YAZARLAR

IFPI Küresel Müzik Raporu ve yöresel müzik endüstrimiz 

Senelerdir bu ülkenin kayıtlı müzik sektörüne tıpkı ülkenin kendisine çöreklenenler gibi çöken koskoca gölgeler var. Gücü kendi cephelerinde öylesine konsolide etmiş, kendi cenahlarını öylesine girilmez hale getirmiş haldeler ki bazılarının parçası oldukları kurumsal yapıların patronları dahi olup bitenleri göremiyor veya görmezlikten geliyor.

Yılın ilk çeyreğinin geride kalmasıyla birçok sektörde olduğu gibi müzik endüstrisin de gösterge verilerinin derlendiği en kapsamlı çalışma kamuoyuna sunuldu. Uluslararası Fonografi Endüstrisi Birliği (IFPI - International Federation of the Phonographic Industry) 2023 Küresel Müzik Raporu’nu yayınladı. “Bu tuhaf isimli birlik de ne ola ki?” diye sorarsanız cevabı kabaca kayıtlı müzik endüstrisinin, yani müzik eserlerinin ana kayıtlarını ürettirerek ticarete koyan şirketlerin, yani plak şirketlerinin küresel birliği şeklinde olabilir. Bu çatıya üyelik, genellikle ülkelerin IFPI üyesi meslek birliklerine (örneğin Türkiye’de MÜ-YAP) dahil olarak onlar üzerinden gerçekleşen bir federasyon üyeliği gibi düşünülebilir. Bu bakımdan küresel futbolun organizasyon yapısıyla benzeşiyor (FIFA çatısı altındaki bölgesel konfederasyonlar ve onların üyesi ülke federasyonları gibi). Dünyadaki her plak şirketi ve kayıtlı eser IFPI çatısı altında temsil edilmese de IFPI’nin raporu dünyada ticaret mevkiinde yer alan tüm kayıtlı eserlere dair verileri içeriyor. Yani, bu yazıda bahsedilecek veriler ve sayılar kayıtlı müziğin neredeyse tamamına dair bilgiler yansıtsa da aslında o kayıtların hak sahiplerinin yalnızca bir kısmı dolaylı olarak IFPI çatısı altında yer alıyor.

Müzik endüstrisinin yapısı, işleyişi, dinamikleri ve aktörlerinin kitlesel cazibesi olduğuna inanırım. Bu işler nasıl oluyor, içerde neler dönüyor, o müthiş şarkılar nasıl üretiliyor ve bizlere nasıl ulaşıyor diye herkes biraz eder merak eder. Başlıca bir popüler kültür alanı olduğundan da herkesin biraz fikri, hatta fikrin ötesinde yargısı vardır bu konularda. Bu nedenle genellikle bu tip ticari endüstri raporları o endüstrilerde faaliyet göstermeyen genel kitle için pek ilginç olmasa da Küresel Müzik Raporu müzikle uzaktan ilgili birisi için dahi ilginç ve eğlenceli veriler sunabilir diye düşünüyorum. Bu nedenle taze çıkan bu raporun anlattıklarını mümkün olduğunca yalın ve anlaşılır şekilde özetlemeye çalışacağım.

Her şeyden önce; kayıtlı müzik endüstrisi ve ekonomisi büyümeye devam ediyor. 2022’de yüzde 9 oranında ve üst üste 8. senede de büyüyerek küresel cirosunu 26,2 milyar dolara yükseltti. Bu büyümede, küresel cironun yüzde 67’sini teşkil eden streaming modelinden gelen gelirler başı çekiyor. Bu model içerisindeki ücretli abonelikler de yüzde 10,3 oranında büyümüş. Şu üç satırdaki rakamlar, raporun başında süslü cümleleriyle yer alan, küresel müzik devlerinin sofistike patronlarının yatıp kalkıp sıradan bir İsveçliye dua etmesi gerektiğini anlatıyor. Evet, Spotify kurucusu Daniel Ek’ten bahsediyorum. Müziğin içindekiler tarafından sevilip sayıldığı kadar eleştirilip nefret edilen bu orta halli bilgisayar mühendisinin ve Spotify’ın çarpıcı hikâyesini anlatan The Playlist adlı Netflix mini-dizisi bana birkaç ay önce Müzikte Şeytan Pazarlığı adlı bir yazı yazdırmıştı.

Elbette Daniel Ek olmasaydı bir başkası o dönemde (2000’lerin başları) kayıtlı müzik endüstrisini, içine düştüğü satış ve kâr kaybı buhranlarından çıkartacak modeli sunacaktı. CD kopyalama teknolojisinin gelişmesi, dijital ses formatı MP3 ile kişiden kişiye dosya paylaşımının çok kolaylaşması ve en önemlisi, başta Napster ile İsveç kökenli Pirate Bay olmak üzere, korsan müzik paylaşım sitelerinin çoğalmasıyla paniğe kapılıp alarm veren çokuluslu, pek sofistike müzik devleri ilk iş olarak orta ve düşük seviye çalışanlarını kovmayı seçti. Aynı dönemlerde, korsanlarla savaş için avukatlara ödedikleri, bir başka deyişle sokağa attıkları, milyonlarca doların gösterdiği gibi, yakın gelecekte kurtuluşlarını sağlayacak Spotify gibi iş modellerini izin ve lisanslardan mahrum bırakarak müthiş vizyonlarını bir kez daha ispatladılar. Oysa bugün göğüslerini gere gere yayınladıkları bol büyümeli raporun ışıltılı verilerini tam da bu yeni iş modeline borçlu oldukları bir kez daha açık seçik görülüyor.

Balonlu çiklet popunun kraliçesi ve IFPI ödüllerinin gediklisi Taylor Swift

Dönelim verilere. Satış ve popülerlik bakımından en büyük 10 sanatçıyı sıralarken, iş hacminin boyutlarına şaşırmaktan kendimi alamadığım pırıltılı pop kraliçesi Taylor Swift’in listenin tepesinde yer aldığını tahmin edersiniz. Kraliçeyi takip eden isimler sırasıyla BTS, Drake, Bad Bunny, The Weeknd, SEVENTEEN, Stray Kids, Harry Styles, Jay Chou ve Ed Sheeran. Yani; Swift hariç tamamı erkek solo şarkıcılar ile bir grup yeni yetme ve genellikle Koreli gencin kaskatı kriterler ve formüllerle bir araya getirilmesiyle kurulan teen- ve veya boy-band’ler. Bunları müzik gurubundan sayamayacağımız için, listede bir tane bile “grup” olmaması manidar. Senelerdir grupların, gitar müziğinin ve Rock’un devrinin geçtiği söylemleri endüstriye hâkim olsa da bu tokat gibi tablo düşündürücü. Streaming sayılarından derlenen Single (tekli) listesiyle fiziksel ve dijital formatların verilerinden derlenen Albüm listesinde tek istisna hariç şaşırtıcı hiçbir isim yok. Tamamı değilse de çoğu “kafaya pek bir şey takma, dans et koş, hoppala coş” diyen ve milyonlarca insan tarafından milyarlarca defa dinlenen bu şarkılar, sabahtan akşama kadar refahını düşündüğümüz gezegenimizin geleceğiyle ilgili pek umut vermiyor sanki. O tek istisnaysa “Heat Waves” adlı şarkısı sadece Spotify’da bile 2,5 milyar defa dinlenen, indie (bağımsız) kökenli mütevazi İngiliz grubu Glass Animals. Öte yandan, aşağıdaki gibi tiplerin böylesine tirajlarla böyle listelerde kazara lüfer kasasına düşen hamsiler gibi araya sıkıştığı 1-2 örneğe her sene rastlarız.

Glass Animals

600 milyon gibi dudak uçuklatan sayıda ücretli streaming abonesi sayesinde dijital devrimden önceki toplam cirolarını dahi arttırmış olan kayıtlı müzik pazarının en büyük on ülkesi sırasıyla şunlar: A.B.D., Japonya, Birleşik Krallık, Almanya, Çin, Fransa, Güney Kore, Kanada, Brezilya, Avustralya. Bu listenin tepe 5’lisi senelerdir değişmezken Çin, Tencent gibi yerel platformların büyümesiyle Fransa’yı yerinden etti ve 5.’liğe yerleşti. Streaming, fiziksel mecra satışları, indirmeler ve sair dijital kullanımların dışında küresel kayıtlı müzik cirosuna katkıda bulunan kaynaklar arasında son senelerde toparlanarak iyice büyüyen iki kanalı atlamamak gerek. Bunlar, kayıtlı eserlerin temsili kullanımlarından (örneğin TV ve radyolarda, dijital mecralarda, otel ve restoran gibi işletmelerde, hatta uçakların içinde bile kamuya açık sunumlar) ve senkronizasyonlardan (örneğin bir reklamda, dizide veya filmde kullanılan kayıtlı müzikler) gelen gelirler. Müziğin, hayatın doğal akışına ve yan yana geldiği içeriklere katkısının önemini ve büyüklüğünü anlatmak adına sağlıklı bir gelişme olduğu kadar sevindirici bir haber bu.

2022’de dünyada en fazla büyüme kaydeden pazarlar henüz gelişmemiş, nispeten bakir ve gelir seviyesi daha düşük coğrafyalarınki oldu. Afrika yüzde 30 seviyelerinde büyüyerek bu alanda lider olurken bu kıtayı yüzde 26 ile Güney Amerika takip etti. Kuzey Amerika ve Avrupa gibi doygun pazarlarsa tek basamaklı büyüme oranları sergiledi.

Dünyadaki kayıtlı müzik pazarlarının bu şekilde büyümesi tesadüfî değil tabii ki ve bu büyümeyi destekleyen pek çok unsur var. Nüfus artışı, dijital platform kullanımlarının ve ücretli aboneliklerin mecra olarak makul fiyatlı ve son derece cazip hale gelmesi, birçok yetenekli ve bağımsız ismin eskisinden çok daha kolay ve hızlı şekilde müziklerini dinleyiciye ulaştırabilmesi gibi etkenlerin yanı sıra, müzik ve yapımcılık mesleğinin alışılmış işlevleri büyük rol oynuyor. Aşağıdaki şemada, müzik profesyonellerince yönetilen plak şirketlerini ve örneğin menajerlik gibi sair müzik yapılarının doğru planlama, finansman, strateji ve geliştirme yükümlülükleriyle bunların sanatçıların kariyerine hangi şekilde ve noktalarda dokunması gerektiği ayrıntılarıyla belirtilmiş. Ana hatlarıyla, sanatçıyla yapılan bir iş ortaklığıyla başlayan kreatif geliştirmenin ve üretimin ardından, malzeme ve uygulama iyiyse ticari başarıya ulaşmanın kapsamlı yol haritası tarif ediliyor.

Uzun vadeli yaratıcı ve ticari başarıya giden iş modellemesi (IFPI raporundan alınmıştır)

Lakin burada bahsedilenleri ülkemizin müzik endüstrisinin genelinde görmek ve bazı büyük oyuncuları için söylemek pek mümkün değil. Onlar bir yandan birtakım meslek birliklerinde yıllardır işgal ettikleri koltuklardan ve masadan asla kalkmamalarını sağlayacak yeni üyelik kriterlerini aralarında oylarken bir yandan bu genç nüfusun müzik tutkusunun iştahlandırdığı küresel platformları nasıl “tıpış tıpış” dize getireceklerinin yeni planlarını yapmakla meşguller. Senelerdir hak sahibi oldukları bazı mecraların ve kanalların, sanatçı ve şarkıların akıl almaz sayılardaki abone ve dinlenme verilerinin (buradaki “akıl almaz” tabiri, kelimenin tam anlamıyla kullanılmıştır, zira ilkokul 3 seviyesinde dört işlem aritmetik bilgisi ve muhakemesi olan bir akıl için bu sayıların tamamıyla müdahaleden ve manipülasyondan muaf olduğunu düşünmek çok zor) mercek altına alınmasına izin vermeyen sistem açıklarından faydalanarak her yolla kazançlarını arttırmanın peşindeler. Bir sanatçıya veya projeye yapılan yatırım, sağlanan finansman, iş gücü desteği, deneyim ve bilgi aktarımı gibi girişimleri vakit kaybı ve belki enayilik gibi görmekten olacak, sanatçı ve repertuvara yaklaşımları, lunaparklarda pinpon toplarının havada fokurdadığı piyango kazananına benziyor. Bu pozisyon şöyle tarif edilebilir: “Burada bizlerin, altındaki ateşi harlamak için hiçbir kaynak aktarmadığı ama sizlerin yaratıcılığı ve motivasyonuyla fokur fokur kaynayan koca bir kazan var. O kazanın içinde dönüp duran “yüzlercenizden” heybemizin heybetli hacmiyle “bir sürünüzü” kucağımıza (platformlarımıza) alır, gidişata bakarız. Birçoğunuzdan nasıl olsa “hiçbir halt” olmayacağından her birinizle ilgilenecek halimiz yok. Dolayısıyla yüz tanenizden biri kendiliğinden – bizim elle tutulur hiçbir katkımız olmadan – patlar da başarılı olursa zaten mal da bizim para da. Canımız isterse tamamen kontrolümüz altındaki finans sisteminden, şeffaflıktan ve anlaşılırlıktan uzak raporlar üretir, oradaki bakkal defteri hesabının türetmelerinden size belki bir pay falan öderiz”.

Bu betimlemedeki mübalağanın çok geçerli nedenleri var. Çünkü senelerdir bu ülkenin kayıtlı müzik sektörüne tıpkı ülkenin kendisine çöreklenenler gibi çöken koskoca gölgeler var. Gücü kendi cephelerinde öylesine konsolide etmiş, kendi cenahlarını öylesine girilmez hale getirmiş haldeler ki bazılarının parçası oldukları kurumsal yapıların patronları dahi olup bitenleri göremiyor veya görmezlikten geliyor. Bir yerde bir açık veya potansiyel gelir kaynağı gördükleri anda orayı sömürebilmek için kallavi cüsseleriyle gelene geçene dirsek atmaktan, özünde sanatçıları ve onların eserlerini gözetmek için kurulmuş Eser Sahibi meslek birliklerine üye olup yönetimine yeltenmek için şarkımsı/sözümsü şeyler kaydettirmekten utanmayan, en ufak bir bilgi birikimi, tecrübe ve liyakat sahibi olmadıkları iş kollarında aş kovalamak için yüksek yerlerdeki bağlantılarını devreye sokmaktan imtina etmeyen, bir yerde yutulacak bir tane lokmacık varsa “kimin hakkıdır, neyin hukukudur” bakmadan kapışmaya çullanan bir grup “müzik adamı”. Ve onların “kayıtlı müzik sektörü”.

Bugüne kadar bu kokuşmuşluğa meydan veren, yukarıda tarif edilen köhne döngüyü devam ettiren, değirmene su taşıyarak bu çürümüş müzik dolabının beygirlerini besleyenler artık tez vakitte elenmelidir. Müziği yaratan ve üreten, yani sanatçılar, müziğin başıdır. Balık da baştan kokar. Dolayısıyla bir şeyler baştan başlamalıdır. Kayıtlı müzik endüstrisinin gelişmiş pazarlarının niteliklerine ve işleyişine uyumlanmak, oralardaki düsturu ve iş ahlakını kovalayacak, geçici niceliklerin değil kalıcı başarıların peşinde koşabilecek, bunu birlikte çalıştıkları kişi ve kurumlardan talep edecek ama o kişi ve kurumların layıkıyla arkasında duracak, yeni, genç ve yürekli sanatçılarla mümkün olacaktır.


Can Sertoğlu Kimdir?

1975 yılında İstanbul’da doğdu. Alman Lisesi’nden mezuniyetinin ardından The University of Texas at Austin’de Radyo-Televizyon-Sinema ve Ekonomi alanlarında çift lisans aldı. 1998’de New York’ta önce Right Track Recording kayıt stüdyosunda, ardından Atlantic Records’da prodüktör Arif Mardin’le birlikte çalışmaya başladı ve şirketin A&R departmanında görev yaptı. Bu dönemde Tori Amos, Stone Temple Pilots, Led Zeppelin, Jewel, Kid Rock, The Darkness, Matchbox Twenty, Craig David gibi sanatçı ve gruplarla çalıştı. Aynı zamanda Brooklynli kült grup World/Inferno Friendship Society’nin menajerliğini üstlendi. 2005 yılında Mor ve Ötesi’nin menajerliğini üstlenmek üzere Türkiye’ye döndü. 2015’e kadar grubun üyeleriyle birlikte kurduğu Rakun Müzik’in Genel Müdürü olarak birçok albümün yapımcılığını yürüttükten sonra 2015-2018 yılları arasında Doğuş Grubu’nun dijital platformu Puhu TV’nin kurucu ekibinde İçerik Direktörü olarak görev aldı. 2019’da kurduğu Ferment Records ile müzik yapımcılığına ve More Management etiketiyle 2005’ten beri sanatçı menajerliğine devam etmektedir. Yakın zamanda tekrar New York’ta yaşamaya başlamıştır.