Giritli Aziz Efendi'nin fantastik hikâyesi

Giritli Aziz Efendi kendisinden çok sonraki yazar kuşağını ve edebiyatını da etkilemiştir. Aradan geçen iki yüzyıldan sonra günümüz kuşaklarının Muhayyelat’da çok şey bulacağını sanıyorum.

Google Haberlere Abone ol

Son yıllarda fantastik hikâyeler edebiyat okurları arasında çok daha fazla ilgi çekiyor. Özellikle çocuklar ve gençler okuma alışkanlıklarını belki de bu romanlar sayesinde ediniyor. Başarılı olanlar hemen sinemaya uyarlanıyor. Giritli Aziz Efendi’nin Kapı Yayınevi'nden çıkan Muhayyelat adlı eseri Türk edebiyatında gelenekselden moderne geçişin ilk örneklerinden sayılıyor. Ben işin bu kısmını edebiyat tarihçilerine bırakmakla beraber kitabı fantastik edebiyatın belki de ilk örneği olarak gördüm.

GİRİTLİ AZİZ EFENDİ’NİN FANTASTİK DÜNYASI

227431350_tn24_0Giritli Aziz Efendi, edebiyat tarihçilerinin tahminlerine göre eserini “Giritli Aziz Efendi’nin Gizemli Hayalleri” adıyla 1797 tarihinde yazmış. Eseri 1852 ile 1873 tarihleri arasında beş defa basılmış ve devrin en çok okunan kitapları arasına girmiş. Giritli Aziz Efendi 1798 -99 tarihlerinde vefat etmiş. Yani eseri yazdıktan birkaç yıl sonra bu dünyadan göç etmiş. Hayattayken eserinin basılıp basılmadığına ilişkin bir bilgi bulamadım.

Kitap aslında birbirinden bağımsız üç ayrı eserden oluşuyor. Öykü diyemiyorum, çünkü her biri bir roman büyüklüğünde yazılmış. Kitabın ilk bölümü “Birinci Hayal; Hz. Süleyman’ın Mührü” adını taşıyor. Bu ilk eserde Harzemşah adlı padişahın oğlu Kamercan’ın hikayesi anlatılıyor. İkinci ve ücüncü eserler ise Simyacı’nın Sırları ve Mısır Şehzadesi ve Ruhlar Alemi adını taşıyor.

Giritli Aziz Efendi’nin Muhayyelat’ını okurken “Bin bir Gece Masallarından” bir öykü okuduğunuzu sanıyorsunuz. Bu yanıyla geleneksel doğu öykülerinin bütün özelliklerini taşıyor. Ama onu fantastik edebiyatın ilk öncüsü olarak görmemin sebebi elbette masala yakın duran bu yanı değil.

Muhayyelat’daki kahramanlar ve olaylar günümüzün fantastik romanlarının olay örgüsünü de içinde barındırıyor. Örneğin Muhayyelat’da bir saraydaki kapı bir odaya değil, bir başka dünyaya açılabiliyor. Ya da güzel bir kadın aslında bizim zihnimizin bize oynadığı bir oyun olabiliyor. Giritli Aziz Efendi’nin hayal dünyasında zaman, mekan belirli sabit değildir. Harzemşah’ın oğlu Kerimcan Çin Padişahı’nın kızı Gülruh’u eski bir kalede birkaç saatliğine görüyor. Sabah olduğunda prenses kendi sarayında uyanırken o gördüğünün bir rüya mı yoksa gerçek mi olduğuna karar veremiyor.

FANTASTİK ROMANLARIN ÖNCÜSÜYDÜ

Kitabı okurken iki yüz yıl önce yazılan bu eserdeki her olay örgüsünün günümüz romanlarında yada fantastik sinemanın bir çok klişesinde kullanıldığını fark etmemek mümkün değil. Matrix’deki anahtarcının açtığı her kapı bir başka coğrafya’ya yada mekana açılır. Yada ünlü fantastik dizi Doktor Who’nun uzay aracı küçük bir telefon kulübesidir. İçi dışından daha geniştir. Muhayyelat’ın karakterlerinden, büyük bir ustanın yanında yetişen onun ilmi sırlarını öğrenen Cevat’ın yaşadıklarında benzer ayrıntılar var. Muhayyelat’ın olay akışında, bu ayrıntılar batılı eserlerden iki yüz yıl önce Giritli Aziz Efendi tarafından kullanılmış.

Arkadaşları ile oyun oynarken gözleri bağlanan Cevat gözlerini açtığında kendisini bir çölün ortasında bulur. Yaşadığı bir çok maceradan sonra tekrar gözlerini bağlanan Cevad bu sefer yarım bıraktığı oyunda açar gözlerini. Aradan sadece birkaç dakika geçmiştir. Muhayyelat’da da kahramanlar böyle bir çok macera yaşarlar. Elbette Muhayyelat günümüz fantastik romanları ile binbir gece masallarının bir karışım gibi görmekte yanlış olur. Kadın erkek ilişkileri, iktidarın ve bilginin insanı değiştirmesi gibi günümüz çağdaş romanındaki bir çok konuda kendi çapında Muhayyelat’da yer alıyor.

En önemlisi dünyanın birçok bölgesinde birbirinden çok farklı milletlerden kahramanların yaşadığı bu öyküler aslında dönemin Osmanlı kültürüne ilişkin önemli ipuçları veriyor. 18. Yüzyıl Osmanlı sokak yaşamına ilişkinde bir fikir ediniyorsunuz.

TÜRK ROMANININ ÖNCÜSÜ SAYILIYOR

Giritli Aziz Efendi kendisinden çok sonraki yazar kuşağını ve edebiyatını da etkilemiştir. Tanzimat yazarları Giritli Aziz Efendi’nin eserini gerçi biraz küçümseyerek okumuşlar. Ondaki masal tadı ve bin bir gece masalları etkisini biraz abartılı bulmuşlar. Fakat yine bu yazarları en fazla etkileyen eser Muhayyelat olmuş. Yalnızca etkilenmekle kalmamışlar bazen onun kahramanlarından bazılarını ödünçte almışlar. Örneğin Ahmet Mithat Efendi “Çengi” adlı romanındaki kahraman Daniş Çelebi “Muhayyelat’I” okuduktan sonra gerçek dünyadan kopar. Yine bu dönem şairlerinden Muallim Naci şiirlerinde kullandığı “Naci” ismini “Kıssa-i Naci” bölümünden almıştır. Aradan geçen iki yüzyıldan sonra günümüz kuşaklarının Muhayyelat’da çok şey bulacağını sanıyorum.