Melis Danişmend: Ülkeye adalet ve empati boca edilmeli

Müzisyen Melis Danişmend, Pinhani grubunun yeni single'ı 'Peki Madem'in konuğu oldu. Ülkedeki kutuplaşmanın sadece müziğini değil tüm hayatını etkilediğini söyleyen Danişmend, “Zaman zaman sıkışmış, yorgun, umutsuz, öfkeli hisseden tek kişi ben değilim, bunu biliyorum. Adalet, vicdan, empati, nezaketin bu ülkeye acilen boca edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Keza artık birbirimizi sevmemiz gerektiğini de” diyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Dinleyicileri onun için “Sesi dünyanın en pahalı yan flütü gibi” benzetmesi yapıyor. Biz onu ilk olarak Üçnoktabir grubu ile tanıdık. Çok Geç, Bin Doz Öfke, “Her Şey Normal” Şarkılarının sahibi Melis Danişmend'ten bahsediyoruz. Müzisyen, gazeteci Danişmend, şimdi Peki Madem isimli single çalışması ile Pinhani'ye eşlik ediyor. Sözü ve müziği Sinan Kaynakçı'ya ait olan şarkının bir de video klip çekildi.

Kaynakçı'nın yazdığı sözlerin kendisi için 'Dalıp uzaklara gitme' aracı olduğunu belirten Danişmend, “Pinhani ile birlikte müzik ya da hayatı konuşmak her seferinde zihnimi açıyor” diyor. Danişmend ile müzik serüveninin yanı sıra rock müziği ve ülkenin politik atmosferinin sanata etkilerini konuştuk.

Pinhani düeti ‘Ve Ev’den sonraki ilk çalışmanız oldu. 2016’dan bugüne olan süreç nasıl geçti?

Tabii ki çoğumuz için olduğu gibi inişli çıkışlı (gülüyor). Hem ülke gündemi hem kişisel gündemim düz ve sakin bir yolda ilerlememe pek imkan vermedi. Ama bu konuda yalnız olmadığımı da biliyorum. Geçen sene şuna kesinlikle emin oldum: Biz hayatın tamamını ‘survivor’ olarak geçireceğiz. İnandıklarımız ya da seçtiğimiz meslekler sebebiyle sürekli önümüze çıkan engellerle mücadele edeceğiz. Ama bu sanatla uğraşan birinin verimli bir üretim dönemi geçirmesine vesile olabiliyor. Şartlar sizi zorladıkça yeni şarkılar içinizden çıkmak için tepiniyor. Dolayısıyla 2016’dan bugüne kimi zaman durdum, kimi zaman bocaladım, kimi zaman mutlu oldum, konserler verdim, şarkılar ve yazılar yazdım. Benim için hayatı daha da fazla sorguladığım ama karşılığında da ‘anlama’ ya da ‘kabullenme’ gibi hediyeler aldığım bir dönemdi.

'KABULLENİŞ, KÖRÜ KÖRÜNE BOYUN EĞMEDİKÇE OLGUNLAŞTIRIR'

Kabullenme demişken, bir kabulleniş içeren ‘Peki Madem’in sizdeki karşılığı nedir?

Kabulleniş, körü körüne boyun eğme içermediği sürece insanı sakinleştiriyor, olgunlaşma yolunda adım atmasına vesile oluyor. Şarkının sözü ve müziği Sinan’a ait, o daha iyi anlatacaktır ama insan bazen hayatta ya da ilişkilerinde ‘peki madem’ dediğinde daha huzurlu bir kapı açabiliyor. Kendi fikirlerini ezip geçmek gibi değil de, bir orta yol bulmak için belki de…

Sinan Kaynakçı Ondan Öyle şarkısıyla ‘Ve Ev' albümüne destek vermişti. Pinhani ile nasıl bir müzikal bütünlük yakaladınız?

Pinhani’yi çok seviyorum. Konserlerim için şehirden şehre yolculuk ederken Sinan’ın yazdığı şarkıların bana yol arkadaşlığı ettiği çok zaman olmuştur. ‘Dalıp uzaklara gitme’ şarkılarıdır benim için onlar. Son iki yıldır birbirimizin konserlerine konuk olduk, Sinan albümüme bir şarkı hediye etti, ben onların Nehirler Durmaz klibinde oynadım, konuk sanatçı olarak onların turnesine dahil oldum ve son olarak da Peki Madem'de bir araya geldik. Ve bunların hepsi de gayet doğal bir akış içerisinde gerçekleşti. Bu da sanırım birbirimizin müziğini ve hayata bakışını sevmemizden kaynaklandı. En azından kendi adıma bunu rahatlıkla söyleyebilirim, Pinhani ile birlikte müzik ya da hayatı konuşmak her seferinde zihnimi açıyor.

Beykoz'da bir köşkte çekilen video klipte 90'lar atmosferi hissediliyor. Sizin yorumunuz ne olur?

90’lar diye hiç düşünmedim ama İstanbul’da hala köy olarak kalabilmeyi başarmış Akbaba'nın tepesinde, ağaçlar arasında bir köşke adım atmak benim için değişik bir deneyim oldu. Doğası çok etkileyiciydi, İmre Haydaroğlu’nun yönetiminde harika bir gün geçirdik.

'BİZE SUNULANLARI YAKALAMAK İÇİN HEBA OLUYORUZ'

Bir röportajınızda her şeyin hızlı tüketildiğinden yakınmışsınız. Bu tüketim hızı bir müzisyen olarak sizi nasıl etkiliyor?

Tüketim hızlı olunca içeriğin derinliği, etkisi, meselesinin ne olduğu kimileri için ikinci planda kalmaya hatta önemsiz olmaya başladı. Bize sunulanları yakalamak için kendimizi heba eder hale geldik; sürekli bir yetişememe, yetersizlik hissi ensemizde. Ben yapı itibariyle ‘yavaş tüketeyim, tam anlayayım’ mantığında bir insan olduğum için bu anlayışı algılamam zaman aldı. Hala da tam adapte olabilmiş değilim, ‘peki madem’ diyerek kabullenmeye çalışıyorum (gülüyor).

Dijitalleşmenin müziğe etkilerini düşünürsek daha kolay müzisyen olunabilen bir süreç aslında bu. Peki bu durum müzik piyasasının kalitesini ne yönde etkiliyor?

Özellikle genç müzisyenlerin şarkılarını sunma konusunda rahat imkanlara sahip olmaları olumlu. Fakat bu her şeye ulaşabilme hali dinleyicinin bir gruba ya da müziğe eski zamanlardaki gibi bağlı olmasına engel oluyor gibi geliyor bana. Yani bu kadar alternatif varken durup bir albümü baştan sona dinlemek, o şarkıları hatmetmek, konserleri kaçırmamak falan bayağı nesli tükenen hareketler olmaya başladı (gülüyor). “Bu olmazsa öteki, bu konseri kaçırırsam diğeri” gibi bir çağda yaşıyoruz. Fakat yine de müzisyenin üretim ve onu sunma konusunda bağımsız olması, yaratıcılığı ve özgün işlerin sayısını artırıyor.

'TÜRKİYE'DE İNSANI GÜÇLÜ YOLLAR ENGEBELİ İLERLİYOR'

Türkiye'de hem müzik hem de gazetecilik manevi zorluklarla yapılan iki meslek. Her ikisinde de imzası olan biri olarak bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?

Hayatta yapmak istediğim iki işi yapıyorum, ki bunlara ‘iş’ demek bile bana garip geliyor. Bu yola girdiğimden itibaren güzel, tuhaf, kötü, inanılmaz, unutulmaz yüzlerce şey yaşadım. Hiçbir zaman şikayet ettiğimi hatırlamıyorum. Çünkü hepsi olağanüstü tecrübelerdi. İnsanı daha güçlü kılan şeylerin kaymak gibi düz yollardan geçmediğini biliyorum. Hele ki Türkiye’de. O yüzden bir şeyin ne kadar zor olduğu konusunda ahlanıp vahlanmak yerine onu nasıl kendime göre şekillendirebileceğimin planını yapmayı tercih ediyorum hayatta.

Ülkenin politik atmosferi ve kutuplaşma müziğinizi nasıl etkiliyor?

Müziğimi değil tüm hayatımı etkiliyor. Zaman zaman sıkışmış, yorgun, umutsuz, öfkeli hisseden tek kişi ben değilim, bunu biliyorum. Adalet, vicdan, empati, nezaketin bu ülkeye acilen boca edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Keza artık birbirimizi sevmemiz gerektiğini de. Tüm inişler çıkışlar ya da kötü haberler hepimizi bazen bir gün bazen haftalarca paralize ediyor. Şarkılarıma bu hislerim yansıyor. Ama işte bir noktada silkelenmek çok önemli. Ben de o zaman hayatın güzelliklerine, aileme, dostlarıma, Kadıköy huzuruna odaklanıyorum ve en iyi bildiğim işleri yapmaya, müzik ve yazıyla kendimi ifade etmeye devam ediyorum.

Rock müziğin sadece bağırarak yapılmadığını kanıtlayan bir müzisyensiniz. Halk arasındaki bu algı için neler söylersiniz?

Herkes nasıl müzik yapmak istiyorsa, nasıl şarkı söylemek istiyorsa öyle ilerlemeli. Ben türlerin, tekniklerin belli kalıplara indirgenmesine, sadece tek bir yolun doğru olduğunun düşünülmesine karşı olan bir müzisyenim. Hayatta başka alanlarda da, “Böyle olmak şunu gerektirir, diğer türlüsü yanlıştır” gibi kesin yaklaşımlar bana fazlasıyla katı geliyor. Her üretim onu yaratan kişinin karakterinden, stilinden, biriktirdiklerinden, geçmişinden ya da hayallerinden izler taşıyor. İsteyen bağırır, isteyen mırıldanır, isteyen susar ve bakar. Herkes dilediğini yapmakta özgür.

'ROCK MÜZİK YORGUNLUK DÖNEMİNDE'

Türkçe rock müziğin geldiği noktayı nasıl açıklarsınız?

Türk rock müziği şu anda bir yorgunluk döneminde. Eski şaşaalı günlerini yaşamıyor, başka müzik türleriyle iç içe geçerek varoluyor, daha doğrusu başka bir formda kendini gösteriyor. Bu aslında dünyada da böyle. Başka türler şu anda insanlara daha cazip geliyor. Yine de arada çok iyi gruplar, müzikler, sesler çıkıyor. Mümkün mertebe takip etmeye çalışıyorum.

Bir şarkı sözü yazarı olarak şarkı sözlerinin bir şey anlatması sizin için ne kadar önemli?

Epey önemli. Dinlediğim müziklerde şarkı sözlerine her zaman çok odaklandım, kartonetten okudum, yazan kişinin ruh halini anlamaya çalıştım, çok sevdiklerimi de genellikle hiç unutmadım, hafızamda kaldı. O yüzden, “Benim için sözün hiç önemi yok” diyenlere hep şaşırmışımdır. Ben sözlere kulak kabartmadan duramayanlardanım.

Bir dinleyiciniz “Sesi kusursuz bir enstrüman, dünyanın en pahalı yan flütü gibi” benzetmesi yapmış. Buna yorumunuz ne olur?

“Teveccühünüz” diyerek teşekkür edebilirim (gülüyor).

Son olarak önümüzdeki planlarınızdan bahseder misiniz?

Bol bol röportaj yapmak, ‘Şimdi Neredeler?’ başlıklı serime devam ederek 80’ler ve 90’larda hayatımıza giren, özlediğimiz isimleri okuyucuyla buluşturmak, yazı yazmak, konser vermek, yeni şarkılar yapmak, bu hayatı sorgulamak ama ipin ucunu kaçırmamak ve daha çok öğrenmek planlarım arasında.