geçebilecek herhangi bir teknolojinin henüz üretilmediğini söyleyen Moiz Zilberman, “Tabii ki de bildiğimiz anlamda fiziksel bir galeri alanının ve sergilerimiz bir süre kapalı olması hepimiz için sarsıcı oldu. Sonuçta bizim için galeri mekânımız ve fuarlar, koleksiyoner ve izleyiciyle ilk temas ettiğimiz alanlar. Bir sanat galerisi olmayı, daha doğrusu herhangi bir işi, sadece eski anlamı ile düşünemeyiz artık” diyor ve devam ediyor: “Dijital ve çevrimiçinin önemi kesinlikle arttı, bu araçların artan önemini bunları zaten içermekte olan hali hazırdaki modelimize nasıl yansıtırız, bunlardan nasıl katkılar sağlayabiliriz; mutlaka bunları düşünmek gerek.”

Sanat dünyasının asla tamamıyla dijitalleşmeye evrilmeyeceğini, hatta buna karşı olduğunu ifade eden Suela J. Cennet ise eserlerin, nesnelerin, imgelerin bedensel varlıkları ile karşılaşabilmemizin sanatı deneyimlemekte kilit bir nokta olduğunu söylüyor: “Mekânlar, eserlerin birbirleriyle kurdukları ilişkiler, ürettikleri meta-diller, hepsi çok önemli. Korona virüsü pandemisi sonrası bence sergi sayısı ve süreleri olumlu bir şekilde etkilenebilir, daha az sergi, daha uzun ve daha güçlü kurgular, öneriler karşımıza çıkabilir. Mekânsızlaşmak yerine, belki mekânları birleştirmek bir alternatif olabilir. Bu modeli deneyimleyen galeriler var, örneğin Los Angeles'ta. Birtakım galeri ve sanatçılar bir mekânı ortaklaştırarak faydasını birlikte görebiliyor. Eş zamanda, uluslararası fuarların vermiş olduğu çılgın tempoyu yavaşlatmanın, sanatçılar başta olmak üzere herkes için, bir nefes almaya ve doğru işler ortaya çıkarmaya yol açacağını düşünüyorum.

YENİ SİSTEMDE DAHA ERİŞİLEBİLİR SANAT, DAHA ÇOK İLGİ, DAHA AZ KARBON AYAK İZİ TEMENNİSİ

Son olarak temennilerini ve geleceğe dair öngörülerini sorduğumuz sanat galerisi yöneticileri, dijitalleşmeden erişilebilirliğe, mevcut sistemin ve bakış açılarının değişiminin kaçınılmazlığına, toplumun sorunlarını dile getiren sanatçıların hak ettikleri ilgiyi görmelerine ve sergi atıklarıyla karbon ayak izimize kadar geniş bir alanda fikirlerini bizimle paylaştılar.

Daryo Beskinazi: Hiç mi olumlu yönü yok diye sorarsanız, insanların bakış açılarındaki değişim derim sanırım. Misal, artık kimsenin kolay kolay meseleleri snobe edeceğini, ciddiyetten uzak davranışlar sergileyeceğini sanmıyorum, çünkü yetinmeyi öğrendi insanlar bu birkaç ayda. Kimse çıkamadığı evinde giyebilmek için yeni Dolce&Gabbana takım elbise sipariş vermiyordur diye düşünüyorum. Ancak bu durum elbette ki mevcut sistemi kadük kıldı ve artık Darwin'in suni seçilim/doğal seçilim teorisine uygun düşen bir evrim kolaylıkla öngörülebilir.

Eda Derala: Sanat koleksiyonerliği açısından, Art Basel’in çevrimiçi düzenlediği “Why Collect Art?” adlı konuşmada tanık olduğumuz gibi, New York ve İstanbul gibi büyük şehirlerden katılan koleksiyonerler henüz bu duruma adapte olma sürecinde olduklarını paylaşıyor. Örneğin Peru’dan bir koleksiyoner, aslında birkaç senedir birçok sanatçıyı ve eseri internetten takip ederek satın alım gerçekleştirdiğini ve bu durumu çok da garipsemediğini belirtiyor. Olumlu düşünürsek, fiziksel mekân etkinliklerinin belirli yeni koşullarla izleyiciyle mutlaka buluşması gerektiğini ve dijitalleşmeden sanatın erişilebilirliğini arttırmak için faydalanabileceğimizi düşünüyorum.

Moiz Zilberman: Bu dönemde değişen öncelikler aslında sanatçıların çoktandır değindiği noktaları bize işaret ediyor. Artık umuyorum ki çevrenin ve toplumun sorunlarını dile getiren, geleceği sorgulayan sanatçılar ve üretimleri çoktan hak ettikleri ilgi ve takdiri daha geniş bir sanatsever kitlesinden göreceklerdir.

Suela J. Cennet: Çok önemli bir konu daha sergi artıkları ve dönüşümü değerlendirmek olabilir. Prodüksiyon ve sergi kurulum süreçlerinde kullanılan malzemelerin dönüşümünü nasıl sağlayabileceğimiz hakkında yeni modeller inşa etmek hepimiz uzun vadede faydalı olur. Ayrıca, yurtdışına ve seyahatlere bu kadar maruz kalmamak adına, kendi platformumuzu güçlendirmemiz şart. Bunun için sanatçılara bir takım destek mekanizmaların, alıcı/koleksiyoner için de teşvik edici mekanizmaları yapılandırmamızın her zamankinden önemli olduğunu düşünüyorum. Umarım bu yönde gelişmelere şahit oluruz.