Kibirli olmanın bile bir tarihi varmış…

Ari Turunen'in 'Sen Benim Kim Olduğumu Biliyor Musun? Kibrin Tarihi' kitabı, İletişim Yayıncılık tarafından yayımlandı. Kitapta kibrin tarihsel örnekleri ve psikolog yorumları yer alıyor.

Google Haberlere Abone ol

Aslı Örnek

Şarkıcı Mariah Carey, hard rock gruplarından Van Halen, 1135’te ölen İngiltere kralı I. Henry’den sonra tahra çıkan kızı Mathilda, Büyük İskender, Berlusconi, Napoleon… Kendi alanlarında başarılı isimleri birleştiren ortak bir noktaları var ki; kibirleri… Ari Turunen’in yazdığı 'Sen Benim Kim Olduğumu Biliyor Musun?: Kibrin Tarihi' isimli kitapta daha nice örnek, psikolog ve filozof görüşleriyle destekleniyor. Gittiğiniz son derece şık bir mekanda, yolda, okulda, işyerinde kısacası her yerde duyduğunuz cümlenin tarihsel süreci ve örnekleri aslında sözlü bir tarihe de dikkat çekiyor.

Okurken en çok düşündüğünüz şeyse; zamane kişilerinin ağzında sakız olan ‘Sen benim kim olduğumu biliyor musun?' çemkirişinin aslında zamana yayılan derin sarhoşluğu, insanoğlunun en ufak bir başarı karşısında bile böbürlenen, kendi kimliğini kendinden daha sessiz, daha naif birinin üzerinde deneme hissi… Ama insanoğlu dediğimiz tür, beşer şaşar olduğuna göre, ‘bilmeden ya da son derece bile isteye bunu hepimiz bir şekilde yapıyor olabiliriz’ duygusu da kitabı okurken beyninizi kurcalayabilir.

YEDİ GÜNAHTAN İLKİ…

Peki Hıristiyanlık inancına göre yedi günahtan ilki sayılan ve Lucifer’e yani şeytana atfedilen kibir üzerine kitap yazma fikri nasıl doğmuş? Finlandiyalı Ari Turunen, bu sorunun cevabını kitabın önsözünde peşinen vererek, ‘kibir için bir şey yapılabilir mi?’ sorusundan yola çıktığını söylüyor: "İnsanoğlu aya ayak bassa da, kendi gen haritasını çıkarsa da mamutları avladığımız o dönemden bu yana sosyal etkileşim yontulmadı. Kibir, duygularımızdan en beyhude olanı. Bu hissiyat; savaşları, felaketleri, nefretleri ve son derece büyük fiyaskoları doğurmuş. Bu kitapla amacım kibirli ve diğer küçümseyici davranışların neden bu kadar sıradan olduğu konusunda insanları aydınlatmaya çalışmak..."

Turunen, dünya ülkelerinin yönetiliş şekillerini de ‘kibirli’ bulduğuna değiniyor: "Birçok ülkede yaşlı ve sinirli adamlar iktidara geliyor, sosyal medyada öfkeleniyor ve her zaman haklı olduklarına inanıyorlar. Diğer insanların görüşlerini yanlışmış gibi gösterme ve aynı zamanda başkalarına neyin yanlış olduğunu söyleme konusunda neredeyse doğaüstü bir yetkiye sahip olduklarını düşünüyorlar. Otoriterler ama hepsinden öte kibirliler. Toplumlara çocukmuş gibi davranıyorlar. Kraldan daha çok kralcılar ve başkalarının nasıl yaşaması gerektiğini her zaman herkesten daha iyi biliyorlar. Hatta bazıları eğlence amaçlı dizilerin içeriğine bile müdahale ediyor, hayatta hiçbir şey otoritenin müdahalesine uğramayacak kadar küçük değildir!"

Kitabın önsözünün Fince nüshasının İstanbul Topkapı Sarayı’nda yazıldığını da değinen Turunen, şunları söylüyor: "Topkapı Sarayı’nın renkli tarihi de bütün güç merkezlerinde olduğu gibi kibri anlatmakta. Dolayısıyla bu kitapta geçen şahıslar, elbette kendi ülkemi es geçmeden, dünyanın dört bir yanından geliyor."

NEDENLERİ FARKLI FARKLI…

Kibrin nedenleri farklı farklı… O nedenle kitapta da çeşitli bölümler var. İktidar sarhoşluğu, ego, dünyanın merkezi derken daha iyi insanlar, tekel ve tevazu sanatıyla kibrin çaresi aranıyor. Gelelim başta verdiğim isimlerle ilgili örneklere… Başarının verdiği sarhoşluk kibrin doruğa ulaşmasını sağlıyor, bol bol konuştuğumuz sanatçı kaprisleri de böyle böyle ortaya çıkıyor. Üst üste başarılar elde edilen hard rock gruplarından Van Halen, kulisine içinde sadece kahverengi drajelerin seçilip yok edildiği bonibon doldurulmuş bir çanak istiyor. Konser anlaşmasında sahne alanında bir tane bile kahverengi draje olmayacağı, aksi halde performansın iptal edileceği maddesine yer veriliyor. Şarkıcı Mariah Carey’nin bütün ihtiyaçlarını karşılayan özel asistanın görevlerinden biri çiğnenmiş sakızlarını çöpe atmak. Bir keresinde albümlerine imza atmadan önce 20 asistanını –tuvalet kağıdının pembe olmasına dikkat edilmesi şartıyla- bir müzik marketin tuvaletini yeniden dekore etmek için gönderiyor.

Sen Benim Kim Olduğumu Biliyor Musun?: Kibrin Tarihi, Ari Turunen, Çevirmen: Özge Acıoğlu, 173 syf., İletişim Yayınları, 173 s, 2022

İngiltere kralı I. Henry 1135’te ölünce baronların büyük bir kısmı Henry’nin kızı Matilda’yı veliaht olarak destekliyor fakat William’ın kızının oğlu Stephan taç için savaşmaya karar veriyor. Matilda saldırıya geçiyor ve İngiltere’nin batı bölgelerini ele geçiriyor. Daha sonra Londra’ya ulaşıyor. Londralılar Matilda’nın tacı giymesini sabırsızlıkla bekliyor. Ancak Matilda, kendisinin prensesmişçesine onurlandırılmasını talep ediyor. Fatihlerin geleneksel zafer alayıyla şehre giriyor ve Londra’nın yüksek rütbeli askerlerinden üzengisini öperek onurlandırılmalarını talep ediyor. Babasının isteğinin aksine, ilk iş olarak vergiler çıkartıyor. 1148 yılında, başa geçmesinden yalnızca birkaç hafta sonra Londra’dan sürülüyor ve iktidarı Stephan alıyor.

İKTİDAR SARHOŞU NASIL OLUNUR?

Feylesof Philodemus’a göre kibirli insan, fazlasıyla zahmet ve para talep eden büyük riskler aldığı için eninde sonunda aklını kaçıyor. Başkalarına yüksekten bakmak, aklını kaçırmak ve nankörlük hep aynı mevzuyu ima ediyor ki; kişilik artık başarıyla takas ediliyor.
Büyük İskender ve Napoleon iktidar olunca, beyinlerinin kimyasal yapısı değiştiği anlaşılıyor. Onların beyinlerinde mediyatör maddelerden, serotonin ve dopamin salgılanıyor. Beynin sinyal transdüksiyonunda yer alan algılayıcı sinirin muazzam düzenleme mekanizma ağı yeni bir biçimde aktif oluyor. Nöronlar bu mediyatörleri diğer nöronları uyararak serbest bırakmaya başlıyor, o sırada dürtüler Büyük İskender’in ve Napoleon’un nöronlarına yayılıyor. Kısacası böylece iktidar sarhoşu oluyorlar. Kısacası serotonin ve dopaminin psikolojimize etkisi büyük. Fonksiyonlarından antidepresanlarda faydalanıyor. Dopamin hazzın ortaya çıkmasında ve duyguların düzene girmesinde etkin rol oynuyor. Bu rol de, sürekli ödül arayan bir davranış modelinin parçası haline geliyor. Serotonin ya da serotonin reseptörlerinin az olması intihar düşüncesine bile yol açabiliyor. Böyle kişilerin beyinlerindeki serotonin seviyeleri, onları överek ve onurlandırarak yeniden yükseltilebiliyor.

TANRI’YLA KENDİNİ BİR GÖRME KUSURU

Antik dönemin insanlarına göre de hubris sendromundan yani kibrin hükmü altına giren ve kendini Tanrı’yla bir görenlerden daha tehlikeli hiçbir şey yok. Bu durum, o kişinin kendisine utanmazca inanç duyduğuna ve tanrıların yarattığı bu kainatta kendi sınırlarını hiçe saydığına yoruluyor. Hubris sendromuna yakalanmış olan kişi de her şeyi yapabileceğini düşünüyor. Özgüven patlaması, kişinin etrafını yanlış yorumlamasına ve değerlendirmesine neden oluyor. Bu kişi eninde sonunda Nemesis’le yani intikam tanrıçasıyla karşılaşıyor.
Kitabın son bölümü ‘Tevazu Sanatı’ kaynağını hoşgörüden, başkalarına saygı duymaktan ve eleştirilere tahammül etmekten alan başarı hikayelerinden alıyor. Bu nedenle bilim antik Yunan’da ve Rönesans İtalya’da doğuyor. Bu bölümde uzun uzadıya kibirle başa çıkma yöntemi anlatılıyor ancak kısaca değinmek gerekirse; ‘kişinin kendi sınırlarıyla ilgili kofluğu ve kendi mükemmelliği hakkındaki çarpıtılmış algısı ‘ben bilirimciliği’ doğuruyor.  Antik Roma’da, zafer alayında topluma mal olmuş kahramanın tam arkasında görevi kulağa fısıldamak olan köle durur ve şöyle fısıldarmış: "Fani olduğumuzu hatırla."