YAZARLAR

SXSW 1. Gün: Ilık ılık fokurdayan bir pazar  

En son 2016’da geldiğim ve o zaman bile süratle büyümekte olduğunu hissettiren kent artık daha da hızlı şekilde popülerleşiyor ve genişliyor. Ancak tarihine, değerlerine ve her şeyden önce doğasına saygılı yerel yönetim ve bilinçli halk sayesinde çirkinleşmeden, tarumar edilmeden, dejenere olmadan ve yaşam kalitesini yitirmeden bu büyüme gerçekleşebiliyor. Bu yüzden, tutuculuğuyla bilinen Teksas’ın diğer şehirlerinden başkent olmasına rağmen ayrışan Austin, eyaletin hala bohem ve tatlı delisi.

Austin’e pazar öğleden sonra ulaştım ve akşama doğru boyunlarında gururla taşıdıkları katılımcı pasoları ve hızlı adımlarıyla kentin sokaklarını arşınlayan binlerin arasına karıştım. Beş seneye yakın yaşadığım ve çok sevdiğim Austin’e, bu şehre başta müzik olmak üzere kültür-sanat-eğlence ve sosyal anlamda kimliğini kazandıran dünyaca ünlü festivale ve kentin şahsına münhasır kokusuna tekrar temas etmek çok güzel. En son 2016’da geldiğim ve o zaman bile süratle büyümekte olduğunu hissettiren kent artık daha da hızlı şekilde popülerleşiyor ve genişliyor. Ancak tarihine, değerlerine ve her şeyden önce doğasına saygılı yerel yönetim ve bilinçli halk sayesinde çirkinleşmeden, tarumar edilmeden, dejenere olmadan ve yaşam kalitesini yitirmeden bu büyüme gerçekleşebiliyor. Bu yüzden, tutuculuğuyla bilinen Teksas’ın diğer şehirlerinden başkent olmasına rağmen ayrışan Austin, eyaletin hâlâ bohem ve tatlı delisi.

10 Mart Pazar biraz farklı bir gündü South by Southwest (SXSW) için. Bir yandan şehrin bütün sene beklediği o bir haftanın tek önemli pazarı, öte yandan Hollywood, küresel film endüstrisi ve sinemaseverler için senenin en önemli günü: Oscar Pazarı. En renkli etkinliklerin akşam ve gece saatlerinde yaşandığı organizasyonda, tören saatine doğru el-ayak çekilmeye başlamıştı haliyle. 37 sene önce yerel bir müzik festivali olarak başlayan, arada geçen yıllarda katbekat büyüyerek kapsamına Film, TV ve Teknoloji alanlarını dahil eden SXSW’nin film içeriği de hatırı sayılır hacme ve öneme ulaştı. Dolayısıyla Oscar ödüllerinin buradaki film festivaline denk gelmesi aynı anda iki yerde birden bulunmak isteyecek sektör oyuncuları için zor bir seçenek sunuyordu. İçerisinde televizyon ekranları bulunan birçok mekan Oscar töreninin izlenebileceği şekilde organize olurken tören umurlarında olmadan işine bakan ve canlı müzik yapılan yerler de hayli kalabalıktı.

Organizasyona dahil resmi müzik festivaliyse bugün başladı. Dünkü bir avuç performans haricinde henüz canlı bir şarkıcı veya grup seyretmedim ama önümüzdeki günler için takvimime aldığım bazı sanatçıları kısa kısa paylaşmak isterim. Muhtemelen hepsini seyredebilmek mümkün olmayacaktır ama her sene festival öncesi en merakla beklenen, herkesin konuştuğu, aralarından birkaç tanesinin de bir sonraki büyük hikâyeye dönüşmesi muhtemel isimlerden bazıları bunlar. Kısa bilgilerin bir kısmı için festival kataloğunda yer alan biyografilerden faydalandım. Önümüzdeki günlerde devam yazılarıyla buluşmak üzere.

***

BAR ITALİA

Çok konuşulan Londra merkezli üçlü Bar Italia, hak ettiği post-punk kredisiyle SXSW'ye adım atıyor. Pandemi döneminde çıkan ilk albümü Quarrel grubun deneysel gidişatını harekete geçirirken, 2023'te çıkan albümler Tracey Denim ve The Twits, grubu tam anlamıyla indie rock rotasyonuna soktu. Roma doğumlu vokalist Nina Cristante'nin son derece havalı sunumuyla temellenen, öfkeyle dolu "Jelsy" grubu alt-folk bölgesine taşırken, distorsiyonlu tekliler "Nurse" ve "My Little Tony" sahneyi uçuracak nitelikte. Grubun en ilgi çeken özelliğiyse yerli gruplarımızdan The Ringo Jets’in yaptığı gibi vokallerin 3 farklı üye tarafından paylaşılması ve kadın-erkek seslerinin birbirine karışarak şarkıları taşıması.

Bar Italia (Fotoğraf: Steve Gullick)

FABIANA PALLADINO

Kendine özgü Londralı R&B şarkıcısı Fabiana Palladino, 2017'den bu yana yalnızca beş şarkı yayınladı. Bu şarkıların tümünde elektroink müzisyen Jai Paul ile işbirliği yapan Palladino’nun klasik Motown düetlerine selam veren repertuvarı nostaljik trendleri yansıtırken synth yüklü pop melodileriyle dolu havai bir ses ortamı barındırıyor. Bakalım sahnede neye benziyor kendisi.

BUBBLE TEA AND CIGARETTES

Bubble Tea ve Cigarettes'in dream pop açılımları Brezilya Bossa Nova'sından Avrupa sinemasına ve Amerikan psikolojisine kadar zamanı yavaşlatan tonlarla dolu. Yolları New York'ta ilk kez yüksek stresli işlerde çalışırken kesişen Andi Wang ve Kat Zhang’dan mürekkep Los Angeles merkezli ikilinin 2022 albümü There's Nothing But Pleasure, yaylı aranjmanları, fısıltılı vokaller ve bol pedal efektli gitarlar aracılığıyla sakin gece karanlığı içinde yüzen acı-tatlı varsayımlar yansıtıyor.

Bubble Tea and Cigarettes (Elefant Records)
SUBSONIC EYE

Grubun Singapur'da büyüyen vokalisti Nur Wahidah bir röportajda şunları söylemiş: “Doğayı takdir etmeyi öğrendiğimden beri kendime karşı daha nazik oldum. Yürüyüş yaparken yağmur yağmaya başlarsa 'Tamam, şimdi bu oldu' dersiniz ve bununla nasıl başa çıkacağınızı öğrenirsiniz.” Indie rock beşlisinin bu doğrultuda temalarla bezeli 2021 albümü Nature of Things’in ardından geçen eylülde çıkan dördüncü albümleri All Around You bu temaları daha iyimser bir yaklaşımla kurcalıyor.

ARCHES

Hong Kong altılısı Arches, 2020'deki ilk teklileri "Inert"ten bu yana neşeli alternatif rockçılardan karamsar shoegazerlara dönüştü. Bu şarkı ve ona eşlik eden EP Goodbye Tragic Manga, eğlenceli perküsyonlar ve dur-çal gitarlara dayalı bir omurga sunarken, 2022 çıkışlı Callous Room, cazırtılı riffler ve sert inişlerle karanlığa kaydı. Yeni tekli "Doll" ise uyumlu bir karışım sunuyor: Grup lideri öncelikle Çince şarkı söylüyor ama arada İngilizceye geçerek melankolisinin derinliğini ortaya koyuyor: "Artık hissedemiyorum/ Sanırım düşmek üzereyim."

FONT

Bu festivalin en önemli özelliklerinden biri planladığınız etkinlikler ve görüşmelerden ziyade tesadüfen karşınıza çıkan bir grup veya şarkıcının sizi büyülemesi, ayaküstü tanıştığınız biriyle yıllar sürecek dostlukların ve iş birliklerinin başlayabilme ihtimali. SXSW’te her gün özellikle hiç araştırmadan ve okumadan şahit olmak istediğim birkaç performans görmeye özen gösteriyorum. Post-punk sularında gezindiklerinden başka haklarında hiçbir şey bilmediğim ve ilk defa duyduğum bu Austinli yerel beşliyi de böyle seçtim. İsimleri ve grup fotoğrafı hoşuma gitti. Umarım kaçırmam ve hafta boyunca verecekleri birkaç konserden birini yakalarım.

Font (Fotoğraf: Blake Nelson)


Can Sertoğlu Kimdir?

1975 yılında İstanbul’da doğdu. Alman Lisesi’nden mezuniyetinin ardından The University of Texas at Austin’de Radyo-Televizyon-Sinema ve Ekonomi alanlarında çift lisans aldı. 1998’de New York’ta önce Right Track Recording kayıt stüdyosunda, ardından Atlantic Records’da prodüktör Arif Mardin’le birlikte çalışmaya başladı ve şirketin A&R departmanında görev yaptı. Bu dönemde Tori Amos, Stone Temple Pilots, Led Zeppelin, Jewel, Kid Rock, The Darkness, Matchbox Twenty, Craig David gibi sanatçı ve gruplarla çalıştı. Aynı zamanda Brooklynli kült grup World/Inferno Friendship Society’nin menajerliğini üstlendi. 2005 yılında Mor ve Ötesi’nin menajerliğini üstlenmek üzere Türkiye’ye döndü. 2015’e kadar grubun üyeleriyle birlikte kurduğu Rakun Müzik’in Genel Müdürü olarak birçok albümün yapımcılığını yürüttükten sonra 2015-2018 yılları arasında Doğuş Grubu’nun dijital platformu Puhu TV’nin kurucu ekibinde İçerik Direktörü olarak görev aldı. 2019’da kurduğu Ferment Records ile müzik yapımcılığına ve More Management etiketiyle 2005’ten beri sanatçı menajerliğine devam etmektedir. Yakın zamanda tekrar New York’ta yaşamaya başlamıştır.