Hakikatten ayrılmadan nasıl okunur?

Gülcan Özer ve Terapi ekibinin son kitabı “İnsan Halleri” Doğan Kitap etiketiyle okuyucu ile buluştu. İnsanlık Halleri, insanı ve hayatı, hakikatten ayrılmadan okuyor.

Google Haberlere Abone ol

Tolga Meriç

Psikiyatrist Dr. Gülcan Özer’in “Herkes Kendi Hayatının Kahramanı” adlı ilk yapıtı, şaşırtıcı güzelliğiyle geçen yılın sürpriz kitaplarından biri olmuştu. Konuları ele alış biçimi ve dili öylesine içe işleyiciydi ki, kısa sürede geniş bir okur kitlesi edindi. Ve kendisinden yeni kitaplar beklenir oldu. Neyse ki, Gülcan Özer, okurlarını fazla bekletmedi. “Terapi İstanbul” ekibiyle ortak imza attıkları ve kendisinin editörlüğünü de yaptığı “İnsan Halleri”yle yeniden buluştu okurla.

Kitap, en yalın ifadeyle, bir “insan” okuması. İnsan’ı, gerçeğiyle ve hayatıyla birlikte, Çocukluk, Ergenlik, Kişilik, Cinsellik ve Yaşlılık üzerinden okuyor. Bu bütüncül seçim, kitabın sesleneceği kesim konusunda şu soruyu sordurtmuş yazarlarına: “İçinde çocukluğu ve yaşlılığı beraber barındıran; ergenlik, kişilik, hatta cinsellikle tatlandırılmış bir kitap nasıl okunur? Misal, çocuğu olan çocukluğu, ergeni olan ergenliği okuyup geçsin mi, yoksa bu mevzular birbiriyle muhabbet halinde midir?”

'HAYAT GERİYE DOĞRU OKUNUR, İLERİYE DOĞRU YAŞANIR'

Yazarlar şöyle yanıtlamış: “Çocukluğun ve ergenliğin kişiliğe damga vuruşu, kişiliği anlamak için çocukluğumuzun karanlık sularında dolaşmanın lüzumlu oluşu, ergenliğin kazasız belasız atlatılmasının önemi, kendine güven denen asırlık meselenin sahiden mesele oluşu, nasıl seviştiğimiz yahut sevişemediğimiz, kendi muhtemel yaşlılığımız, yaşlanmakta olan ana babalarımız, nasıl yaşadığımız, kim olduğumuz, nereye ve ne şekil evrileceğimiz zor zanaat, ömürlük hikâye... İnsan halleri bunlar, birbirinden ayrılmaz; malum, hayat geriye doğru okunur, ileriye doğru yaşanır...”

Gerçekten de, kitabı okumaya başlayınca, önce anne babalar için yazıldığını sandığınız Çocukluk ya da Ergenlik bölümleri, yavaş yavaş sizi geçmişe götürüyor. Bu bazen kendi geçmişiniz oluyor, bazen de başkalarının geçmişi. Hatta her bölüm insanın ve ömrün ortak hikâyesini o kadar güçlü bir biçimde duyuruyor ki, hatırladığınız geçmişin kime ait olduğunun da bir önemi kalmıyor. Kendinize bakarken başkalarını da hatırlayıp fark ediyor, sonra iyice yükselip kendinizi de başkalarının arasındayken görüyor ve böylece, insan özünün düğüm düğüm olmuş gerçeğini çeşitli uçlarından kavrayıp çözmeye başlıyorsunuz.

İNSANLIK GALERİSİ

insan7 Gülcan Özer ve Terapi İstanbul, İnsan Halleri , Doğan Kitap.

Açıkçası bu şaşırtıcı bir başarı çünkü kitapta gerçeğe dayanan ya da kurgu vaka örneği yok denecek kadar az. Buna rağmen, kitabı okurken kendinizle ne kadar başbaşa kalıyorsanız, bir o kadar da her türden

örneğin sergilendiği bir insanlık galerisine girmiş gibi hissediyorsunuz kendinizi.

Bu galerinin kapılarını açan, öncelikle insanın ve hayatın, isabetli ortak kodları… Örneğin, ergenlik dönemi depresyonu “başarısızlık”, “kusurluluk”, “utanma”, “kuşkuculuk”, “kötüye kullanılma”, “duygusal yoksunluk” ya da “terk edilme” gibi o yaş döneminin evrensel şemaları üzerinden anlatıldığında, geçmişinizden sahneler kendiliğinden belirmeye başlıyor zihninizde. Bazen odanızın duvarına astığınız bir posterin, bazen okulun popüler çocuklarının hayatınızda tuttuğu yer, bazen de ailenizde kopma denemeleriniz anılarıyla birlikte aydınlanıveriyor.

Ya da “Kişilik” bölümünde, sizi yasadışı işlere bulaştırmaya çalışmış olanları, dert kuyusu gibi kullananları, sevgilinizken başkalarıyla da ilişkide olanları, kendinin fanatiği olup çıkmışları, durmadan hayattan yakınanları, öfke nöbetlerine tutulanları, üstünüze yapışıp kalanları, komplimancıları, yalancıları, sadakat sahiplerini ve daha birçoğunu tek tek görmeye, hatırlamaya ve anlamaya başlıyorsunuz. Tabii bunlardan hangisi olduğunuzu da fark ediveriyorsunuz.

Aynı şekilde, “Cinsellik” ve hatta henüz o evreye girmediyseniz bile “Yaşlılık” bölümlerinde de sürüyor hatırlamalar ve farkına varışlar. Çünkü uzayan insan ömrüyle birlikte, yaşlılığın ruhumuzda ve hayatımızda yeniden şekillenmeyi beklediğini içte içe sezdiğimizi anlıyoruz. Gençlikle alıp veremediklerimizi, hesaplaşmalarımızı ve hayatın gelip geçiciliğini hatırlıyoruz. Hem geriye dönüşler hem de ileriye bakışlarla, kendimizi ve hayatımızı okuyoruz.

Kitabın insanı kendine açan diğer anahtarlarıysa, insanı kendine yaklaştırırken kendiyle yüzgöz etmemesi, kişiyi vaka sayıp sadece psikiyatri ve psikoloji üzerinden okuma hatasına düşmemesi, insana ve hayata yüceltmeden değer vermesi ve daima hakikatin izinden gitmesi olarak sıralanabilir.