YAZARLAR

İnsanlar yaşadıkça

Oscar ödüllü Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok adeta ölüm tarlası görünümünde irkiltici siper görüntüleri ile başlar.   Ardından ölen binlerce Alman askerinin üstünden çıkartılan, yıkanan, onarılan giysileri giyerek cepheye gönderilirler. Ölüm, yaralanma korkusu bir yana akıllarına gelmeyen bir gerçekle de tanışacaklardır: Açlık.

"Kimse kaçırmamalı" (New York Mirror, “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok”, 1930)… 2021 yılında çekilen Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok filmini salonda kaçıran, şimdilerde ekranda bulabilir…

Çok uzak değil, II. Dünya Savaşı’nın başlarında Halit Fahri Ozansoy bir yazısında Remarque’ın ünlü romanı için “Garp Cephesinde Sükûn Var adını geçirir. Kanımca Alman yönetmen Edward Berger tarafından çekilen bu filme Türkçe ad olmaya daha uygun. Çünkü film, binlerce gencin cesetleri yerde ve ölüm sessizliği, “sükûn” ile sonlanır.

Erich Maria Remarque romanının kaynak olduğu Lewis Milestone imzalı (1930) ilk filmin de kahramanı, imparator ve vatan için ölmenin inandırıcılığıyla ölüme sürüklenen lise öğrencisi Paul Bäumer ve arkadaşlarıdır.

SAVAŞ DEHŞETİNİN BİTİRDİĞİ KAHRAMANLIK UMUDU

Onların savaş dehşeti karşısında umutlarının çöküşü Edward Berger’in filminde de yinelenmekte, ama Berger “bu kez Alman bakış açısıyla bir Remarque  uyarlaması yapıldı" demektedir. Prag’ın 45 km uzağında, on futbol sahası büyüklüğünde çamur kaplı alan filmin setidir. 

En önemli sahnelerin story boardları çizilir, çekimlerin aksamaması için gereklidir, çünkü bazı sahneler tek plan çekilecektir.

Berger’in filmi en iyi prodüksiyon tasarımı, en iyi sinematografi ödülleri de almıştı…Bu nedenle prodüksiyon ve sinematografi ile ilgili buraya aldığım videoya baktım, gerçekten olağanüstü zor, yaratıcılık gerektiren bir işin altından kalkmıştı Edward Berger ve ekibi.

Kuşkusuz ilk film de 1930 yılında çekilirken dönemine göre güçlü yapım özellikleri taşıyordu: Örneğin, gerçeğe benzerliği için Almanya’dan üniformalar, gaz maskeleri, hendek açma aletleri getirtildi. Siper savaşlarında ilk kez bir vinç kamera kullanılarak panoramik görüntüler elde edildi, o günlerde pek alışıldık olmadık biçimde kamera hareket etmiş ve ses tasarımı yapılmıştı.

Soldan, Moritz Klaus, Aaron Hilmer, Adrian Grünewald ve Felix Kammerer, “Batı Cephesinde Her Şey Sessiz”de

DAHA FAZLA ÖLÜME DUR DİYEBİLMEK

Yaşadıklarının şiddeti nedeniyle savaşı sorgulayan Paul, yönetmen Mileston’ın senaryoya eklediği filmin unutulmaz bitiş sahnesinde, bulunduğu siperden çıkıp bir kelebeğe dokunmak isterken karşı siperdeki keskin nişancı bir Fransız asker tarafından öldürülür.

Her iki film gençlerin ölümünü hızlandıran savaş teknolojisinin sembolü top ve makineli tüfekler, zehirli gaz, tank, uçaklar kadar, vicdanını susturup kan ve ölüm isterisiyle savaşı yöneten militarist komutanların -arkada duran siyasilerin- rolünü de hatırlatır.

Berger’in filminde o komutanlardan birini örnekleyen General Friedrich, 11 Kasım 1918, saat 11.00 için açıklanan (on birinci ayın on birinci gününün on birinci saati) ateşkes anlaşmasının başlamasına dakikalar kalmasına karşın, eve dönüş hazırlığındaki ve artık ‘patria mori/vatan için ölmek yalanı’na kulakları kapalı gençleri kurşuna dizdirtme tehditiyle son kez cehennem ateşine gönderir.

Romanda olmamasına karşın, Compiègne Ormanı’nda Rethondes Tren İstasyonu’ndaki vagonda, (Fransız General Foch’un karargâhı) Almanya adına Devlet Bakanı Matthias Erzberger’in görüşme sahnelerini filme boyut ve gerçeklik kattığı için beğendim.

Erzberger “Bizi anlaşma yapmaktan alıkoyacak tek şey gurur” diyor, tarihin en ‘barbar’ bu savaşını sona erdiren (Almanya’yı askeri olarak tam anlamıyla teslim etse de) ateşkes anlaşmasını imzalıyordu. (General Foch’un Erzberger'in elini sıkmayıp, “Très bien/Çok İyi” yanıtı verdiği söylenir.)

Rethondes Tren İstasyonu’ndaki vagonda ateşkes imzalanması anını betimleyen resim. General Weygand , Mareşal Foch (ayakta) ve ön planda Erzberger (sivil giysili) ,

'SAVAŞIN DESTANSI FİLMİ' GÖSTERİMDE

Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok filminin prömiyerleri Nisan 1930'da Los Angeles ve New York’ta yapıldı.

Gözlemcilere göre izleyiciler alkışlamadı. “Film bittiğinde bir an öylece, şaşkınlık içinde oturdular, birbirlerine baktılar ve sessizce salondan ayrıldılar.”

Neyse ki, basında "Şimdiye kadar çekilmiş en iyi savaş filmi" (Variety), "Kimse kaçırmamalı" (New York Mirror ), "Savaşın destansı filmi" (New York American) gibi başlıklar atılır, Film Daily yazarı Jack Alicoate "savaşın dehşetine karşı şimdiye kadar konuşulan, basılan ya da filme alınan en ikna edici argüman.” diyecektir. 

Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok filminin Nisan 1930'da Los Angeles ve New York’ta ilk gösterimleri yapıldı
GOEBBELS FİLMİ YASAKLATTI

Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok Almanya-Berlin’de 4 Aralık 1930 günü Mozartsaal’da gösterime girdi. İlk gün sessiz geçti. 

Mozartsaal'ın yöneticisi Hanns Brodnitz anılarında -1944’te Auschwitz'de öldürüldü- Propaganda Bakanı Josef Goebbels’in Berlin'deki gösterişli Mozartsaal'ın balkonunun ön sırasında yer aldığını, gösterim sonrası “Amerika'da yapılmış bir Yahudi filmi!” diyerek öfkelendiğini, arka sıradaki düzinelerce kahverengi gömlekli SA üyesi gencin “Yahudiler dışarı!" diye bağırdığını, yanlarında getirdikleri fareleri bıraktığını ve ses, koku bombaları patlattığını aktarır.

Salondaki kadınlar çığlık attı ve izleyiciler koltuklarından fırladı, çıkışlara koştu, o sıra birkaç kişi dövüldü. Salonun ışıkları yandı, biraz sonra kargaşadan arta kalanlar temizlendi ve beyaz perde açılmamak üzere kapatıldı.” 

Bir başka kaynakta, filmin birkaç gün daha oynamaya devam ettiğinden, ama  Goebbels’in salonu bombalatmaktan söz ettiği, “Hollywood’daki Yahudileri ve onların Alman akrabalarını, ülkenin kahraman savaşçılarının anısına iftira atmak için komplo kurmakla suçladığı” bilgisi vardır. “.. bu utanç verici filmin askerlere olan sevgimizi bıçaklamasına izin veriliyor!” Çılgına döndüğü belirtilir. "İktidardakileri uyarıyoruz, Adolf Hitler kapıda duruyor, içeri girmeye hazır!”

NAZİ KARŞITI BİR FİLM YAPIMCISI

Sonuçta Weimar Cumhuriyet hükümeti iktidarı henüz Hitler’e teslim etmemiş de olsa Nazilerin baskısıyla filmin gösterimini yasaklar. Ama açıkça görülen ve yükselen Nazi terörü karşısında Universal Pictures kurucusu, yapımcı Carl Laemmle doğup büyüdüğü Almanya'nın artık vatanı olmadığını fark edecek, Hollywood’un en ateşli Nazi karşıtı kişisi olacaktır. 

Carl Laemmle ölümüne dek (1939) on yıl boyunca, yaklaşık üç yüz Yahudi aile ve tehdit altındaki başka birçok ailenin Almanya'dan çıkartılması, ABD’ne sığınmaları ve işe yerleştirilmeleri için -ne yazık ki diğer Yahudi stüdyo sahipleri duyarsızdır-  tüm zamanını harcayacaktır.

Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok filminin yapımcısı Carl Laemmle yaklaşık on yıl boyunca yaşamını Nazilerle güçlü savaşımla geçirdi

Remarque'ın raflardan toplanan kitabı da 10 Mayıs 1933’te yakılan 25.000 ciltten fazla “Alman olmayanlar” arasına sokulan Bertolt Brecht gibi, ayrıca Arthur Schnitzler, Stefan Zweig, Ernest Hemingway, Thomas Mann, Jack London, Theodore Dreiser vb. yazarların kitapları yakılanlar arasındadır. Batı Cephesi’nde Yeni Bir Şey Yok filminin gösterimi  yasaklanır, Mart 1952'ye dek Almanya'da gösterilemez. Remarque 1938 yılında Alman vatandaşlığından çıkarılır, kız kardeşi Nazilerce idam edilir.

Sinema ve Tarih kitabıyla tanınan Marc Ferro savaş karşıtı bu film için -diğerleri Fred Zinnemann. İnsanlar Yaşadıkça(1953); Robert Aldrich,  Attack (1956)- ve  “militarizmin temel sorununu da sergilemediği gibi, askeri kurumun temel sorununu da sergilememektedir. Çünkü bunlarda, bireysel angaryaların, yetkenin vasıfsal yönlerine özgü serbestinin nasıl işlediği incelenmekteyse de, temel soruna; askeri kurumun toplumsal işlevi, siyasal çatışmalar ve kolektif kavgalar düzeyindeki toplumsal işlevi sorununa yaklaşmadığı” eleştirisini getirir.

ORTAK DÜŞMAN SAVAŞIN KENDİSİ

Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok ve George W. Pabst’ın aynı yıl çektiği Batı Cephesi 1918 filmlerinden iki yıl sonra iki savaş karşıtı film daha ortaya çıkar.

Bunlardan ilki Victor Trivas’ın yönettiği Niemandsland/Tarafsız Bölge filmidir; İngiliz, Fransız, Alman, Yahudi, Siyah beş asker, cephe hatları arasındaki tarafsız bölgede bir bodrum katı sığınakta rastlantısal bir araya gelir. Aralarındaki kavga ve tartışma sanki Platon’un “Savaşın sonunu sadece ölüler görür” sözünü hatırlamaları ve ‘ortak düşmanın savaş olduğunu’ kabul etmeleriyle sonuçlanır.

Diğeri ise Raymond Bernard’ın aynı adlı romandan uyarladığı Tahta Haçlar. Savaşa gönderilen ve ölen binlerce gencin artık hiçbir değerinin kalmadığını simgeler gibi başuçlarına basit, tahtadan haçlar dikilidir. Yazarı Roland Dorgelès’de Remarque gibi Birinci Dünya Savaşı’ndaki deneyimlerden esinlenmiştir, onun kahramanı genç hukuk öğrencisi Gilbert Demachy adını taşır. (Dorgelès 1919 Goncourt Ödülü’ne adaydı ama ödülü Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde’yi yazan Marcel Proust’a kaptırdı.)

Ordu deposundan bu fotoğraf görüntüsü -propaganda amaçlı da olabilir- Alman askerlerine verilen ekmeğin varlığını gösteriyor (27 Ocak 1917)
SAVAŞIN GALİBİ 'AÇLIK'

Oscar ödüllü Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok adeta ölüm tarlası görünümünde irkiltici siper görüntüleri ile başlar. Ardından ölen binlerce Alman askerinin üstünden çıkartılan, yıkanan, onarılan giysileri giyerek cepheye gönderilirler.

Ölüm, yaralanma korkusu bir yana akıllarına gelmeyen bir gerçekle de tanışacaklardır: Açlık.

Filmde karınlarını doyurmak için (Paul ve Kat) çaldıkları bir kaz nedeniyle, ölümü de davet ettiklerini sonra öğrenecektir…

Ayrıca tüm savaş boyunca süren ablukaların, yetersiz üretimin etkisiyle Osmanlı dahil, ittifak devletlerinin -sivil ve asker- açlıkla da savaştığı hiç akla gelmez. 1916'da Almanya’da seksen bin çocuk, savaş bittiğinde 750 bin Alman açlıktan ölecektir.

"Şalgam Kışı" olarak bilinen 1916-1917 kışı ve sonrası Almanya'nın en çetin yıllarından biri olacaktır. Hayvan yemi şalgam, patates yetersizliği nedeniyle askerlerin de neredeyse tek gıdası olmuştur.

Ernest Hemingway ona Çanlar Kimin İçin Çalıyor romanını yazdıran savaş ve ölümü yakından tanıdığı İspanya İç Savaşı günlerinde (1937)

Joseph Campbell’in Kahramanın Sonsuz Yolculuğu anlatı kalıbındaki gibi Paul’ün “başka gözlerle bakabilme yolculuğu” (Marcel Proust) bütünüyle olmasa da filmde işler.  Gençlerin “Maceraya Çağrı” ile başlayan hikayesi, cehennemi siperlere gidiş, dostlukların sınanması, ölümle yüzleşmeleriyle devam eder.  Kaldı ki filmin de son yazılarında açıklandığı gibi, Kasım 1918’de savaş sonunda cephe hattı neredeyse hiç kıpırdamamış, üç milyondan fazla asker ölmüştür. 

“Sadece birkaç yüz metre alan kazanmak için savaştılar. Birinci Dünya Savaşında 17 milyon insan hayatını kaybetti.”

Joseph Campbell anlatı kalıbının aşamalarını ancak buraya kadar işlemiş, Paul Bäumer ve arkadaşları için ne ödül, ne geri dönüş - filmdeki şarkı “Şimdi evlenemem / Bir yıl daha bekle, sonra kavuşacağız” diyordu- gerçekleşmemiştir. Çünkü macera sona ermemiştir. Edward Berger'in Oscar töreninde söylediği gibi, o ülkesinin geçmişine, sorumluluğuna ilişkin bir film yapmaya çalışırken, filmi tamamladığında günümüz gerçekliği karşısına çıkacaktır.

Rusya’nın 2022 yılında başlattığı Ukrayna savaşından söz ediyorum. O an birinin söyleyebileceği “Evet, Batı değil ama, Doğu Cephesinde yeni bir şey var” olacaktır.

Hemingway’in savaş ve ölüm üzerine yazdığı ünlü romanı Çanlar Kimin İçin Çalıyor'una  Charles Bukowski ölümünden önce yazdığı öykülerden birinin başlığı ile yanıt vermişti: Çanlar Kimse İçin Çalmıyor.

Roman anlatıyor, filmler yapılıyor … kimse duymuyor.

————————

Soslu Alman Köfte (Königsberger Klopse)

Yemeğin adı 1946 yılına kadar Alman şehri olan Königsberg’den -günümüzde Kaliningrad, bir Rusya şehri- gelmektedir.  Klasik bir köfte gibi hazırlanır, sosu farklı tat, özellik katar.

        500 gr dana kıyma 

        2 dilim bayat ekmek 

        1 yemek kaşığı tereyağı 

        2 adet soğan (biri ince doğranmış, diğeri iri doğranmış)

        2 adet yumurta sarısı

        Tuz 

        2 yemek kaşığı galeta unu

        Karabiber 

        4 bardak su (sebze ya da et suyu)

        5 adet tane karabiber

        Defne yaprağı 

Sos için

        1 çorba kaşığı tereyağı

         2 yemek kaşığı un 

        20-25 adet kapari 

        1 çorba kaşığı limon suyu

        4 yemek kaşığı ekşi krema

        1 çay kaşığı şeker, tuz

 Ekmekleri ıslatın, küçük parçalara ayırın. Bir tavada tereyağında soğanı soteleyin.  Karıştırma kabında ekmek, soğan, galeta unu, kıyma, yumurta sarısı, tuz-karabiberi karıştırıp köfte yapın. 

Tenceredeki kaynayan suya tane karabiber, defne yaprağı, iri doğranmış soğan, tuz ve köfteleri atın, yenilebilir kıvamda pişirin. (Sos için) Tavada erittiğiniz tereyağında unu kavurun, pişirdiğiniz köfte suyunu ve krema, limon suyu, kaparileri ekleyin, karıştırın. Bir servis kabına sosu alın, köfteleri ekleyin. (Sosa beyaz şarap, harcına az miktarda hamsi, sardalye ya da ringa balığı eklenmekte, genellikle haşlanmış patatesle servis yapılmakta.)


Oğuz Makal Kimdir?

Sinema alanında ilk doktora yapan öğretim üyesi. 1997 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde profesör oldu. Yemek ile sinema arasındaki ilişki yeni ilgi odağı, bu alanın filmlerini ve toplumsal-kültürel tanıklıklarını kitaplaştırmak için araştırmaya devam ediyor. Sinema Tarihi, Film Kuramı, Türk Sineması, Sinema ve Diğer Sanatlar, Sinema ve Tarihi İlişkisi gibi dersler veren, tezler yöneten Makal, Uluslararası İzmir Film Festivalini kurdu, 2001 yılına dek on bir yıl yönetti… Kısa, uzun, belgesel filmler yaptı, son yıllardaki birkaç belgeseli: El Cezeri, Eğitmenler, İstanbul’da Bir Gizli Bahçe-Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi, Uzak ve Yakın, Suriye Mutfağı İstanbul’da, Merdiveni Arayan Adam. Bazı kitapları ise: Sinemada Yedinci Adam, 1895-1950/İzmir Sinemaları Tarihi, Fransız Sineması, Beyazperde ve Sahnede Nazım Hikmet, Sinemada Tarihin Görüntüsü, Yönetmenleri ve Filmleriyle Gülmenin Sineması.