2017: Şiirin zor yılı!

2017 şiir için, deyim yerindeyse ön koşul olan arayış, atılım yönünden zayıf, mütereddit bir yıl oldu... Oysa belki de bu, fırtına için rüzgâr biriktirmek olarak değerlendirilecek bir durumdur. Öte yandan kamusal alandaki varlığı, varoluşu, görünürlüğü, bilinirliği yönünden geçen bir yıl içinde şiirin sesi kısılmadıysa bile öyle çok yükseldi de denilemez.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR -  Zaman zaman şiirin durumuna ilişkin yakınmaların yaygınlık kazandığına. önceki kuşakların yeni eğilimlere bakarak gidişattan şikâyet ettiğine, hatta şiirin sonunun geldiğine yönelik seslerin yükseldiğine tanıklık ettiğimiz bir yıl daha geride kaldı. Şiirin bir sona doğru mu gittiği sorularını da duyduk bu arada. Şu kadarını söyleyelim: Türkçede şiir bitmez. İddialı bir söz oldu, ama gerçek bu. En azından uzunca bir süre daha Türkçede bir şiirsizleşmenin söz konusu olmayacağı görülüyor. Bugün geldiğimiz noktadan bakarak diyebiliriz ki şiir adeta tanrısı ve peygamberi şair olan bir dine dönüştü...

Özellikle bu, Türkçe şiir için daha çok böyle. Bu şiir dininin değişik tarikatları oluşmuş durumda. O tarikatların da cemaatleri var elbette... Oluşan bu şiir dini de şiir de Türkçenin devinimini, değişimi sürdüğü müddetçe, hiç kimsenin kuşkusu olmasın, varlığını korur... Yani Türkçe hâlâ gelişim sürecinde olan bir dil ve tanrısı da, peygamberi de şair olan bir şiir dini oluşmuş durumda. Kökleri tarihin derinliklerinde olması ve Türkçenin gelişim sürecinin devam etmesine bağlı olarak diyoruz ki Türkçede şiir bitmez. Hatta uzunca bir süre bitmez. Belki gelişim açısından olumlu olumsuz dalgalanmalar ve daralmalar görülebilir... Gelişim sürecini tamamlamamış bir dilin şiiri de bu durumdan etkilenecektir elbette. Nitekim 2017’de de şiir, düşük tempoda olsa bile devinimini, gelişimini sürdüren bir süreçten geçti. Genel eğilimin yönünü, kestirmek açısından büyük ölçüde muğlaklık, şiire bu yıl da egemendi.

O nedenle şiir için 2017, deyim yerindeyse ön koşul olan arayış, atılım yönünden zayıf, mütereddit bir yıl oldu... Oysa belki de bu, fırtına için rüzgâr biriktirmek olarak değerlendirilecek bir durumdur. Öte yandan kamusal alandaki varlığı, varoluşu, görünürlüğü, bilinirliği yönünden geçen bir yıl içinde şiirin sesi kısılmadıysa bile öyle çok yükseldi de denilemez. Şiirin sesi yükseldi deyince, örneğin 2013’teki Gezi direnişi ve sonraki süreçte olduğu gibi, şiirin adeta hayatın tüm alanlarında görünür, duyulur olmasına benzer bir durumu kastediyoruz. Gezi direnişi sürecinde ve devamı günlerde şiir, yalnızca sokağa çıkmamış, adeta günlük yaşantımızda da sesimize, sözümüze yerleşmişti. Bu dönemde geniş bir kesimi etkileyen bir şiir salgını yaşandı diyebiliriz. Elbette her dalga gibi bu dalganın da geri çekilmesi olağandı. Ancak her dalga çekilirken geride önemli izler bırakır. Bu, aynı zamanda yeni bir dalganın da habercisi olur. “Şiir sokakta” dalgasının yaşanan deneyimden sonra yerini benzer büyüklükte bir başka “çıkış”a bırakmamış olması üzerinde düşünmek gerekir. Bugün görünen o ki bu anlamda yeri henüz doldurulamamış, önemli bir boşluk söz konusu. Oysa şiirin “şiir gibi” dediğimiz çıkışlara her zaman ihtiyacı var.

Turgay Kantürk

YILIN ŞİİR OLAYLARI

Şiirin raf ömrü yoktur, saf ömrü vardır

Geçen yıl, dikkat çeken bir çıkış gerçekleşti aslında. NoKitap oluşumu, tam anlamıyla “şiir gibi” bir “çıkış” oldu. Şiirin sesini yükselten; hem ezber, hem imla bozan NoKitap oluşumunu 2017 yılının en önemli şiir olayı olarak tanımlayabiliriz. NoKitap’ın hem şiir yayıncılığına, hem şiirin okurla buluşma sürecine hem de şaire ve okura yeni bir model öneren önemli bir müdahale olduğunu belirtelim. Turgay Kantürk’ün yayın yönetmenliğini üstlenerek öncülük ettiği oluşumda, görsel yönetmen olarak grafik tasarımcısı Savaş Çekiç ve şair Enver Topaloğlu yer alıyordu. “Şiirin raf ömrü yoktur, saf ömrü vardır” mottosunu benimseyen NoKitap’ın amacını ve nasıl bir oluşum olduğunu Turgay Kantürk, Gazeteduvar’daki söyleşide şu sözlerle dile getiriyordu:

“Yayınevlerinin sırtlarında bir kambur gibi taşıdıkları, üç beş şiir kitabı yayımlayarak sürdürdükleri bir şiir yayımlama durumu var. Artık şiirin raf ömrü yok; saf ömrü var. Bu saf ömrü sürdürebilmesi için de by-pass gerekiyor. No da tam burada anlam bulacak sanrım. No, açık bir alan yaratmayı hedefliyor. Ama kontrollü bir alan. Bu alanda sınırlı sayıda (150 adet) basılacak kitaplar olacak ve bu kitaplar okurlara yazarlarının ve yayıncılarının bir armağanı olacak. Satış dışı tutulacak bu kitaplar yazar, yayıncı tarafından okur-yazarlara dağıtılacak ya da bir kitabevinde armağan olarak verilecek. Şiiri baskı ömrünü de dilediğimiz gibi kontrol edip yeniden çoğaltmaya, hatta okurun kendi çoğaltmasına izin veren bir tutum bu.”

NoKitap Mayıs 2017’de Turgay Kantürk’ün “ve Şah”, Juliette Bastard’ın “Saklanmak” (Turgay Kantürk’ün çevirisiyle), Enver Topaloğlu’nun “Nazire” ve Mehmet Akay’ın “Ardıç Konuşması” adlı kitaplarını yayımladı. Kitapları konu ettiğimiz yazıda “şiirsel itaatsizlik” olarak gördüğümüz NoKitap oluşumunu ve okuru da kapsayan yayın pratiğini özetle şöyle değerlendirmiştik:

“NoKitap, yeni bir yayınevi, ama yayıncılık yöntemi bakımından benzersiz bir yayınevi olarak faaliyete geçti. Daha önce duyurusunu yaptığı şiir kitaplarını şiir okurlarıyla, şiir dostlarıyla buluşturdu. Ancak NoKitap yalnızca yeni bir yayınevi değil; açıkça anlaşılıyor ki bir itiraz…

Bir düşün, düşüncenin, tasarının eylemleşmiş biçimi de denebilir… Bir itaatsizlik eylemi… Galiba en doğru tanımı “şiirsel itaatsizlik” deyimi… Sergilediği anlayış, ‘Hayır’ı yalnızca iki seçenekten biri, siyah ya da beyaz olarak anlamayan bir yaşama, düşünme tavrına dayanıyor diyebiliriz. Öyle ki benimsediği yayıncılık yöntemi var olan koşulları değiştirecek nitelikte bir müdahale olarak yorumlanabilir. Bir tür isyan ve bu başkaldırıyı kurulu düzenin sanatsal, kültürel açılardan reddi olarak da değerlendirmek olası. Bir yayınevi oluşumunun, özel tasarımıyla estetik seviyeden ödün vermeksizin baskısını yaptığı kitapları, hiçbir ticari amaç gözetmeksizin, adeta ‘hayır çikolatası’ gibi dağıtması, şiir okuruyla bedelsiz buluşturması başka nasıl açıklanabilir… NoKitap bir çağrı, bir bildiri olarak da düşünülebilir. Bu hamleyle NoKitap, şiirin bir sanat yapıtı olarak düşünsel, düşsel, dilsel ve duyarlılık değeri üzerinden karşılığını arıyor. Bu tarihsel bir iddiadır ve hiç kuşkusuz önemli bir iddiadır. Pekâlâ sanat, kültür için bugünün endüstriyel koşullarında özgürlükçü seçeneğin ne olduğunu, ne olması gerektiğini düşünmeye davet eden, yönlendiren bir yol gösterici olabilir… Şiirin, umudu büyüten NoKitap’ın eylemlerine ihtiyacı var…”

Necip Fazıl Kısakürek

'CAHİL KOPYACI, EDEP YOKSUNU' 

Siyasal iktidarı on beş yıldır elinde tutmasına karşın kültürel alanda egemenlik sağlayamamaktan müşteki AKP ve çevresindeki İslamcı muhafazakâr kesim, amacına ulaşmak için her türlü hamleyi deniyor. Fakat bu hamleler, AKP ve çevresinin kültür, sanat alanında neden varlık gösteremediğinin açığa çıkmasını da sağlıyor. Ele geçirmek, tahakküm altına almak istedikleri kültürel ve sanatsal alanlardaki cahilliklerini ortaya seren gelişmeler birbirini kovalıyor. Bunun son örneği Star gazetesinin sürmanşetinde görüldü…

Star gazetesi, Abdürrahim Karakoç’un dizelerinin altına Necip Fazıl Kısakürek’in imzasını attı. Gazetenin Necip Fazıl Ödülleri’ni “Üstad’a Saygı Gecesi” başlığıyla duyurduğu 15 Aralık 2017 Cuma günkü sürmanşetinde Abdürrahim Karakoç’a ait şiirin “Ya İslam’la yükselir, ya inkârla çürürsün, bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün” dizelerini Necip Fazıl Kısakürek’in imzasıyla yayımlaması, özellikle sosyal medyada olay oldu ve büyük tepki çekti. Bu duruma şairin torununun tepkisi çok sert oldu.

Şeyma Kısakürek, Twitter hesabında, hemen tüm tepki paylaşımlarını retweet ederken Türkiye Yazarlar Birliği’nin açıklamasını da paylaştı. Açıklamada, “Hele Star gazetesinin 15 Aralık 2017 günkü nüshasının manşetindeki ‘Üstad’a Saygı Gecesi’nin yanındaki ‘Ya İslam'la yükselir, ya inkârla çürürsün, bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün’ sözünün bile üstada ait olmadığını bilemeyecek kadar cahil, kopyacı, kaba ve ölçü edep yoksunluğuna ne demeli” ifadeleri yer aldı. Ama cehalet bir yandaş gazete ile sınırlı değil.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 2015 yılında katıldığı ödül töreninde '”Ne diyor Üstat” diyerek Necip Fazıl’a ait olduğunu düşündüğü “Bir namazım bir duam bir de eski seccadem. Hepsi hepsi bu kadar, işte benim sermayem” dörtlüğünü okumuştu. Büyük Doğu Yayınları yöneticisi ve Necip Fazıl Kısakürek’in torunu Emrah Kısakürek ise bu dizelerin dedesine ait olmadığını açıklamıştı. Erdoğan, başbakan olduğu dönemde katıldığı 6. Uluslararası Türk Dil Kurultayı’nın açılışında da ünlü şair Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya ait olduğunu belirterek “Sanat” adlı şiiri okumuştu. Oysa Erdoğan’ın tamamını okuduğu şiir Dağlarca’ya değil, Faruk Nafiz Çamlıbel’e aitti.

Yılın şiir kitapları

Modern Türkçe şiirin yaşına rağmen kuşaklar üstü kalan ismi Cevat Çapan (1933) yeni kitabı “Son Duraktan Önce”yle 2017’nin en çok dikkat çeken şairi oldu. Çapan, “dostluk” odağında insan, doğa ve çevre ilişkisini sorunsallaştırdığı yapıtıyla şiir dalında Sedat Simavi Ödülü’nü aldı.

Konusu, teması, dili, biçim ve biçemsel özellikleri, yapısıyla yılın en çok söz edilen kitabı Yücel Kayıran’ın “Efesus’a Yolculuk”u oldu. Kayıran, Metis Kitap’tan çıkan yapıtında bireyin birey olarak “varlığına varışını” “kopuş”, “yıkılış” ve “yeniden oluş” üçgeninde sorunsallaştırmış ve şiirleştirmişti…

Şiire ellili yıllarda başlayan kuşağın hayattaki temsilcilerinden olan Özdemir İnce ve Hilmi Yavuz da yeni şiir kitaplarıyla çıktılar okurlarının karşısına. İki şairin yayımladıkları kitaplarla şiir kamuoyuna “buradayız” mesajı verdikleri değerlendirmesi yapıldı. Özdemir İnce’nin “Operadaki Kahkaha” adıyla Ve yayınlarından çıkan kitabında yoğun ironinin ve dozu yüksek bir meydan okuma tavrının öne çıktığı söylenebilir. Hilmi Yavuz’un son kitabı “Lanet Şiirleri”nin şairin ve şiirin “sonbahar”a bir naziresi olarak da okunduğunu belirtelim.

Yırtılış, Zeynep Köylü, Edebi Şeyler, 80 syf, 2017.

Yıl içinde yayımlanan, ancak bize geç ulaştığı için değinme olanağı bulamadığımız çok az kitap oldu. Bize gönderilen ya da kendi olanaklarımızla edindiğimiz şiir kitaplarına koşullar elverdiğince değindik. Elimize geçtiği halde değerlendirme olanağı bulamadığımız özellikle iki kitaba, eksiğimizi telafi etmek amacıyla olanaklar ölçüsünde dikkat çekelim istiyoruz.

Zeynep Köylü’nün Edebi Şeyler’den çıkan “Yırtılış” adlı kitabı yıl içinde değerlendirme olanağı bulamadığımız kitaplardan biriydi. Oysa kitap, yayımlamak konusunda hiç acelesi yokmuş izlenimi veren önemli bir yapıt. On yıl sonra çıkan üçüncü kitabında Köylü, kaybettiklerini bulmanın, bulunsa da yerli yerine koymanın ya da kırılıp dağılmış parçaları bir araya toplamanın kolay olmayacağını sorunsallaştırmıştı. Zeynep Köylü şiirinin son ürünü olan“Yırtılış”ın zaman içerisinde yol almaya devam edecek bir yapıt olduğunu özellikle belirtmek isteriz.

Edebi Şeyler’in aynı dönemde yayımladığı Olcay Özmen’in “Bir Monarşinin Sonunda Arzu” kitabına ve şiirlerine de değinme olanağımız olmadı. İki binli yıllardan sonra gelişen ve “melez” olarak değerlendirilen genç şiirin geniş yelpazesi içinde yer alan isimlerden biri Olcay Özmen. Onun da lirik şiiri aşma eğiliminde olduğu anlaşılıyor. “Bir Monarşinin Sonunda Arzu”nun da bu nitelikte bir kitap olduğunu belirtelim. Özmen’in yapıtının da yıl içinde şiirin yeni ve genç soluğunu, sesini duyuran örneklerden olduğunu belirtelim.

Seksenlerde yola çıkıp doksanlar uğrağından geçerek iki binlere ve günümüze ulaşan, bu süreçte oluşturduğu yapısı sağlam şiir çizgisiyle dikkat çeken bir şair Sedat Şanver. Onun modern Türkçe şiiri tarihin derinliklerindeki kaynaklarıyla birlikte kavradığını, şiirini bu bilgi, deneyim ve birikimle kurduğunu söylemek gerekir. Aslında bu yönüyle yeni kuşak şairlere de örnek gösterilebilecek bir isim. Sedat Şanver tüm kitaplarını bir arada yayımladı. Şanver’in baskısı bitmiş yapıtlarını tek bir ciltte toplayarak yayımlamasının, okurlar açısından önemli bir engeli ortadan kaldırdığını belirtelim. Şanver’in toplu şiirleri, “Kelimeler Kibir ve Telaş” adıyla Yazı Kültürü yayınlarından çıktı.

Dosyaları 2017 Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü alan genç şairlerin kitapları okurla buluştu. Narin Yükler “Aynadaki Çürüme”, Fatih Kök ise “Portakal Kabukları ve Ölüm” adlı dosyalarıyla birincilik ödülünü paylaşmışlardı. Ödül alan iki genç şairin dosyaları aynı isimlerle kitap olarak Mayıs yayınlarından çıktı.

Behçet Aysan Şiir Ödülü, Sezai Sarıoğlu'na verildi.

Yılın şiir ödülleri

Şiir adına birçok ödül veriliyor ve bu ödüllerin artık veren için ayrı, alan için ayrı önem ve anlamda olduğu da biliniyor. Vermek, hele de ödül vermek bir iktidar, bir egemenlik gösterisidir. Egemenlik alanını belirleme ve kabul ettirme onaylatma eylemi. Uzun yıllardır verilen ödüllerin önemli bir bölümü artık kurumsallaşmış durumda. Her şeye rağmen var olan ödül sistemi içerisinde şairler adına verilen ödüllerin ayrı bir önemi ve yeri olduğunun altını çizelim. Bu ödüllerin çoğunun adı geçen şairi anma, sonraki zamana taşıma amacını hâlâ büyük ölçüde koruduğunu da belirtelim. Şairler adına verilen ödüllere bu yıl bir yenisi eklendi. Erken yaşta yaşamını yitiren ve seksenli yılların en özgün şairi olan Seyhan Erözçelik adına “ilk kitap ve ilk dosya şiir ödülü” düzenlendi.

Yunus Nadi Şiir Ödülü bu yıl iki isim arasında paylaştırıldı. “Şiirin Kıyılarında” kitabıyla Abdülkadir Paksoy, “Gözleri Muhacir” kitabıyla ise İhsan Tevfik 2017 Yunus Nadi Şiir Ödülü’ne alan isimler oldular.

Modern Türkçe şiirin ustaları arasında yer alan Behçet Necatigil’in anısına 1980 yılından bu yana düzenlenen Necatigil Şiir Ödülü, bu yıl oy birliğiyle küçük İskender’in ‘Mayıs Giremez’ adlı kitabına verildi.

Üçüncü kez verilen Fazıl Hüsnü Dağlarca şiir ödülü Çiğdem Sezer Ve Turgay Fişekçi’nin oldu. Attilâ İlhan şiir ödülü, Adnan Özer’in “Yol Şarkıları” kitabına verildi. Adına ödül düzenlenen modern Türkçe şiirin bir başka usta şairi de Metin Altıok. 2017 Metin Altıok Şiir Ödülü’nü A. Hicri İzgören aldı.

Türk Tabipleri Birliği’nin, Behçet Aysan anısına düzenlediği şiir ödülüne bu yıl Sezai Sarıoğlu layık görüldü. Sarıoğlu “Kurutma Kâğıdı” adlı şiir kitabıyla ödüle değer görüldü. Seyhan Erözçelik ilk yapıt şiir ödülü ilk kitapta Seval Karadeniz ve Murat Saldıray, dosyadaysa Merve Akbaydoğan’la İlkay Şahin arasında paylaştırıldı. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) öncülüğünde 11 yıldır sürdürülen ‘Mersin Kenti Edebiyat Ödülü, bu yıl şair Haydar Ergülen’e verildi.

Yılın etkinlikleri

Şiir şairiyle birlikte kamusal alanda çoğunlukla kitap fuarlarında düzenlenen etkinliklerde görünüyor. Bunun haricinde düzenlenen imza günleri, söyleşiler de şiiri ve şairi kamusal alana taşıyan etkinlikler oluyor. Bu bağlamda şiir adına düzenlenen festivalleri de anmak gerekir. 2017’de de birçok kentte şairlerin de konuk olduğu festivaller düzenlendi. Kesintiye uğramadan sürdürülen Bursa Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği uluslararası şiir festivali davet ettiği konuklarıyla bu yıl da dikkat çekti.

Uluslararası nitelikte gerçekleştirilen bir başka festival de İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından ikincisi düzenlenen “İzmir Uluslararası Edebiyat Festivali” oldu. 15 Eylül - 14 Ekim tarihleri arasında yapılan ve sekiz ilçeye yayılan festivalin teması ise “barış”tı. Festival on bir ülkeden gelen şair ve yazarları İzmirli edebiyatseverlerle buluşturdu. Ancak festivale onur konuğu olarak davet edilen Adonis sağlık sorunları nedeniyle katılamadı.

Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın 10. ölüm yıldönümü olan 2018’de, Beşiktaş Belediyesi tarafından, “Uluslararası Dağlarca Sempozyumu” düzenleneceği açıklandı.