YAZARLAR

Kaldı mı size 100?

Hesap bizim 4 işlem bilgimizi aşıyor diyerek bırakacaktım ki acaba dedim, acaba 100. yıla 100 maddelik anayasa mı denmek isteniyor? 2023’ten çıkar 1923’ü, kaldı mı size 100?

Bahçeli, MHP’nin 100 maddelik anayasa hazırladığını açıklayınca aklıma soldan sağdan sıfır atıp kalan rakamları ayırıp birleştirerek bir şekilde 40 sayısına ulaştığı video geldi(1), ne yalan söyleyeyim, öyle temel ilkeler, temel haklar, yasama, yürütme, yargı düşünmedim. Sonuçta iktisatçı, yüksek matematik bilgisi var. Yok, yok mutlaka vardır, doktorası bile var, üniversitede dahi çalışmış. Bu 100 sayısının içinde de kesin bir hesap vardır diye düşündüm. Soldaki 1’i atınca olmuyor, solda 0 kalıyor, sağda da sıfır. Sıfırları atınca da 1 yalnız kalıyor. Acaba birinci parti mi olmayı hesaplıyor? Ama Türk-İslamcı ittifakın küçük Türk kanadı olmak Bahçeli’nin ana siyasal çizgisi. Birincilik hesabı varsayımı da pek doğru görünmüyor. Tabii 100, 10’luk sistemde özel bir sayı. Çok fazla sayıya bölünebiliyor, bunu da denedim. 2’ye, 4’e 5’e böldüm, çarptım olmadı. Hani bir matematik problemi daha vardı, her MHP’li ilkokuldan 5, mahalleden 5, askerlikten 5, sokaktan 4 kişiyi üye yapınca seçmen sayısına bölüp hane sayısına ulaşılıyor bir şekilde MHP’yi iktidar yapan bir formül ortaya çıkıyordu.(2) Böyle bir şeye de ulaşamadım. Çözemedim şifreyi. Her halde hesap bizim 4 işlem bilgimizi aşıyor diyerek bırakacaktım ki acaba dedim, acaba 100. yıla 100 maddelik anayasa mı denmek isteniyor? 2023’ten çıkar 1923’ü, kaldı mı size 100? MHP Genel Başkanı’nın ardından Naci Bostancı AKP adına memnuiyetlerini bildirip Cumhuriyet'in 100. Yılında 100 maddelik anayasa önerisini sevinçle karşılayınca mesele açıklığa kavuştu. Ama Bostancı’nın tavrı 12 Eylül anayasasını yapan Aldıkaçtı’ya Danışma Meclisi üyesi Kamer Genç’in 'ödevini yetiştiremeyen öğrenci' yakıştırması yapmasını anıştırır biçimde aceleciydi. "Biz de bayram sonrasına inşallah… Anayasa yazım sürecini tamamlayacağız" gibi şeyler söyledi. Hayırlısı, aklımdan Murat Sevinç hocamı aramak geldi, şu kalan 10 günlük kapanmada oturup bir tane de biz mi yazsak diye ama hocam ağır konuşur diye vazgeçtim.

MHP’nin, Anayasa’nın dibacesinin ilk cümlesine, anayasanın ruhunu oluşturan girişine İslam dininin tanrısını sokarak laiklik ilkesini anayasanın dışına atmak; yasaları, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini ve TBMM İçtüzüğünü Anayasaya uygunluk bakımından denetleyen kurum olarak Anayasa Mahkemesi’nin mevcut statüsünü kaldırmak gibi önerileri var. Başka şeyler de vardır mutlaka. İşte genel esaslar sayılmış; temel haklar yazılmış –ki ödevler mutlaka atlanmamıştır-; yasama, yürütme yargı düzenlenmiş; bunların hepsi de Türk tipi başkanlık sistemine uygun kaleme alınmış. Görmedik ama mutlaka öyledir. Bahçeli bugün yaşadığımız fiili durumla uyumlu, kendisiyle tutarlı bir anayasa yazmışa benziyor. Şimdi ortalıkta birtakım anayasa hukukçuları, genelge ile içki yasağı koyamazsın, laiklik anayasanın bütün normlarına ruhunu veren temel ilkelerden biridir diyor. Genelge ile anayasaya aykırı düzenleyici bir işlem yapamazsın, hele temel haklara aykırı bir düzenlemeyi zinhar yapamazsın, toplumsal olaylarda şiddet uygulayan polisin görüntülenmesini genelgeyle engelleyemezsin ısrarında bulunuyor. Bahçeli’nin 100 maddesinde öne çıkardığı iki düzenleme ile bu anayasacıları susturmak mümkün. Matematik burada işliyor işte. Dibaceye Allah’ı koy, laiklik düşer. Kaldı mı sana… Anayasa Mahkemesi’nin statüsünü değiştir, kanunmuş genelgeymiş bir önemi kalmaz zaten. Kim denetleyecek? 0 sorun. At baştaki biri, işte iki tane 0.

Okumaya devam ediyorsanız, kusuruma bakmayınız. Biliyorum anayasa ciddi mesele. Alay konusu yapılmaz. Rahmetli babamdan biliyorum, sevinçle yanına gidip 'anayasa kürsüsüne asistan oldum' dediğimde şöyle yanıtlamıştı sevincimi: “Senden anayasacı olmaz, komünistsin sen.” Babaların hiç yanılmaması mı kötü yoksa Ece Ayhan’ın oğullara verdiği oğulluktan çekilme öğüdü mü zor bilmiyorum. Zaten ailevi meseleler. Yeri değil, biz 100 maddelik koca anayasa konuşuyoruz. Koca anayasa demişken bizim Mülkiye’de –bizim Mülkiye deyince böyle Bir Zamanlar Amerika, Robert de Niro gibi şeyler geliyor insanın aklına, gelsin ziyanı yok gerçi- Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri adında saygın bir bölümümüz var. İşletme ile yarışamaz ama OHAL döneminde içinden enstitü müdür yardımcısı bile çıkarmış bir bölüm. -Hakkını yemeyelim ama, koskoca Cahit Talas’ın geleneğinden bahsediyorum. Benimkisi bir kötü örneğini aradan cımbızlayıp bütünü yokmuş gibi davranmak, kötü niyet- Her neyse bu bölümde bir zamanlar ders veren arkadaşlarımla çok derin bir sorunumuz vardı. Kahvaltı sırasındaki kaba şakalaşmalar içindeki gündemlerimizin derin sorunlarından biri. Anayasa bir küçük kitapçık, kürsüce verdiğiniz üç derste anlatacak o kadar ne buluyorsunuz diyorlardı. Çalışma sosyoloğuna, sosyal güvenlik hocasına böyle bir konuda yanıt vermek, anlatmak da zor. İşte Bahçeli’nin yaptığına sadece bu nedenle bile hayıflanabilirim. Adam anayasa yazdım diyor, 100 madde diyor, elinde spirallenmiş bir fotokopi ile konuşuyor hem de. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri’nden sevgili arkadaşlarımın bütün argümanlarına destek verircesine 100 maddelik bir anayasa yazdık açıklamasında bulunuyor.

Sanırım artık mesele Mülkiye’nin arka bahçesindeki bir şakalaşma olmaktan çıkmış durumda. Dolayısıyla bir yanıt vermek memleket meselesi. Özellikle de memleketin muhalefet konumlarını işgal eden öznelerin; partilerin, hareketlerin, demokratik kitle örgütlerinin, emek örgütlerinin, hak örgütlerinin meselesi. İktidar ittifakı anayasa kitapçıklarını değiş tokuş ede dursun Türkiye’nin anayasasızlaştırılmış rejiminde, İçişleri Bakanlığının bir adsız idari işleminin anayasa değerinde kabul edildiği, cumhurbaşkanının sözü ile anayasada sayılmış bir temel hakkın askıya alınabildiği bir düzende elimizde artık bir kitapçık yok. Ama bir fikir var. Genel oy hakkından, sekiz saat çalışmaya ve sosyal güvenlik haklarına kadar gelen bir bütünlük içinde iki yüz elli yıldır süren toplumsal mücadelelerin zemini olmuş bir fikir var. İktidar ittifakı bu fikri göstere göstere karşısına alıyor. Eşitliğin karşısına cenaze törenlerini bile ayıran bir ayrıcalıklar düzenini; özgürlüğün karşısına pek takdir ettikleri Abdülhamid Hanlarının istibdadını da aşan bir baskı rejimini koyuyor. Anayasa fikri ise bunların karşısında eşitlik ve özgürlük arzusunun, özleminin zemini. İktidar ittifakının kitapçık değiş tokuşu ile alay etmek kafi –bir büyüğümüzün dediği gibi faşistlere karşı kahkahamız hassasiyetle korumamız gereken bir mimiğimizdir- ayrıca bu değiş tokuştaki matematiksel yeteneklerini, hesaplarını da ciddiye almayı gerektirecek bir büyük planlarının da dayanağı yok. Hesapları tutmuyor. Dolayısıyla 100’üncü yılda 100 madde saçmalığına karşı partilerden toplumsal hareketlere ve bireylere kadar muhalefetin ciddiye alması gereken tek şey var. Sanırım buna en iyi yanıtlardan birini 100 Soruda Anayasanın Anlamı’nın son sorusuna yanıt olarak Mümtaz Soysal veriyor. Soru şöyle: Bütün eleştirilerin dışında anayasayı gerçek bir toplum sözleşmesine dönüştürmenin sağlıklı yolu nedir? Uzun ama özlü bir yanıtın en özlü cümlesi ise şöyle: “Anayasa ile uğraşmanın insanları toplum yapısı ile uğraşmaktan alıkoymaması gerek.” Bir anayasaya, anayasal güvencelere ihtiyacımız var, çünkü anayasasızlaştırılmış bir ülkedeyiz. Fakat bu anayasa için asıl bakacağımız yer, anayasa fikriyle bakacağımız yer somut toplumsal yapımız. Hayatlarına son veren umutsuz, geleceksiz yurttaşlar, herkes evlerine kapatılırken şantiyelere kapatılarak hastalığın kucağına bırakılan işçiler, bunları haber yaptığında terörist olarak gösterilen gazeteciler, derelerinin hayatları olduğunu bildikleri için direnen köylüler… Anayasayı konuşacaksak bunu konuşacağız, madde madde… Öyle spirallenmiş fotokopi değiş tokuşu ile de değil. 

1) https://www.youtube.com/watch?v=c_m364Kki5A
2) https://www.youtube.com/watch?v=dNKyEhznByI


Dinçer Demirkent Kimdir?

1983 İzmir doğumludur. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Anayasa Kürsüsü’nde çalışmakta iken 7 Şubat 2017’de KHK ile ihraç edildi. Doktora derecesini aynı fakülteden, “Türkiye’nin Anayasal Düzeninde Cumhuriyetin İki Kuruluşu ve Dinamik Cumhuriyet Kavramı” başlıklı tezi ile almıştır. Doktora tezinden üretilmiş, Bir Devlet İki Cumhuriyet adlı kitabı Ayrıntı Yayınları’ndan, Murat Sevinç ile birlikte kaleme aldıkları Kuruluşun İhmal Edilmiş İstisnası kitabı İletişim Yayınları’ndan basılmıştır. Anayasa tarihi, cumhuriyetçilik, kurucu iktidar, siyasal temsil konuları üzerine çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıntı Dergi ve Mülkiye Dergisi yayın kurulu üyesidir; 2018-2021 yılları arasında Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanı olarak görev yapmıştır. İnsan Hakları Okulu Derneği'nde akademik koordinatörlük görevini sürdürmektedir. Çeşitli dergilerde yazmaya, dersler hazırlamaya devam etmektedir.