Metis Yayınları editörü Emine Bora: Çeviri yardımında şeffaflık ortadan kalktı

Metis Yayınları editörü Emine Bora ile Türkçe edebiyat üzerine konuştuk. Bora, "Türkçe edebiyatın dünya edebiyatına katacağı çok şey olduğu kuşkusuz, ancak tanıtım ve desteğin sürekli olmadığı durumda rağbetin de azaldığını görüyoruz" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Metis Yayınları’ndan Emine Bora ile Türkçe edebiyatın son dönem sorunları, yazar- editör ilişkisini ve ilk kitabını yayımlatmak isteyen yazar adaylarının edebi yönelimlerini konuştuk. Konu sosyal medya ve yayınevi ilişkisine geldiğinde Bora, “…mecranın iletişim ve haber alma açısından kullanışlı olduğunu düşünebiliriz” diyerek sorumuzu cevapladı.

İlk kitabını yazan bir yazar, size nasıl ulaşıyor?

Genelde yazar adayları dosyalarını yayınevine posta ya da e-posta yolu ile ulaştırıyorlar. Dönem dönem iş yoğunluğu nedeniyle yeni dosya alamadığımız zamanlar oluyor ama bunun dışında gelen dosyaları ilk kitap, son kitap ayırt etmeksizin geliş sırasına göre okumaya koyuluyoruz. Yayın listemize uygun olduğunu düşünürsek de basma kararı alıyoruz.

İlk kitap özelinde çalışma yapan yazarlar öyküye mi ağırlık veriyor, romana mı?

Elimizde bu konuda bir tespit yapabilecek kadar bilgi yok. Bize gelen dosyalardan görebildiğimiz kadarıyla eşit ağırlıkta, hatta en ağırlıklı olanın şiir olduğu söylenebilir.

İlk kitabını yayımlatmak isteyen bir yazarın editöre bakış açısı nedir?

İdeali değil var olanı sorduğunuzu farz edersek, her yazar adayının editöre bakışı farklıdır herhalde. Kimisi yardım alabileceği, birlikte çalışması gereken bir yol arkadaşı görürken kimisi de kendisine itiraz eden, müdahalelerde bulunan, hatta belki bir tür otorite temsilcisi olan birini görüyor olabilir editörün şahsında.

'ÇOK ÖNCEDEN BELİRLENMİŞ BİR PROGRAM DÂHİLİNDE YAYIN YAPIYORUZ'

Geçen seneki üretiminiz nasıldı? Ekonomik krizin yaptırımı oldu mu? Krizin sürekliliğinden ve üretiminizin niteliğini etkilediğinden bahsetmek mümkün mü?

Metis’in her yıl yayımladığı kitap miktarı aşağı yukarı aynı. Çok önceden belirlenmiş bir program dâhilinde yayın yapıyoruz. Yayıncılık sektöründeki her unsur gibi yayınevleri de ekonomik şartların zorlamasını zaman zaman hissediyor ancak bunun üretimin niteliğini etkilemesi –kendi adımıza söylersek– söz konusu değil.

Sosyal medyanın okur ile iletişimde edebiyat editörlerine ne gibi katkıları oldu? İnternetin üretim ve tüketim bağlamında edebiyata etkisi sizce nedir?

Sosyal medya kullanıcılarının küçük de olsa bir kısmının kitap okuru, edebiyat okuru olduğunu varsayarsak, mecranın iletişim ve haber alma açısından kullanışlı olduğunu düşünebiliriz. Okur yayınevinden haberleri, çeşitli duyuruları alabiliyor, arzu ettiğinde de bu kanaldan yayınevine kendini duyurabiliyor. Böylece anaakım medyada kendisine hiç yer bulamayan kitaplar okurun dikkatine getirilebiliyor. En önemlisi, okurların birbirine kitap tavsiye edebilecekleri bir mecra olarak sosyal medyanın kitapların daha bağımsız tanıtılmasını sağladığını söyleyebiliriz.

Bunun yanı sıra, gazete ve dergilerin edebiyata ayırdıkları alan zayıflarken medya üzerindeki muhtelif baskılardan nispeten azade olan internet bloglarında değme edebiyat eleştirmenine taş çıkaracak dikkat, ilgi ve bilgi sahibi yazarlar, edebiyat editörlerini fikren besleyecek, zihinlerini açacak eleştiriler üretmekte.

İçinde bulunduğumuz yıllar itibariyle 90 kuşağı olarak nitelenen bir yazar grubundan söz edilebilir mi? 90’lar hemen hemen tüm dünyada dönüşüm ve değişim yılları… Bilim ilerledikçe şiddetin çoğalması, teknolojinin artması ve iletişimin yaygınlaşması bu dönemin edebiyatına nasıl etki ediyor veya edecek sizce?

Her dönemin / kuşağın kendine özgü tarzları, renkleri, üslupları, beğenileri olması kaçınılmaz. Hemen her dönem çok satan popüler kitaplar var. Güncelin beğenilerine, piyasanın isteklerine, vasatın arzularına yerinde ve zamanında karşılık vermeyi becerebilen çok sayıda metin var. Ancak iyi edebiyat zamandan ve mekândan bağımsız her zaman iyi edebiyattır.

Çukur, Andrey Platonov, çev: Günay Çetao Kızılırmak, 168 syf., 2017.

Türkçe edebiyatın, dünya edebiyatı karşısındaki eksisi ve artıları nelerdir? Özellikle Orhan Pamuk’un Nobel alması sonrası, Türkçe edebiyata olan rağbetin sürekliliğe dönüştüğünü söylemek mümkün olur mu?

Orhan Pamuk'un Nobel alması ve 2008 Frankfurt Kitap Fuarı'nda Türkiye'nin konuk ülke olması dünyada Türkçe edebiyata olan ilgiyi istatistiklere yansıyacak ölçüde artırdı. Kültür Bakanlığı'nın bir dönem yetkin bir seçici kurulla yürüttüğü, Türkçeden kitap çeviren yabancı yayınevlerine çeviri yardımı yapan TEDA programı da bu ilgiyi destekledi. Türkçe edebiyatın dünya edebiyatına katacağı çok şey olduğu kuşkusuz, ancak tanıtım ve desteğin sürekli olmadığı durumda rağbetin de azaldığını görüyoruz - mesela son yıllarda TEDA programının şeffaflığı ortadan kalktı, akıbeti de belirsiz ne yazık ki...

Yeni dönem Türkçe edebiyatta içeriksel yaklaşımların ve biçimsel arayışların ortaklığından söz edilebilir mi? Kent ve kır denkleminde geçen hikâyelerin hısımlığı mümkün müdür? Yeni dönem edebiyatçılarının birbirinden beslendiğini iddia edebilir miyiz?

Sorunuza bu kadar kısa bir zamanda/yerde yanıt vermek mümkün değil; ancak yazarlar arasında ekolleşmeler/gruplaşmalar olduğu gözlendiği gibi diğerleriyle birlikte sınıflandırılamayacak, "yalnız" ve bağımsız yollarından giden tek tek edebiyatçıların da çok önemli eserler verdiğini görüyoruz.

Yeni sezonda Metis Yayınları edebiyat kapsamında hangi kitapları basacak?

Andrey Platonov’un yapıtlarını yayımlamaya devam ediyoruz. Platonov’un mektupları hazırlanıyor. Metis okurlarının çok sevdiği Hüznün Fiziği romanının yazarı Georgi Gospodinov'dan Doğal Roman ve Düşlenen Ülke romanını bastığımız Eduardo Berti'den Yabancı Bir Baba da yayın programımızda.