Eleştirel tutuculuğa karşı

Tim Parks'ın denemelerinden oluşan derlemesi 'Yaşam ve Yapıt' Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı. Parks denemelerinde, romancıların eserleriyle hayatlarındaki kesişmeleri, edebi ve psikolojik bir derinlik içerisinde bulup ortaya çıkarıyor.

Google Haberlere Abone ol

Tim Parks, adı çok satan yazarlar arasında anılmasa da hem Türkiye’de hem de dünyada kendi okur kitlesini yaratmış bir yazar. Aynı zamanda kurmaca eserlerinin yanı sıra düzenli olarak edebiyat üzerine denemeler yazan, çeviriler yapan, üniversitede ders veren ve projelere imza atan üretken bir sanatçı-akademisyen. Yazarın edebi klişeleri masaya yatırdığı Ben Buradan Okuyorum adlı derlemesi 2016 yılında Metis Yayınları’nca yayımlanmıştı. Yazarların yaşamları ile yapıtları arasında dinamik bir ilişkinin olduğunu savunduğu Yaşam ve Yapıt adlı derleme ise geçtiğimiz aylarda Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı.

AKADEMİNİN KUTSALLAŞTIRMASINA KARŞI

Edebiyat eleştirisi konusunda fikir oluşturmaya çalışırken bazı sorularla meşgul oluruz: Eser nasıl ele alınır? Eser ile ilgili yazarken yazarın yaşamı ya da yaşadığı çağ göz önünde bulundurulmalı mı? Yoksa sadece metnin içinden ilerlememiz mi gerekir? Bu sorular hakkında neredeyse yüz yıldır tartışıyoruz. İçerik okumasıyla doğan eleştiri, dilbilim, psikoloji, sosyoloji gibi disiplinlerle temas ederek farklı biçimler almaya başladı. Dilbilim ile girilen temas daha çok metnin içinde kalınması gerektiği konusunda uyardı eleştirmenleri. Dilbilimin açtığı yolda ilerleyen biçimciler de anlatı şablonları çıkararak akademiye yol haritası çizmeye çalışıyordu. Bunun sonucunda akademik üretimde bulunan edebiyat araştırmacıları metnin içindeki tartışmalara katkı sağlayacağını düşünmedikleri her soruya mesafeli olmaya başladılar. Metnin dışındaki bu etkenlerle daha çok edebiyat sosyoloğu ya da kültür araştırmacısı ilgilenmeliydi. Edebiyat sosyolojisi ya da kültürel araştırmalar alanlarında çalışanlar ise sadece belirli bir izlek söz konusu olduğunda düştüler bu tip soruların peşine. Sonuçta, yazarların hayatları ve yaşadıkları tarihsel dönem her zaman edebiyat eleştirisinin içinde yer edinse de bu durum akademik anlamda ayıplandı.

Yaşam ve Yapıt, Tim Parks, Çevirmen: Şakir Özüdoğru, 288 syf., Ayrıntı Yayınları, 2019.

Tim Parks tam da bu ayıplanmanın saçmalığı üzerine düşünmeye çağırıyor okuru. Çünkü kişisel tepkilerin en aza indirgeneceği nesnel bir eleştirinin mümkün olamayacağını, böyle bir eleştirinin yapıttaki pek çok ayrıntıyı gözden kaçırmamıza neden olacağını; yazarın biyografisinin ve yaşadığı çağa dair edinilecek bilgilerin, metni daha derinlemesine ele alma fırsatı doğuracağını savunuyor. Aynı zamanda sadece metinden yola çıkan akademik yasakçılığı da hedef tahtasına koyuyor: “… eleştirel tutuculuk hem yazarı hem okuru tasfiye ederek metne odaklanmıştır. Bu, psikolojinin karmaşasından, öznelcilikten, gevezelik etmekten korunmanın bir yolu olagelmiştir. Üreticisi de tüketicisi de hesaba katılmamış, insanlarla alışverişi dikkate alınmaksızın kendi kendine bir değeri ve özü varmışçasına metnin kutsal bir önemi olduğu varsayılmıştır.”

ALAYLI ELEŞTİRİNİN SPEKÜLATİFLİĞİNE KARŞI

Tim Parks’ın akademi ile hesaplaşması, ‘alaylı’ eleştirinin etkisi altına girmesi sonucunu doğurmamış. Derlemedeki makaleleri kaleme aldığı New York Review of Books ve London Review of Books’un yayın politikası gereği yazarlarından kişisel değerlendirmeler yazmasını beklediğini belirten Parks, yazılarına “tamamen kişisel, hepsinden önemlisi de tamamen spekülatif olmadan nasıl biçim verebileceği” üzerine yoğunlaşarak, akademi ile geleneksel eleştiri arasında bir yol bulmaya çalışıyor. Bunun için hem metne hem de yazarın yaşamına odaklanıp, nesnel bir değerlendirmenin olanaklarını araştırıyor.

Yöntem belirlendikten sonra, çalışmanın yönü ve yazıların oluşumu için bir yol haritası çıkmış. Yazılar oluşurken biyografi, otobiyografi ve yaşam öyküsü okumayı alışkanlık edinen yazar, buna sistemik psikoloji ve konumlandırma teorisi okumalarını da eklemiş. Böylece yazarların eserlerine derinlemesine etki edebilmeyi hedeflemiş. Kitabı oluşturan makaleler, ele alınan yazarların birbiriyle ve dönemle ilişkileri gözetilerek sıralanmış. Hala hayatta olan yazarlarla ilgili yazılarda kronolojik bir sıralamaya gidilmemiş ama özellikle kitabın ilk bölümlerinde ele alınan yazarların doğum tarihleri dikkate alınmış.

ŞABLONLARA HAPSOLMADAN YAZMAK

Bir fark da şu: Tim Parks; Charles Dickens, Fyodor Dostoyevski, Thomas Hardy, Anton Çehov, James Joyce, Samuel Beckett gibi şu an hayatta olmayan yazarlar ile ilgili olarak daha çok biyografilere yaslanırken, yazarın dönemdaşı sayılabilecek Muriel Spark, Philip Roth, J. M. Coetzee, Julian Barnes, Colm Tóibín, Geoff Dyer, Peter Stamm, Graham Swift, Dave Eggers, Haruki Murakami, Peter Matthiessen, Stieg Larsson ve E. L. James’in yapıtlarının değerlendirilmesinde röportajlar, özet yaşam öyküleri ve otobiyografik olduğu düşünülen eserlere yöneliyor. Tim Parks, modern klasikler üzerine yazarken nesnel ölçütleri daha fazla devreye sokarken, günümüz yazarları konusunda eleştiri yönünden daha müsrif davranıyor. Lakin bu eleştirilerin de nesnel dayanaklarının sağlam olduğunu ve ele alınan yazarları farklı bir gözle okumayı sağladığını belirtmeliyiz.

Düzenli olarak bir mecrada yazanlar için en büyük tehlikelerden biri de kendini belirli bir şablona hapsederek, bir süre sonra tekrarlara düşmektir. Bunu engellemenin yegâne yolu ise farklı okumalarla entelektüel sermayeyi beslemektir. Tim Parks'ın bu anlamda disiplinli bir yazar olduğu aşikâr. Bir akademisyen olsa da kendini çalışma alanına sıkıştırmadığı, farklı okumalar ve ilgi alanlarından beslendiği, ele aldığı yazarlar ile mesafesini korumaya çalıştığı, klasikler kadar çağdaş edebiyatı da takip ettiği için denemelerinde tekrara düşmüyor. Yaşam ve Yapıt’taki yazıların okuru sıkmadan ilerlemesinin bir sebebi de Tim Parks’ın üslubu. Yazar hem okurla hem de ele aldığı eserle karşılıklı bir konuşma yürütüyormuş gibi yazmayı başarıyor. Böylece “eleştirel tutuculuğun” metni kutsallaştırarak dışladığı yazarı ve okuru, yeniden tartışmaların içine çekiyor.