YAZARLAR

İran’ın kamikaze İHA’ları ve dünya düzeninde serbest düşüş senaryoları

İran’ın Rusya’dan yana devreye girmesi pek çok senaryoya kapı aralayabilir. Bu mesele sadece İran’ın batı ile ilişkilerini bozan yeni bir faktör olmakla kalmaz Rusya’nın bölgesel ortaklıklarını da etkileyebilir.

Ukrayna’daki savaş giderek küresel düzenin kodlarını bozuyor. Rusya lehine devreye giren İran kamikaze insansız hava araçları (İHA) da durumu iyice karmaşık hale getirdi. Kiev’e göre İran Rusya’ya İHA vermekle kalmayıp eğitim desteği için Devrim Muhafızları’nı Herson ve Kırım’a gönderdi. 
Ne İran ne Rusya, Şahid-136 (Shahed-136) İHA alışverişini doğruluyor. Ama mesele pek çok taraf için aşikâr. Hatta bu tartışmaların tam ortasında dini lider Ayetullah Ali Hamaney birkaç gün önce itiraf gibi bir açıklama yaptı: 
"Birkaç yıl önce gelişmiş füze ve insansız hava araçlarımızın fotoğrafları yayınlandığında bazıları bunların photoshopla yapıldığını söyledi. Ama şimdi diyorlar ki İran insansız hava araçları çok tehlikeli, neden filancaya satıyorsunuz?”
Yayın yönetmeni doğrudan Hamaney tarafından atanan Kayhan gazetesi 24 Eylül'deki sayısında Rusya’ya yüzlerce İHA ihraç etmenin gururunu saklamıyordu. Yine de İran Dışişleri’ne göre zinhar satış yok. Tabii işin ucunda yaptırım var. 

JCPOA HEPTEN ÇÖP MÜ?

Bu mesele peşinen Rusya ve İran’a vurmak isteyenlere birer atış rampası kazandırdı. ABD, İngiltere ve Fransa üçlüsü bir tespit heyeti gönderilmesi için BM’yi sıkıştırıyor. Buna BM Güvenlik Konseyi’nin 2231 nolu kararının ihlal edildiği yönündeki kampanya eşlik ediyor. 2015’te 5+1 grubu, İran’la nükleer anlaşma (JCPOA) imzalarken BM yaptırımlarını kaldıran ancak Ekim 2023’e kadar balistik füze ve İHA-SİHA satışına sınırlama getiren 2231 nolu kararı konseyden geçirmişti. Konu 19 Ekim’de BM Güvenlik Konseyi’nin gündemine taşındı. Avrupalı imzacılar JCPOA’nın "geri dönüş" (snapback) mekanizmasını etkinleştirmek istiyor. Yani yaptırımlara dönüş. İran da gardını alıyor: Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile işbirliğini bitirebilir, ani denetimlere izin veren Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’ndan (NPT) çekilebilir, uranyum zenginleştirme ile ilgili sınırları kaldırabilir. “El mi yaman bey mi yaman” durumu. 
Bir süreden beri Rus petrolüne alternatifleri çoğaltmak için İran’la nükleer anlaşmaya dönmenin zaruretine dair fısıltı Batılı koridorlarda yankılanıyordu. Malum Batı kampı Rusya’yı cezalandırma konusunda birkaç yerde duvara tosladı. OPEC+’nın petrol üretimini düşürme kararı bunlardan biri. Bu nedenle ABD 80 yıllık müttefiki Suudi Arabistan’ı cezalandırmaya hazırlanıyor. Onlar da geri adım atacak gibi değil. Hatta BRICS’e katılma planı alttan alta pişiriliyor. Suudi Arabistan’ın fiili lideri Muhammed bin Selman’ın katılma niyetini BRICS’ın 2023 zirvesine ev sahipliği yapacak olan Güney Afrika’ya ilettiği söyleniyor. 
ABD, OPEC’in fiili lideri olarak Suudileri haşlamaya çalışsa da öteki müttefikleri BAE, Irak, Bahreyn ve Kuveyt de kararın arkasında. OPEC’ten çıkan Katar bile Suudilere arka çıktı. Tabii Türkiye’nin tutumunu da eklemezsek tablo eksik kalır: 
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yüksek tondan bir tepki koydu: "Bir ülkenin kalkıp da Suudi Arabistan'ı tehdit ettiğini görüyoruz. Bu kabadayılık doğru değil. Kaldırın (İran’a) yaptırımları kardeşim fiyatların düşmesini istiyorsanız." 
Yani Ukrayna savaşı bölgede ABD ile ortaklığı da sınavdan geçiriyor. ABD’nin hırçınlaşmak için başka sebepleri de var.
Suudi Enerji Bakanı Prens Abdülaziz bin Salman geçen cuma düşman çatlatırcasına Çin Ulusal Enerji Yöneticisi Zhang Jianhua ile görüşmesinde enerjide işbirliği taahhüdünü yineledi. ABD-Suudi ilişkileri kötüye giderken Çin-Suud ortaklığı gelişiyor. Aramco Çin'de bir petrol rafinerisi kompleksi inşa edecek. Aramco ile Çinli Sinopec ağustosta petrol, hidrojen ve karbon yakalama konusunda el sıkıştı. Uluslararası düzenin çivisi çıktı vesselam.  
Gariptir tabii İran’la hesaplaşan Körfez bloku, müttefikleri ABD’ye karşı Rusya ile aynı çizgiye düştü. İran da orada. Ukrayna krizinin başından beri uluslararası ilişkiler ağında çok boyutlu etkilere yol açacağı belliydi ama belki bu kadarı öngörülememişti. 

İRAN İÇİN OLASI SENARYOLAR

İran’ın Rusya’dan yana devreye girmesi pek çok senaryoya kapı aralayabilir. Bu mesele sadece İran’ın batı ile ilişkilerini bozan yeni bir faktör olmakla kalmaz Rusya’nın bölgesel ortaklıklarını da etkileyebilir.
Elbette İran ‘teyitsiz’ de olsa vitrine çıkan İHA’larla bazı mesajlar vermiş oluyor: Bitmek bilmeyen gösterilere rağmen zayıf olmadığını, Tahran’la müzakerelerin çökmesi halinde savaş dahil her türlü senaryoya hazır olduğunu, Batı’nın çıkarlarını zora sokabileceğini gösteriyor. 
Bir süredir Batı kanadı nükleer anlaşmayı diriltme umuduyla İran’la husumetleri bekleme odasına almıştı. Başka bir dönem olsaydı İran’da 16 Eylül’den beri süren gösterileri desteklemek için can atarlardı. Ukrayna savaşı yüzünden enerji kaynağı İran’la husumete ara vermek şart oldu. Ama şimdi ABD ve AB, İran’ın içindeki yangınla daha yakından ilgilenebilir. CNN’e göre Beyaz Saray, Elon Musk’ın Starlink’ini İran’da devreye sokmak için yeni bir görüşme turuna başladı. AB ise sözlü tepkiyle yetinmeyip önce göstericilerin bastırılması, ardından Ukrayna’daki İHA’lar nedeniyle İran’a karşı yeni yaptırımları devreye soktu. 
Bunun ötesinde Batı kritik bir kararın eşiğine geliyor: JCPOA’yı diriltme çabasına devam mı yoksa 2015 öncesine dönüş mü? 
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Direktörü John Kirby, "İran'ın Rusya'ya silah satmasını zorlaştıracağız" derken İran ile nükleer anlaşmanın da gündemin odağında olmadığını belirtti. 
İsteyen bu saatten sonra JCPOA’ya öldü gözüyle bakabilir. Fakat bu, Tahran’a karşı baskıyı tırmandırarak nükleer pazarlıkta daha fazla taviz koparma taktiği de olabilir. Nitekim İran Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan, 22 Ekim’de Biden yönetimini ele veren bir bilgi paylaştı: “Üç gün önce ABD’den bir mesaj aldık. Mesajlarında ABD mümkün olduğunca en kısa sürede anlaşmaya varmakta acele ediyor. İran üzerinde siyasi baskı kurmak istiyorlar. Kamuoyundaki duruşları farklı çünkü içerde bunu kullanıyorlar.”
Fakat Ukrayna’da İran girdisini kolayca geçiştiremeyecekleri de ortada. Haliyle JCPOA’nun diriltilmesi mucize kabilinden bir gelişme olabilir. 

RUSYA’NIN ÖNÜNDEKİ MAYINLAR

İran İHA’larının denkleme girmesi Rusya açısından da sonuçlar doğurabilir. Evvela İran’ın dahli NATO’nun Ukrayna’ya hava savunma sistemleri gönderme kararını hızlandırabilir. Savunma ortaklığında bir karşılık olarak Tahran, S-300-S-400 gibi gelişmiş silahlar temin ederse durum hepten değişebilir. Şu anda Rusya’ya daha çok hak veren ve OPEC+ kararı ile bunu gösteren Körfez ülkelerinin tutumu tersine dönebilir. Rusya’nın dostluk ağları darbe alır. Rusya’nın İran’la ortaklığı bu aşamaya taşıması biraz şişirilmiş senaryo gibi duruyor. Ama savaşın gidişatı İran’ın rolünü büyütmeyi gerektirirse Rusya’nın Tahran’a silah satma konusundaki çekinceleri gerileyebilir. Amerikan tarafı İran’ın Rusya’ya desteğinin Şahid-136 ile sınırlı kalmayacağını öngörüyor. Washington Post da İran’ın Rusya'ya orta ve uzun menzilli Fatih-110 ve Zülfikar füzelerini göndermeye hazırlandığını öne sürdü. 
Burada bir de İsrail boyutu ekleniyor. İsrail, Suriye’de rahat saldırılar düzenleyebilmek için Rusya’yı karşısına almıyordu. Hatta Rusya’yı İran’ı Suriye’den çıkaracak yegâne güç olarak gördüler. Eski Başbakan Benyamin Netanyahu’nun Vladimir Putin sevgisi buradan geliyordu. Bu denklemi korumak için Tel Aviv, Ukrayna’nın silah yardımı taleplerine direndi, Amerikalıları da gücendirdi. Fakat İran’ın oyuna girmesiyle İsrail’de hava değişmeye başladı. İsrailli yorumcular İran’ın silahlarını sahada deneyerek daha da geliştirme şansını yakalayacağını ve böylelikle kendileri açısından tehlikenin artacağını düşünüyor. 
Savunma Bakanı Benney Gantz, 19 Ekim'de AB’li elçilerle görüşürken biraz temkinliydi; "Batı'nın yanındayız ancak Ukrayna'ya silah sistemleri tedarik etmeyeceğiz. Hayat kurtarıcı erken uyarı sistemi sağlama konusunda yardım teklifimizi sunduk" dedi. Ancak kabinede çatlak büyüyor. Diaspora Bakanı Naçman Şay, "İran'ın Rusya'ya balistik füze göndermeye hazırlandığı yönündeki haberler üzerine artık Ukrayna'ya askeri yardımda bulunma zamanı gelmiştir" diye çıkıştı. Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitri Medvedev'in yanıtı da sert oldu: "Bu çok pervasızca bir adım. İlişkileri yok eder." 
İsrail, Kiev’in istediği silahları verirse Rusya da İsrail’e Suriye’de tanıdığı ‘serbest atış’ esnekliğini bitirebilir. Bu da İsrail’in kolayca göze alabileceği bir sonuç olmaz. Özetle İran kamikazesi denklemi alabora ediyor. Bu krize beklenmedik bir girdi. Ukrayna savaşı daha neleri tetikleyecek, uluslararası ortaklıklar düzeni nerelere savrulacak, doğrusu kimsenin kolayca kestirebileceği bir gidişat değil.


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.