Klaros’un kehanetleri

'Arka oda' esas kehanetin gerçekleştirildiği mekân olarak karşımıza çıkar. Kâhin burada, kehanet gecesi öncesinde bir çeşit istihareye yatar, bu aynı zamanda bir nevi oruçtur.

Klaros’a kuzeyden bakış. Ahmetbeyli Vadisi, sahil ve arkada Notion Akropolisi.
Google Haberlere Abone ol

Dr. Onur Zunal

İçerisinde tapınaklar, sunaklar, yollar ve pek çok farklı onurlandırma anıtını barındıran Klaros, her ne kadar Apollon Tapınağı ve tapımı ile öne çıksa da Arkaik dönemden itibaren kız kardeşi Artemis ve anneleri Leto’ya adanmış tapınak ve sunaklarla da ön planda oldu. Son yıllarda yapılan kazılar ise Klaros’un, Didim ve Delphi isimli kehanet merkezlerinden daha önce kurulmuş olduğunu ortaya koydu. Dolayısıyla Klaros, döneminin ünlü kutsal alanlarından biri olmasının yanı sıra antik dünyadan bildiğimiz kehanet merkezleri arasında en eski olanıdır.

Antik metinler ve arkeolojik verilere göre MÖ 13. yüzyılda kurulduğu anlaşılan Klaros’a ilk göç edenler Rhakios önderliğinde Girit’ten gelen bir gruptur. Daha sonra Yunanistan’dan ikinci bir göç dalgası ile bölgeye Apollon kâhini ve kızı Manto gelir. Vatanlarından uzakta yeni bir yere gelen göçmenleri burada yaşayan yerli halk içlerine almak istemez. Bu durum yeni gelenleri bir güç birliği yapmaya iter ve sonucunda Giritli Rhakios ile Manto evlenir. Manto daha sonra kehanet merkezini kurar ve buradaki ilk kehanetler onunla yani bir kadın kâhin ile başlar. Klaros’un ünlü olması ise Rhakios ile Manto’nun çocukları olan Mopsos dönemine rastlar. Mopsos, MÖ 1220-1170 yılları arasında yaşayan dönemin ünlü kâhini aynı zamanda da pek çok kentin kurulmasına vesile olmuş bir kişidir. Manto ile kurulan Klaros’ta artık kehanet verme görevi Mopsos’a geçer. Bu aynı zamanda dişillikten erilliğe evrilen bir süreç olarak karşımıza çıkar.

FELAKETTEN SONRA FAL

Klaros’un kuruluşu ve kehanetin başlama serüvenini bu şekilde özetledikten sonra biraz da kehanet olgusu ve ritüelin nasıl gerçekleştiğinden bahsedelim. Kehanetin kelime anlamı gelecekten haberler vermek/geleceği görmektir. Bu aslında Yunan tanrılar dünyası için önemli görevlerden bir tanesidir. Yunan tanrılar dünyasında pek çok tanrı ve tanrıça tıpkı insanlar gibi gündelik işleri/görevleri aralarında paylaşmıştır. Bunlar aynı zamanda kendi eşleri, birliktelikleri, hayatları ve zevkleri olan farklı karakterlerdir. İşte kehanet, bu görevler arasında dinsel bir olgu olarak karşımıza çıkar ve tanrı Apollon ile ilişkilendirilir. Kısacası Pagan inancın kâhin tanrısı Apollon’dur.

Antik Yunan inancına göre bir kentin kurulması/taşınması, bir komutan, kral ya da imparatorun savaşa girmesi durumlarında her zaman kâhine danışılması gereklidir. Tabii danışılan konular sadece bunlarla da sınırlı değil… Depremler ve salgın hastalıklardan sonra insanlar ya da kentlerden gelen delegasyonlar, tanrılardan medet umar, onlara sığınırlar. Burada da kâhinin sorularını yöneltip cevaplar aldığına inanılan tanrı Apollon devreye girer. Peki, Apollon’un kehanetleri nelerdi? Bu soruların cevaplarını Klaros özelinden yanıtlamaya çalışalım…

KLAROS’UN EN BÜYÜK KEHANETİ

Helenistik Dönem Apollon Klaros Tapınağı.

Klaros’ta gerçekleştirilen en büyük kehanet, belki de İzmir’in (Smyrna) kuruluşudur. Büyük İskender, İzmir’i aldıktan sonra bugünkü Kadifekale’de (Pagos) uykuya dalar. Rüyasında, kendisine uyuduğu yerde bir kent kurulması söylenir. İskender, bu rüyayı yorumlatmak ve yeni kuracağı kentin yerini danışmak üzere Klaros’taki Apollon kahinine başvurmaya karar verir. Ancak, Klaros’a kendisi gelmez, komutanı Lisimahos’u gönderir. Bu başvuru Klaros'a yapılan ilk kişisel başvuru olarak kayıtlara geçer. Tanrının Lisimahos’a verdiği cevap şöyledir: “Kutsal Meles çayının dışındaki Pagos'ta oturacak olan halk, üç hatta dört kat daha mutlu olacak.” Böylelikle İskender Kadifekale eteklerinde yeni kenti kurar…

İskender’in ardından bir diğer kişisel başvuru, Roma İmparatoru adayı olan Germanicus’un Klaros’a gelişidir. Germanicus, imparator Tiberius’un evlat edindiği ve ondan sonra tahta çıkacak olan kişidir. Kendi geleceği ile ilgili sorduğu soru sonrası tanrı ona üzücü bir yanıt verir: "gelecekte Germanicus'u kötü bir yazgı bekliyor”. Bu kehanetten kısa bir süre sonra Germanicus Roma’ya dönemeden yolda hastalanır ve imparator olamadan ölür. Bu satırlardan anladığımız Apollon’un her zaman güzel haberler vermediğidir!

MS 2. yüzyılda yaşamış olan ünlü hatip ve entelektüel Aelius Aristides’in de yolu Klaros’a düşer ve Apollon kahinini ziyaret eder. Aristides, özellikle MS 177’de meydana gelen ve Smyrna’yı çok şiddetli etkileyen deprem sonrasında, dönemin Roma imparatoru olan Marcus Aurelius’a hitaben, kentin yeniden yapılanma süreci için yazmış olduğu söylevleri ile bilinir. Aristides, Mısır ve Roma’ya yapmış olduğu seyahatler sırasında bazı rahatsızlıklar geçirir ve bunun tedavisi için Bergama’da (Pergamon) bulunan Asklepion’da uzun süre tedavi görür. Aristides, babasının önerisi ile Klaros’a gelir ve Tanrı Apollon’a hastalığının tedavisi konusunda danışır. Tanrı’nın verdiği cevap ise: “Pergamon'daki Asklepeios tarafından iyileştirileceği" olur. Aristides, tavsiye üzerine Pergamon’a gider ve kendi yazmış olduğu metinlerinden anladığımız kadarıyla da romatizma ağrılarına şifa bulur.

KEHANET RİTÜELİNİN AŞAMALARI

Peki, Klaros’ta kehanet ritüeli nasıl gerçekleşiyordu? Bu ritüelin ne gibi aşamaları vardı?

Havadan ön ve arka Adyton.

Klaros’ta bulunan tapınakta kehanet ile ilişkili üzeri kemerli iki oda bulunur. Tapınağa ve bu odalara girmeden önce bir arınma ritüelinin yapıldığını burada bulunan yazıtlardan anlıyoruz. Arınma, aynı zamanda kutsal alana ilk girişten hemen sonra da yapılır. Bunu günümüzde abdest almak gibi yorumlamak yanlış olmayacaktır. Oldukça ünik bir mimariye sahip olan tapınağa giriş yapıldıktan sonra yerin altında bir tünel şeklinde koridordan ilerlenir. Bu koridora da kuzey ve güneyde iki farklı merdivenle inilir. Kuzey merdiveni kehanet başvurusu için gelenler, güney merdiveni ise kehanet başvurusunda bulunup tapınağı terk edenler kullanır. Tapınak içinde kehanet ile ilgili yer alan ve ön adyton olarak adlandırılan odalardan ilki, bir nevi bekleme salonu olarak kullanılır.

Ön Adyton (Bekleme Salonu)

Arka adyton olarak adlandırılan diğer oda ise kutsal olarak kabul edilen su kaynağının bulunduğu alandır. Burada yer alan kuyu çok büyük ihtimalle Klaros’un burada kurulmasına vesile olmuş, henüz anıtsal mimarinin de olmadığı dönemlerde de var olan bir kaynak. Arka oda esas kehanetin gerçekleştirildiği mekân olarak karşımıza çıkar. Kâhin burada, kehanet gecesi öncesinde bir çeşit istihareye yatar, bu aynı zamanda bir nevi oruçtur. Kehanet zamanı gelince burada yer alan su kaynağından su içerek orucunu açar. Kâhin ile sadece rahip konuşabilir ve danışan kişiden aldığı soruları kâhine, rahip iletir. Kâhin su kaynağından içmiş olduğu su ile orucunu bozar. Burada yer alan kaynak suyu, faylanma ile oluşan ve içinde taşıdığı mineraller nedeniyle içen kişide hafif bir sarhoşluk yapan bir özelliğe sahiptir. Bu fiziksel durum ve ruh hali ile kâhinin tanrı Apollon ile temas kurduğuna inanılır. Kendisine yöneltilen soruları tanrıya sorar, aldığı cevapları ise rahip aracılığıyla danışan kişiye iletir.

Bu kehanet ritüeli geceleri özellikle de dolunay zamanında yapılmaktaydı. Mistik bir ortamda gerçekleştirilen bu ritüele tapınağın anıtsal mimarisi ve içerisinde bulunan kült heykellerinin de eşlik ettiğini düşündüğümüzde son derece muazzam bir görüntüyü hayal etmek şu anda bile mümkün. Zira mermerden inşa edilmiş yaklaşık uzunluğu 46 m., yüksekliği 12 m. olan bir tapınakta kehanet günleri Apollon, Artemis ve Leto’nun 7 m. yüksekliğinde kült heykelleri insanları karşılamaktaydı.

İNSANIN DEĞİŞMEYEN UMUDU

Kimi zaman tüm bir şehir kimi zaman da kişisel meseleleri için Klaros’a gelen kişi ya da heyetler geleceklerinden hep güzel haberler duymak isteseler de bu hep umdukları gibi olmadı. Ancak sorularına istedikleri yanıtları alanlar sonrasında yine Klaros’a gelip burada tanrı için kurban sunularında bulunurdu.

Tapınağa ait kült heykellerinin kopyaları. (Artemis, Apollon ve Leto)

Kehanetin dinsel bir olgu olduğu ve kutsal alanda bir ritüele bağlı kalınarak yapıldığının, bu ritüelde yer alan kişilerin din görevlisi olduğu ve aynı zamanda özellikle tüm toplumu ilgilendiren işlerde mutlaka tanrıya danışma zorunluluğunun yani bir çeşit yaptırımın olduğunun altını bir kez daha çizelim. Bu durum bize aslında günümüz insanının binlerce yıl önce yaşayan atalarından çok da farklı bir düşünce yapısına sahip olmadığı gerçeğini gösteriyor. Bizler hâlâ geleceği merak etmekte ve hep güzel haberler almayı umut etmekteyiz. Ne de olsa umut olmadan yaşanmaz. İnsanlığın elinde Pandora’nın kutusunun açıldığı andan bu yana kalan ve belki de bizleri yaşama bağlı tutan en önemli şey de o umuttur…

* Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı.

 

 

 

Etiketler kehanet klaros