Karanlık bir enerjinin açığa çıkardığı delilik

Don DeLillo'nun romanı 'Sessizlik', bireylerin teknolojinin savruk biçimde kullanışının sonucunda çok da uzak olmayan bir geleceği karşımıza getiren fütüristik bir roman...

Google Haberlere Abone ol

Don DeLillo, tüketim çılgınlığının tükenişi, kaygıyı ve korkuyu tetiklediğini anlatan bir yazar. Romanlarında, zamanın bireyler üzerindeki baskısını ve ağırlığını, birey-toplum ve birey-kültür gerilimini işliyor. Yaşama ve yaşıyor gibi yapma arasındaki ince çizgiyi konu ettiği metinleri, yazarı çağdaşlarının bir boy önüne çıkarıyor.

1960’lardan başlayıp 1990’lara dek yaşanan kültürel, ekonomik, sosyal ve politik değişimlerin, kişilerin benliğinde hangi çalkantılara neden olduğunu edebî bir dille anlatan DeLillo, “ideal” diye sunulan hayatın, sıkıntılarla ve çaresizliklerle örüldüğünü göstermeye çalışıyor okura. Kirli ilişkilerini örtbas etmek ve konumlarını sağlama almak için farklı toplumsal kesimlerden insanların nasıl bir araya gelebildiğini de romanlaştıran DeLillo, çürümenin izlerini süren bir anlatıcı kimliğine bürünüyor. DeLillo, yakın geçmişle birlikte zamanımızın da bir anlatıcısı. Her şeye sahip olmak isteyen fırsatçıların dünyasını da iyi tanıyor siniklerin de. Etraf yakılıp yanarken ayakta kalmak için yapacaklarının sınırı olmayanlar da kaçıp gidenler de yazarın radarında. Paranoyaklar da etrafındakileri ve toplumu aklıselimle uyarmaya çalışanlar da…

Sessizlik, Don DeLillo, Çev: Aylin Ülçer, Siren Yayınları, 88 syf., 2022.     

 

DeLillo’nun dertlerinin başında vahşi kapitalist dünyada kişinin varlığını sürdürebileceği ve yaşamının içini nasıl doldurabileceğine dair sorulara aradığı yanıtlar geliyor. Bu arayışlar sırasında felaketler ve krizler, hem sorulara ve cevaplara hem de romanlarındaki karakterlerin yaşamına yön veriyor.  DeLillo, COVID-19 pandemisi arifesinde kaleme aldığı ‘Sessizlik’te; hemen herkesi köşeye sıkıştıran, ekranların aniden karardığı ve teknolojinin durduğu bir krizde ne yapacağını şaşıran insanların yaşamı, kendilerini ve olan biteni anlama ve anlamlandırma çabasını getiriyor karşımıza.


KARA DELİĞE GİREN YAŞAM

DeLillo’nun zamanımızı dikkatle gözlemlemesinin ve olan biteni yorumlayışının bir ürünü Sessizlik; gözünü ekranlardan ayırmadan yaşamaya alışan ve hatta bunu yaşam sanan çoğunluğun, mevcut akışın durmasıyla içine düştüğü girdabın anlatımı. Başka bir deyişle kopuşa dikkat çeken yazar; yaşamı “kolaylaştıran” ve insanların hangi yöne gideceğini belirleyen teknolojinin sekteye uğramasıyla açılan boşluğa atıf yapıyor.
Hemen her şeyin sayılara indirgenip hızla gerçekleşmesinin istendiği ve kesinliğin tutkuya dönüştüğü çağda, aniden bu akışın durması hâlinde nasıl davranacağımıza kafa yormuş DeLillo. Diğer bir ifadeyle yaşamımızda oluşabilecek kara deliklere yoğunlaşmış. İşte onlardan biri de karakterlerden birinin deyişiyle her tarafı saran “iletişim rezaleti.”

Bahsi geçen “rezalet”, daha evvel hiç yan yana gelmemiş insanları, neler olup bittiğini anlama paydasında buluşturuyor. “Teknik hata”, “sistem arızası”, “güneş lekesi” ve “manyetik alan” gibi çeşitli söylentiler dilden dile dolaşmaya başlıyor. Ardından, Einstein’ın kulaklarını çınlatan bir soru geliyor: “Uygarlığımızın sonunun geldiğini belirten o rastlantısal kucaklaşma olmasın bu?”

Boş ekranlar karşısında kısa süre önceki yaşamlarını sorgulayan ve durağanlığın hâkim olduğu anları kavramaya çalışan insan topluluğunu resmeden DeLillo, dijitalden analoğa geri dönüşün sancılarını koyuyor ortaya; teknolojik kriz, bir süreliğine de olsa insanları geçmişe götürüyor ve birbiriyle yüz yüze ilişki kurmaya zorluyor. Tabii fırsattan yararlanıp daha önce aklına getirmedikleriyle yüzleşenler de sahne alıyor.

TELEFONLARININ İÇİNDE YAŞAYAN İNSANLARA NE OLACAK?

DeLillo, kimsenin birbirine fark ettirmeden yaşadığı bir panik hâlini anlatıyor 'Sessizlik’te. Neredeyse kimsenin karşısındakine yöneltmediği fakat zihninde dolaştırdığı sorular ise bu paniğe ekleniyor: “Milyonlarca boş ekranı düşünsene. Çalışmayan telefonları gözünün önüne getirmeye çabala. Telefonlarının içinde yaşayan insanlara ne olacak?”

İnsanlar sadece dünkü ve bugünkü yaşamlarını anlamlandırmaya çalışmıyor, içinde bulundukları durumu nasıl adlandıracaklarını ve kimi suçlayacaklarını da düşünüyor. Hemen herkesin olup bitene dair bir yorumu bulunurken ortada bazı gerçekler de var: “Size şu kadarını söyleyebilirim, her ne oluyorsa teknolojimizi çökertti. Artık teknoloji sözcüğü bile modası geçmiş, uzayda kaybolup gitmiş bir şey gibi geliyor bana. Güvenli cihazlarımıza, şifreleme sistemlerimize, tivitlerimize, trollerimize, botlarımıza, kendimizi teslim etmeye karar verdiğimiz andaki o gözü karalık nerede şimdi? Veri âlemindeki her şey tahrifata, hırsızlığa açık mı? Burada oturup kaderimize yanmaktan başka çaremiz yok mu?”

Ekranların kararması, telefonların çalışmaması ve buradan doğan şaşkınlık ters köşe soruları da getiriyor akıllara: “Derme çatma bir gerçeklikte mi yaşıyoruz? Henüz şekillenmemiş olması gereken bir gelecekte?” Bu sorular, yapay zekânın ortak bilincin üstüne çıkıp çıkmadığına dair tartışmaları da tetikliyor.

DeLillo’nun kaleme aldığı satırlar, yakın gelecekte olabilecekler açısından değerlendirildiğinde fütüristik öğeler içeriyor: Sessizliğe gömülen dünyada çöken elektrik şebekelerinden, siber saldırılardan, dijital müdahalelerden, biyolojik saldırılardan, şarbondan, çiçek hastalığından, açlıktan ve çeşitli patojenlerden mustarip hatırı sayılır bir kitle söz konusu. Sokağa çıkma cesareti gösteren ve birbiriyle konuşan herkes şaşkın, hatta bu duruma “Üçüncü Dünya Savaşı” diyenler bile var: “Sokaklarda insanlar belirmeye başlıyor, önceleri temkinli bir şekilde, derken bir azat edilmişlik duygusuyla yürüyen, bakınan, merak eden insanlar, erkekler ve kadınlar, tesadüfen bir araya gelmiş ergen grubu, hepsi de bu akla sığmaz zamanın kitlesel uykusuzluğunda birbirine refakat ediyor.”

Küresel sessizliğin yaşandığı bir dönem kurgulamış DeLillo; bazı yazılımların devre dışı kaldığı bazılarının ise komut dışı çalıştığı bu süreçte, alıştığımız iletişim olanakları işlemiyor ve unuttuğumuz iletişim biçimleri yeniden gündeme gelirken “karanlık bir enerji” açığa çıkıyor. Bir tür delilik hâli bu.

Vakti zamanında şöyle demişti DeLillo: “Teknolojinin tüm numarası budur: Bir yandan ölümsüzlük iştahı yaratır, diğer yandan evrensel yok oluşa işaret eder. Teknoloji, doğadan koparılan şehvettir.” 'Sessizlik', yazarın bu sözünü daha da genişlettiği; teknolojinin savruk biçimde kullanılışının ve teknolojisizliğin, bireylerin yaşamını nasıl allak bullak edebileceğine dair tahminlerin bulunduğu, çok da uzak olmayan bir geleceği karşımıza getiren fütüristik bir roman.