Ahraz Alfabe: Şairin girdabı

Murat Esmer’in şiirlerinde yasla birlikte tamamlanmasına fırsat verilmemiş, yaşantısı eksik kalmış ergenlik süreci ve duygusunun da yansıtıldığını söyleyebiliriz. Murat Esmer’in “sokak ağzı”, argoya dayanan dili, yaşamaya fırsat bulunamamış ergenlik diline şiirsel bir özellik kazandırma çabası olarak düşünülebilir.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Yeni bir yayınevi, Kaos Çocuk Parkı. Bir süredir yayımladığı şiir kitapları ve benimsediği yayın anlayışıyla gündemde. Murat Esmer'in İlk kitabı da Kaos Çocuk Parkı etiketiyle yayımlandı.

Her şeyin ilki, daha çok içerdiği acemilikler ve taşıdığı potansiyelle dikkat çeker. Bu durum, genç şairlerin ilk yapıtları için de geçerlidir. Genç şairin ilk yapıtı çoğunlukla gerçekleştirilen ve eksik kalan birçok şeyin hatırasını ve kaydını da oluşturur. Öte yandan, ilk kitap bir eşiktir. Genç şairin şiir çıtasını nereye koyduğunu ya da nereye koymak için hamle yaptığını gösterir. Daha başlangıçta, ilk şiiri, ilk kitabıyla şiirinin çıtasını koyacağı yeri belirlemiş ve bulmuş çok az şair vardır. Onların da aslında asla vazgeçmedikleri, vazgeçemeyecekleri arayışları daha sonraki zamanlarda sürer. Çünkü şiiri de, şairi de yaşatan arayış ve deneydir.

Genç şair ve ilk yapıtla ilgili şunlar da dile getirilebilir: İlk şiir yapıtları genç şairin potansiyeline işaret etmesi bakımından önemlidir. Bu yönde birtakım ipuçları sunar. Potansiyelden kasıt genç şairin duygusunun, düşüncesinin, duyarlılığının yanı sıra şiir dili, dilinin şiirleştirme gücü, kudreti, deyim yerindeyse çapı, genişliği, derinliğidir.

.

Murat Esmer, şiir okurlarının dergilerden, özellikle Bireylikler dergisinden tanıdığı, bildiği bir isim. Dergilerde yayımlanan şiirleri dikkatleri üzerine çekmiş, ilgi de uyandırmıştı. İşte o şiirlerin önemli bir kısmı, kitap olarak da okurla buluşmuş durumda.

Esmer’in Kaos Çocuk Parkı’ndan çıkan kitabının adı “Ahraz Alfabe”.

Şiirleri, dergilerde yayımlandıklarında okumakla bir kitap bütünlüğü kazandıktan sonra okumak farklı etkiler oluşturuyor diye düşünüyorum. Şiir ya da şiirler kitaptan okunurken daha çok dikkat kesiliyor, ayrıntıya daha çok giriliyor gibi. Bir de kitaplar, içinde yer alan şiirler okunurken ya da okunduğunda, üzerinde daha uzun uzadıya düşünme, daha geniş çaplı yorum yapma olanağı sağlıyor sanki.

Murat Esmer’in kitabına adını veren “ahraz” sözcüğü bir sıfat. Sözlükteki karşılığı sağır ve dilsiz kimse olarak belirtiliyor. Bunları öğrenince ister istemez bir soruyla karşı karşıya kalıyoruz. Peki kitapta bir “ahrazlık”, bir sağır ve dilsizlik durumu söz konusu mu? Bana kalırsa bir sağırlık ve dilsizlikten değil de bir “sessiz konuşma”dan bahsedebiliriz belki. Bu yönüyle kitaptaki şiirler, şairin kendine -ama kendi kendisiyle değil- yönelik bir konuşmalar toplamı gibi de okunabiliyor. Kitap daha başka nasıl okunabiliyor, şiirlerden neler okunabiliyor, bakalım.

Her şairin şiiri tanımlamaya, betimlemeye, açıklamaya yönelik sözleri, tezleri ne kadar genellenmiş olursa olsun daha çok kendi şiirine işaret eder. Murat Esmer de gönderme yaparak Ece Ayhan’ı selamladığı kitabın “Şiir Suçtur Abiler” başlıklı ilk şiirinde, bir tanımlama yaparak deniyor bunu. Şair bir yandan “Şiir Suçtur Abiler” başlıklı şiirinde, şiirin suç olduğunu ve kitapta bundan sonra yer alan şiirlerde şairin suçuyla karşı karşıya kalacağımızı ima ediyor. Bir yandan da bence asıl niyetini ortaya koyuyor; poetikasına dikkat çekiyor. Şiirden ne anladığını, şiiri nasıl düşünüp yorumladığını paylaşıyor okurla. İyi de yapıyor. Okurunu kitabın daha ilk şiirinde poetikasını açıklayarak karşılamak önemlidir. Esmer, “şiir suçtur” derken aslında şiir yazarak suç işlemiş biri olarak bir şeye daha dikkatimizi çekiyor: Suskunluk. Şair sanki bize şunu da söylüyor: Şiir yazdım, suç işledim, ama susacağım. Elinizdeki şiirler suçumun delilleridir, buyurun gereğini siz yapın. Bu bahiste düşünmemizi ve değerlendirme yapmamızı kolaylaştırması için “Şiir Suçtur Abiler” başlıklı şiirden bir bölüm aktarıyorum:

şair

dilden bıçağını kendine saplar

ya gece ya geceye yakın

birden kapı zili gelen kim

üç harfle bir sesten gül

güle oynaya gelip oturur

göbeğine intihara yatkın

şarabı kırmızı allah'ı kara şairin

ayaklanır içinde bir şeyler

yer değiştirerek

aşk ve günah birbirinin nöbetini

tutar çapraz susarak

Murat Esmer’in şiir anlayışı alıntıladığımız dizelerde de ortaya konulduğu gibi kısaca, “şiir suçtur, ne kadar suç işlersek o kadar iyi” biçiminde de özetlenebilir. Bu durumda okura suçun delilleriyle baş başa kalmak düşüyor. Biz de öyle yaptık; deliller üzerinden ilerlemeye çalıştık. Yüz dört sayfa, beş bölümden oluşan kitabı bir deliller dosyası gibi serdik önümüze, okuyup serimlemeye yöneldik.

“Ahraz Alfabe”nin en dikkat çeken özelliği şiirlerde açığa çıkan duygu diyebiliriz… “Cin Ali Okulda” başlıklı şiirin şu dizelerinin altını çizerken aslında şairin portresinin ve biyografisinin de altını çizmekte olduğumuzu fark ettik:

ipince bir öksürükten

çizmiş babam beni kara

Şairin doğrudan ve de daha çok kendisini konuştuğu şiirlerde dikkat çeken bir şey daha söz konusu. Şair tamamlanmamasına fırsat verilmemiş ergenliğin emanet olarak saklanmış diliyle konuşuyor.

Kitabının adını neden dilsizlik, suskunluk anlamına gelen sıfatla tanımlandığına ve bu dilsizlik alfabesinin ya da suskunluk alfabesinin ne anlama geldiğine yönelik oluşan merakımız, kitabın ilk sayfalarında yer alan şiirlerde karşılığını buluyor. Okuyacağımız şu bölüm, “Sonranın Kösnül Şarkısı” başlıklı şiirden:

o mavi rüzgar dağın kendine uzak gölgesi

denizin ağacı büyüdü durdu mayıs’ta

sonra bi gün

şarkılar çalındı haritanın kuzeyinden

sonra bi gün

babam öldü çocukluğum büyüdü

sonra bi gün

Altını kalınca çizdiğimiz “babam öldü çocukluğum büyüdü” dizesinin kitabın anahtarı olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte şairin erken büyüyen çocukluğu, tamamlanmasına fırsat verilmeyen ergenliği sorun edindiğini de belirtelim. Bu sorunu dile getirme biçemi ve ona koşut olarak oluşan biçimi de dikkat çekici bulduğumuzu söyleyelim. Aşağıdaki dizeler de “Cin Ali Okulda” başlıklı şiirden:

biz varoştan gelme hayta talebeler

şiirle küfürle dolu beslenme çantaları

bana kış gününde tombul

ve ıssacık bir melek yolla

“Ahraz Alfabe”yi kitaptaki ara başlıklardan bağımsız biçimde izlek, tema, konu açısından bölümleyerek de okumak mümkün diyebiliriz. İlk iki bölümde daha çok babanın erken kaybından doğan yoğun yas duygusuna eşlik eden ergenlik ve gençlik dönemine ait varlık, varoluş kaynaklı sorunlar dile getiriliyor. Ancak yasın, kitabı oluşturan şiirlerin tamamının ağırlık noktasını durumunda. Şiirlere egemen yas duygusu ve melankolik atmosfer, kaçınılmaz olarak Freud’un yas ve melankoliyle ilgili sözlerini hatırlatıyor. Şöyle diyor Freud: “Yas, sevilen bir yakının veya ülke, özgürlük, bir ideal gibi düşünsel-soyut bazı değerlerin kaybına karşı gelişen bir reaksiyondur. Yasa neden olan olayların benzerleri, bazı insanlarda, bizde patolojik bir dispozisyon şüphesi doğuracak şekilde melankoliye neden olurlar. Yas içinde her ne kadar yaşama karşı takınılan tutumda büyük bir değişiklik ortaya çıksa da bu değişikliğin bize hiçbir zaman patolojik ve tıbbi tedavilik bir durummuş gibi gözükmemesi çok önemli bir izlenimdir. Biz belirli bir zaman içinde bu durumun üstesinden gelineceğine inanır ve herhangi bir müdahaleyi faydasız, hatta zararlı görürüz. Melankolinin ayırıcı özellikleri, derin acılı bir yeis hali, dış dünyaya ilginin kesilmesi, sevme kapasitesinin kaybı, aktivitelerin inhibisyonu ve kendini kınamaya, yermeye varan ve sanrısal cezalandırılma beklentisinde sonuçlanacak şekilde, kendine saygıda azalma halidir. Bu tablo, bir belirti hariç yastaki benzer özelliklerle ele alındığında biraz daha anlaşılır olmaktadır. Yasta kendine saygıda bir bozulma yoktur, ama diğer belirtiler melankoliyle aynıdır. Sevilen birinin kaybına bir reaksiyon olarak ağır bir yas, melankoli ile benzer acı veren zihinsel bir durumu, dış dünyaya ilginin kaybını-öleni anımsatmayacak şekilde-, ölenin yerini alacağı düşünüldüğünden yeni bir sevgi nesnesi edinme kapasitesinin kaybı, ölenle bağlantılı olmayan her etken çabadan vazgeçişi içerir.”

Murat Esmer’in şiirlerinde yasla birlikte tamamlanmasına fırsat verilmemiş, yaşantısı eksik kalmış ergenlik süreci ve duygusunun da yansıtıldığını söyleyelim. Murat Esmer’in “sokak ağzı”, argoya dayanan dili, yaşamaya fırsat bulunamamış ergenlik diline şiirsel bir özellik kazandırma çabası olarak düşünülebilir.

Yas ve bir tür engellenmişlik duygusunun kuşattığı şiirlerden oluşan “Ahraz Alfabe” için şairin girdabı da diyebiliriz. Çünkü şiirler, yasın süresinde tamamlanıp yaşamın olağan akışına bir türlü dönülememesi sonucu, onu yaşayan kişiyi adeta girdaba sürüklediği izlenimi de oluşturuyor. Şairin sorunu bu krizle başa çıkma deneyimi olarak yansıyor şiirlere. Okuyacağımız şu dizeler “Leyla Misal” başlıklı şiirden:

beni kimselere bırak leyla suya misal

benden senden başka bir leyla gerek

bir ateş

bir su

bir dağ gerek

yaslanıp dünyaya karşı

omuz omuza bir çift yanık el

başka bir yeşil gerek leyla

başka bir ses

Esmer’in biçim ve biçem olarak grotesk bir tarz benimsediğini görüyoruz. Bu tercihin oluşmasında yaslı ve acılı yaşamın payının etkisi olsa gerek. Bu ölçüde yoğun yasla kalakalmış, bu tamamlanmamış yaşama süreçlerinin sonunda nasıl bir dilsel tepki bekleyebilir ki… Necmiye Alpay groteski şöyle açıklıyor: “Terbiye edilmemiş bir şiirsöz; ayıklanmamış uyaklar, yinelemeler, şiir dünyasının eskimiş dış halkalarına denk düşen (Genç Werther’i çağrıştıran) sesler (“İnan”), son anda sonsuzluğa doğru fırlatılmış dizeler olmasa düzyazıda kalacak bölümler…”

Kitaba, “babasız çığlığım beni ölüm büyüttü” başlığının yer aldığı üçüncü bölümden itibaren, ergenlikle başlamış ama çözülememiş varlık ve varoluşla ilgili sorunların tema, izlek, konu olarak eklendiğini görüyoruz. Bu bağlamda okunması için alıntıladığım bölüm “Kayıp İlanı” başlıklı şiirden:

babam mezarından çıkalı otuz bir

geçmiş yıl duydun mu tenekeci

kırçıl bıyıkları biraz daha seyrelmiş

alnında tarifi mümkün taş yarası

geceyi kiminle konuştuksa üstüme kustu

hadi şahdamarıma bir öpücük at

sınırsız neresi varsa beni oradan tut

kendi kaybımı arıyorum ayan olsun

devletin kazma vurduğu toprakta

yatamam beni göğe dik nazlı bir

küfür ol elimden seyir aklıma gir

bir daha hiç cenaze çıkmasın kalbimden

Murat Esmer’in ağzında birikeni söylemek için risk almaktan, dilin, duygunun, düşüncenin marjına gitmekten çekinmediğini görüyoruz. Şu dizeler “Baba” başlıklı şiirden:

sevgililerim seninle öldü kimliğim renksiz

hiç saçları dolanmadı yüzüme ya da elleri

ben ilk mektepte tebeşir tozu yutup

erteledim portakal bahçelerinde soluyan çocukluğu

büyüdüm ölümü ezber etmenin içli uğultusu

büyüdüm hayat bir adım önde kan bahşetti düşüme

Şair kitabın sözünü ettiğimiz son üç bölümünde yer alan şiirlerde, özellikle yaşantının dibe vurduğu dile, argoya, mekânlara ve oralarda rastlanabilecek kişilere açılıyor. “Şarapiz’in Rüyası” başlıklı şiirden bir bölüm okuyalım:

balat'ta bir rum meyhanesi

masada yüzünden bi meze rakı bi yudum

aylardan hiç takvim duvarsız duruyor alnımda

eski şarkılar fasıl kürdilihicazkar

damla damla soyunuyoruz her notada

çıkamayız bu meyhaneden yıkılırız

şehir yıkılır üstelik hava nemsi

çaput elbiseli korkuluktur aşk

masaya yayılıp aklımı kurcalar yüzün

Murat Esmer, Ahmet Erhan’ı kendisine kılavuz seçmiş adeta ve şiirlerini de şiiri için örnek almış. Birçok benzer yanları da var. Murat Esmer de Ahmet Erhan gibi ne söylerse söylesin; neyi nasıl söylerse söylesin aslında yasla yaşamanın bunaltısını, yasla birlikte çekilen acının katlanılmazlığını söylüyor. Üstelik girdapta konuşmak hiç de kolay değil. Esmer, şiirlerinde karamsar, umutsuz ama intihardan yana görünmüyor. Ancak yaşamaya devam etmek için de ikna edecek güçlü sebepler arıyor. “Ahraz Alfabe” işte bu arayışın şiirlerinden oluşuyor. Son alıntımız otobiyografi başlıklı şiirden olsun:

acılı bir halk ezgisi gibi gülüşü

susuşu suları tersine koşturur

yalnızlık kesmiştir göbeğini

annesi yaprak babası afilli ölü

Murat Esmer şiirlerinden edindiğimiz izlenime dayanarak söylüyoruz; sürprizler, jestler yapmayı seven bir şair. O sürprizlerden biri şu: Kitapta yer alan “biyografi” başlıklı şiir, bekleneceği üzere ilk ya da son sayfada değil. Adeta kitabın içine gömülmüş. Demek ki okurun karşısına birden çıksın istenmiş. “Ahraz Alfabe”de önemli bir deneyim; tamamlanmamış yas ve ergenlik süreci sorunsallaştırılarak ve kendi özgün şiirsel dili oluşturularak aktarılıyor. Murat Esmer’in bizce “Ahraz Alfabe”si bu yılın önemli şiir kitaplarından biri olmaya aday. Özellikle şiir okurlarının dikkatini çekmek isteriz…